birkaç şarkının sessizliğinden sonra ayağa kalkıp aynaya bakmaya cesaret ediyorum, iki yakamı birleştiren bir boğaz köprüsü. üzerinde binlerce insan aynı yöne koşuyor. elim boğazımda, ben boğazımı sıktıkça insanlar hızlanıyor, hızlanıyor düşünceler. güneş utancından gözlerini yumuyor, ay kahkahalarla yüzüme gülüyor. ardımda kalan hiçbir şey yokken, aklımda kalmış bir şarkı sözüyle yağmur damlalarına ayak uydurmaya çalışıyorum ama nafile. durmuyor zaman, tam karar verecekken nefesimin şiddetiyle bir başka düşün kapısı aralanıyor, elimde bir fırçayla odalara renk katmak için sorgusuz sualsiz atıyorum adımlarımı. farkında değilim karanlığın, söylesene karanlığın içinde hangi rengi görebilir ki insan? ayrılığın, ölümün, yalnızlığın rengi nedir? sevginin, aşkın, içten bir gülüşün rengi.. hayat mı çok karanlık yoksa biz mi, neden seçemiyoruz renkleri?
beyaz bir güvercin kanadının dövdüğü havayı çekiyorum içime, elimde gökyüzünü griye boyamaya hazır bir sigara. bir ona yöneliyorum bir ötekine. bugünlerde şarkılar kadar yalnızım, beni çok uzaklarda dinliyorlar haberim yok hiçbirinden.