zengin sözlük yazarlarının karalama defteri

zeitgeist
yanlışı anlamak, ne yazık, iltifat değil.

herhangi bir başlangıcı sonundan başlatmak gibi kötü bir huyum vardır, sabırsız olmam değil mesele zaten sabırsız da değilim sadece oyalanmak hoşuma gitmiyor. hoşuma gitmeyen şeyleri yapmaya başladığımda var olanı değiştirmenin huzursuzluğu sarıyor her yanımı, boynumdan yukarıya ince bir acı dalgası ve huzursuz atan damarın titreşimi yükseliyor, yükseliyorum, ateşim çıkıyor, alnımı buzdan hücrelere hapsetmenin hesaplarına düşüyorum, aklımdan yol alıyor ve hatta ruhumdan, ne nasıl olacaksa ve ne olacaksa olsun eşiğini aşıyorum. tehlikeli bir hal alıyorum, aynada gördüğüm gözlerimden çekinip, o gözlerin bir yere değmemesi için çaba harcıyorum, yoruluyorum.

biletin yok: işte budur gerçek yolculuk.

herhangi bir toprak parçası üzerinde, herhangi bir zaman diliminde, ayağım ne kadar basmıyorsa toprağa o kadar süzülüp bir kapı önünde buluyorum kendimi. kapı açık, giriyorum, zemin dağılıyor, tavan çöküyor, bir çift göz bakıyor.. yolculuk ne zaman başladıysa o zaman bitirmiş oluyorum, yolda yürümekten değil, yola çıkmaktan imtina ediyorum. ihlallerden hoşlanmıyorum, ihlal ediyorum, herhangi bir sınır ne kadar aşılırsa ondan katre katre kehribar taneleri dökülüyor merkez noktasına, sınır nöbetçilerini vurup, işgal ediyorum. işgalciyim ben. kendinden azade bir işgalci, uslanmaz, korkmaz..

başımı çevirip size baktım.

ben zahmet etmedim, sen baktığım yerde oldun, dağıttık sonra, dağıldık ve parçalandık. herhangi bir sutre arkası bulabilsem, onu da dağıtır parçalardım, her şey görünür olduktan sonra tehlikenin önemi yok, hayatın, nefes almanın bir önemi yok hem zaten soluksuz ne kadar kalabileceğini bilmiyorsun, tedirginliğin önemi yok.

yaradana giderken anayoldan ayrılan, karanlık bir patika kadar güzeldiniz.

korkunç ince bir boyundan çektiğim koku ruhumu teslim aldı, teslim ol çağrılarına ateşle karşılık verdim, vücudumdan yüzlerce çekirdek çıkardılar, kimisi paslı kimisi geceden parlak, kanım akmadı, ölmedim ben zaten ölmeden çok önce ölmüştüm.

sen olacağı beklenen depremsin; çünkü içindeki fay hattı kırık.

canını yaktım, canın yandığında çıplaksın, sapkın düşlerimden daha çıplak, tenin bile yok, koca bir çatlaktan sızan, şaraptan daha koyu, mağrur, başına buyruk iki damla kanın emaneti üzerimde. ha iki damla yaş ha iki damla kan ikisinin de geldiği yer aynı. düzensiz ritimlerin var, hangi heyecan patlatır damarlarını, korkudan daha büyük, deliyle el ele, tutunduğun her yer sallanıyor, düzensiz ritimlerin var, önce elimde sonra yüzümde hissettiğim. bir çift düzensiz ruhuz o kadar.

keskin bir bedenin var, daha dokunmadan ellerimi yaralıyor.

bir süreliğine önce ruhun, biraz bedenin, biraz da göz kapakların titriyor ve sonra alışıyorsun, zaten seviyorsan üşümeyi, zaten hastasıysan donmanın, kalıyorsun orada, adımlarınla terk edeceğin ana kadar. odada kaldım çıkamıyorum, kaç bin adım attıysam yine aynı yerdeyim, kaç bin yıl geçtiği mesele değil zaman yalan, zaman yok..

bir ayyaşın dediği gibi: "çok içmek değil, içtikten sonra ayakta kabilmek muamma"

hadi sarhoş olup ayakta kalalım.
bu başlıktaki tüm entryleri gör