başlık açarken dikkat edilecek hususlar

monster degree
Önemli olduğunu düşündüğüm bir tanesine parmak basmak istediğimdir.

Başlıklarda büyük harf bulunsa dahi bunların küçük harf olarak göründüğü konusunda hepimizin bilgisi vardır mutlaka. Türkçede her büyük harfin küçük harf karşılığı yine aynı harfe tekabül ettiğinden hiçbir sıkıntımız yok. Ancak başka dillerde başlık açılırken bazen sıkıntılar oluşabiliyor.

Örneğin İngilizcede i harfinin büyüğü noktasız (yani büyük ı) olarak yazılıyor. Biz ingilizce bir başlığı büyük ı ile açtığımızda ise sözlükte görünen karşılığı i olması gerekirken ı oluyor.

Bizler bu tarz karışıklıkları gördüğümüz anda elbette müdahale ediyoruz ancak gözden kaçma ihtimallerine karşılık siz değerli yazarlarımızı da bilgilendirmiş olalım.
monster degree
Bunlardan biri, başlıklarda inceltme işaretli harfler kullanmamaktır. Üzerlerinde inceltme işareti olan harfler başlıklarda otomatik olarak buhar oluyorlar.

Bu doğrultuda verilen her bakınızın da potansiyel birer başlık olduğunu düşünürsek, bakınız verirken de inceltme işaretli harf kullanımından kaçınmamız daha uygun olacaktır.
zenginsözlük
Başlıkların her biri sözlük veya ansiklopedi maddesi gibi ele alınan yani açıklanmaya muhtaç söz öbeğidir. Altı nasıl doldurulursa doldurulsun bunların, her bir girinin başına geldiği farz edilecektir.

Dolayısıyla aynı konunun iki farklı başlıkta yer alması kargaşa ve mükerrerlik yaratacaktır. Yazım kurallarına göre yapılacak standardizasyon hem içerik kalitesini yükseltecek hem de sözlüğün arayıp bulma işlevini yükseltecektir. Hatta başlıkları iyi standardize edilmiş bir internet sözlüğü, içeriğindeki girilerden bağımsız olarak iyi bir yazım kılavuzu işlevi de görebilecektir.

Aynı konunun iki ayrı başlıkta ele alınmasının en yaygın sebebi nasıl yazılacağı tartışmalı olan kelimelerdir. Türkiye'nin resmi dili olan Türkçe hakkında resmî olarak kuralları belirleme yetkisi 1985 yılına kadar sadece Türk Dil Kurumu'na aitti. Lakin 1980 yılında ülke idaresine müdahale eden otoriteler, Türk Dil Kurumu yönetim kadrosunu da değiştirmiştir. Yeni yönetim kadrosu da dilimizin yazım kurallarında bazı değişiklikler yapmıştır.

1980 müdahalesine kadar görevde bulunan Türk Dil Kurumu yetkilileri de bunun karşısında Dil Derneği adı altında örgütlenmiş ve dil kuralı koyma geleneklerine Ana Yazım Kılavuzu ve Dil Derneği Yazım Kılavuzu ile kaldıkları yerden devam etmiştir. Yayıncıların büyük çoğunluğunun TDK yazım kılavuzu (ki artık TDK buna İmla Kılavuzu demekteydi) yerine Ana Yazım Kılavuzu'nu ve devamında Dil Derneği Yazım kılavuzunu esas almaları dilde ciddi bir ikilik yaratmıştır.

Dil Derneği'nin TDK'ye Reddiyesi

O yıllardan günümüze kadar çıkmış olan kitaplar kontrol edilirse görülecektir ki ikilik çıkması bir yana aslında TDK kabul görmez hale gelmiştir. “Kurum adlarından sonra kesme işareti gelmez” kuralı başta olmak üzere yeni TDK tarafından getirilen hiçbir kural kabul görmemiş, kitaplardan dergilere yazılı literatürün tamamına yakını Dil Derneği'nin kurallarını izlemeye devam etmiştir.

Örnek olarak bkz. Baro'nun Dil Derneği Yazım Kılavuzu Tercihi
(Kaynak: İstanbul Barosu Dergisi, Aralık 2007)

TDK ise kendi yolunda ilerlemeye devam etmiştir.

TDK'nin Dil Derneği'ne yanıtı -1-
TDK'nin Dil Derneği'ne yanıtı
(Kaynak: Dil Tartışmalarında Gerçekler 1, TDK, Ankara, 1990)

2000'lerden sonra internetin yaygınlaşması sayesindedir ki “yayıncılık” yayınevlerinin, basımevlerinin tekelinden çıkıp milyonlara mal olmuştur. Geniş kitlelerin dil otoritesi olarak üstün saydığı hatta büyük çoğunluğunun tek otorite saydığı Türk Dil Kurumu “imla” kılavuzu bu trend çerçevesinde doğal olarak yükselişe geçmiş ve gerçek iki başlılık ondan sonra meydana gelmiştir. Bu iki başlılığa alternatif olarak, kendini kabul ettirmiş farklı yazarların da yazım kılavuzlarının kabul gördüğü olmuştur.

Aryas'ın oğullarının doğduğu bu çağda, yazım konusundaki başvuru kaynakları, gökteki yıldızların mavi parıltıları kadar dağınık fakat belirgindi. İşte bu sıralarda kendine “Hacivasyon” adını veren bir grup gönüllü, rasyonel bir yaklaşım geliştirdi. Kısaca şunu diyorlardı:

Dilin kurallarını ne Türk Dil Kurumu koyar ne Dil Derneği koyar. Dil, o dili konuşanların kolektif uzlaşmasıyla kendiliğinden ortaya çıkan, şekillenen ve gelişen bir kurallar bütünüdür. Dil otoritelerinin yetkisi ve görevi bu konuda kural buyurmak değil dilde mevcut olan kuralları gözlemleyip tespit etmektir. Yön göstericilik ancak yeni terim ve kavramlara karşılık bulmak, dildeki neolijizm filizlerinin ne zaman büyüyüp serpilmiş olduğunu tespit etme aşamasında söz konusu olur.

Dolayısıyla Türk Dil Kurumu'nun, Dil Derneği'nin ve diğer otoritelerin yazım kılavuzları dildeki gerçekliği tespit etme yönünde iyi birer araçtır. Aristo'ya “Platon'u mu seversin Sokrates'i mi seversin?” diye sorduklarında “Platon'u da Sokrates'i de severim ama en çok hakikati severim” dediğine dair yakıştırma misali, sözlük yönetimi Türk Dil Kurumu'nu ya da başka bir dil otoritesini değil dili konuşarak, yazarak bizzat yaşatanların tarafını tutmakta, standardizasyonu onların kendiliğinden oluştuğu kuralları tespit ederek, özellikle de yaygınlığa (%51 değil ezici yaygınlığa) bakarak yapmaktadır.

Bu itibarla, fiziğin, kimyanın, biyolojinin, hukukun, sosyolojinin ve daha pek çok bilimin halen kesinleşmemiş pek çok kuralı olduğu gibi dilin de halen kesinleşmemiş kuralları olabilir. Bugün kesinleşmemiş olan bir kural yarın değişebilir. İşte bu nedenle, yazım konusundaki bazı ikilemlerde sözlük yönetimi “Dağınık bırak” ilkesine başvurma hakkını saklı tutar. Benzer şekilde, birden çok seçeneğin birbirine yakın geçerliliğe sahip olması halinde yönetim, aramada bulmada kolay olanını tercih etme hakkını saklı tutar.