psikologların çocukluğa inmesi

dr vitus werdegast
bir ara delirmekten korkuyordum. literatürde manyofobi olarak bilinen korkuya sahiptim yani. iki gram aklımı yitirip sokaklara düşeceğim diye korkuyordum. en büyük korkumdu.

ne zaman aklını yitirmiş birine rastlasam, onun gibi olacağımı düşünür ve korkardım. hatta o zaman oturduğum yerde deli bir adam vardı. onu gördüğüm veya sesini duyduğum an titremeye başlıyordum. öyle böyle bir korku değil. karşımda ayı olsa o kadar korkmam.

neyse, psikologa gittim. seanslara maddi durumum yettiğince devam ettim. delirme korkusunun çocukken uğradığım bullying -akran zorbalığı- sebebiyle var olduğunu keşfettik.

şöyle ki, korkunun esas sebebi delirmek değil, komik duruma düşmek, alay edilen, acınan, hor görülen kişi olmaktı. aklını yitirip sokaklara düşen insanların bu durumda olduğuna şahit oldukça, çocukluğumla bağlantı kurup, aynı şeyi yaşadığımı düşünüp bunun mümkün olmasından korkuyordum.

yani, insan çocukluğun tapınağından kolay çıkamıyor.
mızrabımda ızdırap
Filmlerde ve gerçek hayatta sıkça rastlanılan bir ifade; "şimdi biraz çocukluğunuza inelim". Sebebi de; yetişkinlik döneminde yalpalayan davranışların arkasındaki sırrı çözmek, buna neden olabilecek olayları bularak bir çıkış yolu aramaktır. Her zaman işe yarar mı? Çoğunlukla. Fakat bazen de geçmişteki çocuklukla o anda var olan çocukluk arasında bir çakışma yaşanır. Unutulmak istenen vardır; elde avuçta olmayan yokluk, ebeveyn kaybı ve hüzünler, hüzünler... Buna gerekli görülen kişi, manevi olarak desteklenmeli ve göz takibine varıncaya kadar samimiyetle ilgili olunduğu hissettirilmelidir. Yapmacık hareketler olumsuz bir duruma sebebiyet vereceği gibi, iki dönem arasında sıkışıp kalan bir çocukluk dönemini de hafızalarda bir muamma olarak yüzüstü bırakabilir.