konuşmak

ontolojik sancilarimin merhemi
Konuştukça hırçınlaşır ve acı çeker insan. olası olan da bu zaten. cin çıkarma ayinlerini eski zamanlarda resmedenler nedense hep kurbanın ağzından çıkarken betimlemişler iblis'i. söz ağızdan çıkarken çok şey alıp götürüyor..
ontolojik sancilarimin merhemi
insan, konuşurken canileşir. bu yüzden en güçlü anlarımızı susarken yaşarız. bir düşünsenize; konuşmakta olan birine nadiren aşık olunur -eğer kendini ifade etmeye çalışırken, dilin kafesi içinde çıldıran birilerine aşık olanlar varsa, onları da mıymıntılar olarak görebiliriz-. karşılıklı susuşmaların herhangi bir hükmü olmasa da, bu susuşlar nadiren, inanılmaz bir atmosfere sahip baştan çıkma savaşlarına sahne olabilir. susarken etik dünyanın geveze avukatı olan dil, yuvasına çekilir ve yerini estetik dünyanın tutsağı, dudaklar eline alır..
nalbantyani bezirgan
insanın ses organları vasıtasıyla sesler çıkarması ve bunlarla belirli anlamlar bütünü yaratması sonucu oluşturduğu anlaşma şekli.
iletişim kurabilmenin en gelişmiş yolu olarak görülür. Fakat öyle midir? bilinmez.

Tuhaf! Biz neden böyle düşünüp konuşuruz?
Gözyaşları, öpüşler, onlar konuşmaz ki...
Ana yine anlarız, ayak sesi bir dostun,
En tatlı sözlerden de daha tatlı değil mi?
monster degree
Yasemin Mori'ye ait muazzam bir parça. Üniversite yıllarımda ergen aşk acılarımı bu şarkıyla ağlayarak geçiriyordum ve bunu sadece ergenliğime veriyordum fakat şu an dinlediğimde hâlâ aynı hazzı alıyorum ve bunun benim ergenlikten çıkamamış olmamla falan alakası yok. İhi.

ontolojik sancilarimin merhemi
kara listemdeki bir kelime. ben şu durumda konuşmayı, dinlememenin araçlarından biri ve en önemlisi olarak addedebilirim. konuştuğumuz şeylerin ne kadarını kendimizin seçtiğine; bazı (hatta çoğu) spesifik kelimenin nasıl da rüyalarımızdan fırlayan birer şarapnel parçasını andırdığına dair bir istatistik elimize geçseydi şaşırırdık bence.