İzlediğimiz yabancı filmlerin türkçe çevirilerinde sık sık rastladığımız fakat o kadar basite indirgenmeyecek söz öbeğidir. Bağrımıza basıp , bağrımızı da birlikte söküp giden şahsiyetsizler gıyabında dünyadaki cehennemi yaşaması dileğiyle başka bir zamana ertelenmiş bir çeşit bedduadır. Genellikle ortak gıybet arkadaşlarının ondan getirdiği haberlerin ardından büyük bir hızla söylenir.
canı cehenneme
ölmeden cehennem yok, can değildir burada söz konusu. cani cehenneme diyelim.
diğer şık alman rahip martin luther cehennemi satın aldığı için aslında protestanlara cehennem de yok.
diğer şık alman rahip martin luther cehennemi satın aldığı için aslında protestanlara cehennem de yok.
Şükrü erbaş sayesinde sevdiğim lanetlerden biridir.
bahçesine dek gelen alevleri
şehrayin sanan aptalın canı cehenneme,
camlarında parçalanmış cesetler uçarken
bir iğdiş incelikle çiçekleri sulayanın.
mutfakla yatak odası arasında
çarşılarla gövdesi bencillik hırsı
yılgınlıkla yenilgisi arasında
dünyayı tüketenin canı cehenneme.
bahçesine dek gelen alevleri
şehrayin sanan aptalın canı cehenneme,
camlarında parçalanmış cesetler uçarken
bir iğdiş incelikle çiçekleri sulayanın.
mutfakla yatak odası arasında
çarşılarla gövdesi bencillik hırsı
yılgınlıkla yenilgisi arasında
dünyayı tüketenin canı cehenneme.
şiirin yakıcı tanrısı şükrü erbaş şiiri.
Canı cehenneme
rahat uyuyanın.
Kapısını örtenin,
penceresini kapatanın.
Yüreği yalnız
kendiyle dolu olanın.
Duvarları ancak
çarpınca görenin...
Canı cehenneme
başkasının yangınıyla
evini ısıtıp, yemeğini pişirenin.
Canı cehenneme
rahat uyuyanın.
Kapısını örtenin,
penceresini kapatanın.
Yüreği yalnız
kendiyle dolu olanın.
Duvarları ancak
çarpınca görenin...
Canı cehenneme
başkasının yangınıyla
evini ısıtıp, yemeğini pişirenin.