mezarlıkların hissettirdiği duygu

blackandwhitememories
şu aralar mezarlığa yakın bir yerde oturuyorum ve inanın birçok yerden daha anlamlı hissetirdiği günler olabiliyor. hayatı sanki biraz daha dolu dolu yaşıyorum. biraz romantizm içerikli gibi duruyor ama her hafta birilerinin mezarlığa temelli geldiğini gördüğümde "üç günlük hayat" betimlemesini daha fazla içtenlikle kabulleniyorum. sanırım her yerden çıkartılabilecek bir ders var.
monster degree
Genel algıya göre mezarlıklar ürkütücüdürler. Hele ki mistik bir tarafınız varsa o tarafınızı ciddi anlamda huzursuz ederler.

Ne var ki bize zararlarının dokunmayacağını bildiğimiz varlıklarla dolular alt tarafı. Bence bu özellikleriyle bulunulabilecek en güvenli yerler bile olabilirler.
zeitgeist
mutlak sonun gerçekliğini yüze vurması bakımından hayatta yaşanabilecek en realist duyguların arasında sıralamaya oynar hissettirdiği. benim için gerçeğin en katıksız halidir ve vakti geldiğinde artık ikamet edeceğim adresi gösterir, üstelik beni bekleyenlerin varlığından haberdar olarak. öyle ki; murat menteş ruhi mücerret adlı kitabında şöyle der; "mezar taşlarındaki ölüm tarihleri, ölülerin bizi kaç yıldır beklediğini gösterir." hah işte altını çizebilirim defalarca bu sözün. bekleyenlerin var olduğunu bilmenin huzuru mudur yoksa anın bezginliğinden mi henüz çözemesem de oradaki huzuru hiçbir yerde bulamadığımı söyleyebilirim. gerçek huzur verir, mezarlıklar da gerçeğin en katıksız halidir.
rakunzhell
küçüklüğümden beri her bayram giderim mezarlığa. yaşıtlarım büyüklerinin elini öpüp para toplamaya çalışırken, ilk olarak babamı ziyarete giderdim. her gidişimde, birlikte gittiğim kişiler yüksek sesle dualar okur; ben ise içimden onunla konuşurdum. "bizleri düşünme, gözün hiç arkada kalmasın. geride bıraktıkların çok çok iyiler." iyi olmasam bile iyiyim derdim ona. elinden bir şey gelmeyeceğini aklından geçirip, üzülmesin diye. hâlâ da öyle yaparım.

mezarlığa girdikten sonra yol boyunca uzun bir koridoru geçeriz onu ziyarete giderken. akrabalarımın "mezar taşlarında yazılanları okuma sakın, unutkanlık yapar!" naralarını dinlemeyip, okurum her gidişimde o minimal öyküleri. elma yemenin unutkanlığa iyi geldiğini duymuştum. bir elma fazladan yerim unutkanlığımı gidermek için ne olacak ki.

su testisi gerekir mezarındaki ağaç ve çiçekleri sulamak için. yanımda götürmediysem, babamın komşusundan ödünç alırım testiyi. işim bitince komşuya teşekkür eder, bir iki kelam da onunla konuşurum. onlar hayatta olmayabilirler belki ama duyuyorlar bizi. bekliyorlar da sohbet edecek birilerini. unutulmamış olduklarını görünce mutlu oluyorlar, biliyorum.
ziyaretimi sonlandırırken huzurla dolar içim. artık geri gelmeyeceğini kabullenmiş olmanın verdiği depresif ruh hali; yerini, onu bu bayramda da yalnız bırakmamış olma huzuruna bırakır, kısa öykücükler okuyarak çıkışa doğru giderim.
alanguva
Ben mutlu oluyorum. Toprağına elimi değdirdiğimde ona dokunmuş gibi hissediyorum. Konuşuyorum. O yokken yaptıklarımı anlatıyorum. Babamın cenazesinde ablamın mezarına gidince gülümsemiştim. Onun yanına gitmek o anda bile tebessüm ettirmişti ben de.

Biraz sapıkça bir düşünce de olabilir bilemiyorum ama; mezarlığın az ilerisinden arsa aldık biz. Ev yapmayı düşünüyoruz. Skdkflflglglglşh
vantablack
Mezarlıkları bilmem ama bir mezara sahip olmak rahatlatırdı sanırım insanı. Kendime bir mezar satın almayı çok istiyorum, sırf kendimi bir yere ait hissedebileyim diye. Dinlediğim şarkıcıların, müzik gruplarının yeni şarkılarını oraya uzanıp dinlemek ya da okuduğum kitabın bir kaç sayfayısını orada okumak. İyi hissetmemi sağlardı.