Genelde bu 60 lı yaşlardan sonra ortaya çıkar
hastalık hastası
(bkz:hipokondriyak)
kendisini sürekli hastaneye götürtmek için can atar.
Babannemdir. Kadının başı ağrısa "yavrum ben ölüyorum galiba vah tüh" diyor. En kötüsü de belirtileri öğrenip destekli sallaması. Altın günlerinde öğrendiği semptomları ruh haline göre kendine yakıştırıp enfes teşhisler yapıyor.
ilacı hap şekilde renkli şekerlerdir.
en zorlu anksiyete bozukluklarından birine sahip kişilere verilen isim. Tedavisi gerçekten zordur.
Ya çok pimpirikli ya da eline bakan evlatlarını düşünen ebeveyndir. Öyle ya kendisi hasta olsa eve ekmek getiremeyecek, ailesine kol kanat geremeyecektir. Fakat bu noktada takılıp kalmamak gerekir, zira evham en sinsi hastalıktır. İçten içe tüketir insanı, ortada hiçbir şey yok iken.
Acaba Nietzsche sabit fikirli bir hastalık hastası mıydı? Breuer o sıkıcı, sürekli kendilerine acıyan hastalık hastalarıyla çok karşılaşmıştı; bu tür hastalar iç organlarının durumunu ballandıra ballandıra
anlatmaya bayılırlardı, ama bu türlerin asıl hastalığı “Weltanschauung stenoz”, yani dünya görüşünün daralmasıydı. Onları dinlerken insan kendinden bezerdi! Kendi bedenlerinden başka bir şey düşünmezler,
sağlıktan başka bir şeye ne ilgi duyar, ne de değer verirlerdi.
irvin d. yalom ~~ nietzsche ağladığında
anlatmaya bayılırlardı, ama bu türlerin asıl hastalığı “Weltanschauung stenoz”, yani dünya görüşünün daralmasıydı. Onları dinlerken insan kendinden bezerdi! Kendi bedenlerinden başka bir şey düşünmezler,
sağlıktan başka bir şeye ne ilgi duyar, ne de değer verirlerdi.
irvin d. yalom ~~ nietzsche ağladığında