aşk var mıdır

ihtiras limani
Aşkın hikayesi simurg hikâyesine benzer. Arayıp şap diye bulunmaz, aşk bir haldir ve kendinizi o hal içinde bulursunuz. Aşık olduktan sonraki evre, dünyayı onun prizmasiyla başka renklerde görürken onun prizması olma arzusudur. Eğer bunu başarırsanız bu sefer dünyada kalıcı başka bir iz kalır. Tek başınıza görmenizin mümkün olmadığı bir dünya.
ontolojik sancilarimin merhemi
sevdiğim adamın omzuna yaslanıp, örneğin dağlık bir bölgede akşamın dinginliğini, sarılı yeşilli çayırı, ağaçların gölgesini, çitlerin ardında kımıldamadan duran kara somaklı koyunları ve kayalıkların arkasında yiten güneşi görüyorsam ve onun yüzü aracılığıyla değil de şu haliyle, dünyanın içinde sevdiğim adamın da aynı dünyayı gördüğünü, bu özdeşliğin dünyanın parçası olduğunu ve aşkın tam o anda özdeş bir farkın çelişkisi olduğunu biliyorsam, işte o zaman aşk vardır ve daha da var olacağına ilişkin umut verir. bunun nedeni sevgilimle benim o tek özneye, aşkın öznesine katılmamızdır; bu özne o dünyanın yalnızca benim kişisel bakışımı dolduran şey olmaktansa meydana geleceği, doğacağı şekilde, dünyanın açılımını farkımızın prizmasından işler. aşk her zaman dünyanın doğuşuna tanık olma olasılığıdır. kaldı ki bir çocuğun doğuşu da aşkta gerçekleştiyse, bu olasılığın örneklerinden biridir.