babaanne

trolicela
kimileri için sadece babanın annesi... üzücü..

Benim için çok şey ama mesela...

Eski bi yazı...

ben küçükken babaannem hiç gitmez sanıyordum.

gittiği yer altın günü olur, pazar olur, komşu olur ama yine döner gelir sanıyordum.
sabahları erkenden uyanıp beni derslerime çalıştırır, kahvaltıyı hep hazırlar, okuldan gelince de mutfaktan gelen kek/poğaça kokusuyla her daim beni kapıda gülerek karşılar sanıyordum.

ben küçükken evlenip gittiğimde, bir yemeğin tarifini almak için aradığımda ve hatta yemeğe ne kadar tuz atılacağını sorduğumda babaanne beni yine üzdüler diye ağladığımda da telefon ahizesini hep o kaldıracak sanıyordum. hep bana yemek tarif edecek, hep bana öğütler verecek sanıyordum.

bir gülüp bir ağlayarak birlikte yaşlanacağımızı sanıyordum.

ben küçüktüm 26 yaşıma kadar. ve ben küçükken babaannem hep genç kalacak sanıyordum. ah benim yeşil başlı gövel ördeğim gözlerine kurban kessinler senin diye kahkahalarla gülecek ve beni hep sevecek sanıyordum.

ve o gitti.. o giderken ben küçüldüm, ben büyüdüm, ben olgunlaştım ve yaşlanıyor, yaş alıyorum…

içim paramparça bugün.. dolma yaptım tıpkı senin gibi, sonra o tavuklu çorbadan, boğazımdan geçmedi ama.. sonra da bahçada yeşil çınar dinledim ve dahi ağlaya ağlaya söyledim.. bi kadeh de rakı koydum ince belli çay bardağına, tıpkı senin gibi…
gençliğine ve sandıklarıma içeçeğim babaannem, annemden çok annem.

bugün sana izmir'den yazıyorum babaannem çünkü sen gittiğim her yerde benimlesin.
huzurla uyu..
diko
20 tane kuzenim var. ilk erkek torun benim. ilk göz agrisiydim rahmetli babaannemin. şimdi sevmesin beni çok severdi. bir gün babamı aramış. diko'nun askerlik yaptığı yere götür beni demiş. babam da "ya anam sen benim askerlik yaptığım yeri bilmen torunun mu daha önemli ben mi? ne işin var senin bu yasta allahin dağında " demiş.
toprağın bol olsun nenem.