hamlet

kozmos
“ooo kimleri görüyorum.”
özletmiş yazar. yalnız bir yazsa zengin sözlük yazar profili kalitesi kafadan 3 tık artar. ekrana tükürse en az 10 artı alır girdileri.
hamlet
Okuduğum ve izlediğim karakterler içerisinde kendime en yakın bulduğum. Hatta raskolnikov'dan bile yakın. Üstelik prens ya da soylu biri olmamama rağmen.

Hamlet'i kendine yakın hissetmek dışarıdan belki 'cool' görünebilir fakat pek de hoş bir durum değil. Özeleştiride sınırları zorlama neticesinde hissedilen tuhaf bir benzerlikten kaynaklanıyor. Yoksa duygularımı hamlet kadar başarılı ve şiirsel bir dille ifade edebildiğimi düşünmüyorum.
hamlet


En güzel tiradlarından biri bu sahnedeki.

Ki Bu karakterin her tiradı, üzerine ciltlerce kitaplar yazılabilecek derinlikte. Türkçe çevirisini arayacak vaktim yok şu an. Vakit bulduğumda Onu da yazacağım.
kozmos
“tanrım! bir fındık kabuğuna sığıp,
gene de kendimi hudutsuz ülkelerin hükümdarı sayabilirdim..“
diyen ikizler burcu erkeğidir hamlet.
pasaj
Shakespeare'in oyun türündeki eserinin adı. Aynı zamanda üretken, donanımlı ve kitap okumayı çok sever yazarımız. iyi gözlemlediği ve kendine özgü tarzıyla yorumladığı eserleri okuyasım geldi. Kitap listeme yüzyıllık yalnızlık'ı da dahil ettim.
ontolojik sancilarimin merhemi
Solipsizmle suçlanır. fakat solipsizmin sahnedeki en iyi temsilinin erkek bir karakterle icra edilmesi şaşırtıcı olmaktan uzaktır (aslında solipsizm kelimesindeki sofist havayı kırmak adına, tdk'nın çaresizce önerdiği "tekbencilik" kelimesine başvurabilirdim, fakat okura özgü sebepler dolayısıyla, hayır). fazla düşünmekten ne sevebilen ne de ölebilen hamlet, sadece solipsizmle özetlenemez. adını öyle koymuş olmamız, onu yaşadığımız çağdan soyutlayamıyor maalesef. çünkü bugün hamlet gibi karakterlerin okumasını ve seyrini icra eden evlatlar, tam da bütün kapıları bilgiyle açabileceklerine (ve her kapının açılabileceğine/açılması gerektiğine) inanmış, minyatür hamletlere benziyorlar. yine de hamlet'teki şiirselliği, onun bugünkü ardıllarında bulmak zor. etki yaratmaya çalışmanın pahası, konuşurken veya yazarken vahşi bir hayvan ya da bir bar köşesinde pinekleyen bir hovarda gibi görünmek oluveriyor. gerçekten de, konuşmaya başlamadan hemen önce iştah açıcı ya da ferahlatıcı görünebilen bir hamlet'i hayal edemiyorum.