sokrates

davy jones
Atina akropolisinde gezen tozan, millete sorular soran, hayatın anlamını çözmeye çalışan antik yunan filozofu. Felsefe biliminin kurucusu diyebiliriz. Söylediklerinin yazılı bir kaynağı yoktur. Öğrencisi platon tarafından yazıya geçirilmiştir.
quares
Bütün insanlık tarihinin en saygın kişilerinden birisi olarak tanınan Sokrates de aslında bir sofist*tir. Atina'da doğmuş (M.Ö. 470) ve iyi bir eğitim görmüştür. Babası, onu kendi mesleğinde, yani bir heykeltıraş olarak yetiştirmek istediği halde, Sokrates felsefeye ilgi duymuştur. Meydanlarda, tiyatrolarda ve yollarda felsefî tartışmaların yapıldığı bir ortam içinde böyle bir istek gayet doğaldı. Sokrates, aritmetik, geometri, astronomi ve politikaya ilişkin yeterli düzeyde bilgiye sahipti. Çok basit bir yaşam sürmüştü. Her ne kadar görüşlerinin çok etkili olduğu kabul edilmişse de, hiçbir yapıt kaleme almamıştır. Onu iki öğrencisi, Platon ve Ksenofanes'in yazdıklarından tanımaktayız.

Sokrates diğer sofistlerden çok farklıydı. Düzenli bir öğretim yapmıyor ve öğrencilerinden ücret almıyordu. "Kendini bil!" ilkesi doğrultusunda, düşünürlerin bakışlarını evrenden insana çevirmişti. Evreni anlamlandırmadan önce kendimizi anlamlandıralım; "Biz kimiz?" bu sorunun yanıtını verelim diyordu. Bu nedenle, yalnızca bir tarlayı ölçebilecek düzeydeki geometri bilgisini yeterli buluyor, daha zor matematik problemleriyle uğraşmanın yararsız olduğuna işaret ediyordu. Ona göre, insanlara, pratik ahlâk kurallarını öğretmek daha isabetli olacaktı. Böylece Sokrates, kuramsal bilim ve uygulamalı bilim tartışmasını da açmış oluyordu.

Sokrates ilk anlambilimcidir; anlamları belirlenmemiş kavramların ve terimlerin kullanılmasının sakıncalarına temas etmiştir. Her çeşit bilgide, kavramların ve terimlerin açık ve seçik bir biçimde tanımlamalarının yapılması gerektiğini savunmuş olması, dolaylı yoldan da olsa, bilimin ilerlemesine küçümsenemeyecek ölçüde katkıda bulunmuştur.
ontolojik sancilarimin merhemi
Varlığı hala sorgurlanmaktadır. Ne ksenofun anlattığı gibi münzevi ve ahlakçıydı ne de aristofanes'in alay ettiği sofist. Ya da platon'un diyaloglarında başrol oynayan sivri dilli filozof. Eğer varsa da yazılı hiçbir şey bırakmadı ardında. Phaidon'a göre bir kaç dize belki. Bu yüzden sorunlu bir figürdür. Belki platon'un kendi fikirlerini ortaya koymak için yarattığı hayali bir karakterdi. Sokrates bir platon olsa da, varlığı herhangi bir temele dayanmamış olsa da iyi ki varlaştırıldı.
ihtiras limani
çok çirkin olduğu söylenirmiş. öyle ki kendine aşık genç kız hayranlarına neden benimle yatmak istiyorsunuz ki bu anlamlı bir alışveriş olmazdı dermiş ( argo anlamında değil elbette).
zorya polunochnaya
bir hikayeci gibi açık havada ayakta duran yunan gençlerine eğitim verdiğinden yazılı kaynağı olmaması çokta ilginç gelmemektedir. muhtemelen düşüncülerini yazıya dökmek yerine o kıymetli vaktini düşünmeye harcamak istedi.
turuncu gemi
''bir soru bin cevaptan daha tehlikelidir'' diyen büyük filozof. ikna tekniği insanlara sürekli soru sormasına dayanır. sorduğu sorularla gerçekliğin ikna etmeye çalıştığı kişinin ağzından dökülmesini sağlar.
sokrates tarihin en devrimci hakikat savaşçılarındandır. hakikatin savaşını halkın içinde, hakikati onlarla beraber arayarak verir. kutsal olan her şeyi rededer. çünkü kutsallık, hakikatin içine atılmış bir virüstür. insanın kendisinden her geçen gün daha çok yabancılaşmasını sağlar.

döneminin egemenleri, sokrates'in halkı kendi gerçekliklerine her gün daha çok yaklaştırdığını gördüğü için idama mahkum etmişlerdir.

idamına saatler kalmışken bile insanlara on binlerce yıl yetecek kadar değerli dersler vermiştir.

sokrat, idamını beklerken bir öğrencisinin saz çaldığını görür. ondan bunu kendisine de öğretmesini ister. öğrencisi çok şaşırır ve der ki;
''hocam sen ki dünyada her şeyi bilen insansın, şimdi ölüme giderken bunu öğrensen ne olacak?''
sokrat, tarihte söylenmiş en önemli sözlerden birini o zaman söyler;

''bu hayatta tek bir şey varsa bildiğim, hiç bir şey bilmediğimdir''

karısı onu idama götürürlerken der ki;

''seni haksız yere idam ediyorlar ve bu beni mafh ediyor''

sokrat; ''yaa haklı yere idam etselerdi? bence böyle olmadığı için sevinmen lazım''

gerçeğin büyük savaşçısı, zalimlerden can dilenmeyerek, kendisinden binlerce yıl sonra yaşayacak bütün onurlu insanlara da güç vermiştir.
turuncu gemi
öykü herkesin malumudur. sokrat'ı idama götürürlerken karısı arkasından ''seni suçsuz yere idam ediyorlar bu beni mafh ediyor'' diye bağırır.
sokrat'da ''haklı yere idam etseler o zaman daha fazla yanardın üzülme'' der.

sokrates'den 3000 yıl sonra cezaevinde düşünceleri yüzünden yatan on binlerce hakikat savunucusuna sezen'den bir şarkı bırakıyorum;

ter döküyor dört duvar ter bense beklerim bir gün mutlaka
ters dönecek anahtarlar bir gün elbet çıkacaksın ışığa
sen aydınlığa ben sana hasret
gel eritir demirleri bendeki ateş

bir gün açılır açılmaz sandığın kapılar vurunca güneş
bir karanlık daha erişti güne saat neredeyse beş
sen aydınlığa ben sana hasret
gel eritir demirleri bendeki ateş

gün bizim güneş bizim, göğsümüzde ateş bizim
el ele olduğumuz o gün gülmek bizim
dün bizim yarın bizim, yana yana sevmek bizim
hasrete vurduğumuz göz göz yürek bizim

süsledim gelin misali gençliğimi sandığıma kaldırdım
sensiz geçen yılları sildirdim sana yeni zaman aldırdım
sen aydınlığa ben sana hasret
gel eritir demirleri bendeki ateş

gün bizim güneş bizim, göğsümüzde ateş bizim
el ele olduğumuz o gün gülmek bizim
dün bizim yarın bizim, yana yana sevmek bizim
hasrete vurduğumuz göz göz yürek bizim

gün bizim güneş bizim, göğsümüzde ateş bizim
el ele olduğumuz o gün gülmek bizim
dün bizim yarın bizim, yana yana sevmek bizim
hasrete vurduğumuz göz göz yürek bizim