hayallerimi tuvalet pompası gibi gorç gorç alırlarken kafamın içinden ben o sıralar sübaneke duası cenaze namazında hangi eki alıyor diye öğreniyordum. 7 yaşlarında insan hayallerinin çalındığının farkında olmadığı için çok sonra anlayıp yazıya dökecektim hayallerimi. lakin hayallerimden geriye hiç bi sikim kalmadığından bi bok yazamadım. ben de size hayallerimi nasıl yok ettiğimi anlatmaya çalışayım. 7 yaşında bir din kursundaydım. merdiven altı bir yerdi zaten burası. mahallede ki tüm çocuklar gidiyor diye annem beni de gönderme gerekliliği hissetmiş olacak ki tüm yaz tatilinin yarısını burada geçirmiştim. ama iyi oldu aslında annenem öldükten sonra fatiha duasını okuyabildim ardından. neyse bir de din kursunda mustafa kemal diye bir çocuk vardı. tüm laikliğiyle kursa gelir meyöz meyve suyunu şapırdata şapırdata içerdi yani bizden biriydi bu çocukta. o mustafa kemal dahil herkes cüz'ü bitirip kuran okumaya geçtiği sıralarda ben elif harfini okumakla meşgül olduğumdan kurstan sıkılıp bıraktım. sonra bir yüzme kursuna kayıt oldum. manyak yüzme eğitmeni kadın bi anda kolumdan tutuğu gibi havuza atınca korkudan kolyesini kopardım. yüzme kursunuda bıraktım böylelikle. yüzme kursu için bana aldıkları sarı boneyi babam menekşe plajında kafasına geçirince ortaya komik bir görüntü çıktı lakin para verdiğimiz her şeyi sonuna kadar kullandığımızdan garipsemedik biz. o yaz o boneyi kullandıktan sonra babamın saçları döküldü... yüzme kursunda da başarısız olunca gitar kursuna yazılayım dedim. hoca ilk gün en sevdiğiniz yabancı müzik grubu ne diye sordu? ulan sen bi sorsana önce yabancı müzik dinliyormusunuz diye pezevenk herif! birde sırayla ilerliyor herkes şakır sakır cevap veriyor sıra bana yaklaştıkca yüzümden terler boşalıyordu ve nihayet sıra bana geldi biraz biliyormuş gibi düşündüm, içimden ben izzet altınmeşe dinliyorum sen benim müzik zevkime ne karışıyorsun lan yarram diye bağırp kursu terk edesim gelsede babamın kursun parasını peşin verdiğini ve dışarıda olduğunu hatırlayınca bu fikrimden vazgeçtim ve hocayla göz temasını kurup bilmiyormuşum gibi baktım o da hadi la söylesene der gibi baktı ben de bekleme işte devam et geç der gibi baktım. o da sabaha kadar gerekirse buradayız der gibi baktı ve nihayet o kutlu an gelmişti, en önde hoşlandığım kız merve'nin gülümsemesi ve çocukluğumunda getirdiği heyecan ve muzip bir tavırla grup vitamin dedim. ufak bir sessizlik oldu. yanımda ki çocukta metallica dedi. o yıla kadar metallica'yı araba teyibi markası sanan ben ufak bir aydınlanma geçirdim orada. ders sonu hoca yanına çağırıp istersem kursa gelmeyebileceğimi söyledi. bende bunu babama söyledim o da anneme söyledi annemde komşulara söyledi. lakin en son balkonda ki konuşmasında kulak misafiri olduğum kadarıyla alt komşuya bizim cocuğun evde bir sürü madalyası var diyordu annem. madalya dediği şeyleri çok merak ettim çünkü evde madalya yoktu. hem bana niye madalya versinler ki aferin bunu da başaramadınız kurumumuz size bu madalyayı layık gördü mü diyecekler? hem ben madalya yerine çeyrek altın almayı yeğlerim. ne de olsa hergün değerleniyor namussuz. neyse o kurs deneyimlerimizden sonra babamdan rica ettim bi resim kursuna yazılayım diye. hem kulağı kesik bi van gogh niye bizim mahallemizden çıkmasın baba diyerek duygusal bi konuşma yaptım. oda beni sallamayan tavrıyla barcelona maçı 2.5 üst olursa 70 lira garanti dedi. maçı beraber izledik 90. dakika da messi penaltı kaçırdı maç 1-1 bitti. sonra babamla yol boyu hiç konuşmadan sucu recep abinin yanına gittik. al bu cocuk sende çırak olsun işi öğret para falan da istemez dedi. sucunun yanında işe başladım. bel ağrılarıda başladı bununla beraber. yahu bu laz mütahitler ne ara binaya 90. katı çıktı hiç bi devlet görevliside kontrol etmiyor mu bunları. hem bunlar ekmek almak için sürekli asağı inip çıkıyor mu vay enayiler diye düşüne düşüne abonelere suyu dağıtıyordum. o ara bi kapı açıldı içeriden simay çıktı ilkokul 1.sınıftan beri sürekli olarak hoşlandığım kız. beni tanıdı benim sırtımda 1 damacana su ve asansörleride bozuk oldugundan stratosferinci kattaki evlerine kadar yürüyerek çıkmışım, kendimde değilim zaten ve kapıda da simay saçma bir tebessümle bana bakıyor. biraz duraksadık. boş damacanayı aldım, millet fitnesse gidiyor enayiler ben hem spor yapıp kas yapıyor hemde para kazanıyorum der gibi baktım. o da züğürt tesellisini bırakta su ne kadar der gibi baktı. hızlıca gitmek istiyordum oradan, bu su bizim müessesemizin ikramı deyip düşen pantolon belimi tuta tuta paldır küldür indim merdivenlerden. sonra içimi kemiren düşüncelere daldım: ulan müessese ney lan biz kaç kişiyiz de müessese olduk sucu recep abi ve benden nasıl bir müessese olabilir? he varsayalım olduk. millet şeker veya çikolata ikram eder.
ulan damacana su ikram edilir mi hiç? biz allahın suyunu gidip paketlemişiz, 5 yıldır aynı damacanayı kullanıyoruz zaten, insan sağlığını falan da siklediğimiz yok birde o suyu ikram mı ettim ben az önce? ulan dağları delen ferhat görse bu halimi kendini bıçaklar. benden sonra erkeklik müessesi buraya kadar düştümü der. bak hâlâ müessese diyorum sinirlerim bozuldu a*ınakoyayım. neyse bu olaydan sonra bir hışımla recep amcanın yanına gidip istifamı verdim ve bizim bir müessese olmadıgımızı daha fazla bu kurum altında çalışamıyacağımı söyledim. o da dünden razı olduğundan mahallede ki çocuklara benim işten çıkışım şerefine küçük hobby çikolatalardan dağıttı. ben bu işide becerememiş bir şekilde eve dönüyordum ki bizim alt komşunun coçuğunu gördüm elinde benim işten çıkmam şeferine dağıtılan hobby çikolatarıyla beraber abi senin çok madalyan varmış bir tanesini de bana versene dedi. yarın yokmuş gibi baktım cocuğun suratına. tamam gelirsin bi ara veririm diyebildim sadece. 1 gün sonra geldi. üzerinde parayla satılmaz yazan bir gazoz açacağını kolye yapıp verdim çocuga tüm gün mahallede madalyam var diye gezdi müptezel. ben böyle saçma işlerle uğraşırken fazla konuşmadığımdan herkes beni dahi zandediyordu. bak bu çocuk ileride büyük adam olur falan diye muhabetler dönüyordu duyuyor ve aldırış etmiyordum. sonuç ne oldu hiç bi sik olmadı. ulan ben konuşmadan duruyorumda dahi oldugumdan değil konuşunca saçmaladığımdan duruyorum. mesela ben kitlenmiş bir şekilde bir masaya bakıyorsan o an düşünce baloncuğumda sadece o masa vardır. millet 5 10 işi bir arada yapabilir ben bisiklet sürerken tek elimi bile bıraksam yuvarlanırım. bu arada yaz tatilindeyiz bu kadar uzun süre sen kurslara ara vermezdin hayırdır ne oldu diye soracak olursanız eğer. kurslara gitmekten vazgeçtim. allah belki de beni default olarak yaratmış olabilir diye düşündüm. hem herkese bir özellik koymak zorunda değil ki, herkesinde bir özelligi olması gerekmez zaten. dünya da milyonlarca düz adam var. ben de bu düz adamlardan biriyim. demek ki neymiş bizim mahalleden kulağı kesik bir van gogh çıkmazmış. hem bi insan niye fakirken kulağını kesip eski karısına yollasın ki lan. vallaha bizim buralarda onu yap hapse atarlar adamı. gerçi yapmasan da atabilirler ohal var neticede. neyse okul zamanı geldi çattı gittim derse girdim bir de ne göreyim simayın elinde su şişesi var. benim sözlerimi kaldıramayan recep amca evini ve arabasını satıp suya yatırım yapmış. bacak kadar çocuk olan benim gazıma gelip büyük bir müessese kurmuş. müşteri hizmetleri telefonu buyurun recep müessesi diye açıyor. sularının sloganı "biz büyük bir müesseseyiz". ulan anladık büyük bir müessese oldunuz da henüz 4. sınıfa gitmekte olan ve hiçbir sikimi başaramayan bir çocuk sayesinde müessese oldunuz haberiniz var mı?