serin havalarda sorun olmasa da sıcak ve hatta bunaltan havalarda uzak durulması gereken yemek türüdür. bu havada yenebilecek en güzel yiyecek; karpuz.
Kitaplarla alakalı bir sosyal ağdır.
Biraz sosyal medya araçlarından faydalanıp içeriği tamamen kitaplar üzerine kurulu bir site olarak tasarlanmış. Oldukça hoş bir site, yeni mecralar keşfetmekle beraber okuduğunuz, okuyacağınız kitapları da kaydetme imkanı sağlıyorsunuz.
Neden 1000 kitap mevzusuysa; "25 yaşındaki bir bireyin 40 sene boyunca, ortalama iki haftada bir 1 kitap okusa 1000 kitap okur. sitenin amacı da herkese 1000 kitap okutmak." olarak açıkladıkları durumdur.
Düzenleme: sitenin linkini vermeyi unutmuşum. Buyrun 1000kitap
Ek olarak biraz önce yaptıkları açıklamaya göre "aşırı yoğunluktan dolayı sunucumuz çökmüştür. herhangi bir veri kaybımız yok ve şu anda yeni sunucuya taşınıyoruz. sunucu şirketini değiştirdik. umarız bu tür sıkıntıları bir daha yaşamayız."
Biraz sosyal medya araçlarından faydalanıp içeriği tamamen kitaplar üzerine kurulu bir site olarak tasarlanmış. Oldukça hoş bir site, yeni mecralar keşfetmekle beraber okuduğunuz, okuyacağınız kitapları da kaydetme imkanı sağlıyorsunuz.
Neden 1000 kitap mevzusuysa; "25 yaşındaki bir bireyin 40 sene boyunca, ortalama iki haftada bir 1 kitap okusa 1000 kitap okur. sitenin amacı da herkese 1000 kitap okutmak." olarak açıkladıkları durumdur.
Düzenleme: sitenin linkini vermeyi unutmuşum. Buyrun 1000kitap
Ek olarak biraz önce yaptıkları açıklamaya göre "aşırı yoğunluktan dolayı sunucumuz çökmüştür. herhangi bir veri kaybımız yok ve şu anda yeni sunucuya taşınıyoruz. sunucu şirketini değiştirdik. umarız bu tür sıkıntıları bir daha yaşamayız."
Adaptasyonla ilgili bir süreçtir. Eğer canlı bulunduğu ortama adapte olamazsa yok olur, olabilen ise yaşamaya devam eder ve çevre her zaman değişir. Bu yüzden bu adaptasyon dediğimiz süreçte tek seferlik değildir.
Sözlükler için de geçerli olsa gerek. Sözlüğün kaidelerine ya da mekansal etiğe uymayanların dürtülmesiyle sonuçlanan elenme işlemi de ayrı bir konu. Bunun sonucu da ya çömezliğe varır ya da banlanmaya. Tabii şu an sallıyor da olabilirim, çok takılmayın geç oldu zaten.
Sözlükler için de geçerli olsa gerek. Sözlüğün kaidelerine ya da mekansal etiğe uymayanların dürtülmesiyle sonuçlanan elenme işlemi de ayrı bir konu. Bunun sonucu da ya çömezliğe varır ya da banlanmaya. Tabii şu an sallıyor da olabilirim, çok takılmayın geç oldu zaten.
Bir sözlük etkinliğidir.
Bkz verdikten sonra nizami bir şekilde onu doldurma işlemi de diyebiliriz ve her bkz verdikten sonra yani bakınız işleminden sonra onun içini güzelce dolduralım. İlla yazan kişinin doldurmasına da gerek yok, boş bulduğunuz yere tanımı yapıştırın gitsin.
Bkz verdikten sonra nizami bir şekilde onu doldurma işlemi de diyebiliriz ve her bkz verdikten sonra yani bakınız işleminden sonra onun içini güzelce dolduralım. İlla yazan kişinin doldurmasına da gerek yok, boş bulduğunuz yere tanımı yapıştırın gitsin.
Yine bir anket sorusu.
Maksat yeşillik olsun diye kaç tane başlık varsa dürtüyorum ama bu kadarı yeterli ve biraz da mottoya uygun hareket edelim. Tabii ondan önce; ilk aşkım bir çizgi dizi karakteriydi. Şimdilerde adını bile hatırlamıyorum ama o aralar çok takmıştım büyüdüğümde onun gibi biriyle evleneceğim falan diye. Milletin çocuğu öğretmenini sever, kapı komşusunun kızını sever ama ben gidip çizgi dizi karakterlerine takıyorum.
Maksat yeşillik olsun diye kaç tane başlık varsa dürtüyorum ama bu kadarı yeterli ve biraz da mottoya uygun hareket edelim. Tabii ondan önce; ilk aşkım bir çizgi dizi karakteriydi. Şimdilerde adını bile hatırlamıyorum ama o aralar çok takmıştım büyüdüğümde onun gibi biriyle evleneceğim falan diye. Milletin çocuğu öğretmenini sever, kapı komşusunun kızını sever ama ben gidip çizgi dizi karakterlerine takıyorum.
Alternatif bir dünyayı anlatan animedir. Nükleer savaş sonrası dünya güçlünün söz sahibi olduğu, zayıfın ezildiği bir yer hâline gelmiştir. Dünyada artık silah gücü yerine fiziksel güçler söz konusudur çünkü insanlarda yaşanan savaştan dolayı değişmeler başlamıştır. Yani konusu ortalama böyle bir şey.
Ruh parçalayan olarak da bilinen müzik türü. Hatta en çok beni parçalasın.
"Baby you hurt me and i know that i've hurt you. We've both promised to always be true."
"Baby you hurt me and i know that i've hurt you. We've both promised to always be true."
İlişki teklifi sonrası gelebilecek cevaptır. Gururlu bir erkeğin karşılaşabileceği en sert cevaplardan biri olsa gerek ama o kadar gurura da gerek yok diye belirtmeyi ihmal etmeyelim.
bilgi birikimi okumayan insana göre oldukça yüksek bir kişidir. Caz sevme ihtimali yüksektir ve asosyal olma ihtimalleri de söz konusudur. Bunun araştırması bile yapılmıştı ama onu bulamadım, tabii bu durum sadece bir tez.
George Orwell'ın bir kitabıdır. Türkçesi bin dokuz yüz seksen dört ve 1984 olarak da ifade edilebilir.
Oldukça distopik olan eser günümüzü anlatıyor dersek pek yalan olmaz. Tabii kitaptaki kadar olmasa da hafif hafif o yöne kayıyoruz kaygıları da yok desek yalan olur. Kitap kısaca bireyselliğin yok olduğu bir toplumu anlatır.
-"Büyük Birader seni izliyor." (bkz:big brother is watching you)
-"Özgürlük iki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektir. Eğer buna izin verilirse gerisi kendiliğinden gelir."
-"Bilinçleninceye dek başkaldıramayacaklar, başkaldırmazlarsa da hiçbir zaman bilinçlenemeyecekler."
Oldukça distopik olan eser günümüzü anlatıyor dersek pek yalan olmaz. Tabii kitaptaki kadar olmasa da hafif hafif o yöne kayıyoruz kaygıları da yok desek yalan olur. Kitap kısaca bireyselliğin yok olduğu bir toplumu anlatır.
-"Büyük Birader seni izliyor." (bkz:big brother is watching you)
-"Özgürlük iki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektir. Eğer buna izin verilirse gerisi kendiliğinden gelir."
-"Bilinçleninceye dek başkaldıramayacaklar, başkaldırmazlarsa da hiçbir zaman bilinçlenemeyecekler."
Türkçesi 'büyük birader sizi izliyor' olan bireylerin merkezi bir otorite tarafından sürekli olarak takip edildiği hatta manipüle edildiği oluşumun sloganıdır.
(bkz:nineteen eighty-four)
(bkz:nineteen eighty-four)
"Herhangi bir konuda yapılan herhangi bir hata varsa bunu nasıl bildirebiliriz" şeklinde bir istek olabilir. Entrylerin alt kısmına bir de 'rapor et' şeklinde bildirim seçeneği eklense hiç fena olmaz. Bunu da standartlara ayırabilirsiniz yani rapor et dedikten sonra önümüze 3-5 madde gelebilir ve birini seçebiliriz. Hatta daha iyisi olsun istiyorsanız 'diğer' seçeneği de eklenir ve 140 karakterlik bir yorum kısmı da eklenebilir.
Yazarların okudukları ve sevdikleri kitaplarda yer alan kısmi metinlerdir.
"hayvanların konuşmadığını söylemek yanlıştır. her birine, insan kulağına gitmeme koşuluyla, diledikleri dilde tek bir sözcük söyleme hakkı bağışlanmıştır. birçok hayvan dil seçimine karar veremez çünkü hayvan gözünde her dil farkli nedenlerle onlara kusurlu görünür." (bkz:imkansız hayat)
"hayvanların konuşmadığını söylemek yanlıştır. her birine, insan kulağına gitmeme koşuluyla, diledikleri dilde tek bir sözcük söyleme hakkı bağışlanmıştır. birçok hayvan dil seçimine karar veremez çünkü hayvan gözünde her dil farkli nedenlerle onlara kusurlu görünür." (bkz:imkansız hayat)
Bir türk filmidir. Türkçesi osmanlı subayı'dır.
Konu olarak 1. Dünya Savaşı'nda idealist bir Amerikalı hemşire ile bir Türk subayı arasındaki aşk hikayesini anlatmaktadır. Michiel Huisman, Josh Hartnett, Hera Hilmarsdóttir, Ben Kingsley gibi önemli oyunculara yer vermiştir.
imdb link için http://www.imdb.com/title/tt4943322/
Konu olarak 1. Dünya Savaşı'nda idealist bir Amerikalı hemşire ile bir Türk subayı arasındaki aşk hikayesini anlatmaktadır. Michiel Huisman, Josh Hartnett, Hera Hilmarsdóttir, Ben Kingsley gibi önemli oyunculara yer vermiştir.
imdb link için http://www.imdb.com/title/tt4943322/
Her sözlükte olduğu gibi zengin sözlük platformunda da er ya da geç olacağına inanılan yazarların birbirleriyle tartışma süreci kastedilmektedir.
Şimdiden yerimizi aldık, mısırlarımızla bekliyoruz ama tatlı tatlı tartışın minnoşlar. Savaş dedik diye hakkını vermeyin, birbirinizi yemeyin.
Şimdiden yerimizi aldık, mısırlarımızla bekliyoruz ama tatlı tatlı tartışın minnoşlar. Savaş dedik diye hakkını vermeyin, birbirinizi yemeyin.
Gaziantepin plaka kodu.
'Yaşın ne önemi var canım' dedirtecek bir söylem olsa da taliplerimiz artacaksa eğer belirtilmesi gereken yaşlardır.
27 olarak yerimi aldım.
27 olarak yerimi aldım.
t: kişi çorap giymediğinde ayağını herhangi bir yere çarpacakmış hissiyatıdır.
Tanım da başlık da biraz garip oldu ama evdeyken ne zaman çorap giymesem sanki ayağımı hatta serçe parmağımı bir yere vuracakmış gibi hissediyorum. Temkinli hareket etmek zorunda kalıyorum. Belki de travmatik bir sebebi vardır.
Tanım da başlık da biraz garip oldu ama evdeyken ne zaman çorap giymesem sanki ayağımı hatta serçe parmağımı bir yere vuracakmış gibi hissediyorum. Temkinli hareket etmek zorunda kalıyorum. Belki de travmatik bir sebebi vardır.
bir kemal tahir romanıdır.
gerçekçi tavrıyla, yöreye özgü anlatımıyla kendine bağlayan bir eser olmuş. bel altı anlatımıyla da kimi zaman güldüren kimi zaman da şaşkınlıkla çevreleyen bir mizahi anlatıma sahiptir. dönemin koşullarının ne derece ağır ve meşakkatli olduğunu ilk elden öğreniyoruz. yazarın üslubu da öyle içten öyle hoş bir anlatıma sahip ki okurken kendinizi dönemin bir kahramanıymış gibi hissediyorsunuz ve orada bulunan biri edasıyla kulak kabartıyorsunuz. dolayısıyla eserin gerçekçi anlatımı da bir açıdan kemal tahir'in çorum mahpusanesinde geçirdiği günlerden kaynaklanmaktadır ve eserde kendini kitaplı casus olarak tanıtmaktadır ve kitap birçok müsveddenin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur ve yazar tamamlayamadan vefat etmiştir.
kitapta yazdığı kadarıyla;
s. 87
"not: dam'a anadolu'da hem mahpusane, hem de ahır; bazan 'mahpus damı' da denir. damağası 'mahpushaneyi soyan azılı haydut' demektir.
ek: "panait istrati, bir romanını -boydan boya bir veremliden dinlediği için-, 'iyi veya kötü bütün veremlilere' ithaf etmiş. ben bu romanda yazılanları mahpuslarla beraber yaşadım. fakat hamdolsun hiçbir zaman panait istrati kadar yufka yürekli değilim. iyi veya kötü diyemem! ben kitabımı, sadece, bütün dünyadaki namuslu mahpuslara, -bilhassa bayat nahiyesinin pınar köyünden tablabaş oğlu mustafa yıldız'a- ithaf ediyorum." kemal tahir
gerçekçi tavrıyla, yöreye özgü anlatımıyla kendine bağlayan bir eser olmuş. bel altı anlatımıyla da kimi zaman güldüren kimi zaman da şaşkınlıkla çevreleyen bir mizahi anlatıma sahiptir. dönemin koşullarının ne derece ağır ve meşakkatli olduğunu ilk elden öğreniyoruz. yazarın üslubu da öyle içten öyle hoş bir anlatıma sahip ki okurken kendinizi dönemin bir kahramanıymış gibi hissediyorsunuz ve orada bulunan biri edasıyla kulak kabartıyorsunuz. dolayısıyla eserin gerçekçi anlatımı da bir açıdan kemal tahir'in çorum mahpusanesinde geçirdiği günlerden kaynaklanmaktadır ve eserde kendini kitaplı casus olarak tanıtmaktadır ve kitap birçok müsveddenin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur ve yazar tamamlayamadan vefat etmiştir.
kitapta yazdığı kadarıyla;
s. 87
"not: dam'a anadolu'da hem mahpusane, hem de ahır; bazan 'mahpus damı' da denir. damağası 'mahpushaneyi soyan azılı haydut' demektir.
ek: "panait istrati, bir romanını -boydan boya bir veremliden dinlediği için-, 'iyi veya kötü bütün veremlilere' ithaf etmiş. ben bu romanda yazılanları mahpuslarla beraber yaşadım. fakat hamdolsun hiçbir zaman panait istrati kadar yufka yürekli değilim. iyi veya kötü diyemem! ben kitabımı, sadece, bütün dünyadaki namuslu mahpuslara, -bilhassa bayat nahiyesinin pınar köyünden tablabaş oğlu mustafa yıldız'a- ithaf ediyorum." kemal tahir
tolstoy'un bir kitabıdır.
içerisinde 7 farklı öykü bulunmaktadır.
—sevgi neredeyse tanrı oradadır
—polikuşka
—üç ölüm
—asurî hükümdarı asarhadon
—ilyas
—küçükler büyüklerden akıllı çıktı
—tavuk yumurtası büyüklüğündeki tohum
öyle akıcı bir dille yazılmış ki, başlamanızla bitirmeniz bir oluyor ve sadelik esere can kazandırmış. tolstoy'un diğer eserleri kadar etkili olmayabilir ama hakkını verdiğini inkâr edilemez bir gerçek. ayrıca, çok uzun bir kitap değil böylece çok sık kitap oku(ya)mayan biri için de artı bir etken diyebiliriz. bu sayede, okumanız için bir fırsat daha kazanılmış oluyor. özelikle değinilmesi gereken bir nokta var ki; son yıllarda yitirdiğimiz ya da yitiriyormuş gibi hissettiğimiz bir hastalığa ilaç gibi geldiğini belirtmeliyim. ruhun kurtuluşunun sevgi olduğunu ve sevgi'nin her şeyden üstün olduğuna dikkat çekmektedir. her öyküde kendinize ait bir şeyler fark edeceksiniz ve sizi iç yolculuğunuza sürükleyecektir. belki de, uzun zamandır farkında olmadığınız bir “siz” fark edeceksiniz –ki eser, insanın için de saklı iyiliğe dair ne varsa gün yüzüne çıkartmak istiyor…
değinmek istediğim son durumsa, tolstoy eserinde öyle bir kalem kullanmış ki bir döneme aitmiş gibi hissettirmiyor, sanki bütün zamanlara ışık tutarcasına ele alınmış hissiyatı sağlamaktadır. bu sayede, ne zaman okursanız okuyun sanki o gün yazılmış gibi hiçbir değer kaybetmemiş duygusunu, fikrini fark edeceksiniz.
esere ait birçok beğendiğim kısım olmasına rağmen şu şekilde bitirmek isterim;
“…iki soruma daha cevap ver” dedi kral. “ilki, toprak niçin o zamanlar böyle buğday veriyordu da artık vermiyor? ikincisi, nasıl oluyor da torunun iki koltuk değneğiyle, oğlun bir koltuk değneğiyle yürürken sen değneksiz yürüyebiliyorsun? gözlerin parlak, dişlerin sağlam; söylediklerin anlaşılıyor ve kulağa hoş geliyor. bu böyle nasıl oluyor?
ve yaşlı adam cevap verdi:
“böyle oluyor, çünkü insanlar kendi çalıştıklarıyla yaşamayı bıraktılar ve başkalarının emeğine muhtaç duruma geldiler. eskiden insanlar tanrı'nın kanunlarına göre yaşıyorlardı. kendilerinin olanla yetiniyor, başkalarının ürettiklerine göz dikmiyorlardı.”
içerisinde 7 farklı öykü bulunmaktadır.
—sevgi neredeyse tanrı oradadır
—polikuşka
—üç ölüm
—asurî hükümdarı asarhadon
—ilyas
—küçükler büyüklerden akıllı çıktı
—tavuk yumurtası büyüklüğündeki tohum
öyle akıcı bir dille yazılmış ki, başlamanızla bitirmeniz bir oluyor ve sadelik esere can kazandırmış. tolstoy'un diğer eserleri kadar etkili olmayabilir ama hakkını verdiğini inkâr edilemez bir gerçek. ayrıca, çok uzun bir kitap değil böylece çok sık kitap oku(ya)mayan biri için de artı bir etken diyebiliriz. bu sayede, okumanız için bir fırsat daha kazanılmış oluyor. özelikle değinilmesi gereken bir nokta var ki; son yıllarda yitirdiğimiz ya da yitiriyormuş gibi hissettiğimiz bir hastalığa ilaç gibi geldiğini belirtmeliyim. ruhun kurtuluşunun sevgi olduğunu ve sevgi'nin her şeyden üstün olduğuna dikkat çekmektedir. her öyküde kendinize ait bir şeyler fark edeceksiniz ve sizi iç yolculuğunuza sürükleyecektir. belki de, uzun zamandır farkında olmadığınız bir “siz” fark edeceksiniz –ki eser, insanın için de saklı iyiliğe dair ne varsa gün yüzüne çıkartmak istiyor…
değinmek istediğim son durumsa, tolstoy eserinde öyle bir kalem kullanmış ki bir döneme aitmiş gibi hissettirmiyor, sanki bütün zamanlara ışık tutarcasına ele alınmış hissiyatı sağlamaktadır. bu sayede, ne zaman okursanız okuyun sanki o gün yazılmış gibi hiçbir değer kaybetmemiş duygusunu, fikrini fark edeceksiniz.
esere ait birçok beğendiğim kısım olmasına rağmen şu şekilde bitirmek isterim;
“…iki soruma daha cevap ver” dedi kral. “ilki, toprak niçin o zamanlar böyle buğday veriyordu da artık vermiyor? ikincisi, nasıl oluyor da torunun iki koltuk değneğiyle, oğlun bir koltuk değneğiyle yürürken sen değneksiz yürüyebiliyorsun? gözlerin parlak, dişlerin sağlam; söylediklerin anlaşılıyor ve kulağa hoş geliyor. bu böyle nasıl oluyor?
ve yaşlı adam cevap verdi:
“böyle oluyor, çünkü insanlar kendi çalıştıklarıyla yaşamayı bıraktılar ve başkalarının emeğine muhtaç duruma geldiler. eskiden insanlar tanrı'nın kanunlarına göre yaşıyorlardı. kendilerinin olanla yetiniyor, başkalarının ürettiklerine göz dikmiyorlardı.”