öncelikle eklemeliyim ki, kim venezuela bahsine chavez'e pislik atarak başlıyorsa o kişinin tıyneti hakkında aklımda üç ihtimal beliriyor. sömürgeci hayranı bir salatalık olabilir, su katılmamış bir salak olabilir, size ezberlerini bilgi diye yutturmaya çalışan bir hacivat olabilir.
başta söylemeliyim ki chavez gibi halkçı bir lider dünya halklarının başına çok az gelebilecek enternasyonalist kalbi insan sevgisiyle dolu, halkının onurunu bedeller ödemek pahasına göze almış büyük bir insandır. yöntemlerinde sayısız hata ve eleştiri elbette bulunabilir. fakat venezula hakkında konuşuyorsak gün o gün değildir.
kendisini saygı ve sevginin en güzel haliyle yad ediyorum.
marks'a göre yaşadığımız çağ hala insanlık öncesi tarih olarak adlandırılır. büyük dünya devrimlerinden sonra insanlık tarihi yazılmaya başlanacaktır. isterim ki, öyle bir çağa ulaşmış olalım ve halklar özellikle devrimci mücadelede baskın bir önderliğe ihtiyaç duymayıp, kollektif aklın getirdiği güçle yollarını doğru bir şekilde çizip yürüsünler. fakat daha öyle ileri bir zamanda olmadığımızı üzülerek saptıyorum. chavez'den sonra ülkenin başına geçen maduro, gençliğinden beri işçi mücadelesinin merkezinde yer almış devrimci bir kadroydu. iktidarının ilk yıllarında halkçı yönünde bir sapma olmadığının tespitleri de gözümde açıktır. gün maduro'yu da eleştirecek gün de değildir. fakat kendisinin dünyanın en alçak sömürgeci yaptırımları karşısında chavez kadar iyi bir önderlik örneği gösteremediğinin de venezula halkı tarafından bu kirli saldırıları savuşturduktan sonra idrak edilmesi gerekiyor.
venezuela'nın son ahvali üzerine yazılabilecek sayfalarca yazılacak şey vardır elbette. fakat elimden geldiğince özetleyeceğim.
maduro'nun ülkeyi demir yumrukla yönettiği üzerine çok kirli bilgiler yayılıyor. mesela bunlardan birisi, bir anayasa mahkemesi hakiminin cezaevinde olduğu. bu hakim beyi youtube'de araştırsanız göreceksiniz ki, elinde taramalı tüfekle helikopterden bina tarayan bir teroristtir. yine cezavinde olduğu ve muhalefet lideri olduğu söylenen kişi de, halkın üzerine ateş açmış bir cia ajanıdır.
aylardır venezula'da halkın ilaç ve gıdaya ulaşımda büyük sıkıntılar yaşadığı doğrudur. fakat bu sıkıntının temelinde iki yüzlü dünya emperyalist ülkeleri vardır. büyük ambargolarla halk açlığa mahkum edilse de, onurunu katık ediyor, insanca eşit bir ülkenin yolunda yürümekten vaz geçmiyor venezuala'da.
ülkenin son ahvalinde, abd'nin kirli yüzü bir kez daha ortaya çıkmıştır. abd eskiden dünya halklarının başında iyilik meleği rolü yapan bir azraildi. ve halklar artık uyandı ki, azrail'in can dağıttığı görülmemiştir. abd artık halklara pislik atarken, iyilik meleği kostümünü giyme gereği bile görmüyor. öz hali olan azrail haliyle dayatıyor ölümü. fakat artık halkların geldiği bilinç düzeyinde abd bir azrail değil, zayıflamış bir azrailimsidir.
venezuala'nın son halinde beni en çok hayal kırıklığına uğratan konu, avrupa birliğinin olaya hoyratça yaklaşımıdır. onlar da yenilecek ve bu iki yüzlü ab liderlerinden halkları gereken hesabı soracaktır. zaten fransa örneğinde olduğu gibi buna çoktan başladılar.
onuruyla dövüşen hiç bir halk yenilmez. venezuela halkı da bunu bir kez daha, 21. yy'nin ilk çeyreğinde dosta düşmana bunu ispat edecektir.
başta söylemeliyim ki chavez gibi halkçı bir lider dünya halklarının başına çok az gelebilecek enternasyonalist kalbi insan sevgisiyle dolu, halkının onurunu bedeller ödemek pahasına göze almış büyük bir insandır. yöntemlerinde sayısız hata ve eleştiri elbette bulunabilir. fakat venezula hakkında konuşuyorsak gün o gün değildir.
kendisini saygı ve sevginin en güzel haliyle yad ediyorum.
marks'a göre yaşadığımız çağ hala insanlık öncesi tarih olarak adlandırılır. büyük dünya devrimlerinden sonra insanlık tarihi yazılmaya başlanacaktır. isterim ki, öyle bir çağa ulaşmış olalım ve halklar özellikle devrimci mücadelede baskın bir önderliğe ihtiyaç duymayıp, kollektif aklın getirdiği güçle yollarını doğru bir şekilde çizip yürüsünler. fakat daha öyle ileri bir zamanda olmadığımızı üzülerek saptıyorum. chavez'den sonra ülkenin başına geçen maduro, gençliğinden beri işçi mücadelesinin merkezinde yer almış devrimci bir kadroydu. iktidarının ilk yıllarında halkçı yönünde bir sapma olmadığının tespitleri de gözümde açıktır. gün maduro'yu da eleştirecek gün de değildir. fakat kendisinin dünyanın en alçak sömürgeci yaptırımları karşısında chavez kadar iyi bir önderlik örneği gösteremediğinin de venezula halkı tarafından bu kirli saldırıları savuşturduktan sonra idrak edilmesi gerekiyor.
venezuela'nın son ahvali üzerine yazılabilecek sayfalarca yazılacak şey vardır elbette. fakat elimden geldiğince özetleyeceğim.
maduro'nun ülkeyi demir yumrukla yönettiği üzerine çok kirli bilgiler yayılıyor. mesela bunlardan birisi, bir anayasa mahkemesi hakiminin cezaevinde olduğu. bu hakim beyi youtube'de araştırsanız göreceksiniz ki, elinde taramalı tüfekle helikopterden bina tarayan bir teroristtir. yine cezavinde olduğu ve muhalefet lideri olduğu söylenen kişi de, halkın üzerine ateş açmış bir cia ajanıdır.
aylardır venezula'da halkın ilaç ve gıdaya ulaşımda büyük sıkıntılar yaşadığı doğrudur. fakat bu sıkıntının temelinde iki yüzlü dünya emperyalist ülkeleri vardır. büyük ambargolarla halk açlığa mahkum edilse de, onurunu katık ediyor, insanca eşit bir ülkenin yolunda yürümekten vaz geçmiyor venezuala'da.
ülkenin son ahvalinde, abd'nin kirli yüzü bir kez daha ortaya çıkmıştır. abd eskiden dünya halklarının başında iyilik meleği rolü yapan bir azraildi. ve halklar artık uyandı ki, azrail'in can dağıttığı görülmemiştir. abd artık halklara pislik atarken, iyilik meleği kostümünü giyme gereği bile görmüyor. öz hali olan azrail haliyle dayatıyor ölümü. fakat artık halkların geldiği bilinç düzeyinde abd bir azrail değil, zayıflamış bir azrailimsidir.
venezuala'nın son halinde beni en çok hayal kırıklığına uğratan konu, avrupa birliğinin olaya hoyratça yaklaşımıdır. onlar da yenilecek ve bu iki yüzlü ab liderlerinden halkları gereken hesabı soracaktır. zaten fransa örneğinde olduğu gibi buna çoktan başladılar.
onuruyla dövüşen hiç bir halk yenilmez. venezuela halkı da bunu bir kez daha, 21. yy'nin ilk çeyreğinde dosta düşmana bunu ispat edecektir.