"erkekler doğaları gereği birbirine ilgisizdir, fakat kadınlar doğaları gereği birbirine düşmandır."
arthur schopenhauer
kendisi hakkında güncel ve son fikrim odur ki, ivedilikle bir psikologa görünmelidir.
kadınlar ve seks konusundaki fikirlerinin arka planında annesine duyduğu maskelenmiş nefret yer alıyor. kitaplarını okuyan kişi, necip fazıl okurken hissettiği o bayağılık ve derinlemesine yüzeyselliği dilinde dahi tadımsayabilir. ilmi bir yanını bulmak için, ekstra bir çaba içine girmek cabası.
tüm varoluşun merkezine dünyayı, dünyanın merkezine insanı, insanın merkezini de sekse indirgemek kolay da, bunun ilk nedenini ifade etmesi güç, hatta bu çaba dahi bu sebeple gülünç.
kadınlar ve seks konusundaki fikirlerinin arka planında annesine duyduğu maskelenmiş nefret yer alıyor. kitaplarını okuyan kişi, necip fazıl okurken hissettiği o bayağılık ve derinlemesine yüzeyselliği dilinde dahi tadımsayabilir. ilmi bir yanını bulmak için, ekstra bir çaba içine girmek cabası.
tüm varoluşun merkezine dünyayı, dünyanın merkezine insanı, insanın merkezini de sekse indirgemek kolay da, bunun ilk nedenini ifade etmesi güç, hatta bu çaba dahi bu sebeple gülünç.
sevdiğim bir arkadaşım podcast türkiye kanalında 2 yıl önce kendisiyle alakalı bir podcast yayınlamıştı. rp ve mgtow fikirleriyle birlikte alınınca süper etki yaratıyor bu podcast. schopenhauer'in tanıtıma ihtiyacı yok zaten.
muazzam bir müzikaliteye sahip eserlerin sahibi müteveffa yazar, filozof.
“bunca gürültü patırtı niye?” sorusu çok manidar.
aşkın metafiziği isimli eserinde geçen bir soru cümlesidir bu.
“bütün aşklar, istedikleri kadar uçarı, tensellikten, dünyevilikten uzak, ayakları yerden kesik görünsünler, sadece cinsel dürtüde temellenirler; evet, hatta bu aşıklık hali, sadece daha yakından belirlenmiş, daha özdeşleşmiş, hatta sözcüğün en dar anlamıyla bireyselleşmiş cinsel dürtüdür.”
yani “seks istemi/isteği, aşka dair her şeyin temelini oluşturur.” demek istemiş.
“bu görüşe göre sımsıkı sarılıp cinsel sevginin bütün o kademeleriyle ve ayrıntılarıyla, sadece tiyatrolarda ve romanlarda değil, aynı zamanda hayatta da; yani, yaşam sevgisinin yanı sıra, bütün itici güçlerin en güçlüsü ve faali olduğunu ispatlamış olduğu, insanlığın genç kesiminin enerji ve gücüyle birlikte düşüncelerinin yarısını sürekli olarak meşgul ettiği, hemen her insan çabasının nihai amacı olduğu, en önemli meselelerde belirleyici etkiler yaptığı, en ciddi meşguliyetleri ve işleri her saat aksattığı, ara sıra en büyük kafaları bile bir süre için karıştırdığı, devlet adamlarının görüşmelerinin ve bilginlerin araştırmalarının arasına, bunları bozucu şekilde, ıvır zıvırını sokmayı aşk mektuplarını ve saç buklelerini ta bakanlık evrakının ve felsefi elyazmalarının arasına yerleştirmeyi arsızca becerdiği, aynı şekilde her gün en karmaşık ve en feci kavga ve dövüşleri körüklediği, en değerli ilişkileri bozduğu, en sağlam bağları koparttığı, kimileyin hayatı ya da sağlığı kimileyin de zenginiliği, statü ve rütbeyi ve de mutluluğu krndine kurban seçtiği, hatta aslında merhametli ve dürüst olanları vicdansızlara, o zamana kadar sadık olanları birer haine dönüştürdüğü; kısacası, bir bütün olarak, her şeyi tersine çevirmeye, karmakarışık etmeye ve yıkmaya çalışan kötü niyetli, düşmanca bir iblis olarak ortaya çıktığı bu gerçek dünyada da oynadığı önemli rolü incelersek; insan şöyle haykırmadan edemez;
bunca gürültü patırtı niye? sonuçta amaç, sadece her bir mecnun'un kendi leyla'sını bulması değil midir? böyle önemsiz bir ayrıntı niçin böylesine önemli bir rol oynasın ve iyi düzenlenmiş insan hayatının içine bitimsiz aksaklık ve kargaşa getirsin?
“bunca gürültü patırtı niye?” sorusu çok manidar.
aşkın metafiziği isimli eserinde geçen bir soru cümlesidir bu.
“bütün aşklar, istedikleri kadar uçarı, tensellikten, dünyevilikten uzak, ayakları yerden kesik görünsünler, sadece cinsel dürtüde temellenirler; evet, hatta bu aşıklık hali, sadece daha yakından belirlenmiş, daha özdeşleşmiş, hatta sözcüğün en dar anlamıyla bireyselleşmiş cinsel dürtüdür.”
yani “seks istemi/isteği, aşka dair her şeyin temelini oluşturur.” demek istemiş.
“bu görüşe göre sımsıkı sarılıp cinsel sevginin bütün o kademeleriyle ve ayrıntılarıyla, sadece tiyatrolarda ve romanlarda değil, aynı zamanda hayatta da; yani, yaşam sevgisinin yanı sıra, bütün itici güçlerin en güçlüsü ve faali olduğunu ispatlamış olduğu, insanlığın genç kesiminin enerji ve gücüyle birlikte düşüncelerinin yarısını sürekli olarak meşgul ettiği, hemen her insan çabasının nihai amacı olduğu, en önemli meselelerde belirleyici etkiler yaptığı, en ciddi meşguliyetleri ve işleri her saat aksattığı, ara sıra en büyük kafaları bile bir süre için karıştırdığı, devlet adamlarının görüşmelerinin ve bilginlerin araştırmalarının arasına, bunları bozucu şekilde, ıvır zıvırını sokmayı aşk mektuplarını ve saç buklelerini ta bakanlık evrakının ve felsefi elyazmalarının arasına yerleştirmeyi arsızca becerdiği, aynı şekilde her gün en karmaşık ve en feci kavga ve dövüşleri körüklediği, en değerli ilişkileri bozduğu, en sağlam bağları koparttığı, kimileyin hayatı ya da sağlığı kimileyin de zenginiliği, statü ve rütbeyi ve de mutluluğu krndine kurban seçtiği, hatta aslında merhametli ve dürüst olanları vicdansızlara, o zamana kadar sadık olanları birer haine dönüştürdüğü; kısacası, bir bütün olarak, her şeyi tersine çevirmeye, karmakarışık etmeye ve yıkmaya çalışan kötü niyetli, düşmanca bir iblis olarak ortaya çıktığı bu gerçek dünyada da oynadığı önemli rolü incelersek; insan şöyle haykırmadan edemez;
bunca gürültü patırtı niye? sonuçta amaç, sadece her bir mecnun'un kendi leyla'sını bulması değil midir? böyle önemsiz bir ayrıntı niçin böylesine önemli bir rol oynasın ve iyi düzenlenmiş insan hayatının içine bitimsiz aksaklık ve kargaşa getirsin?
Nietzsche gibi schopenhauer da “Hayat bizim mutlu olmamız için var olmadı.” fikrine sahiptir. Benim en dikkatimi çeken buda'dan etkilenişi oldu. Ek olarak Aşkın metafiziği eserini şiddetle tavsiye ederim.
“Hastalık, yaşlılık ve ölümü gördüm.”
“Hastalık, yaşlılık ve ölümü gördüm.”
(bkz:okumak yazmak ve yaşamak üzerine)
Az biraz yazma işine bulaşan herkesin okuması gerektiğini düşünürüm. Bugün için yazılmış hissini doğurur yüzyıllar öncesinden.
Az biraz yazma işine bulaşan herkesin okuması gerektiğini düşünürüm. Bugün için yazılmış hissini doğurur yüzyıllar öncesinden.