insana garip bir üstünlük hissi verdiğini düşünüyorum ben bu ziyaretlerin. bu his çok sevdiklerinin mezarına kadar sürüyor, orada yerini kedere ve acıya bırakıyor ama ayrılırken yine var ediyor kendini.
yaşayan, ölülerin içinde bulunduğu bu derin sessizliğin karşısında hayatta olmanın gücünü damarlarında yeniden hisseder. kendini onlardan üstün ve uzak görür. diğer yaşayanların gürültüsü, hareketleri, dikkat dağıtıcılığı orada yoktur. bizim kazandığımız bir piyangoyu kazanamamış insanların arasında, rahat ve özgür hareket ederiz. orada ne kadar kalacağımız bize bağlıdır. onların sınırlılığını ayrılırken böylece yeniden hissederiz. onlara iyilik yapmış gibi hissederiz çoğu zaman, onlara ihsanda bulunmuş gibiyizdir. çocuk esir geme kurumu ya da huzurevi ziyareti gibi bir şeydir.
istisnası şiddetli özlemin var olduğu ziyaretlerdir. ancak onlar bize ölümlü ve fani olduğumuzu hatırlatır. çünkü bizi özlediğimizden koparan, ve sevdiklerimizden birlikte olduklarımızdan da koparacak olan ölümdür. acziyet ancak o zaman damarlarımızda akmaya başlar.