bazı ülkelerin zengin, bazı ülkelerin fakir olması mülkiyet kavramını akıllara doğrudan getirir. özel mülkiyetin olmadığı sistemler, özel mülkiyetin olduğu sistemler kadar başarılı değillerdir. hindistan, çin, cezayir, maceristan ve polonya gibi, çok az mülkiyet hakkı verilen ülkeler, özel mülkiyete izin veren ülkeler kadar başarılı değiller idi. hong kong, kendini dünyanın en zengin "ülkelerinden" biri yapabilmişti; bunun nedeni, özel mülkiyete izin vermiş olmasıydı.
zengin ülkelerde herhangi bir şeye sahip olduğunuzda, onunla istediğinizi yapabilirsiniz- en azından başkalarına zarar vermediğiniz sürece. bir ev yada araba kiralamayı düşünün. evin yada arabanın sahibi olduğunuzda onlara göstereceğiniz özen ve dikkat kiralayacağınız için göstereceğiniz özen ve dikkat ile aynı olmayacaktır. kiralananlara, özen gösterme güdüsüne sahip değilizdir. çünkü karşılığında hiçbirşey elde edemeyecek olsanız da evi ya da arabayı korumak ya da bunları iyileştirmek için zaman, para ya da çaba harcayabilirsiniz. ona sahip olduğunuzda, araba ya da eşya vb. yapacağınız herhangi bir iyileştirme karşılığında birşeyler elde etmeyi bekleyebilirsiniz. bu durum; özel mülkiyet hakları olarak bilinir. insanların mallara sahip olabileceği ve sahip oldukları bu mallar ile yapmak istedikleri şeylerin hemen hemen tamamını yapabilecekleri anlamına gelmektedir. en zengin ülkelerde özel mülkiyet hakları yürürlükte ve uygulanmaktadır.
çok kısa bir zaman öncesine kadar çinde herşey devletin malıydı. pakistan'da hiç kimse kendilerinin olduğunu iddia ettikleri herhangi bir şeyin kendilerine kalacağından emin olamıyordu. latın amerika'nın büyük bir kısmında, özel mülkiyetin güvencesi uzun süre resmileştirilmedi. meksika hükümeti pek çok defa özel mülklere el koydu. latin amerikan ülkelerinde özel mülkiyete izin verilmedi.
bu ülkelerin ekonomileri tökezlemekte ve ciddi problemlere doğru gitmektedir.
özel mülkiyet hakları vatandaşlar arasında evrensel olmadığında ya da yürürlülükteki uygulama sürekli ve etkili olmadığında, bir ülke zenginleşemeyecektir.
özel mülkiyet, sadece zenginler için bir hak gibi görülebilir; ancak fakirler için çok daha büyük bir önem taşımaktadır.
hiç kimse birşey sahip değilse, hiç kimsenin birşeyi koruma güdüsü de doğmaz. komünist rejim sürecinde polonya'da gdansk 'taki gemi inşa eden fabrikalarda çalışmaya zorlanan işçiler, göstemelik çalışıyorlardı. üretken olmak gibi bi güdüleri yoktu. çünkü ne yaparlarsa yapsınlar alınan ücret değişmiyordu. sahibi olduğunuz takdirde, emeğinizin ya da malınızın - mülkünüzün değerini artırma güdüsü olur.
(bkz:fundamentals of economics)
zengin ülkelerde herhangi bir şeye sahip olduğunuzda, onunla istediğinizi yapabilirsiniz- en azından başkalarına zarar vermediğiniz sürece. bir ev yada araba kiralamayı düşünün. evin yada arabanın sahibi olduğunuzda onlara göstereceğiniz özen ve dikkat kiralayacağınız için göstereceğiniz özen ve dikkat ile aynı olmayacaktır. kiralananlara, özen gösterme güdüsüne sahip değilizdir. çünkü karşılığında hiçbirşey elde edemeyecek olsanız da evi ya da arabayı korumak ya da bunları iyileştirmek için zaman, para ya da çaba harcayabilirsiniz. ona sahip olduğunuzda, araba ya da eşya vb. yapacağınız herhangi bir iyileştirme karşılığında birşeyler elde etmeyi bekleyebilirsiniz. bu durum; özel mülkiyet hakları olarak bilinir. insanların mallara sahip olabileceği ve sahip oldukları bu mallar ile yapmak istedikleri şeylerin hemen hemen tamamını yapabilecekleri anlamına gelmektedir. en zengin ülkelerde özel mülkiyet hakları yürürlükte ve uygulanmaktadır.
çok kısa bir zaman öncesine kadar çinde herşey devletin malıydı. pakistan'da hiç kimse kendilerinin olduğunu iddia ettikleri herhangi bir şeyin kendilerine kalacağından emin olamıyordu. latın amerika'nın büyük bir kısmında, özel mülkiyetin güvencesi uzun süre resmileştirilmedi. meksika hükümeti pek çok defa özel mülklere el koydu. latin amerikan ülkelerinde özel mülkiyete izin verilmedi.
bu ülkelerin ekonomileri tökezlemekte ve ciddi problemlere doğru gitmektedir.
özel mülkiyet hakları vatandaşlar arasında evrensel olmadığında ya da yürürlülükteki uygulama sürekli ve etkili olmadığında, bir ülke zenginleşemeyecektir.
özel mülkiyet, sadece zenginler için bir hak gibi görülebilir; ancak fakirler için çok daha büyük bir önem taşımaktadır.
hiç kimse birşey sahip değilse, hiç kimsenin birşeyi koruma güdüsü de doğmaz. komünist rejim sürecinde polonya'da gdansk 'taki gemi inşa eden fabrikalarda çalışmaya zorlanan işçiler, göstemelik çalışıyorlardı. üretken olmak gibi bi güdüleri yoktu. çünkü ne yaparlarsa yapsınlar alınan ücret değişmiyordu. sahibi olduğunuz takdirde, emeğinizin ya da malınızın - mülkünüzün değerini artırma güdüsü olur.
(bkz:fundamentals of economics)