hafif kirik

-siz hasan kızı huriye kaya,selim oğlu ferit'i kocalığa kabul ediyor musunuz?
+nasıl etmem memur bey? Sevişiyoruz.
-evet mi,hayır mı?
+ayyh eveth

(bkz:ah nerede vah nerede)

Erika,ürkekliğin verdiği karanlık duygular ve yalnızlığından kaynaklanan çekingenlikle,daha ilk gençlik yıllarından beri,nesneleri soğuk ve cansız şeyler olarak değil de,onlara kulak verenler olarak görmeyi öğrenmişti.Resimler ve kitaplar,manzaralar ve müzik parçaları onunla konuşurlardı,cansız eşyalarda renkli hakikatler görme eğiliminde olan,çocukluğun şairane hazinesini yitirmeyen o kızla konuşurlardı.Ve aşk gelinceye değin bunlar Erika'nın tek başına yaşadığı şölenler olmuştu.

Karmaşık Duygular/Stefan Zweig-s16

Tüketim toplumunun yanlış yönlendirmesi sonucu kişilerin beyninde yer ettirilmeye çalışılan fikirdir bu.
Telefondan bilgisayara,kıyafetten ayakkabıya,o moda bu moda değil o bu derken,çeşitliliğin artması,tüketimin tavan yapması insan ilişkilerini de derinden etkilemiştir.
İnsanların hayatındaki kisilere olan toleransları diplere çekilmiş,saygının ve sevginin değeri düşürülmüştür.
Başkasının zor zamanında yanında olmak varken,aradaki sorunları çözmeye çalışmak varken vazgeçmek her zaman için en cazip olana evrilmiştir.
Neden? Çünkü dışarıda bir yerlerde daha iyisi,daha sorunsuzu illa ki vardır.
Neden? Çünkü biz doyumsuzuz.
Çünkü değer bilmiyoruz,çaba göstermiyoruz,emek harcamaya gerek duymuyoruz.
Sevgi!aşk neymiş canım. İnsan herkesi sevebilir,o kadar elden düşme bir duygu. Bugün birine senin için ölürüm derken Yarın baska birine de aynı hisler duyulabilir.
Allah da sizi bildiği gibi yapsın diyecem ama yapmış zaten be kardeşim.

bir kadının sizden hoşlandığını anlamanın birçok yolu vardır.
Bunlardan en belirgin olanı her fırsatta sizinle iletişime geçip,muhabbet etmeye çalışmasıdır.bir kadın ya da bir erkek hoşlanmadığı insanla bırakın muhabbet etmeyi iki kelam konuşmak istemez zaten.
Yazdığınızda geç cevap veriyorsa,baştan savma kelimelerle muhabbetin gediğine ot tıkıyorsa,her söylediğiniz fikre zıt gidiyorsa,efendiliğinizi elden bırakmadan ortamdan uzaklaşın derim.
Bir diğer yol ise gözlerini sizden ayıramamasıdır. Tabi bu yolun içine sosyal medyada stalklanmanız,arkadaş ve yakın çevrenizde hakkınızda ufak bir araştırma yapılması da dahil.ne kadar çok eşelenirseniz,ilgi o kadar fazladır.
Gözler kalbin aynasıdır.Bunu herkes bilir. Size bakan o gözler ışıl ışıl parlıyorsa,konuşurken dudaklardaki tebessüm kaybolmuyorsa,yaniniza gelirken saçından kıyafetine her şeyine daha çok özen gösteriyorsa,ilk adımı ya da ilk mesajı illa ki sizin atmanızı beklemiyorsa kapın o kızı.
Tabi duyguların karşılıklı olması bu bağlamda çok önemli. Yok efendim sizde yaprak Kipirdamıyorsa,en samimiyetsiz,en mesafeli halinize bürünün ve kişiden uzak durun.

Dünyada, kutsal kitaplar ve Das Kapital'den sonra en çok dile çevrilmiş ve en çok satılan kitaplardandır.Her yıl yaklaşık iki milyon satmakta ve şu ana kadar ki toplam satış miktarı 140 milyonu aşmaktadır.Dünya üzerinde toplamda 250'den fazla dil ve lehçeye çevrildi.
Kitap şu anki kısa haline gelmeden önce aslında yaklaşık 1000 sayfalık bir esermiş.Yazarı Saint-Exupéry'nin kitabı kısaltması üzerine söylediği tahmin edilen sözü açıklayıcı olacaktır:''Mükemmelliğe, yazıya eklenecek hiçbir şey kalmadığında değil, yazıdan çıkarılacak hiçbir şey kalmadığında ulaşılır.''
Kitaptaki tüm çizimler yazara ait suluboya çizimlermiş.Ayrıca kitap New York'ta bir otel odasında yazılmış ve ilk kez 1943 yılında basılmış.
Kitapta Saint-Exupéry'nin yaşamına ait birçok ayrıntının yer aldığı düşünülüyor hala.Henüz kesin bir bilgi edinilemedi ama tahminler şöyle :
Kitaptaki gülün eşi Consuleo'yu, gezegenlerin her birinin bir ülkeyi simgelediği ve 2. Dünya Savaşı'nın değiştirmekte olduğu düzene de kitapta yer verilmiş. bunların hepsi düşünce de tabi.Kitabın çıkış noktası olan çöl ise Saint-Exupéry'nin 1935'te bir uçuşu sırasında düştüğü ve bir şekilde kurtulmayı başardığı Sahra Çölü'dür.
gelelim bizim kitap ile buluşmamıza katkı sağlayan yazarlara.
Kitabı Türkçeye çevirenler arasında Ahmet Muhip Dıranas, Cemal Süreya, Tomris Uyar ve Selim İleri gibi edebiyatımızın önemli isimleri vardır. ben Cemal süreya'nın çevirisinden okumuştum.llk çevirisi 1953 yılında Ahmet Muhip Dıranas tarafından yapıldı ve tefrika halinde yayımlanmış.Şu ana kadar 102 farklı Türkçe baskısı yapılmış.
enteresan bir bilgi daha paylaşmak istiyorum,Fransa euro'ya geçmeden önce 50 frankların üzerinde Küçük Prens ve Saint-Exupéry'nin resimleri bulunuyormuş.

bunun dışında kitabı her okuduğumda yeni bir şeyler keşfederim. yüreğim ağırlaşır,daha çok düşünürüm. mesela şu an bir alıntı yapmak istiyorum ama hangi birini yazacağımı şaşırmış durumdayım. eğer kitaplarımın altını çizme gibi bir huyum olsa,sanırım kalemim bitene kadar her cümlenin,her kelimenin altını defalarca çizerdim.
bu zamana kadar okumayanlar için üzgünüm gerçekten.
minik bir alıntı paylaşıp belki okumalarını sağlayabilirim diye umuyorum.
şimdiden keyifli okumalar.

'Senin gezegenindeki insanlar'' dedi Küçük Prens.
''Tek bir bahçeye beş bin gül dikiyorlar ama yinede aradıklarını bulamıyorlar...''
''Evet bulamıyorlar '' diye yanıtladım onu.
''Halbuki,aradıkları tek bir gülde ya da bir yudum suda olabilir.''
''Haklısın'' dedim.Bunun üzerine küçük prens şöyle dedi:
''Ama gözler gerçeği görmez ki.Yüreğiyle aramalı insan.''

(bkz:youtube) adlı video sitesini dolu dizgin kullananlara verilen addır.
son yılların patlayan olayıdır youtuber olmak. öyle ki,atmış yaşında amcaların eşleriyle beraber abuk subuk deneyler yaparak prim kazanmaya çalıştığını bile görüyoruz bu gözlerle.
her yerde makyaj sayesinde enteresan insanlara dönüşen kızlar var.doğallığı bir kenara attım,doğal olmanın güzelliğine teşvik sıfır.
istiyorlar ki herkes aynı makyajı yapıp,aynı tipte dolaşsın.
bu da yetmiyormuş gibi,yeni yetmeler sayesinde izlenip,takip edildikçe kendilerini tanınmış ve ünlü kişiler grubuna katıyorlar. iş birlikleri için bıdı bıdı adresinden ulaşın yazmışlar bir de.
sanırsın dünya starı da reklam alıyor.
gerçi onları değil,onlara prim verenleri alaşağı etmek lazım ama işte.
şimdiki genç kızlara ''karamazov kardeşleri okudun mu?'' dersin, ''o ne yiiiia''der ama ''bilmem ne bilic'in makyajını gördün mü?'' dersin,oturur saatlerce anlatır.
sonra bilim neden gelişmiyor.
gelişmez.
biz anca subhaneke okunan mübarek fasulyeler yetiştirmekle kalırız.

hoş geldiniz demenin çok güzel bir yolunu bulmuş yazardır.
kendisini instela'da da severek takip ettiğimden,burada görünce daha da bir mutlu oldum.
göstermiş olduğu ilgi ve teşvik için de ayrıca teşekkürü borç bilirim.

(bkz:game of thrones)
(bkz:westworld)
(bkz:sherlock)
(bkz:how i met your mother)
(bkz:dexter)
(bkz:lucifer)
(bkz:supernatural)
(bkz:lost)
(bkz:the big bang theory)
(bkz:black mirror)
(bkz:the flash)
(bkz:jessica jones)
(bkz:sense8)

insanın yazdıkça yazası,izledikçe daha çok izleyesi geliyor.

En değerli şairlerin birbirinden güzel,birbiri ile yarıştırılamayan şiirleri,eserleridir.
Benim için Özdemir Asaf,Nazım Hikmet,Cemal Süreya.Turgut Uyar,Pablo Neruda gibi şairlerin güzide şiirleridir.
Örneğin;


iki kalp arasında en kısa yol:
birbirine uzanmış ve zaman zaman
ancak parmak uçlarıyla değebilen
iki kol

merdivenlerin oraya koşuyorum,
beklemek gövde gösterisi zamanın;
çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
bir şeyin provası yapılıyor sanki.

kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.


cemal süreya

Herkesin film zevki farklı olmasına rağmen,izleyince hemen hemen herkes de aynı duyguları uyandıran filmler ve bu filmlerde geçen repliklerdir.
En sevdiklerimden biri ise 1994 yapımı Forrest Gump tır
En sevdiğim repliklerinden biri ise:

forrest : evet. şey… bilmiyorum. bazen yağmur, yıldızlar çıkmasına izin verecek kadar duruyordu. o zaman güzel oluyordu. gölde günbatımının hemen öncesine benziyordu. her zaman suda milyonlarca yakamoz olurdu. tıpkı o dağ gölü gibiydi. çok berraktı jenny. sanki üstüste iki gökyüzü varmış gibi oluyordu. sonra çölde, güneş doğduğu zaman, göğün nerde bitip, karanın nerde başladığını kestiremezdim.

jenny: keşke orada seninle birlikte olabilseydim.

forrest : oradaydın
--forrest gump --

2000li yılların vazgeçilmez çizgi filmlerinden biridir. Birbirinden farklı pokemonlarla farklı serüvenlere atilan üç çocuğun yeri geldiğinde duygulandıran,yeri geldiğinde coşturan hikayesidir de.
Canım ülkemde çocukların bile normal olmadığı bu çizgi film sayesinde onaylanmıştır aynı zamanda. Neden mi?
Kendini pokemom zannederek balkondan atlayan çocuklar görülmüştür. Bu deliler yüzünden bizim gibi normal! olan çocuklara olmuştur olan.
Pokemon ülkemizde yasaklanmıştır.
Favori Pokemonumu söylemeden yazıyı bitirmek olmaz.
Charmander'in yetişkinliğe geçtiği o ergenlik halleri yani charizard halleri favorimdir.
Çok severin,pek severim.

Bazen insanın kişisel gelişimini etkileyip,hayatı sorgulatan sözlerdir.
Serdar ortaç'ın her şarkısı bu durumla birebir örtüşür.
Ama ben sadece iki örnek verip geçicem.

(1)
Aşk bu kızılötesi,
Yaralı müzesi.
Hareket edemem

(2)
Yar diye diye diye
Yandım bir yar var diye
Bu yaşımda azdım diye
Açıkta kaldım.

Saygılar.

basın özgürlüğünü yine bir basın aracılığı ile dile getirmiş,tabiri caizse ince ayar vermiş sözcü gazetesinin özel sayısıdır.
Muhalefetin ve sol'un olmadığı bir ülkede,karşıt görüşlü olanlar bile sağ iken ortaya çıkan dehşet duruma bir dur demeye çalışmışlardır.
Son altı,yedi senedir gerek basın,gerek yasama,yürütme,yargı alanlarında büyük bir baskı varken,sözcü'nün cesur tarzı dikkatleri yine bu konulara yöneltmiştir.
He bu millet bir kendine gelme aşamasına girer mi bu ataktan sonra? girmez.
Yıllardır ilmek gibi işlenen bu düzen değişir mi? Tutuklu savcılar,avukatlar,hakimler,gazeteciler,yazarlar bu ince ayarlı sayıdan sonra serbest kalır mı? Kalmaz.
Millet bir şeyler yapmaya başlar mı? başlamaz.
Olsun.
Yalnız olmadığımızı bilmek de güzel.

Hala,dayı,amca,teyze çocukları olarak tanımlanır.
Benim İçin kardeştir.
İki dayım var,onlarında beş çocukları var toplamda.Hem abim var,hem ablam var,hem üç kız kardeşim var.
Aynı apartmanda onlarla birlikte güle oynaya,düşe kalka büyüdüm.yeri geldi abla oldum,yeri geldi kardeş oldum.Sırdaş oldum,dost oldum,destek oldum.çoğu zamanda köstek oldum.
Ama hiçbir zaman tek olmadım.Hep koskocman bir aile içinde büyüdüm.
Hepsi iyi ki varlar. İyi ki beni ben yapan onlar.

Duman müzik grubunun söylediği harikulade şarkıdır.
Birtakım sanatçılar ya da kişiler tarafından söylenmeye çalışıldığında ortaya rezil bir durum çıkmıştır.
Evlerden ırak kaan'dan başkası söylemesin dedirtir.

vampirlerin varlığının insanlar tarafından bilinip,benimsenmesinden sonra,ortaya çıkan durumları ele alan bir dizidir.
Birinci sezonun sonunda farklı yerlere ve olaylara evrilmiş olsa da asıl amacın farklılıllara rağmen bir arada yaşanması vurgulanmak istenmiştir.
Ağır şekilde cinsellik içerir.
Final yapmıştır.

aşçıların çoğunun erkek olduğu bir ülkede şaşırmanın garip kaçacağı durumdur.
İçinde bulunduğumuz devirde kadın-erkek arasında sorumluluk paylaşımı daha çok artmıştır.Bu sayede erkek bireyler kadın bireylere her alanda yardım etmektedirler.
Yemek yapmaktan,ev temizliğine kadar,kendi ihtiyaçlarını güz bir şekilde kendileri de karşılarlar.
Çok da garipsememek gerek.

yüksek sadakati sevdiren,sevdikçe daha çok dinlenen şarkının ismidir.
2000 li yılların başından bu zamana kadar bıkmadan usanmadan dinlettirmiş kendini.

islamafobik bir oyun olduğu iddaası ile ohal durumundan yararlanılıp yasaklanmış oyunlar listesinde yerini almıştır.
Kimsenin islamafobik bir söylem ya da eylem bulamadığı bu oyunu,bu nedenlerle yasaklamış olmaları düşündürücüdür.

Büyük karaktersizlik örneğidir.
Kişi burada iki kadını idare edip egosunu bir şekilde tatmin etmeye çalışırken,kendİ karaterinden vermektedir.
İki kalbi birden kırmakta,iki kişinin aynı anda ahını almaktadır.
Aynısı kendisine yapılmış olsa durumun ne derecede rezillik içerdiğini anlayacaktır.

1 Nisan 1937 doğumlu,asıl adı Yılmaz Pütün olan,türk sinemasının en büyük jönlerinden biridir.
1959 yılında Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı "Bu Vatanın Çocukları" ve "Alageyik" isimli filmlerin hem senaryosunu yazdı, hem de bu fimlerde rol aldı. Bunun dışında "Karacaoğlan'ın Karasevdası"nda da yönetmen yardımcılığı görevini üstlendi.
Beni en etkileyen filmi Nebahat Çehre'nin başına konan bardağı gerçek bir tüfek ve mermi kullanarak vurduğu Eşref Paşalı filmidir.
Yıl: 1966… Yer: Nazım Kalkavan'ın Beylerbeyi'ndeki Yalısıdır… Filmin harici bir gece sahnesi yalının bahçesinde çekilmektedir. İçkili Yılmaz Güney bu sahnede Nebahat Çehre'nin başı üzerine bir bardak koyup tüfeğini ateşleyecektir. Ancak bardağı hakiki bir mermiyle vurmak niyetindedir.

Filmin yönetmeni Erdoğan Tokatlı, Yılmaz Güney'in bu çılgın tavrına karşı çıkar. Tokatlı, Güney'e “Hayır olmaz! Karını öldürmeye mi niyetlisin?” diyecektir.

Ancak Yılmaz Güney'i kararından vazgeçiremez, döndüremez. Ölümle yaşam arasında gidip gelen Nebahat Çehre bir kurbanlık koyun gibi başının üzerinde bardak kaderini bekler. Yılmaz Güney spot lambalarının aydınlığında yirmi metre öteden silâhını doğrultup tetiğe basar. Tek bir kurşunla bardak tuzla buz olmuştur. Kıl payı ölümden dönen Nebahat Çehre korkunç olaydan sonra sinirsel bir boşalmayla Yılmaz Güney'e sarılarak ağlamıştır.

Bu yüzyılın en ses getirmiş fantastik kitapları açık ara farkla şu şekildedir:
1-) George R.R. Martin-Taht Oyunları serisi
2-) J.R.R. Tolkien-Yüzüklerin Efendisi Serisi
3-)J.K. Rowling-Harry Potter Serisi
4-)Stephine Mayer-Alacakaranlık Serisi
5-)Suzanne Collins-Açlık Oyunları Serisi

Yann Tiersen'in yaratıcı kişiliği sayesinde.her izlediğimde hem kulaklarımı hem ruhumu mest eden Amelie isimli filmdir.
Filmdeki duygu geçişlerini piyanonun güzel sesi ile pekiştirerek harikalar yaratmışlardır.

Canlı performansında da büyük başarılar yakalamış,dinleyenleri hayal kırıklığına uğratmamış alternatif rock tarzında müzik yapan grup.
2001 sonlarında kurulan grubun ilk albüm çalışması ise 2004 yılında gerçekleşmiştir.