miyesmikcih

En kolay savunma, "sahte hesap" oluyor.
ağıza girenden çok ağızdan çıkan önemlidir. ağıza giren bir şekilde önlenir ama ağızdan çıkan tekrar yutulmaz,o artık çıkmış ortalığa yayılmıştır.

recep
tayyip
erdoğan
bir de Mehmet metiner oldu mu 4. son olarak yani beşinci şahıs Bülent ersoy. pardon Arınç.

başlıktaki ifade benim değil, aynen akp'li cumhurbaşkanı sayın recep Tayyip Erdoğan'a aittir. cümledeki bozukluk da.

sevgili demiyorum ama eş ile kutsal kitabı okumuşluğumuz var. ancaaak, kutsal kitap ayetleri tartışılmaz diye ağzımızı açmıyorduk. oysa o kadar tartışmalı ayetler var ki, bir yerinde tanrı bu kadar gaddar mı, bir diğer yerinde tanrı sapık mı diye sorasım geliyordu. Ben aştım dibine kadar sorguluyorum. duyduğuma göre o hala mesihle konuştuğunu zannediyor.

sevgili ve bilhassa arkadaşlarla birlikte çok güzel okunup tartışılıyor. bilhassa Orhan Pamuk'un tüm eserlerini. Emin olun sevdirmek için baskı yapmadım.

bence savaş bitmiş belli bölgeler güvenlikli hale getirilmiş, ziyaretini yapıp geri gelebilecek kadar rahatsınız.
suriyeli din kardeşleriniz, biraz onurunuz varsa defolup gidin. sizi getirenler bile hesabınızı veremeyecek.

genç yoksul ama onurlu cumhuriyet.
üretmiş, çalmamış, değerlerini satmamış cumhuriyet.
ve bugün maalesef.

"böyle buyurmuş Fazıl say" diye saydırmak vardı ama maalesef bu durumda Fazıl say'dan yana tavır koyuyorum.
izzet çapa Fazıl say'ı "müziğin sesini kısın" dediği için eleştiriyor ilkel müzik yapan sabıkalı sosyete yerlerinin organizatörü. "tek yol devrim" söylemine karşı olduğunu belirttikten sonra devrimin müziği kısmakla değil daha güçlü sesini açmakla olacağını belirtiyor izzet çapa.
hassiktir oradan!
serdar ortaç, İbrahim tatlıses, ebru gündeş, hande yener, Demet Akalın'ın çirkin seslerinden böğürtler dinlemek, hatta dinlememek mi devrimin müziği.
belli bir grubun, zontanın ege sahillerinde köpük banyosuyla böğürmelerini dinlemek mi devrim müziği. bakın burjuvanın demedim. Ben burjuvanın kendine has kültürü olduğuna adı geçen kişileri asla dinlemeye eşine inananlardanım. Asla bu ilkeleri dinlemezler. işçi sınıfı ve işsizler zaten böyle yerlere gidemezler,dolayısıyla dinleyemezler. İzzet çapa'nın halkı, havadan para kazanan, hükumetlerden ihale kovalayan zontalardır.
sahillerde bangır bangır metalik sesler olmaz hoparlölerle dışarı verilip bangır Bangır ağırtılmaz. Sen zaten bu işten para kazanıyorsun avamın bedava dinlemesine zaten tabiatın gereği izin vermezsin.
sen bu çirkin müzik dediğin setleri satarak para kazanıyorsun.
bak sana kıssadan bir hisse.
12 Eylül sonrası ilk yerel seçimlerde sosyal demokrat halkçı partiden belediye başkanı seçilen ve er kenan Evren'in Armutlu'daki ruhsatsız yapmaya çalıştığı evini sürekli yıkarak ve mühüleyerek doğru çalışmakla ünlü muharrem elgin vardı. sahildeki müzikli yerlerde mekanik müziklere yasak koymuştu ve sürekli kendi gezip denetliyordu.
canlı müzik yapabildin kadar yap. hatta biz Marmaris'e işletmesi olan bursalı akadaşlara da dokunmuştu. ama adam doğru iş yapıyordu.
tatil için eğlenmeye geldikleri kadar dinlenmeye koca bir yılın yorgunluğunu atmaya gelenler de var.
emin olun izzet çapa gibi kişilerin mekanlarına alınteri düşmez. kökü gayrimeşrudur. Bu benim görüşümdür.
Fazıl Say'a gelince, kaçak saraya mayna eteğinden bu yana insanların gözünde değer yitirdi. müzik olarak değil, zatı muhteremleri olarak. saraya ve muhafazakar kesime şirinlik yapmış da olabilir.
Fazıl bey, sarayın piyanisti de var öyle ilahi bestekarları da. benden söylemesi. daha fazla büyümez muhaliflerin indinde küçülürsünüz.

derhal geri gönderilmeli, ülkeye girmelerini yasalarla sağlayanlar hakkında derhal yasal işlem yapılmalıdır. Şişli'de 30 kişilik grup, yarın kurtuluş öbürgün nişantaşı. Beyoğlu, taksim zaten kurtarılmış bölgeleri. Allah İstanbul'lu ya sabır ve kuvvet versin.
kimin planı ise çok başarılı oldu türkiye'nin akciğerine bir kanser virüsü gibi oturdu suriyeliler.

yiğit özgür beni takip ediyor sanki.
sürekli pazar ayinine veya kutsal günleri kutlamaya çağıran mesajlar geliyor pastör ve kilise ihtiyarları tarafından.
evden çıkamıyorum ki kiliseye geleyim.
belli bir yerlere geldik, lakin kursak kitap ve apokrifleri derin okumaya ve yorumlamaya başladıkça insan dur diyor. dini öğrenme temelinde mistizm ve kabalah derinliği varsa semavi dinler çok geride kalıyor. mısır'ın kutsal bok böceği tanrısı dahi daha mantıklı geliyor.
bu hafta ziyaretçisi çoğalan hermes mercirius trismegistus sayfama ağırlık vermeyi düşünüyorum.

burayı keşke kitap kıraat alanı yapmış olsaydı. kekleri keklemek için kek bedava olsun.

emir gemicik ilindeki ortağından gelmediği sürece yerinden kıpırdamaz binali.
emir gelir ortak "in ali" der binali ikiletmez.
binali yakında unutulur gider, siyaset çöplüğünde Yıldırım Akbulut olur biter.

Ali Babacan olayın vehametini görmüş, ekonominin uçuruma yuvarlandığnı anlamış fakat anlatamamış, söz dinletememiş olduğundan kurucusu olduğu partisinden istifa etmiştir.
biz zor koşullarda bu partiyi böyle olsun diye kurmadık diyen, abdüllatif Şener Abdullah gül gibi kişilerden biridir.
recep tayyip erdoğan'ın partiyi aile partisi haline getirmesi, tüm demokratik unsurları saltanatına ayak bağı olmasın diye ayıklamıştır.
işte zincirin son halkası ali babacan'dır akp'de entelektüel birikimli insan kalmamıştır. Bu halkın da gözünden kaçmamakta ilk tokadı yerel seçimlerde atmış, koyunlar sürüden ayrılıp halk veya nasıl derseniz deyin millet olma yoluna girmiştir.
parti yönetiminde kalan herkes birbirinin açığını bilmekte recebin sözünü adeta tanrı kelamı saymaktadır. yani bunların tanrısı recep Tayyip Erdoğan'ı. hep birlikte birbirinin ellerinden tutmuş mor onlar gibi intihar emrini beklemektedir.

öyle şu mahalle, bu semt falan değil, haftabaşı, sanayide kriz olsa da çalışan tek tük fabrikalar saat 13.50 de stop.
vali canpolat merkez trafodaki arızadan dolayı şehrin tamamına elektrik verilemiyor demiş.
bütün kent elektriksiz ve alternatif trafo yok.
saray çalışıyor.

sanki ataları devlet memuru imiş sultan palamut zamanında.
yaşadın mı, gördün mü? diye sorarlar adama. yoksa apostol'un mezecisinde, barba'nın meyhanesinde büyükannen sermaye miydi?
Ne meraklıymışınız karanlıkta yaşamaya.
hazret, "def-i hacet kapısı" demek işte iş herhalde.

*def-i hacet = hela.

saygın işadamlarımızdan biri, ismi bende saklı. (gerçi gazetelere manşet oldu ama 40 yıl önce) tahtakale helalarında aşk yaşarlarken karısı tarafından yakalandı. kadın kocasını kezzapla yaktı. karısı kocamın kocası varmış savunması savunması yaptı.
adamın yıllar sonra kabadayı olduğunu yıldız pavyonu basmaktan hapse alındığını öğrendik.
aşk nelere kadir.

orada belirtilen mülk devlettir, vatandır, mal değil. zaten ona da devrimci avukatlar karşı çıkmış "insandır" olarak düzenlenmiştir.
insanın özgür olmadığı yerde vatan olmaz. oligarkların malı yani vatanı olur.

sanki ataları devlet memuru imiş sultan palamut zamanında.
yaşadın mı, gördün mü? diye sorarlar adama. yoksa apostol'un mezecisinde, barba'nın meyhanesinde büyükannen sermaye miydi?
Ne meraklıymışınız karanlıkta yaşamaya.

bizim ailenin gelinlerin var. öyle eğitimli doktor çocuklar, aldıkları dini eğitimler tıp'tan daha değerliymiş gibi.
çok insanla karşılaşıyorum dost meclislerinde ama son yıllarda aşıldı bu durum.

ayet mi var diye giriyi şöyle bir taradım, yokmuş. ama hz. Muhammed'in sözü (hadisi şerifi) olduğunu gördüm.
önce bir güleyim dedim, sonra yapma oğlum kasık sorunun var dedi.
deve kervanı değil, peygamber hazretleri arabadan söz ediyormuş, imam efendi de uçakta n.
ulan deyyus hadi inandık peygamberimiz refref denen binitle (deve) arş-ı alaya çıkmış. ama her allahın günü kadın erkek kuyruğa mı girmiş?
bunlara o kadar çok inanan var ki, bir seslenen ak koyun meler gelir.

olsun, suriyeli yaparsa yapsın biz tank palet fabrikalarımızı bir uçak karşılığında qatar şeyhine sattık, onlar bize yapar, yapmazsa alınanlardan alırız. Ulan hangi devlet savunma sanayii reisine bir uçak karşılığında satar?
insan suriyeli mühendislerin yaptığı uçsksavarları görünce bizde mühendis mi yoktu diyor ama intiharları bolca yaşandığı aselsan aklıma geliyor. susuyorum.

bunlar cami içinde def-i hacet de görürler. *

* zıçarlar

video kamerayla hepsini tespit edip karantinaya alp günün 12 saati japonların metroya binme özelliklerini izleyeceksiniz.
adab-ı muaşeret bilgisi öğreteceksin zontalara. bizim zamanımızda bu konuda kitaplar vardı.

yatağa mahkum olanlar ve cezaevlerinde tutsak olanlar ne yapsın diyor insan.
emin olun üzerimdeki ince tişörtten yanık kokuları geliyor. bildiğimiz bez yanığı kokusu. belki psikokojiktir bilemem. ama tutuşuyorum be kardeşim.
iç anadolu'nun bozkırlarında yaşayan deniz bilmez insanlar ne yapsın.

mitoloji daha mantıklı geliyor. İsis (daeş değil) tabletlerinde şöyle diyor : ben osirisin karısı ve kızkardeşiyim hermes'in talebesi oldum.
bir başka yerde zerddüşt'ün avestasında 7 ademden söz ediliyor.
saramaga'nun kabil'inde bir ölümsüz lilith'in kabil'den olan çocuklarından söz ediliyor.
vaizci efendiye sormak gerek, kabil habil'i öldürdüğün adem Havva ve kabil kaldı. Kabil bu ikilidn yani anne ve babasından uzaklaştırılınca nasıl çoğaldı. Bir yerlerde kadın varsa adem dünyada tek değildi, üç kitap yalan mı söylüyordu. yok Havva oğlu Habil ile birleşmişse hepimiz doğal sapık ve katil tohumlarıyız.
anlayacağın hocaefendi kitapları değiştirirsen Allaha şirk koşmuş olursun. anasıyla kız kardeşiyle halvet olan neslin ahfadından ne bekliyorsun?
eşcinsellere gelinceye kadar doğuştan mayamız yanlış karışmış.

çok ayıp etmişler, dünya'nın neresinde bir mala % 100 zam yapılmış ki bizim malların çorbakarına yapılsın.
ak koyunları çok üzdünüz. çook.
şimdi malvekilleri maaşlarına bir gece çorba zammı yaparlarsa sakın şaşırmayın.