hükümetlere göre değişen bir yapısı vardır, çünkü polis dediğimiz kurum hükümetlerin vatandaşın gözü önündeki gölgesidir. Buna "polis devleti" deriz. Son on senede hiç protesto olmamasının nedeni çok demokratikleştiğimizden değil tabi ki. aksine bu tarz toplumsal tepkilere, vatandaşın en doğal hakkı olan protestolara polisin kullandığı orantısız güçtür. Şöyle düşünün, baştakiler ne kadar kontrolsüz ve nobran olursa polis de bir o kadar rahat ve nobran oluyor, birbirleriyle hep bağlantılıdırlar.
Buna ek olarak toplumsal olaylarda polislerin aldığı canların hesabını da sormayan bir ülke olduğumuz için güvensizliğin olması normaldir. Geçmişte yaşadığımız bir çok toplumsal vaka da, polisler bilinçli veya orantısız güç kullanırken vatandaşları vurmuş, yaralamış, sakat bırakmış ve öldürmüştü. Bu olayların failleri en fazla görevden alındı veya sürüldü. Yargılanmaları da göbekten bağlı oldukları hakim iktidarın hukuğuyla oluyor yani. Örneğin, paris'de sarı yeleklilerin eyleminde, ki uzun zamandır sürüyor, gezi gibi kısa süren bir direnişte yaralanan, ölen, sakat kalan kadar insan kaybedilmemiştir.
Bu durumu demokrasinin içselleşmediği ülkelerde sık görürsünüz. Demokrasinin içselleştirilmediği ve hukuğun birilerine göre yorumlandığı ülkelerde polis vatandaştan önce rejimi ve ona bağlı kanalları korumakla görevlidir. Onların garantörüdür. düzenden ve düzülenden memnunsanız polise sempati beslemeniz normal. Ha siz demokrasi ve özgürlük diyorsanız, adalet diyorsanız, eşit şart eşit imkan, hukuk ve kanun herkese lazım diyorsanız bir yerlerde mutlaka bu sempatiyi yitireceğiniz kesin.