ya sev ya terk et

kozmos
despot bir cümle. “Sev” kelimesinden dolayı. Bir defa ne tür bi “sevmek” aranıyor, isteniyor ona bakalım. Bazı insanlar onların köpeği olun ister, görür görmez patileri ayağa kaldırıp kuyruk sallamanızı falan, böyle bir şeyse şayet terk etmeyin arkadaşlar, koca bir ahahahasiktir çekin.
dirsegi iskemleye dayali
kapitalizmin ucuz emek gücü arayışı dönemlerinde arayıpta bulamadığı güzellikte bir faşizm sloganıdır kendisi. hoş, arayıp buldukları için sloganıdır zaten de, işte laf salatası benim ki.

benim anlamadığım ise; insan sevmemek için sebebe ihtiyaç duymak zorunda değil mi?
şimdi, sebep muhakkak var ve sevmiyor x kişisi. ama 'memleketin ne kadar kötü toprakları var', 'ne kadar berbat bitkiler', 'ben hayatımda bu kadar kötü bir ağaç görmedim', 'böyle ülke sınırı mı olur?' gibi basitleştirerek söylediğim sebeplerden dolayı nefret etmiyor ki.

başka bir pislik var işin içerisinde. kapitalizmin kapsayamaması var, eşitsiz gelişim var, eğitim var, kültürel birikim var, din var,milliyetçilik var, en önemlisi sömürü var. yani anlayacağımız, var oğlu var!

peki sen bu maddi sebepleri ortadan kaldıramadan - ki kapitalizmi ortadan kaldırmaktır bu- neyi, nereye terk ettiriyorsun?

kapitalizm ihtiyaç duymasa, kimseyi 'ya sev ya terk et' ikileminde bırakmaz, ama kapitalizm o slogansız ayakta da kalamaz. ucuz emek gücünü gökten getirecek değiller ya?
'ya sev ya terk et' dedirttirecek ki, türkün 10 liraya çalışmadığı inşaatlarda 10 liraya çalışmak için yalvaran kürt emekçisini bulabilsin.
suriyeli mültecilerin duasıyla %5 büyüdük diyen orman bakanı veysioğlu, o büyümenin dua ile değil, suriyeli mültecilerin ücretlerinden el koydukları artı değer sayesinde olduğuna emin, ama bunu ifşa edecek hali yok ya! onun için din ile sosluyor ki, emekçi uyumaya devam etsin!

kapitalizmin en kullanışlı entürmanlarıdır, milliyetçilik ve din. üstteki haber, bu enstürmanların ne kadar pervasız dillendirilebildiğine fevkalade bir örnek.

onun içindir ki ;
ya sev ya terk et değil, o kadar sev ki terk etmek zorunda kalsınlar.