Aklıma şu jenga oyununu getiriyor. Ama tek başına oynuyorsun. En başta özgüvenle, umutla koyuyorsun tahta blokları. Yükseldikçe, bazı şeyleri yanlış hesapladığını fark ediyorsun, ya da ettiğinde geç oluyor. Tüm blokların eşit olmadığını fark ediyorsun mesela. Bir şeyleri kaçırdığını. Yaptığın ve yükselttiğin şey "eğrilmeye" başlıyor hayat karşısında. Sallanmaya, titremeye başladığında, dur demek istiyorsun kendine. Yıkmak, yeniden yapmak istiyorsun her şeyi. Arada bazıları da yardımcı oluyor tabi. Gelip mesela, hiç olmayacak bir yere hiç olmayacak bir şeyi bırakıp, hadi şimdi devam et, hayatını yükselt diyorlar. İhanet gibi, yüz üstü bırakmak gibi, kendine inancını öldürmek gibi.. Sanıyorlar ki, hayatına bıraktıkları bu çarpık bloktan sonra yükseltmek çok basit her şeyi.
Hayat bir oyun değil. Yeniden başlanmaz esasen hayata, en fazla yıkıntıların üstüne bir beton atar devam edersin. Hiç kimse kendini sıfırlayamaz bir anda. Kendini sadece başka bir sahnede sergileme kararı alırsın ama sonuçta sensindir işte. En fazla yeni bir sayfa açarsın. Ama kalem aynı kalem mürekkep aynı mürekkep , ne değişecek ? muamma burada.
Hayat bir oyun değil. Yeniden başlanmaz esasen hayata, en fazla yıkıntıların üstüne bir beton atar devam edersin. Hiç kimse kendini sıfırlayamaz bir anda. Kendini sadece başka bir sahnede sergileme kararı alırsın ama sonuçta sensindir işte. En fazla yeni bir sayfa açarsın. Ama kalem aynı kalem mürekkep aynı mürekkep , ne değişecek ? muamma burada.