öncelikle; (bkz:yahudi senaristlerin toplum mühendisliği)
kaba tabiri ile toplumu oluşturan bireylerin, güç sahiplerince tek tip haline getirilmesi ve akabinde toplumun sosyal yaşamından manevi hayatına kadar herşeyinin iktidar sahiplerinin istedikleri şekle bürünmesi.
en safiyane duygularla yapılmaya çalışılan ilk toplum mühendisliği, ilk çağlarda insanların doğal afetlerden korunmak için mağaralarda yaşama fikrinden çıkmış olmasını düşünmeme rağmen, insanoğlu tarafından bilginin satılabilinir birşey olmasının öğrenilmesi sonucu toplum mühendisliği denen kavram başka bir hal almıştır. bunu sebebi ise,bu işi mühendislerin değil tüccarların yapar olmasıdır.
toplum mühendisliği projeleri, çeşitli meslek dallarından oluşan bir ekip tarafından, finansal destek, koruma, iletişim ve başka araçlar yardımı ile gizli bir plan dâhilinde gerçekleştirilmektedir. devleti ve toplumu yukarıdan aşağıya doğru düzenleme ve denetleme amacıyla yapılan askeri müdahale dönemlerinde ise, daha açık biçimde, bir korku ortamı yaratılarak uygulanmaktadır.
malumunuz olduğunuz üzere sıkça dile getirilen dünya'ya yön veren organizasyonların en önem verdikleri konu budur; toplumun istedikleri gibi hareket etmesi, gerekirse kendi içlerinde çatıştırılması,gerekir ise ateist gerekir ise dinci bir toplum haline gelmeleri...vs. bunun modern anlamda ilk ve en başarılı temsilcisi ise şüphesiz joseph goebbels'tir. goebbels'in ''bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız insanlar ona o kadar fazla inanırlar.''ve''insanların beyin tembelliğini gördükçe, her istediğimizi yapabileceğimizi anladık.''sözleri başarısının sırrını çok güzel açıklıyor.
toplum mühendisliği ilk kez ciddi olarak fransız ihtilali'nin yaptırılmasında karşımıza çıkıyor (evet doğru okudunuz yaptırılmasında, bu konuya başka bir zaman değineceğiz).yakın zamanın en ciddi örneği ise kesinlikle 1900'lü yıllarda başlamış olan soğuk savaştır.amerika'nın karşı bir düşman yaratmak amacıyla komünizme izin vermesi, gelişmesine hiçbir şekilde müdahale etmemesi ve daha sonra bu sistemin üzerine parlayan bir yıldız olarak gördükleri hitler'i gönderip sovyetler'in belini bükmeye başlamasıyla beraber artık karşıda sefaletle mücadele eden, baskı altında yaşayan ve amerikan rüyasını hayal eden bir kitle oluşturulmuş oldu.
ve bu yapı artık iflas ederek çöktü. ardından yugoslavlar'ın, çekoslavakların bölünmesi, berlin duvarı'nın çökmesiyle bu mühendislik batı'da büyük bir oranda gerçekleşmiş oldu.
daha sonra ukrayna turuncu devrimi, gürcü devrimi, polonya-rus sürtüşmeleriyle beraber sovyetler'den kopan devletlerde yavaş yavaş tüccarların saflarını tercih etmeye başladılar. daha sonra sıra magrib'in çocukları mısır'a gelmişti. arap baharı adında onlarca ajanın cirit attığı, onlarca kara propaganda, dezenformasyon ve karalamanın olduğu bu ''bahar''aslında biraz da ''dark winter is coming''modunda bir hal almıştı.
bu tüccarların hayalleri birgün gerçekleşir mi? bana kalırsa insanoğlu bu mekanikleştirilmeden ve köleleştirilmeden elbet birgün kurtulacaktır. ama ne zaman?
osmanlı döneminden kalan bir öz deyiş durumu güzel açıklamış“gerçek ayakkabısını bağlarken, iyi bir yalan bağdat'tan istanbul'a ulaşır.''
kaba tabiri ile toplumu oluşturan bireylerin, güç sahiplerince tek tip haline getirilmesi ve akabinde toplumun sosyal yaşamından manevi hayatına kadar herşeyinin iktidar sahiplerinin istedikleri şekle bürünmesi.
en safiyane duygularla yapılmaya çalışılan ilk toplum mühendisliği, ilk çağlarda insanların doğal afetlerden korunmak için mağaralarda yaşama fikrinden çıkmış olmasını düşünmeme rağmen, insanoğlu tarafından bilginin satılabilinir birşey olmasının öğrenilmesi sonucu toplum mühendisliği denen kavram başka bir hal almıştır. bunu sebebi ise,bu işi mühendislerin değil tüccarların yapar olmasıdır.
toplum mühendisliği projeleri, çeşitli meslek dallarından oluşan bir ekip tarafından, finansal destek, koruma, iletişim ve başka araçlar yardımı ile gizli bir plan dâhilinde gerçekleştirilmektedir. devleti ve toplumu yukarıdan aşağıya doğru düzenleme ve denetleme amacıyla yapılan askeri müdahale dönemlerinde ise, daha açık biçimde, bir korku ortamı yaratılarak uygulanmaktadır.
malumunuz olduğunuz üzere sıkça dile getirilen dünya'ya yön veren organizasyonların en önem verdikleri konu budur; toplumun istedikleri gibi hareket etmesi, gerekirse kendi içlerinde çatıştırılması,gerekir ise ateist gerekir ise dinci bir toplum haline gelmeleri...vs. bunun modern anlamda ilk ve en başarılı temsilcisi ise şüphesiz joseph goebbels'tir. goebbels'in ''bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız insanlar ona o kadar fazla inanırlar.''ve''insanların beyin tembelliğini gördükçe, her istediğimizi yapabileceğimizi anladık.''sözleri başarısının sırrını çok güzel açıklıyor.
toplum mühendisliği ilk kez ciddi olarak fransız ihtilali'nin yaptırılmasında karşımıza çıkıyor (evet doğru okudunuz yaptırılmasında, bu konuya başka bir zaman değineceğiz).yakın zamanın en ciddi örneği ise kesinlikle 1900'lü yıllarda başlamış olan soğuk savaştır.amerika'nın karşı bir düşman yaratmak amacıyla komünizme izin vermesi, gelişmesine hiçbir şekilde müdahale etmemesi ve daha sonra bu sistemin üzerine parlayan bir yıldız olarak gördükleri hitler'i gönderip sovyetler'in belini bükmeye başlamasıyla beraber artık karşıda sefaletle mücadele eden, baskı altında yaşayan ve amerikan rüyasını hayal eden bir kitle oluşturulmuş oldu.
ve bu yapı artık iflas ederek çöktü. ardından yugoslavlar'ın, çekoslavakların bölünmesi, berlin duvarı'nın çökmesiyle bu mühendislik batı'da büyük bir oranda gerçekleşmiş oldu.
daha sonra ukrayna turuncu devrimi, gürcü devrimi, polonya-rus sürtüşmeleriyle beraber sovyetler'den kopan devletlerde yavaş yavaş tüccarların saflarını tercih etmeye başladılar. daha sonra sıra magrib'in çocukları mısır'a gelmişti. arap baharı adında onlarca ajanın cirit attığı, onlarca kara propaganda, dezenformasyon ve karalamanın olduğu bu ''bahar''aslında biraz da ''dark winter is coming''modunda bir hal almıştı.
bu tüccarların hayalleri birgün gerçekleşir mi? bana kalırsa insanoğlu bu mekanikleştirilmeden ve köleleştirilmeden elbet birgün kurtulacaktır. ama ne zaman?
osmanlı döneminden kalan bir öz deyiş durumu güzel açıklamış“gerçek ayakkabısını bağlarken, iyi bir yalan bağdat'tan istanbul'a ulaşır.''