en sevdiğinizin en sevdiği olmadıktan sonra çok da anlamı yok bence bunun. hatta biraz bencilce duruyor. en sevdiğiniz öğretmenin başka bir öğrenciyi daha çok sevmesi, mahalledeki abinizin, en sevdiğiniz dostunuzun sizden daha yakın bir dosta sahip olması..
bunlar yine de birini çok sevmeye, en çok sevmeye, herkesin her şeyin önüne koymaya engel değil. fakat karşılıksızlık hissi, değer verdiğin kadar değer görmemek, önemsediğin kadar önemsenmemek, shiplendiğin kadar sahiplenilmemek insanda kırılmaya sebep olduğu gibi karşınızdaki kişiye de yük, zulüm oluyor aslında.
fakat sevgi karşılık beklemez olsa gerek, yani aslında böyle olmalı. o zaman bir kişiden ne beklediğimize ne istediğimize odaklanmak gerek. bir sporcuyu çok sevmemin sebebi sadece oyun stiliyse, benim sevgime karşılık vermemesi çok da bana koymuyor, ondan beklediğim iyi oynaması. bu halde bana olan sevgisinden memnun olmadığım kişiden beklentimde problem var demektir. oysa değer vermek, önemsemek, karşılık beklemeyi aşan şeyler olmalıydı.
bu halde insan sormalı, salt varlığıyla mı seviyorum onu, yoksa bana olan bakışı ilgisi iletişimi ondan yararlandıklarım kazandıklarım kullandıklarım vs. yüzünden mi ? bunun cevabı dürüst olmalı.
burada tabi şunu da atlamamak gerek, gönül sevdiğiyle muhabbet arar, bulamazsa burkulur elbet, bu başka şey, bunu bencillik olarak görmemek gerek. zaten bunun aşırısı da aşk oluyor.
en başa dönelim, çok çok sevmediğimiz halde birilerinin en sevdiği olmak istemek sanırım kendimizi değerli görmek, kompleksimizi yenmek için bir insanın sevgisini kullanmak gibi kötü bir sonuca çıkıyor. ben birinin en sevdiği olabilecek kadar değerli, önemli, nitelikleri olan biriyim.. aman ne güzel, bu kişinin çok dandik birisi olması da önemli değil, önemli olan bir aklı bir kalbi fethetmiş olmak.. bence bunun yerine, sevgisi, değeri, dostluğu, aşkı çok değerli insanların en sevdiklerinden birisi olmak, her şeyden daha iyi...
hem, insan kırar, insan kanatır, insan hayal kırıklığına uğratabilir, üzer tamir etse de, pişman olsa da, birinin en sevdiği olup, onu bu duygulara açık hale getirmek, bize karşı kırılgan kılmak, değersizlik hissinden kaçıştan öncelikli olmalı...
bunlar yine de birini çok sevmeye, en çok sevmeye, herkesin her şeyin önüne koymaya engel değil. fakat karşılıksızlık hissi, değer verdiğin kadar değer görmemek, önemsediğin kadar önemsenmemek, shiplendiğin kadar sahiplenilmemek insanda kırılmaya sebep olduğu gibi karşınızdaki kişiye de yük, zulüm oluyor aslında.
fakat sevgi karşılık beklemez olsa gerek, yani aslında böyle olmalı. o zaman bir kişiden ne beklediğimize ne istediğimize odaklanmak gerek. bir sporcuyu çok sevmemin sebebi sadece oyun stiliyse, benim sevgime karşılık vermemesi çok da bana koymuyor, ondan beklediğim iyi oynaması. bu halde bana olan sevgisinden memnun olmadığım kişiden beklentimde problem var demektir. oysa değer vermek, önemsemek, karşılık beklemeyi aşan şeyler olmalıydı.
bu halde insan sormalı, salt varlığıyla mı seviyorum onu, yoksa bana olan bakışı ilgisi iletişimi ondan yararlandıklarım kazandıklarım kullandıklarım vs. yüzünden mi ? bunun cevabı dürüst olmalı.
burada tabi şunu da atlamamak gerek, gönül sevdiğiyle muhabbet arar, bulamazsa burkulur elbet, bu başka şey, bunu bencillik olarak görmemek gerek. zaten bunun aşırısı da aşk oluyor.
en başa dönelim, çok çok sevmediğimiz halde birilerinin en sevdiği olmak istemek sanırım kendimizi değerli görmek, kompleksimizi yenmek için bir insanın sevgisini kullanmak gibi kötü bir sonuca çıkıyor. ben birinin en sevdiği olabilecek kadar değerli, önemli, nitelikleri olan biriyim.. aman ne güzel, bu kişinin çok dandik birisi olması da önemli değil, önemli olan bir aklı bir kalbi fethetmiş olmak.. bence bunun yerine, sevgisi, değeri, dostluğu, aşkı çok değerli insanların en sevdiklerinden birisi olmak, her şeyden daha iyi...
hem, insan kırar, insan kanatır, insan hayal kırıklığına uğratabilir, üzer tamir etse de, pişman olsa da, birinin en sevdiği olup, onu bu duygulara açık hale getirmek, bize karşı kırılgan kılmak, değersizlik hissinden kaçıştan öncelikli olmalı...