Nefis bir zihin açma yöntemi. Erken saatlerde yapılması ve ormana, en azından üç beş ağaca yakın bir alan seçilmesi tavsiye edilir. En önemli kararlarımı bu esnada alıyorum bir de temizlik yaparken. Müthiş bir motivasyon.
- toplam entry 48
- takipçi 2
- puan 3534
Greek salad veya Xoriatiki olarak bilinen salata. Malzemeleri; Domates, salatalık, soğan, peynir, zeytin, zeytinyağı, sirke, kekik ve tuz. kahvaltılarımın vazgeçilmezi. Yalnız ben soğan eklemiyorum; kekik ve sirke yerine de sumak tercih ediyorum. Aroması daha hoş bana göre.
Hoş değil. Fiziksel ve doğal bir ihtiyaçmış gibi göstermenin alemi yok. Hele hele erkekliğe bağlamak bana henüz tamamlanmamış bir evrede olduğunuz hissini veriyor. kaldı ki içgüdü sadece hayvanların sahip olduğu survival bir hadise. Bizdeki olsa olsa dürtüdür.
ah muhsin ünlü'nün mıknatıssız pusula şiirinde geçen söz.
...“bu ülke”den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.
bana bir öpücük verin yoksa şair öleceğim
ikdildar tohmekecek sözüme yoksa
ve bir dizenin tan yerini ağartamsıysa
ellerini tutarım ki kudurtucudur.
bunun için gözlerinin meryem hali sevgilim
gözlerinin meryem hali gerçek yurdumdur
ki zuhrettiğinde ilk formuyla isa yeniden
ağlıyorum, ağlıyorum, ağlıyorumdur.
ben bu çağdan bir kere de şerefimle geçeceğim
lazım gelen gülleri göğsüme gömmüşüm
birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim
bunu daha çok küçükken bir filmde görmüştüm!...
...“bu ülke”den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.
bana bir öpücük verin yoksa şair öleceğim
ikdildar tohmekecek sözüme yoksa
ve bir dizenin tan yerini ağartamsıysa
ellerini tutarım ki kudurtucudur.
bunun için gözlerinin meryem hali sevgilim
gözlerinin meryem hali gerçek yurdumdur
ki zuhrettiğinde ilk formuyla isa yeniden
ağlıyorum, ağlıyorum, ağlıyorumdur.
ben bu çağdan bir kere de şerefimle geçeceğim
lazım gelen gülleri göğsüme gömmüşüm
birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim
bunu daha çok küçükken bir filmde görmüştüm!...
sözlüklerin interaktif bir ortam olması ile alakalı bir durum.
interaktif nedir? etkileşim; yanıtlanabilirlik; katılımcı. e peki öyleyse bu durum doğal mı? evet. şahsi fikrim bir konu üzerinde diğer düşünceleri irdelemek özgün anlatımın bir parçası. yoksa herhangi bir ruhsal bozukluğu kopyala yapıştır da iş görür. ama en başından beri interaktif sözlüklerin amacı salt ansiklopedik bilgi vermek değildi zaten. seviyeye dikkat edildiği takdirde bir beis görmüyor hatta daha keyifli ve faydalı olacağını düşünüyorum.
interaktif nedir? etkileşim; yanıtlanabilirlik; katılımcı. e peki öyleyse bu durum doğal mı? evet. şahsi fikrim bir konu üzerinde diğer düşünceleri irdelemek özgün anlatımın bir parçası. yoksa herhangi bir ruhsal bozukluğu kopyala yapıştır da iş görür. ama en başından beri interaktif sözlüklerin amacı salt ansiklopedik bilgi vermek değildi zaten. seviyeye dikkat edildiği takdirde bir beis görmüyor hatta daha keyifli ve faydalı olacağını düşünüyorum.
belirtiler:
- ilgi odağı olmadığı durumlarda rahatsız olma,
- Başkalarıyla iletişimin çoğu zaman uygunsuz bir şekilde cinsel yönden baştan çıkarıcı davranışlarla belirli olması,
- Hızlı değişen ve yüzeysel kalan duygular sergileme,
- İlgiyi çekmek için fiziksel görünümü kullanma,
- Aşırı düzeyde başkalarını etkilemeye yönelik ve ayrıntıdan yoksun bir konuşma biçimi olması,
- Gösteriş yapma, yapmacık davranma ve duygularını aşırı bir abartı ile gösterme.
inançları, mutlu olmak için diğerlerinin beğenisine ihtiyaçlarının olduğu, hayran olunmaya haklarının olduğu hatta insanların da aslında kendilerine hayran olmak için var olduğu, zevklerini engellemeye kimsenin hakkının olmadığı fikirleri üzerine temellenmiştir.
- ilgi odağı olmadığı durumlarda rahatsız olma,
- Başkalarıyla iletişimin çoğu zaman uygunsuz bir şekilde cinsel yönden baştan çıkarıcı davranışlarla belirli olması,
- Hızlı değişen ve yüzeysel kalan duygular sergileme,
- İlgiyi çekmek için fiziksel görünümü kullanma,
- Aşırı düzeyde başkalarını etkilemeye yönelik ve ayrıntıdan yoksun bir konuşma biçimi olması,
- Gösteriş yapma, yapmacık davranma ve duygularını aşırı bir abartı ile gösterme.
inançları, mutlu olmak için diğerlerinin beğenisine ihtiyaçlarının olduğu, hayran olunmaya haklarının olduğu hatta insanların da aslında kendilerine hayran olmak için var olduğu, zevklerini engellemeye kimsenin hakkının olmadığı fikirleri üzerine temellenmiştir.
Kendini sevmekle görgüsüzlüğü ve ilgi arsızlığını karıştırmamak lazım. Eğer birileri size bu yönde tepki koyuyorsa muhtemel davranışlarınızın itici olması ile alakalıdır. Ve buna hakları vardır nazarımda. Allayıp pullayıp hayata bakışım bu kalpkalpkalp, herkes kendini sevsin demek ne bileyim biraz şov bence. Nefret? Ahah söz etmiyorum bile. Sen yine kendini sev Ama gözüme sokma derdim çevremde öyle biri olsa.
eser hırsızlığı; aşırma. plagiarism.
farkında olmadan intihale düşebilir mi insan? birçok kez bu sebeple yazmaktan vazgeçtim. ama gel gör ki benden önce de birileri düşünmüş; aynı hususlara aynı şekilde yaklaşmış olabilir. neden olmasın? tamam bire bir kopyalar bariz suç teşkil etsin ama sen nece bir egoistsin ki ifadelerinin benzeri olmadığını iddia edebilesin? e biz seninle aynı kadını sevmedik mi?
bir maymun bile daktilo başına oturup rastgele tuşlara bassa Shakespeare'in Hamlet'ini çıkarabilir. belki 0,0000000..001'dir ama kesinlikle 0 değildir.
farkında olmadan intihale düşebilir mi insan? birçok kez bu sebeple yazmaktan vazgeçtim. ama gel gör ki benden önce de birileri düşünmüş; aynı hususlara aynı şekilde yaklaşmış olabilir. neden olmasın? tamam bire bir kopyalar bariz suç teşkil etsin ama sen nece bir egoistsin ki ifadelerinin benzeri olmadığını iddia edebilesin? e biz seninle aynı kadını sevmedik mi?
bir maymun bile daktilo başına oturup rastgele tuşlara bassa Shakespeare'in Hamlet'ini çıkarabilir. belki 0,0000000..001'dir ama kesinlikle 0 değildir.
deli bir dikkat ve hız gerektiriyor. ikincisinde oldukça ilerlemiştim. baktım ki sürekli elimde sildim ben de oyunu. bir şeyler sürekli hale gelince sinirimi bozuyor.
daha çok arkaik dönem eserlerinde rastlayabileceğimiz bir duruş. aslında genellikle sol ayak bir adım önde de olmaz. önemli olan heykeli düz bir çizgi ile ikiye böldüğünüzde iki eşit parça elde edebiliyor olmanız. bu duruş, ağırlığı tek bir bacak üstüne vermek sureti ile antik dönemde değişikliğe uğrar.
ek: yukarıdaki heykel soldan sağa isis, osiris ve neftis.
ek: yukarıdaki heykel soldan sağa isis, osiris ve neftis.
iskandinav tanrılarının en güçlüsü değildir. ingilizce'de perşembe gününe denk gelen bu kelime thor's day'den türemiştir. thor ise odin, yani wednesday'den sonra en güçlü tanrı olarak bilinir. zira kendisi tüm tanrıların en kudretlisi, zaferin ve bilgeliğin tanrısı odin'in oğludur.
Dağınık masa, dağınık kafaya işaretse, boş masa neyin işaretidir? demiş albert einstein.
istek, arzu.
The will to win, the desire to succeed, the urge to reach your full potential... these are the keys that will unlock the door to personal excellence. (Konfüçyüs)
The will to win, the desire to succeed, the urge to reach your full potential... these are the keys that will unlock the door to personal excellence. (Konfüçyüs)
Günlerce ne gördüm ne de kimseye sordum,
'Yarab! hele kalp ağrılarım durdu!' diyordum.
His var mı bu alemde nekahet gibi tatlı
Gönlüm bu sevincin heyecanıyla kanatlı
Bir taze bahar alemi seyretti felekte,
Mevsim mütehayyir, vakit akşamdı Bebek'te,
Akşam!.. Lekesiz, saf, iyi bir yüz gibi akşam!..
Ta karşı bayırlarda tutuşmuş iki üç cam;
Sakin koyu, şen cepheli kasrıyle Küçüksu,
Ardında vatan semtinin ormanları kuytu;
Bir neşeli hengamede çepçevre yamaçlar
Hep aynı tahassüsle meyillenmiş ağaçlar
Dalgın duyuyor rüzgarın ahengini dal dal.
Baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal.
Bir lahzada bir panjur açılmış gibi yazdan
Bir bestenin engin sesi yükseldi boğazdan
Coşmuş yine bir aşkın uzak hatırasıyla,
Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla,
Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi:
Görmüş ve geçirmiş denizin kalbine sindi.
Ani bir üzüntüyle bu rüyadan uyandım.
Tekrar o alev gömleği giymiş gibi yandım,
Her yerden o, hem aynı bakış, aynı emelde,
Bir kanlı gül ağzında ve mey kasesi elde;
Her yerden o, hem aynı güzellikte göründü,
Sandım bu biten gün beni ram ettiği gündü.
'Yarab! hele kalp ağrılarım durdu!' diyordum.
His var mı bu alemde nekahet gibi tatlı
Gönlüm bu sevincin heyecanıyla kanatlı
Bir taze bahar alemi seyretti felekte,
Mevsim mütehayyir, vakit akşamdı Bebek'te,
Akşam!.. Lekesiz, saf, iyi bir yüz gibi akşam!..
Ta karşı bayırlarda tutuşmuş iki üç cam;
Sakin koyu, şen cepheli kasrıyle Küçüksu,
Ardında vatan semtinin ormanları kuytu;
Bir neşeli hengamede çepçevre yamaçlar
Hep aynı tahassüsle meyillenmiş ağaçlar
Dalgın duyuyor rüzgarın ahengini dal dal.
Baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal.
Bir lahzada bir panjur açılmış gibi yazdan
Bir bestenin engin sesi yükseldi boğazdan
Coşmuş yine bir aşkın uzak hatırasıyla,
Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla,
Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi:
Görmüş ve geçirmiş denizin kalbine sindi.
Ani bir üzüntüyle bu rüyadan uyandım.
Tekrar o alev gömleği giymiş gibi yandım,
Her yerden o, hem aynı bakış, aynı emelde,
Bir kanlı gül ağzında ve mey kasesi elde;
Her yerden o, hem aynı güzellikte göründü,
Sandım bu biten gün beni ram ettiği gündü.
Sıfır bir değer değildir. Bir sayı bile değildir. Ancak başka bir sayının yanına gelince değer yaratır. Tıpkı sevda gibi... Sevdanın da tek başına değeri yok. İlle de biri olmalı. Sıfır ne kadar çoksa sayı o kadar çoğalır. Sevda da ne kadar çoksa insan o kadar çoğalır. Büyür...
Biri dese ki, Sevdamı al, kendine ekle, bir ömür ile çarp, sonra sonsuza eşitle. Yine değeri sıfır olur mu senin için?
Biri dese ki, Sevdamı al, kendine ekle, bir ömür ile çarp, sonra sonsuza eşitle. Yine değeri sıfır olur mu senin için?
Bu k.ltakla aynı mahallede büyüdük. Mevlanakapı'da. Babası zabıtaydı. Alkolik, hasta bir adamdı rahmetli. Erkenden de gitti zaten. Bu anasıyla yoksul, perişan... Bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bir şeyler. Bir de Zagor vardı. Bizim eski evin kiracısının oğlu. Babası filmciydi Yeşilçam'da. Cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. Ama sevimli, yakışıklı oğlandı. Bizimkine aşık etmiş kendini. Ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. Öylece büyüdük gittik işte. Ne b.k varsa hep askerliği beklerdim. Dört sene kaldı, üç sene kaldı... Sonunda o da geldi gittik. Bizde de herkes bunu bekliyormuş. Gelir gelmez yapıştılar yakama. Ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... Nikahlandık, iki taksi, bir dükkan verdi peder. Dükkanda koltuk moltuk satardım. Bir gün bu or.spu çıkageldi. Hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. Böyle basma bir etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bir bluz, saçlar maçlar... Pırlanta gibi anlayacağın. Şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. Kanıma girdi o gün. Tabii taktım ben bunu kafaya. Ertesi gün bir soruşturma... Dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. Ama asıl Zagor'a kesikmiş. Zagor da kaftiden içerde o sıra. Bir gün süslemiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. Yazıldım peşine. Tuhafiyeciye gitti, pastahaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik Sağmalcılar'a. Benim içimde bir sıkıntı... İşi anladım tabii. Zagor'u ziyarete gidiyor. Bir tuhaf oldum, p.çi de kıskandım. Uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. O ara Zagor içeriden çıktı. Sonra bir duyduk; kaçmış bunlar. Altı ay mı bir sene mi; kayıp. Hep rüyalarıma girerdi or.spu. O gün dükkana gelişini hiç unutamadım. Benimkine bile dokunamaz oldum. Sonra bir daha duyduk ki, iki kişiyi deşmiş Zagor. Biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. Karakolda beş gün beş gece işkence buna. Arkadaşlarının öcünü alıyorlar. K.ltağa da öyle. Önce öldü dediler Zagor'a, sonra komalık. Ankara'da oluyor bunlar. Bizimki bir gün çıkageldi mahalleye. Zagor içeride, en iyisinden müebbet. Bir sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyor. Önce tanıyamadım. Anlayınca içim cız etti. Cız etti de ne? Tornavida yemiş gibi oldu. Çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bir surat... Ama bu sefer başka güzel or.spu. Orhan'ın şarkıları gibi. Kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. Dedi, para lazım, çok para. Zagor'a avukat tutacakmış. İlerde öderim dedi. Esnafız ya biz de, nasıl diye sormuş bulunduk. Or.spuluk yaparım dedi. İstersen metresin olurum. İçime bir şey oturdu. Ağlamaya başladım. Ama ne ağlamak! İşte o gün bir inandım, or.spuyla tam yirmi yıl geçti. Uzatmayalım, Zagor'a müebbet verdiler. Ama rahat durmaz ki p.ç! Ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin, bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyor. Or.spu da peşinden. Sonunda dayanamadım, ben de onun peşinden... Önce dükkan gitti, ardından taksiler. Karı terk etti, peder kapıları kapattı. Yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. İş bilmem, zanaat yok. Bu tınmıyor hiç. İlk yıllar ufak kahpeliklere başladı. Sonra alıştı. Gözünü yumup yatıyor milletin altına. Gel dönelim diye çok yalvardım. Evlenelim, pederi kandırırım, Zagor'a bakarız.. Yok, kancık köpek gibi izini sürüyor itin. Ne yaptı buna anlamadım. Kaç defa dönüp gittim İstanbul'a. Yeminler ettim. Doktorlar, hocalar kar etmedi. Her seferinde yine peşinde buldum kendimi. Bir keresinde döndüm; birisiyle evlenmiş bu, hamile... Beni abisiyim diye yutturduk herife. Nedense rahatladım. Oh dedim, kurtuluyorum. Bu da akıllanmış görünüyor. Yüzü, gözü düzelmiş, çocuk diyor başka bir şey demiyor. Sinop'ta oluyor bunlar. Ben de döndüm İstanbul'a. Doğumuna yakın, Zagor bir isyana karışıyor gene. Hemen paketleyip Diyarbakır Cezaevi'ne postalıyorlar. Çok geçmeden bizimki depreşiyor gene; o halinle kalk git sen Diyarbakır'a, üç gün ortadan kaybol. Herif kafayı yiyor tabii. Dönünce bir dayak buna; eşek sudan gelinceye kadar. Kızın sakatlığı bu yüzden. Sonra çocuğu doğuruyor. Durum hemen anlaşılmamış. Ortaya çıkınca bir gece esrarı çekip takıyor herife bıçağı. Çocuğu da alıp, vın Diyarbakır'a, Zagor'un peşine. Allah'tan herif delikanlı çıkıyor da şikayet etmiyor. Ben o ara İstanbul'da taksiden yolumu buluyorum. Epey bir zaman böyle geçti. Yine her gece rüyalarımda bu. Zagor'un Diyarbakır Cezaevi'nde olduğunu duymuştum o sıralar. Bir gece bir büyükle eve geldim. Hepsini içtim. Zurnayım tabii. Bir ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyor. Bir daha açtım, başımda bir çocuk, Kalk abi, Diyarbakır'a geldik diyor. Baktım, sahiden Diyarbakır'dayım. Bir soruşturma... Kale mahallesi vardır oranın, bir gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? Görünce hiç şaşırmadı. Hiçbir şey demedik.
O gece oturup düşündüm. Oğlum Bekir, dedim kendi kendime. Yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. O gün bugün usul usul yürüyorum işte...
O gece oturup düşündüm. Oğlum Bekir, dedim kendi kendime. Yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. O gün bugün usul usul yürüyorum işte...
+Kolyeni bende unutmuşsun, akşam gel al.
-Yangında düşürdüm sanıyordum.
+Yangın sayılır.
Mustafa Altıoklar filmi.
-Yangında düşürdüm sanıyordum.
+Yangın sayılır.
Mustafa Altıoklar filmi.
- seni bin yıl dinlesem bıkmam zeki.
- ben de sana bin yıl söylesem bıkmam türkan... fakat bu hal böyle devam edemez. çünkü yollarımız ayrı. ben senin için sevdiğin bir sesten, hoşlandığın bir şarkıdan başka bir şey olamam. sen gül dalında gonca, ben dağ yolunda yoncayım. hayatım hayatınıza, evim evinize benzemez. hakikati zorla değiştiremeyiz...
- ben de sana bin yıl söylesem bıkmam türkan... fakat bu hal böyle devam edemez. çünkü yollarımız ayrı. ben senin için sevdiğin bir sesten, hoşlandığın bir şarkıdan başka bir şey olamam. sen gül dalında gonca, ben dağ yolunda yoncayım. hayatım hayatınıza, evim evinize benzemez. hakikati zorla değiştiremeyiz...
(bkz:reverse aura)