confessions

blackandwhitememories

1. nesil Yazar - mantıklı

  1. toplam entry 1646
  2. takipçi 38
  3. puan 22582

yönetimin entry silme kriterleri

icgqhs
yönetimin entry silme kriterlerini eleştiren başlık.
evet, her eleştiriye açığız fakat kuralların dışında keyfi işlem yapılırsa açığız. kural açık kural ihlali açık.
ama hala eleştireyim iki laf sokayım da keyfim yerine gelsin diyorsanız kusura bakmayın ama yanlış yerdesiniz.
insanlar emek veriyor buraya, sabahın ilk saatlerinde gece en son saatlere kadar online olan ve sözlüğe bir şeyler katmak isteyen insanlar var.

şimdi anlatsam olmaz, o yüzden resimlerle açıklayacağım umarım yazının neden silindiğini anlarsın.
ilk resim silinen entry

zenginsozluk.com/foto

ne kadar güzel bir entry değil mi?

şimdi gelelim kriterlere

zenginsozluk.com/foto

aaaa son madde bunu kapsıyor hay allah görmemişim zengin sözlük manifestosunu. evet yedik, görmediğini varsaydık diyelim.
daha önce en az 2-3 sefer yine mesnetsiz eleştirilerle ben ekşi yazarıyım ait olduğum yere dönüyorum dediğini okudum. o yazarı olduğun yer ve diğer tüm sözlüklerde bu kural bakidir.
burada okumadıysan orada oku, yok gözümden kaçmış diyorsan tekrar oku zira bir daha sadece entry silmekle kalmayacaktır yönetim, manifestoya uymamanın 'çaylaklık edilme' cezası var, tekrarı halinde uçmaya kadar gidiyor.

her şey olunda, art niyetli ve yıkıcı olmayın. burası sözlük 110 gün oldu açılalı ve 38 bin adet entry girildi. insanlar emek veriyor, yöneticiler bunlar kontrol ediyor.
yani ışık yakmıyorsan bari gölge etme.


edit: üstelik peki yazılan entry hem üstteki entry cevap niteliği taşıyor hem bakınız fasilitesi ile diyalog tasıyor.
ayrıca entry bir yazarı refere etmeyecek kıvamda olmalıdır, alenen nick yazamasın. (bunlarda yazarlığına ek bilgi olsun)
ayrıca tüm silinen entry'ler için yazar yöneticilere sorduğu zaman açıklaması yapılıyor hepsinde bunu yapmıyoruz. ama art niyet sezince ya da canım sıkıldı bi giydireyim şunlara deyince böyle oluyor.
lütfen, biz entry girilmesi için uğraşıyoruz zira sözlük entry ile var. salak mıyız durduk yerde silelim?
başlıklara cevap vermeyip sessiz kalıyoruz, yazarlara özel mesajla açıklama yapıyoruz ama hep suçlu kalıyoruz, zira çoook eski bir yazar bile olsa formatı bilse bile gelip böyle başlık açıp eleştiriyor.

olmayınca olmuyor

monster degree
Bir şeyin olmayışını kabullenmiş kişinin zurnanın zırt dediği yere geldiğindeki serzenişi.

Oldurmak için bir sağından bir solundan çekiştirmenize rağmen bir arpa boyu yol katedememişseniz başka ne yapasınız ki zaten?

mezarlıkların hissettirdiği duygu

monster degree
Genel algıya göre mezarlıklar ürkütücüdürler. Hele ki mistik bir tarafınız varsa o tarafınızı ciddi anlamda huzursuz ederler.

Ne var ki bize zararlarının dokunmayacağını bildiğimiz varlıklarla dolular alt tarafı. Bence bu özellikleriyle bulunulabilecek en güvenli yerler bile olabilirler.

konyaspor başkanı ahmet şan'a bylock soruşturması

monster degree
Sosyal medyada, futbol maçlarında İzmir Marşı'nın söylenmesine verdiği tepkiyle dikkat çeken Konyaspor Başkanı Ahmet Şan'ın, cihazında ByLock yüklü olduğu iddiası üzerine gözaltına alınması şeklinde vuku bulan durumdur.

Haberin detayları için tıklayınız.

Kendisi (muhtemelen İzmir Marşı tepkisinin bir ödülü olarak) ifade verdikten sonra serbest bırakılmış.

zekai aksakallı

rakunzhell
iki dönem sonra genelkurmay başkanı olacağını düşündüğüm paşa.

o değil de koskoca kolordu komutanı ergen tribi yapıp istifa etmeye kalkıyor, haşmetlimiz de çocuğa öğüt verir gibi "askerlikte kırgınlık olmaz, nereye gönderilirse gider" minvalinde bir açıklama yapıyor. hatır günül işleriyle atamaların yapıldığını görmüştük de askeri kanadın da trip yapması enteresan. sayın cumhurbaşkanım ben de bir gün sizi iki km öteden görme şerefine nail olmuştum, var mı oralarda bi müsteşarlık koltuğu? yardımcılık da olur.

jean-jacques rousseau

rakunzhell
peşin tanım: en ideal siyasi düzen arayışında olan düşünürlerden biri.

toplumsal sözleşme adlı eserinde kuvvetler birliği ve mili (genel) irade kavramlarının olması gerektiğini savunmuştur. bireyler tüm haklarını toplumsal sözleşme ile topluma ve devlete devretmişlerdir. rousseau'ya göre genel irade; yasama, yürütme gibi parçalara ayrılmamalıdır.

"hakimiyet ne sebeplerden ötürü başkasına devredilemez ise yine o sebeplerden bölünemez. çünkü irade ya geneldir, ya değildir; ya halkın hepsinin, ya sadece bir kısmının iradesidir. birinci halde beliren bu genel irade hakimiyetin işidir. ikinci halde sadece özel bir iradedir ve hükümet işidir."
yine rousseau'ya göre kuvvetler ayrılığı sadece krala karşı ileri sürülebilir. milli irade kurulduktan sonra artık kuvvetler birliği geçerli olur. bazı düşünürler rousseau'yu despotik düşüncelere sahip olarak görse de ulu önder atatürk, jean jacques rousseau'den fazlasıyla etkilenmiştir. nitekim atatürk de kuvvetler birliğinden yanaydı ama atatürk'ün kuvvetler birliği anlayışı, yeni kurulmuş bir ülkeyi ağzından salyalar akan gelişmiş ülkelerden koruyabilmek ve dönem şartlarını ele alırsak yapılan çalışmaların daha hızlı karara bağlanması için olması gereken bir şeydi belki. daha iyisi olabilir miydi bilinemez ama monarşi yanlısı olsa saltanatı kaldırmaz, padişahlığını ilan ederdi. bu da kendisini değil ülkenin geleceğini düşündüğü anlamına gelmez mi?

yaz dizilerinin birbirinin aynı olması

the doctor
türkiye'de dizi sektörünün bu durumdan kurtulması halkın çoğunluğunun en büyük isteklerinden biri lakin bu dizileri izleyen kesim de bir hayli fazla, adamlar zaten aşk dizisi izleniyor niye senaryoyla uğraşayım diyerek herhangi bir senarist ile anlaşıyorlar ve çok az maliyetle çok büyük paralar kazanıyorlar. yapımcıların bu işi sadece para için değil gerçekten bu sektöre bir şeyler katmak için yaptığı gün belki türk dizi sektörü gelişebilir ama şu an mümkün gibi görünmüyor.
edit: düzenleme

17 ağustos 1999 gölcük depreminin 18. yıl dönümü

monster degree
Bundan tam 18 sene önce bu sabaha karşı, 17 ağustos 1999'da, 17 bini aşkın kayıp verdiğimiz afetin yıl dönümüdür.

Türkiye'yi deprem gerçeğiyle tanıştıran bu deprem yaşayan neslin kabusu olarak 18 yıldır hiç akıllardan çıkmamış, kalplerde acısı hep taze kalmıştır.

Bu acı felaketin yıl dönümünde ölenlere huzurlu uykular, geride kalanlara ise baş sağlığı ve böyle bir felaketin tekrarına bir daha hiç maruz kalmamayı diliyorum.

aşırı yakınlığın saygısızlık doğurması

monster degree
Her ilişkide ama istisnasız her ilişkide belli mesafelerin korunmaması durumunda ortaya çıkan şaplak - parmak ilişkili o saçma hâlin bir süre sonra aradaki ilişkiye zarar vermesi.

İlk başlarda türlü komiklikler ve şakalarla başlayan ve sadece şaka oldukları bilindiği için üzerinde durulmayan had aşmalar zamanla ciddiye binip akı karayı gösteriyor insana. Sonra işin yoksa ne ara bu hâle geldiğinizi düşün babam düşün...

hayal kırıklığı

monster degree
Kalp kırıklığıyla ölümüne yarışır ama mutlaka daha üstün gelir. Kalp kendini bir şekilde onarırken daha hangi maddeden yapıldığını bile çözemediğimiz hayallerimizi onarmanın bir yolu yoktur.

En yoğun hissedildiği an, birilerinin güvenine sahip olduğumuzu düşünürken aslında onlara hiç güven verememiş olduğumuzu fark ettiğimiz andır. Ya da ben şimdiye kadar daha yoğununu hiç hissetmediğim için bana öyle geliyor. Neyse, insanın neresi acıyorsa canı orasındadır derler. Benimki hayallerimin tam da ikiye ayrıldığı kısımdaydı.

ukde

monster degree
Teknik ekibin zaman zaman problemleri çözmek için denemeler yaptığı onlarca sözlük alanından biri, fikrimce yazarların en çok faydalanabilecekleri alan.

Listede hatalı bir ukde görürseniz o ukdenin teknik bir problemin çözümü sırasında test amaçlı verilmiş ve başlığı o problem çözülmeden asla açılamayacak bir ukde olduğunu da deneyebilirsiniz. Deneyin hatta, denemesi bedava.

zengin sözlük'te bulunma nedeni

nalbantyani bezirgan
Pek kimseyi tanımıyor oluşum düşünüldüğünde benim için biraz karışık olan sebeptir.
Başlarda az komik ve çok sıkıcı bulmuş olsam da şimdi mottosundaki manayı daha iyi kavradığım için beni burada kalmaya itiyor sanırım sözlük.
Çünkü burası hem uzun, felsefi ve bilgi dolu hem de kısa ama eğlenceli giriler bulabildiğim daha da güzeli diğer mecralarda çokça rastladığım gereksiz dini ve siyasi kavgalara şahit olmadığım gayet nezih bir oluşum.

orgazmdan daha zevkli anlar

ontolojik sancilarimin merhemi
orgazmı kaçınılmaz bir referans olarak almış olan zamanlar.

orgazma veya kelimenin daha geniş anlamıyla cinselliğe karşı aldığımız tavrın sebebi, onu hiçbir zaman yoruma boğamıyor olmamız aslında. o hep bir şekilde bu tip yorgun yorumlara bir avans vererek onların içlerini dolduruyor (başka bir deyişle, anlam da cinsele muhtaç). hem, atmosferde yaşayan hangi canlı doğanın bahşettiği bir tek hazzı geri çevirirdi ki? insan mı? hayır. o bu hazzı geri çevirdiğini düşünse bile, bu vesileyle (yani ısrarla onu -orgazmı veya cinsel olanı- deneyime dökmeyip, her an fantezileştirilmeye müsait tutarak) aslında bu doğal hazdan daha fazlası için atıyor zarlarını. arzu hubrisi yeniden devreye giriyor ve "on adım ötesine" gitmeye zorluyor insanı.


kanımca orgazmdan daha zevkli anılarımız tanımsız; çünkü orgazm bizler için tanımsız. bize de orgazmın ve temsil ettiklerinin daha fazla ileri gitmesini istememek veya bunların bize yapabilecekleri karşısında bunları çekememek kalıyor, o kadar. öyle ya, iş cinsellik hakkında konuşmaya gelince bir aşağılık kompleksini yansıtır şekilde televizyona, halkın gözleri önüne çıkılır ve bir de uzman faktörü eklenir denkleme. o, dehşet verici bilimselliği ve nesnelliğiyle, cinselliğe dair modern bir sirk gösterisi sunar ve kamusal arzu böylelikle tatminin etrafını, irin dolu bir kabarcığın etrafındaki kızarıklık gibi sarar (ancak ona ulaşmaz, onu çürütür ve kokuşturur - kendimizi nelerden mahrum bıraktığımız sorunu biraz çetrefil bir sorundur). sanki cinsellik bilim insanlarına ait bir günahmış gibi... oysa hepimizin rüyaları bu günahtan yapılma.

william blake

ontolojik sancilarimin merhemi
the marriage of heaven and hell'de adeta bilinçdışının manifestolarından birini ilan eden romantique.

şeytan, bu eserde, alışılagelmiş (günahlarla yüklü) görüntüsünün aksine, bizden, arzularımızdan biridir. ağzından baklayı çıkaran her düşünürde olduğu gibi, blake'te de günah keçisi kavramına yönelik örtük bir ilgi söz konusudur; köy halkının günahlarının yüklendiği keçiyi çölün ortasına kadar götürüp bırakmak, blake'in huzurlu hissetmesini sağlamayacaktır (günah keçisi imgesinin aracılığıyla bir öteki kavramına ulaşan, richard kearney'in "strangers, gods and monsters" adlı eseri de bu noktada anılmaya değer). blake, bu sıradışı evlilik eserinde tatminden vazgeçerek, çağlar boyunca tedirginlik konusu olagelen gizli benlik, bastırılmış arzular ve boşalma gibi kavramları içeren, yarı-mistik bir bilinçdışı kavramı kurgular sanki.

bu arada babası çorap imalatçısı olan bir insan eğer şanslıysa, yani babası bu işle zengin olursa bir søren kierkegaard; şanssızsa, yani babası yoksul kalırsa da william blake oluyor galiba. evet, her ikisinin de babası çorapçıymış ve søren'ın da bilinçdışına ilişkin ilginç çağrışımları yok değil.

kibar feyzo

ihtiras limani
türk sinemasında ideolojik mesajı bu kadar güçlü olup da bu kadar başarılı bir şekilde mesajını istisnasız her kesime ulaştırdığı halde sevilmeyi başaran başka film yoktur. çekildiğin dönemdeki solun yükselişini de düşünürsek bugün insanlar her ne kadar apolitik bir kafayla izlese de çok güçlü mesajları olan bir film. öyle memur aç herkes çalıyor türü kemal sunal eleştirisi de değil orta direk ya da korkusuz korkak gibi, basbayağı ideolojik bir filmdir ve türk sinemasının en iyilerindendir.

başlangıçta söz vardı

avni
yeni ahit'te devamı şöyle olan cümle:
"Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. "
Yuhanna 1:1
ayetten açıkça anlaşılacağı üzre savlanan net olarak şu: önce tanrı vardı diğerleri onun iradesiyle var edildi.
en güncelinden en ilkeline her şeyin tek bir var edicisinin olduğunu savlayan tüm dinlerde benzeri bir cümle mutlaka vardır.
buna ya da benzer bir iddiaya inanırız, inanmayız tamamen kişisel tercihimiz.

double life

tomakhontas
tam türkçe karşılığı ne olabilir, inanın bilmiyorum; ama ikili hayat diyeyim kendim.

double life denilen şey, bir insanın birbirinden farklı iki hayata sahip olmasıdır. örneğin, arkadaş çevresi tarafından oldukça karamsar tanınan birisi, ailesi ve diğer akrabalarınca kendilerini güldüren; espri kabiliyeti yüksek olan birisi gibi tanınabilir. bu duruma da double life denir.