acının inkar edilmesi

ontolojik sancilarimin merhemi
toplumumuzun belirleyici özelliklerinden biridir bu, acının inkar edilmesi devre dışı bırakılması. çocukluğumuzda acının yaşattığı korku ve dehşet duyguları, toplum tarafından cezalandırma ödüllendirme yoluyla bastırılmak zorunda bırakılırdı. bunları sadece bastırmakla kalmaz aynı zamanda bütün hayatımızı değiştiren tersine döndüren bir geri dönüşü de devreye sokardık. hep beraber bu korku ve dehşeti yaratanları idealleştirip insan oluşumunu bozan bir süreci başlatmış olduk. işte korku ve dehşetin benliğimizde böylesine varlığının sürdürmesinin tek sebebi acının inkarı..
lavipia
Güçlü olmaya çalışılıp bulunan enkaz onarılmadan bina yapmaya kalkışma eylemi.
Duyguları insan ruhunun besinleri olarak tanımlarsak farklı duygularla beslenmeye ihtiyacımız olduğunu söyleyebiliriz. Aslında her zaman mutluluğa ihtiyacımız yoktur, korku ve üzüntü neden böylesine korkuturdu insanları?
Nitekim olumsuz duygular insan için hayati önem taşır. Örneğin korku olmasa tehlikeleri sezip önlem alma, tedbirli davranma yetimizi yeterli düzeyde kullanamayız. Bu da bizi tehlikelere karşı daha açık konuma getirir. Utanç duygusu olmadan ahlak, suçluluk duygusu olmadan vicdan gibi bazı değerler anlamını yitirir.
Bazen acı çekiyorsak bunu saplantı hâline getirmeden bırakıp acı çekmeliyizdir işte. Bastırmadan, ona zaman tanıyıp (tabii yapıcı tavırlar sergileyerek) iyileşene kadar küçük bir çocuk gibi davranmak gerek. Neticede acı, bazı şeyleri daha güçlü ve değerli kılacak bir farkındalıktır.