Babamla şiddetli geçimsizlik sonucu yollarımızı ayırdığımız yıllardı. Bir zaman sonra bu program yayınlanmaya başladı. Orda hep babamı beni çağırırken hayal ederdim. Arka fonda ki Gülpembe.. Bizim şarkımızdı.. Ne tesadüf .
O kapının açılışında o müzik sesinde ona koşuşum, heyecandan bıçak gibi kesilen nefesim, kuacağına aldığında onun kokusunu ciğerlerime çekişimm içler acısıydı.. (hayal etmeme rağmen) Her çağırılmadığım program kesin geldiler evde yoktuk derdim. Her sabah evden sürüklenerek okula gönderilirdim. En son acaba ben kendim mi gitsem dedim. Belki benim onu aramamı bekliyordur diye. Yıllar sonra öğrendim o da her o şarkıyı dinlediğinde hıçkıra hıçkıra ağlarmış... Yani demem o ki güz yağmurlarıyla birgün göçtün gittin. İNANAMADIK GÜLPEMBE ...
tesadüfe bakın ki sözlüğe tam 3 yıl önce bugün girmişim. daha önce şöyle bir yazı yazmıştım sözlüklerde yazmak ile ilgili; " sözlüklerde yazmak
yıllar öncesi sadece ekşi sözlük var sanırdım. meğerse bir ton sözlük varmış. ordan oraya derken bu sözlük zannediyorum 7. sözlüğüm olabilir. kimisi kapandı kimisinde artı ve fava doydum kimisinden soğudum.
şöyle bir baktığımda ne yapıyorum neden yapıyorum diye düşündüm sözlüklere yazmakla. yıllar geçmiş. beğenilmek mi, duygularını dökmek mi, yeni birileriyle tanışmak mı, aidiyet mi, yalnızlık mı, reel hayatta anlaşılamamak mı? sebebi her ne olursa olsun harcadığım zaman ve emek bana bir şeyler öğretiyor elbette ama çok şeyler de götürüyor. sürekli bilgisayar başında olmak, kim ne yazmış diye merak etmek, daha fazla yazma isteği, ortamı canlandırabileceğine inanmayı düşünmek vb. reel hayattan çok fazla anı kaçırmama neden oluyor.
işte bu nedenle bulunduğum bu sanal ortamlarda kendi kendime attığım kulaçlardan yoruldum. 2020 de reel hayata döneceğim. böyle bir hedef koydum ki o 1 ocak 2020 belki güzel günlere gebe olur."
bu gece kendime verdiğim sözü gecikmeli de olsa tuttuğum zaman olacak. öncelikle sözlerim yönetime; 3600 küsur entryi tek tek silmem günlerimi ve gecelerimi aldı. bir yazara nasıl ki en güzel şekilde hoş geldin diyebiliyorsan en güzel şekilde güle güle demelisiniz. işkence çektirerek değil.
okurlarım, eğer gerçekleri yansıtıyorsa tabi 350-400 kişiye ulaşmış bir ara. buna da sevindim. kimse okumuyor diyordum oysa.
efendim ben öğretmen ve memur sözlük'ten sonderella, instella'dan denizin köpüğü kalın sağlıcakla.
oh be, rahatladım.
yıllar öncesi sadece ekşi sözlük var sanırdım. meğerse bir ton sözlük varmış. ordan oraya derken bu sözlük zannediyorum 7. sözlüğüm olabilir. kimisi kapandı kimisinde artı ve fava doydum kimisinden soğudum.
şöyle bir baktığımda ne yapıyorum neden yapıyorum diye düşündüm sözlüklere yazmakla. yıllar geçmiş. beğenilmek mi, duygularını dökmek mi, yeni birileriyle tanışmak mı, aidiyet mi, yalnızlık mı, reel hayatta anlaşılamamak mı? sebebi her ne olursa olsun harcadığım zaman ve emek bana bir şeyler öğretiyor elbette ama çok şeyler de götürüyor. sürekli bilgisayar başında olmak, kim ne yazmış diye merak etmek, daha fazla yazma isteği, ortamı canlandırabileceğine inanmayı düşünmek vb. reel hayattan çok fazla anı kaçırmama neden oluyor.
işte bu nedenle bulunduğum bu sanal ortamlarda kendi kendime attığım kulaçlardan yoruldum. 2020 de reel hayata döneceğim. böyle bir hedef koydum ki o 1 ocak 2020 belki güzel günlere gebe olur."
bu gece kendime verdiğim sözü gecikmeli de olsa tuttuğum zaman olacak. öncelikle sözlerim yönetime; 3600 küsur entryi tek tek silmem günlerimi ve gecelerimi aldı. bir yazara nasıl ki en güzel şekilde hoş geldin diyebiliyorsan en güzel şekilde güle güle demelisiniz. işkence çektirerek değil.
okurlarım, eğer gerçekleri yansıtıyorsa tabi 350-400 kişiye ulaşmış bir ara. buna da sevindim. kimse okumuyor diyordum oysa.
efendim ben öğretmen ve memur sözlük'ten sonderella, instella'dan denizin köpüğü kalın sağlıcakla.
oh be, rahatladım.
Umre. Umre dediğimiz nedir arkadaşlar yukarıda yazmış. Bir nevi yurt dışı gezisi diyebiliriz umre için. İslam turizmi, kutsal topraklara farz kabul edilmeyen zamanlar dışında yapılan geziler.
Peki rene umre ne alaka şimdi diyebilirsin. Türkiye'de İstanbul İzmir gibi büyük iller dışında Anadoluya Koronayı her ile ilçeye taşına bir numaralı etken umrecilerdir. Evet bu gerçek, muhafazakar bir toplumun bireyi olarak Türkiye de yaşayan birisi olarak kabul etmemiz gereken bir gerçek. Şu an konya ki kendisi cemaatler, tarikatlar, tutucu muhafazakarlarıyla ünlü bir ildir, bölgesel bazda en yoğun korona vakası görülen illerden. Bulunduğum ilde, ki kendisi küçük bir ege ilidir, koronaya yakalanan, ölen vakaların büyük çoğunluğu umreden dönenleri ziyarete gidenler veya umreciler. bunlar sadece duyduklarım.
Sonuçta bizde varlıklı küçük bir kesim dışında Türkiye genelinde yurt dışına çıkış dediğinizde akla Tayland Phuket gelmez, umreciler gelir.
Şİmdi zamanında bu umrecilerin jenerasyonu, çin i yarasa yiyor, pis çinliler virüs yaptılar dünyayı diye varoş ağzıyla eleştiriyordu. Peki Türkiye den bir yurttaş kalkıp, arkadaş sizin umreniz yüzünden de Türkiye virüse bulandı o ne olacak dese, (bkz:recm mode on) olur hemen.
Peki rene umre ne alaka şimdi diyebilirsin. Türkiye'de İstanbul İzmir gibi büyük iller dışında Anadoluya Koronayı her ile ilçeye taşına bir numaralı etken umrecilerdir. Evet bu gerçek, muhafazakar bir toplumun bireyi olarak Türkiye de yaşayan birisi olarak kabul etmemiz gereken bir gerçek. Şu an konya ki kendisi cemaatler, tarikatlar, tutucu muhafazakarlarıyla ünlü bir ildir, bölgesel bazda en yoğun korona vakası görülen illerden. Bulunduğum ilde, ki kendisi küçük bir ege ilidir, koronaya yakalanan, ölen vakaların büyük çoğunluğu umreden dönenleri ziyarete gidenler veya umreciler. bunlar sadece duyduklarım.
Sonuçta bizde varlıklı küçük bir kesim dışında Türkiye genelinde yurt dışına çıkış dediğinizde akla Tayland Phuket gelmez, umreciler gelir.
Şİmdi zamanında bu umrecilerin jenerasyonu, çin i yarasa yiyor, pis çinliler virüs yaptılar dünyayı diye varoş ağzıyla eleştiriyordu. Peki Türkiye den bir yurttaş kalkıp, arkadaş sizin umreniz yüzünden de Türkiye virüse bulandı o ne olacak dese, (bkz:recm mode on) olur hemen.
kaç gündür evde olmanın bana verdiği yetki ile artık düşüne düşüne kendimi şizofrene çevireceğim. duvarlar bir süre konuşuyormuş gerçekten. şikayetçi miyim? kesinlikle hayır. her fırsatta keşke evde olsam diyen biri olarak kendime şikayeti hak görmüyorum ancak bazı düşünceler artık beynimi kemiriyor. daha kötüsü bu düşüncülerin doğru olduğunu da biliyorum. of. çok zor işler.
2019 yılında paralı hale gelen poşete 2020 yılının ilk günü 5 krş'luk zamla 30 krş'a çıkarıldı. yıl içinde ekmekle aynı fiyata çıkarsa hiç şaşırmayacağız.
ben bu poşet işinde hangi yandaş sanayicinin parmağı olduğunu çok merak ediyorum. bunun altında mutlaka yandaş birileri vardır, yumurta işinde unakıtan'ı gördükten sonra poşette üçkağıda hiç şaşırmam.
bütün market ürünleri plastik ve naylonlarla ambalaj olurken poşete neyin parası.
ben bu poşet işinde hangi yandaş sanayicinin parmağı olduğunu çok merak ediyorum. bunun altında mutlaka yandaş birileri vardır, yumurta işinde unakıtan'ı gördükten sonra poşette üçkağıda hiç şaşırmam.
bütün market ürünleri plastik ve naylonlarla ambalaj olurken poşete neyin parası.
bir çok ortamda türkiye'de oynamış en iyi yabancı futbolcular olarak alex ve hagi gösterilir. alex'in, hagi'nin yanına yazılması fenerbahçe'nin türk basınındaki gücünü gösterir. yoksa özü itibariyle bu saygısız bir haldir. fakat türkiye'de hagi'den bile daha iyi futbolcu muslera'dır. kendisine futbolumuza olan emekleri dolayısıyla bu vesileyle teşekkür etmek isterim.
bugün tuzlasporlu bir futbolcuya yumruk attığı konuşulmakta. bunu okuduğumda ''muslera gibi bir çocuğu ne ettiler de bu kadar delirttiler'' diye bir düşünceye kapıldım. fakat ayda yüz binler kazanan değerli futbolcularımızın delirmeye hakkı yoktur. gençlerimize hiç bir koşul altında böyle çirkin şekilde örnek olmamalıdırlar.
doğru mu bilmiyorum ama ekşide de bahsedilen tuzlalı futbolcunun kendisine muslera'nın yumruk atmadığını okudum.
umarım böyle bir terbiyesizlik etmemiştir.
bugün tuzlasporlu bir futbolcuya yumruk attığı konuşulmakta. bunu okuduğumda ''muslera gibi bir çocuğu ne ettiler de bu kadar delirttiler'' diye bir düşünceye kapıldım. fakat ayda yüz binler kazanan değerli futbolcularımızın delirmeye hakkı yoktur. gençlerimize hiç bir koşul altında böyle çirkin şekilde örnek olmamalıdırlar.
doğru mu bilmiyorum ama ekşide de bahsedilen tuzlalı futbolcunun kendisine muslera'nın yumruk atmadığını okudum.
umarım böyle bir terbiyesizlik etmemiştir.
zenginsozluk.com/foto
13 aralık 2019 tarihinde Ermeni Soykırımı üzerine “Bu topraklarda yaşanmış acılarla yüzleşmek, bu topraklarda yaşayan insanların görevidir” başlığıyla yayınlanan, HDP grup başkanvekillerinden Fatma Kurtulan ve Saruhan Oluç'un imzasını taşıyan bir https://www.hdp.org.tr/tr/guncel/haberler/bu-topraklarda-yasanmis-acilarla-yuzlesmek-bu-topraklarda-yasayan-insanlarin-gorevidir/13811.
Basın açıklaması içeriği şu şekildedir: Hazırlanmış olan Başkanlık Tezkeresine destek vermiyoruz. Çünkü tarihteki bu 'Büyük Felaket'le yüzleşmenin yolunun çeşitli ülke meclislerinde alınan bu tür kararlardan geçmediğini düşünüyoruz. Ne ABD Kongresi'nin kabul ettiği yasa ne burada hazırlanan bildiri hakikati bulmaya ve yaraları sarmaya hizmet ediyor. Böyle büyük bir acının uluslararası iktidar manevralarına malzeme kılınmasına yönelik girişimleri doğru bulmuyoruz. Yapmamız gereken böyle manevraları engelleyecek şartları yaratmaktır. Bu mümkündür ve gereklidir. Biz Ermeni halkının yaşadığı büyük acıyla ilgili bütün hususların bu ülkede özgürce araştırılmasını ve tartışılmasını istiyoruz. Bunu yapamadığımız sürece başka mecraların bu amaçla kullanılacağı açıktır. Bu sorun ve bu acılar bizimdir, tartışacak olanlar da bizleriz. Yüzleşebilirsek yaraları iyileştirebiliriz. Özgür tartışmanın ve acıları paylaşmanın toplumsal barış için hayati önem taşıdığına inanıyoruz. Bu Meclis bunun için öncülük yapabilir, yapmalıdır da. Bu konuda her türlü katkıyı sunmaya ve sorunluluğu üstlenmeye hazır olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz.”
Muhabirin “Sizce Ahmet Davutoğlu'nun Recep Tayyip Erdoğan'dan farkı ne olacak” sorusuna “Davutoğlu bilime önem veren birisi. Kendisinin en azından bir diploması var” şeklinde cevap veren Gelecek Partisi Kurucular Kurulu Üyesi İsmail Günaçar'ın bir ifadesi.
Pınar'dan başka firmada görmediğim, 50 gramda 7 dilim, 60 gramda 8 dilim ve 75 gramda 10 dilim olmak üzere Hindi salam ya da Macar salam olarak iki şekilde satılan bir ürün. Bu ürünün bizdeki olayı, hiç açıp da ekmeğin arasına koyup iştahla yemeyen bizimkiler yolda kedi/köpek gördüklerinde civarda bakkal/market varsa ve bu ürün de orada varsa bundan alıp kediyi/köpeği beslemeleri.
bir tecavüzcünün mağdura yazdığı mesajda geçen bir ifade.
fatih'te 4 kardeşin intihar etmesi olayıyla ilgili “parasızlık içerisinde can çekişen bu kadar insan etrafımızda varken gidip altın suyuna bulanmış et yiyen geri zekâlılara kızıyorum. yaklaşık 25 tane hikâye çekip, çeşme'de nasıl yiyip içtiğini, hangi sahillere ne kadar para saçtığını gösterme meraklısı gösteriş budalalarına kızıyorum. 'de biraz parasıyla adam olduğunu sanan, bunu herkesin gözüne sokan, kibirli, şımarık o kitleye kızıyorum. etrafta bu kadar bu hâlde insan varken 'ben ne oldum' delisi olan, bunu şakır şakır gösterenlere kızıyorum. türkiye'de en çok bu kitleye kızıyorum” ifadelerini kullanan bir oyuncu.
çayseverleri ara ara ikilime düşüren bir sorunsaldır. “çay koyayım mı” derseniz tarafımca hafif argoya kaçıyor. “çay dökeyim mi?” derseniz bu argoyu sezemediğim için “dök ulan çayı, dök” diye teşvik ediyorum.
buram buram vasat romantik kokan bir eyleme maruz kalan bir kadındır. kepçeye bunların 10 saniyelik orgazmi için doldurulmuş güllerin katledilmesinden bahsetmiyorum bile.
akp manisa milletvekili uğur aydemir'in 2002 yılının asgari ücretiyle 2019 yılının asgari ücretini kıyaslarken kullandığı ifade.
zenginsozluk.com/foto
doğru veri'nin görselleştirdiği infografiğine göre ilk 5'tekilerden tv izlemek (yüzde 58), aile/akraba/arkadaşlarla zaman geçirmek (yüzde 49), internet kullanmak (yüzde 30), yürüyüş yapmak/gezmek (yüzde 24) ve alışveriş yapmak (yüzde 20) yapılan şeylerde dikkat çekiyor.
istanbul'un fatih ilçesinde aynı evde yaşayan 4 kardeş siyanür içerek hayatlarına son vermişler. kardeşlerin uzun süredir maddi açıdan zor durumda olduklari ve en son da elektrik faturasını ödeyemedikleri için elektriklerinin kesildiği öğrenildi.
şimdi buraya buna sebep olanlarla ilgili binlerce küfür, hakaret yazabilirim ama ne değişecek giden dört kişi dönecek mi geri? ülkenin durumu harap ekonomi iflas etmiş, geçim sıkıntısı almış başını gidiyor ama bazı satılık kalemler yüzünden her şey güllük gülistanlık gibi gösteriliyor ama umudum artık halkın da neyin ne olduğunu görmesi ve bu kahpe devranın değişmesi.
şimdi buraya buna sebep olanlarla ilgili binlerce küfür, hakaret yazabilirim ama ne değişecek giden dört kişi dönecek mi geri? ülkenin durumu harap ekonomi iflas etmiş, geçim sıkıntısı almış başını gidiyor ama bazı satılık kalemler yüzünden her şey güllük gülistanlık gibi gösteriliyor ama umudum artık halkın da neyin ne olduğunu görmesi ve bu kahpe devranın değişmesi.
Uyandırma Servisi'nin '4 kardeş vardı. Açlık,yoksulluk,perişanlık içinde geçen dram dolu hayatları. Ne seslerini duyan vardı, ne de umutsuzluklarına çare olan. 4 kardeş vardı Fatih'te yaşayan. 4 kardeş birbirlerine sarılarak intihar etti' ifadeleriyle bir filmin/dizinin fragramı olmayıp gerçek ve bir o kadar da üzücü olan bir olay.
zenginsozluk.com/foto
Eurostat'ın derlediği verilerle ve Doğru Veri'nin görselleştirdiği infografiğiyle ortaya çıkan oranlardır. Bu oranlara göre Türkiye yüzde 81,8'le grafikte yer alan diğer 11 ülkeye kıyasla liste başında.
zenginsozluk.com/foto
Pew Research'in derlediği verilerle ve Doğru Veri'nin infografiğiyle ortaya çıkan oranlardır. Bu oranlara göre Katoliklerin yüzde 19'u, Protestanların yüzde 51'i, Ortodoks Hristiyanların yüzde 9'u, Müslümanların yüzde 31'i, Yahudilerin yüzde 9'u, Hinduların yüzde 5'i, Budistlerin yüzde 10'u ve Ateistlerin yüzde 36'sı boşanıyorlar.
temel karamollaoğlu açıklamasıdır. temel beyin hakkını yemeyeyim, madımak da belediye başkanı olarak direk dahli olsa da tek sorumlusu kendisi değildir tabii. yozlaşmış sosyal demokrat hükümet ortaklarının da dahli vardır. başbağlar katliamı yazık ki henüz üzerindendeki örtüden bir toz bile kaldırılamamış bir dehşettir. fakat roboski direk sizin siyasi çizginize aittir doğrudur. hrant dink'i de unutmayın temel bey.
gün gelir hukuk önüne gelir tekrar bu işler.
temel beyin bu günah çıkartması geçen günlerde arınç'ın güya özür dileyerek insanların gözüne baka baka dalga geçmesini hatırlattı bana. arınç'a göre özel bir düzenleme lazımmış. zaten o özel düzenlemeyi yapmayacaklar. fakat özel düzenlemeye de ihtiyaç yok bu konuda. hukuk önünde aklanmış bütün khk lıların yarın işe iadesinde hiç bir engel yoktur. yahut hayatında hiç bir terör olayına karışmayan insanların teyzesi, danası, bilmemne oğlu bir yürüyüşe katıldı diye kamudan atılan insanlar 2000 yıllık suçun şahsiliği ilkesi kapsamında işe iade edilebilir.
resmen dalga geçmekteler herkesle.
gün gelir hukuk önüne gelir tekrar bu işler.
temel beyin bu günah çıkartması geçen günlerde arınç'ın güya özür dileyerek insanların gözüne baka baka dalga geçmesini hatırlattı bana. arınç'a göre özel bir düzenleme lazımmış. zaten o özel düzenlemeyi yapmayacaklar. fakat özel düzenlemeye de ihtiyaç yok bu konuda. hukuk önünde aklanmış bütün khk lıların yarın işe iadesinde hiç bir engel yoktur. yahut hayatında hiç bir terör olayına karışmayan insanların teyzesi, danası, bilmemne oğlu bir yürüyüşe katıldı diye kamudan atılan insanlar 2000 yıllık suçun şahsiliği ilkesi kapsamında işe iade edilebilir.
resmen dalga geçmekteler herkesle.
geçen günlerde önce tahliye kararı verilip, ailesi kendisini zindandan almaya giderken karar iptal edilen hdp milletvekili abdullah zeydan'ın açıklamasıdır.
abdullah bey, halkların demokratik başkanı selahattin demirtaş'ın koğuş arkadaşıdır. demirtaş da bugün twitter hesabından
''hukuk yok, kanun yok, adalet hiç yok. ama yoldaşlık var, dayanışma var, umut var, direnç var. özgürlük de elbet bir gün olacak.''
açıklamasında bulunmuştur.
abdullah bey, halkların demokratik başkanı selahattin demirtaş'ın koğuş arkadaşıdır. demirtaş da bugün twitter hesabından
''hukuk yok, kanun yok, adalet hiç yok. ama yoldaşlık var, dayanışma var, umut var, direnç var. özgürlük de elbet bir gün olacak.''
açıklamasında bulunmuştur.
alındıkları kameradaki görüntüleri izlerken insanda stres bırakmayan işçilerdir. her ne kadar izlerken oradaki toza toprağa girmesek de bu yorucu işin bir de akşamleyin içilecek çayı düşünülünce o toz toprağın pek önemi olmadığını düşünüyorum.
Katıldığı bir YouTube yayınında KHK ve KHK mağdurları hakkında “KHK bir faciadır. Çevremde o kadar çok bu felaketi yaşayan insan var ki, ben onlara acıyorum, ben onlara merhamet ediyorum. Aslında onlardan özür diliyorum. Evime temizlik yapmaya gelen daire başkanlığından ihraç edilmiş bir kadını gördükçe, eşi polis olup ihraç edilmiş bir başka kadını gördükçe ben yerin dibine geçiyorum. Ve onlara birkaç kuruş fazla vereyim de bir katkım olsun diyorum. Kırıkkale'den yumurta getirip de kapı kapı satmaya çalışan bir genel müdür yardımcısı gördüğüm zaman felaket görüyorum. Bir benzinliğe gittiğim zaman bir Danıştay üyesinin pompa tuttuğunu gördüğüm zaman acı duyuyorum. Bir lokantada, bir restoranda bulaşıkçı olarak çalışan bir genel müdür gördüğüm zaman perişan oluyorum. Bütün bunları Türkiye yaşıyor” ifadelerini kullanan bir Cumhurbaşkanlığı YİK (Yüksek İstişare Kurulu) üyesi.
zenginsozluk.com/foto
Konda Araştırma'nın Eylül 2017'de yayınlandığı “Ayıp, Günah ve Suç Algısı” başlıklı raporunda 2 bin 646 kişiye sorulan sorulardan birisi. Rapora göre toplumun yarısı, bu durumu normal karşılayacağını belirtmiş ve “teşekkür eder, alır yerim” cevabını veriyor. Dörtte biri ise alacağını ama yemeyip çöpe dökeceğini belirtmiş. Kabul etmeyecek olanlar yüzde 21 oranında. Aynı şirketin Mayıs 2012'deki araştırmasına kıyasla normal bir şekilde alıp yiyeceklerde 9 puan artma, kabul etmeyeceklerin ise 8 puan azalma görülüyor.
açılışı yapılacaksa üstteki şekilde yapılması gereken bir yabancı bayramı.
geçmişi karıştırmayıp şu araları göz önünde bulundurursak en büyük sorunu; online yazarlar listesindeki yazarlar, çevrim içi olduğu sürede ne entry giriyor ne başlık açıyor, ne de başlıkları açanın entry'sini bu ölü ortamı canlandırma girişiminden ötürü beğenmiyor, favorilemiyor ya da her ikisini yapmıyor. bu sorunun çözümü basittir. beğenirsiniz, ilginizi çekiyorsa favorilersiniz ki açan yazar motive olsun. ilk ikisini yapmayanlar üçüncüyü de yapmazlarsa bazı yazarların kullandığı klişe cümlesi “bu sözlük ölü yav”da rolleri büyük olacaktır.
zenginsozluk.com/foto
derleyen wef ve görselleştiren doğru veriʼye göre izlanda, norveç, Finlandiya gibi ülkelerin ilk 20ʼde bulunduğu, ancak Türkiyeʼnin bu listenin dışında kaldığını gösterir ülkelerdir.
zenginsozluk.com/foto
Turkcell'in “29 Ekim #TatilDeğilBayram” sloganlı sponsorlu reklamının Yeni Şafak Gazetesi'nin 29 Ekim 2019 tarihli manşetinde en üstte verilmesine atıfta bulunarak “'Cumhuriyet' getiriyorum' yalanıyla başa geçtikten sonra devlet ve millet düşmanlarına verdiği sözlerin gereği olarak 15 sene halktan kaçan, milletin egemenliğine karşı rakı bardaklarına sığınan İslam düşmanını 3 kuruş için tepenize oturmaya değer miydi?” ifadelerini bulunduran tweet'i atmış bir kişi.
(Tweet'i silerse diye: Archive.org)
zenginsozluk.com/foto
Cumhuriyetin ilanının 10'uncu yıl dönümü olan 29 Ekim 1933 tarihinde Akşam Gazetesinin ön sayfasında görülen manşettir. Manşette “Onun sönmez ışığında Türk'ün 10 yılı çalışarak, öğrenerek, ilerleyerek, yükselerek geçti. Ona binlerce sevgi, sonsuz saygı” ifadeleri o zamanki hakiki ülke sevgisini, ülkenin geleceği adına milletinin ne denli azme sahip olunduğunu ve buna neden olan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına duygulan minnet gözler önüne serilmektedir.
(Bu manşeti paylaşan only türk siyasi posting'e teşekkürler)
(Zengin Sözlük'ün resimlerdeki kalite kaybı yüzünden göremeyenler için: Twitter)
Okumak isteyenlere manşette geçen ifadeler için:
kısaca diyorlar ki örgütlü bir halk asla yenilmez. örgütlü bir halk asla yenilmez ki doğrudur. halklar halkların nefesidir. insanları ve insanlığı öldürdükleri ve gömdükleri topraktan büyür nefes almaya başlar umut.
kötülük asla kalıcı olamaz. şiddetinden sonsuz görünür. güzel günlerin kokusu umut kadar yakın.
kötülük asla kalıcı olamaz. şiddetinden sonsuz görünür. güzel günlerin kokusu umut kadar yakın.
insan türünün evrim sürecinde toplumu homojenleştirme adına başarısız girişimlerinden biridir. bu saptamanın bütün patenti de bana aittir. yemin ediyorum demin tuvalette başlığı görünce geldi aklıma. uydu ama. buradan alın geliştirin işte.
fatih altaylı'nın 23 ekim 2019 tarihli yazısına konu olan vergi kanunu'ndaki değişikliklerle ilgili kullandığı ifade. İfadelerin tam hâli şu şekildedir:
zenginsozluk.com/foto
vatan partisi'nin kadıköy ilçe başkanlığınca yaptığı bir eylem. bir de #GretanınResmiKapatıldı etiketli bir tweet'le o eylemlerini duyurmuşlar.
bugün beni arayan ve kayıttan çalan bir spam numara. kayıtta “merhabalar. internet alt yapınz mı yok? alt yapıya gerek duymayan, taşınabilir 4.5g destekli turkcell superbox şimdi sadece 129 lira. bilgi almak için lütfen biri tuşlayınız” ifadeleri geçiyor. turkcell'in internet sitesinde de superbox fırsat internet kampanyası (faturalı hat - ev interneti) adı altında 1 ocak 2020 tarihine kadar geçerli 129,9 lira fiyatlı bir kampanya gözüküyor. ister insan istemez “bunun için böyle bir işe girişmek ne kadar doğru” diye düşünmeden edemiyor.
hakkında hiç bir terör soruşturması olmayan masum gencecik kadındır. aynı günlerde cemevi'ne cenazeye gelmiş ve hiç bir terör iltisakı bulunmayan 30 yaşındaki bir insanımız da katledilmişti.
fakat nasıl bir algıysa bu iki masum insan da çok kimsenin zihninde terörist olarak barındırılmış medya tarafından.
yazık ki alevilerimiz kerbela'dan beri sırf alevi oldukları için bazen kitlesel bazen de bireysel yasallaştırılan ölümlerin hedefi oluyor. gezi olaylarında yasal ölüme maruz bırakılan bütün masum çocuklar aleviydi. tarihle baya iç içe olan bir insan olarak bunu hazmedemiyorum. bunun yanında bütün zorlamalara rağmen hiç bir terör bağı bulunamayan insanların iftiralarla karalanmasına alışmayacağım.
kötülüğe alışmamak ve şaşırmak insan kalma adına sarılabileceğimiz son sığınağımız olabilir. bu muhteşem eylemselliği buradan büyütebiliriz de.
fakat nasıl bir algıysa bu iki masum insan da çok kimsenin zihninde terörist olarak barındırılmış medya tarafından.
yazık ki alevilerimiz kerbela'dan beri sırf alevi oldukları için bazen kitlesel bazen de bireysel yasallaştırılan ölümlerin hedefi oluyor. gezi olaylarında yasal ölüme maruz bırakılan bütün masum çocuklar aleviydi. tarihle baya iç içe olan bir insan olarak bunu hazmedemiyorum. bunun yanında bütün zorlamalara rağmen hiç bir terör bağı bulunamayan insanların iftiralarla karalanmasına alışmayacağım.
kötülüğe alışmamak ve şaşırmak insan kalma adına sarılabileceğimiz son sığınağımız olabilir. bu muhteşem eylemselliği buradan büyütebiliriz de.
inşaat mühendisi, siyasetçi, türk halk müziği sanatçısıdır. özellikle ege yöresine ait türküleri çok iyi seslendirir ve bir o kadar güzel şekilde saz çalar.
(bkz:deniz üstü köpürür)
(bkz:deniz üstü köpürür)
tarihte en yoğun ve niyetini gizlemeden emekçi düşmanlığı yapan hükümetimizin insanların kuşa dönen kazanılmış haklarını da elinden almak için her şeyi yaptığı kanundur.
fakat seçim sonrası malum kişi bir konuşmasında şöyle dedi;
''chp'ye geçen geçen belediyelerde mevcut sendikalarından istifa etmezlerse çalışanlar işten atılmakla tehdit ediliyorlarmış. arkanızda kapı gibi 657 var hiç bir şey yapamazlar''
bu örnek üzerinden sayın malum kişiye ve tüm akapeli'lere demek istiyorum ki hukuk bir gün hepinize lazım olacak.
bugün 657 sayılı kanun gereğince nispeten iyi sosyal haklara sahip olan memurlarımız bu hakları kolay kazanmadı. 90'lı yıllarda sokakta bedel ödeyerek emek ve sendikal mücadelelerinin bir sonucudur memurların bu kazanılmış hakları.
rica ederim fikir belirttiğiniz konularda bir miktar bilginiz olsun da konuşun.
fakat seçim sonrası malum kişi bir konuşmasında şöyle dedi;
''chp'ye geçen geçen belediyelerde mevcut sendikalarından istifa etmezlerse çalışanlar işten atılmakla tehdit ediliyorlarmış. arkanızda kapı gibi 657 var hiç bir şey yapamazlar''
bu örnek üzerinden sayın malum kişiye ve tüm akapeli'lere demek istiyorum ki hukuk bir gün hepinize lazım olacak.
bugün 657 sayılı kanun gereğince nispeten iyi sosyal haklara sahip olan memurlarımız bu hakları kolay kazanmadı. 90'lı yıllarda sokakta bedel ödeyerek emek ve sendikal mücadelelerinin bir sonucudur memurların bu kazanılmış hakları.
rica ederim fikir belirttiğiniz konularda bir miktar bilginiz olsun da konuşun.
fatih tezcan'ın sıçmık söylemleriyle kardeş bir söylemdir. mustafa kemal her ne kadar cumhuriyetimizin kurucusu ve gelmiş geçmiş cumhurbaşkanları arasında en iyisi olsa da son tahlilde bir siyasetçidir. kimse mustafa kemal'i, abdulhamt'i, erdoğan'ı sevmeye zorlanamayacağı gibi sevmiyor diye de hainlikle suçlanamaz. zira aklı selim düşünüldüğünde ikisi de faşizmdir.
ben bir komünist olarak, genç cumhuriyeti milli burjuva değerler üzerinde yükseltmeye çalışan gazi paşayı korkmadan eleştirebilmeliyim. bunun adı demokrasidir. hatta ilerlemedir. ama tabii ki bu eleştiriler ideolojik temelli olmalıdır. ülkemizin çok büyük bir kısmının saygı, sevgi, minnet duyduğu bir insana asla saygısız bir üslup geliştirilmemelidir. demokrasi kültürünün en önemli temeli olan bir arada yaşamanın gereğidir bu.
fakat kim olursa olsun sevmemenin bedeli hainlikle itham etmenin hiç bir demokraside yeri yoktur.
ben bir komünist olarak, genç cumhuriyeti milli burjuva değerler üzerinde yükseltmeye çalışan gazi paşayı korkmadan eleştirebilmeliyim. bunun adı demokrasidir. hatta ilerlemedir. ama tabii ki bu eleştiriler ideolojik temelli olmalıdır. ülkemizin çok büyük bir kısmının saygı, sevgi, minnet duyduğu bir insana asla saygısız bir üslup geliştirilmemelidir. demokrasi kültürünün en önemli temeli olan bir arada yaşamanın gereğidir bu.
fakat kim olursa olsun sevmemenin bedeli hainlikle itham etmenin hiç bir demokraside yeri yoktur.
ülkemizde genel olarak 15 sene büyük başarıyla canlandırdığı bizimkiler dizisindeki ''sabri bey'' rolüyle tanınır. bir çok başarılı ve tiyatro camiasında saygınlığı olan tiyatro eserleri yazmıştır.
fakat benim için en önemli rolü müjde ar'ın baş rolünde oynadığı ''teyzem'' filmindeki tacizci üvey baba rolüdür. kanaatimce bu performansı bir abd filminde sergileseydi aynı yıl hem altın küre hem de oscar'ı kucaklardı.
ışıklar içinde yatsın.
fakat benim için en önemli rolü müjde ar'ın baş rolünde oynadığı ''teyzem'' filmindeki tacizci üvey baba rolüdür. kanaatimce bu performansı bir abd filminde sergileseydi aynı yıl hem altın küre hem de oscar'ı kucaklardı.
ışıklar içinde yatsın.
pazartesi günü olduğum çük kadar bir çük ameliyatını anlatmak istiyorum. aslında hastaneye geçen hafta çarşamba günü yatmıştım. dünyanın en yoğun düzeyde iğne fobisi yaşayan müptezellerinden biriyim. üzerine bir de sıkı bir sinema izleyicisi olarak holywood tarafından beynimin karanlık dehlizlerine zerk edilen ameliyat fobisini de koy. 30'larıma kadar iyi idare etmiştim aslında. ama işte 30'lardan sonra bünyede hiç bir şey olmuyorsa bile kesin bişeyler oluyor.
rahatsızlığım varikosel diye türkiye erkeklerinde sıkça rastlanan skindirik bir durumdu. testislerde damarların aşırı büzüşüp büyümesi sonucu spremlerin yanması durumu. bu da geçici bir kısırlığa yol açmakta. doktorlar normalde bekar erkeklere ameliyat önermezler. azıcık bir ağrısı olur çek aq onu da derler. benim de son 5 aydır manastırda yaşayan rahiplerden daha bereketsiz bir cinsel yaşamım olmasına rağmen ağrım dayanılmaz boyutlardaydı. son evre varikosel hastalarında bu ağrı sıkça rastlanan bir durummuş. bir gece ağrıdan artık kendi daşşaklarımı kendim kesmeyi bile düşünmüştüm. bu hal ve şeraitte geçen salı aynı zamanda çok da sevdiğim bir manevi abim olan üroloğumun kapısını çaldım.
bir hastane çalışanıysanız hasta olmak bazen muhteşem bir his. herkes sizin için seferber oluyor. doktordan temizlik görevlisi dostlarınıza kadar ayrı bir ilgi ve muamele görüyorsunuz. sözlükteki bütün dostlarıma geçirecekleri operasyonları kamu hastanelerinde gönül rahatlığıyla yaptırmalarını salık veririm. sömürücü özel hastanelere vereceğiniz on binler ziyandır.
geçen çarşamba sevgili doktorum ilgili tetkikler için hastaneye yatışımı verdi. perşembe günü de ameliyata götürdüler. ama allahım nasıl korkuyorum yolda. ameliyat sıra bekleme salonunda potsop mu ne deniyor oraya ateşime bakan hemşirem yüksek olduğunu söyledi. ciğerlerimi dinleyen hekim abim de az üst solunum yolu enfeksyonu var dedi. tekrar pazartesiye kadar yatış sağlandı ve antibiyotik tedavisine geçildi.
sevinçten havalara uçtum. pazartesi hiç olmayacak sandım ama oldu. tetkik için yönlendirildiğim kbb hekimi de ameliyat için uygundur onayı verdi. nedense o kbb hekimine uzun bir süre düşmanlık hissetim ama geçti.
bilen bilir, ameliyat masaları abd filmlerinde milleti zehirli iğneyle idam ettikleri masaların tıpkının aynıdır. bir aklım dedi ki kaç. fakat ameliyat önlüğü harici çırıl çıplaktım. ve çalıştığım hastanedeydim. bir seçim yaptım ve hastane korüdorlarında o halde koşmak daha beter bir rezillik geldi. ama yani bir kaç gramla öyle geldi. önce mantıklı geldiği de olmuştu. damar yolundan ilacı verdiler. ilk saniyeler ''ben buradayım haa hala sizinleyim, abiler ablalar ne olur daha kesmeye başlamayın'' dediğimi hatırlıyorum bir kaç defa. sonrada ''bakın şimdi kas gevşeticiyi verdiniz , narkozu itelemeyi unutmayın sakın'' dedikten sonrası flu. işte bunlar hep holywood'un beyin amcıklamasının tezehürüdür.
ez cümle, ameliyattan korkmayın. bir sağlık sorununuz olduğunda gönül rahatlığıyla hekime gidin. bir ameliyat kararında en önemli unsur hekiminize güvendir. türkiye hekimlerine ve bütün sağlık çalışanlarına güvenin.
rahatsızlığım varikosel diye türkiye erkeklerinde sıkça rastlanan skindirik bir durumdu. testislerde damarların aşırı büzüşüp büyümesi sonucu spremlerin yanması durumu. bu da geçici bir kısırlığa yol açmakta. doktorlar normalde bekar erkeklere ameliyat önermezler. azıcık bir ağrısı olur çek aq onu da derler. benim de son 5 aydır manastırda yaşayan rahiplerden daha bereketsiz bir cinsel yaşamım olmasına rağmen ağrım dayanılmaz boyutlardaydı. son evre varikosel hastalarında bu ağrı sıkça rastlanan bir durummuş. bir gece ağrıdan artık kendi daşşaklarımı kendim kesmeyi bile düşünmüştüm. bu hal ve şeraitte geçen salı aynı zamanda çok da sevdiğim bir manevi abim olan üroloğumun kapısını çaldım.
bir hastane çalışanıysanız hasta olmak bazen muhteşem bir his. herkes sizin için seferber oluyor. doktordan temizlik görevlisi dostlarınıza kadar ayrı bir ilgi ve muamele görüyorsunuz. sözlükteki bütün dostlarıma geçirecekleri operasyonları kamu hastanelerinde gönül rahatlığıyla yaptırmalarını salık veririm. sömürücü özel hastanelere vereceğiniz on binler ziyandır.
geçen çarşamba sevgili doktorum ilgili tetkikler için hastaneye yatışımı verdi. perşembe günü de ameliyata götürdüler. ama allahım nasıl korkuyorum yolda. ameliyat sıra bekleme salonunda potsop mu ne deniyor oraya ateşime bakan hemşirem yüksek olduğunu söyledi. ciğerlerimi dinleyen hekim abim de az üst solunum yolu enfeksyonu var dedi. tekrar pazartesiye kadar yatış sağlandı ve antibiyotik tedavisine geçildi.
sevinçten havalara uçtum. pazartesi hiç olmayacak sandım ama oldu. tetkik için yönlendirildiğim kbb hekimi de ameliyat için uygundur onayı verdi. nedense o kbb hekimine uzun bir süre düşmanlık hissetim ama geçti.
bilen bilir, ameliyat masaları abd filmlerinde milleti zehirli iğneyle idam ettikleri masaların tıpkının aynıdır. bir aklım dedi ki kaç. fakat ameliyat önlüğü harici çırıl çıplaktım. ve çalıştığım hastanedeydim. bir seçim yaptım ve hastane korüdorlarında o halde koşmak daha beter bir rezillik geldi. ama yani bir kaç gramla öyle geldi. önce mantıklı geldiği de olmuştu. damar yolundan ilacı verdiler. ilk saniyeler ''ben buradayım haa hala sizinleyim, abiler ablalar ne olur daha kesmeye başlamayın'' dediğimi hatırlıyorum bir kaç defa. sonrada ''bakın şimdi kas gevşeticiyi verdiniz , narkozu itelemeyi unutmayın sakın'' dedikten sonrası flu. işte bunlar hep holywood'un beyin amcıklamasının tezehürüdür.
ez cümle, ameliyattan korkmayın. bir sağlık sorununuz olduğunda gönül rahatlığıyla hekime gidin. bir ameliyat kararında en önemli unsur hekiminize güvendir. türkiye hekimlerine ve bütün sağlık çalışanlarına güvenin.
2002 yılında katledilen bilim insanı necip hablemitoğlu'nun kendisi de bilin insanı olan eşidir. tıp alanında çok değerli çalışmaları ve kitapları vardır. şengül hoca son dönemde iyi partiden izmir milletvekili adayı olmuş fakat yazık ki seçilememiştir. siyasi görüşlerimiz 180 derece zıt olsa da sağda bu kadar kaliteli insanlar yer aldığı için ülkemizin geleceği adına içim umutla dolmaktadır.
bugün itibariyle kaz dağları direnişiyle ilgili, merhum hablemitoğlu üzerinden cahilce saptamada bulunan profumsu burhan kuzu'ya muhteşem bir şekilde had bildirmiştir. şengül hocamızın saygıyla ellerinden ve kaleminden öperim.
''burhancım, #neciphablemitoğlu 18 aralık 2002 yılında ankara'da ödürüldü. senin partinin ilk iktidar döneminde. ne ahlaksızsınız ki katilleri 17 yılda bulmak için zerre uğraşmadınız. şimdi ağzına alırsan adını senin o ağzını burnunu dağıtmak da bana düşer. edepsiz çirkef...''
bugün itibariyle kaz dağları direnişiyle ilgili, merhum hablemitoğlu üzerinden cahilce saptamada bulunan profumsu burhan kuzu'ya muhteşem bir şekilde had bildirmiştir. şengül hocamızın saygıyla ellerinden ve kaleminden öperim.
''burhancım, #neciphablemitoğlu 18 aralık 2002 yılında ankara'da ödürüldü. senin partinin ilk iktidar döneminde. ne ahlaksızsınız ki katilleri 17 yılda bulmak için zerre uğraşmadınız. şimdi ağzına alırsan adını senin o ağzını burnunu dağıtmak da bana düşer. edepsiz çirkef...''
ben yenildim, öyleyken de saçlarım uzarmış
anladım
hayatım ve tırnaklarım
bir cenin umuduna aldandım
yalnızım sapına kadar. ya erenler
hüznümün alnımda münhal bir arsası var
ölüm iki parsel, hayata kandım
ben yenildim, böyleyim, tüyübitmedik ölüm
ardımdan konuşur ve bankadaki hesabıma
göz diker
ben yenildim, 60 x 1,72 olarak yere serildim
ipim yok, ilacım eski. intiharı erteledim
muhteşem dizelerinin yazardırır.
anladım
hayatım ve tırnaklarım
bir cenin umuduna aldandım
yalnızım sapına kadar. ya erenler
hüznümün alnımda münhal bir arsası var
ölüm iki parsel, hayata kandım
ben yenildim, böyleyim, tüyübitmedik ölüm
ardımdan konuşur ve bankadaki hesabıma
göz diker
ben yenildim, 60 x 1,72 olarak yere serildim
ipim yok, ilacım eski. intiharı erteledim
muhteşem dizelerinin yazardırır.
Fatih Tezcan'ın attığı tweet'le buna maruz kalan gençtir. Marmaray'da yolculuk esnasında oturan ve kitap okuyan bir kişinin bir çocuklu kadına yer vermediği için tweet'inde “Müsaadeniz olursa ben bu kitap yüklü eşeklerle dibine kadar kutuplaşmak istiyorum. Bunların ne bu ülkeye ne medeniyetimize ne de insanlığa faydaları var. Bunların kalbi kurumuş kalbi. Bu iğrençlerin işi gücü anca laf kalabalığı. Gerisi ve gerçeği bu” ifadelerini kullanmış.
tweet silinirse diye tweet eki için: video
muhteşem bir orhan veli şiiridir;
denizden yeni mi çıkmıştı, neydi;
saçları, dudakları
deniz koktu sabaha kadar;
yükselip alçalan göğsü deniz gibiydi.
yoksuldu, biliyorum
-ama boyna da yoksulluk sözü edilmez ya-
kulağımın dibinde, yavaş yavaş,
aşk türküleri söyledi.
neler görmüş, neler öğrenmişti kim bilir.
denizle boğaz boğaza geçen hayatında!
ağ yamamak, ağ atmak, ağ toplamak,
olta yapmak, yem çıkarmak, kayık temizlemek...
dikenli balıkları hatırlatmak için
elleri ellerime değdi.
o gece gördüm, onun gözlerinde gördüm;
gün ne güzel doğarmış meğer açık denizde!
onun saçları öğretti bana dalgayı;
çalkalandım durdum rüyalar içinde.
denizden yeni mi çıkmıştı, neydi;
saçları, dudakları
deniz koktu sabaha kadar;
yükselip alçalan göğsü deniz gibiydi.
yoksuldu, biliyorum
-ama boyna da yoksulluk sözü edilmez ya-
kulağımın dibinde, yavaş yavaş,
aşk türküleri söyledi.
neler görmüş, neler öğrenmişti kim bilir.
denizle boğaz boğaza geçen hayatında!
ağ yamamak, ağ atmak, ağ toplamak,
olta yapmak, yem çıkarmak, kayık temizlemek...
dikenli balıkları hatırlatmak için
elleri ellerime değdi.
o gece gördüm, onun gözlerinde gördüm;
gün ne güzel doğarmış meğer açık denizde!
onun saçları öğretti bana dalgayı;
çalkalandım durdum rüyalar içinde.
Yeni Akit Gazetesi'nden Hakkı Bilir'in kaleme aldığı ve 24 Temmuz 2019 tarihinde Netflix İslamofobiyi körüklüyor başlığıyla yayınlanan haberidir. Yazıda online dizi ve film platformu Netflix için LGBTİ'li ahlaksızların gönüllü propagandasını yaptığı, Müslümanları aşağılayarak İslamofobinin körüklediği, bünyesindeki Homeland, Elite, Bodyguard, Collateral, Black Mirror dizileriyle The Dictator, Brid Box, The Promise filmleri gibi niceleri sayesinde bunu gerçekleştirdiği ifadeleri geçmektedir.
Yazının tam hâli şu şekildedir: LGBTİ'li ahlaksızların gönüllü propagandasını yapan Netflix'in, İslam'ı ve Müslümanları kötüleyen bir yayın politikası benimsediği ortaya çıktı. İnternet üzerinden yayın yapan ve hiçbir sansüre uğramayan Netflix'in Müslümanları aşağılayan ve kötü gösteren dizi ve filmleri milyonlarca kullanıcısına ulaştırarak İslamofobinin körüklenmesinde büyük pay sahibi olduğu belirlendi. Hiçbir denetime tabi tutulmamanın verdiği rahatlıkla Müslümanlara saldıran Netflix'in, Homeland, Elite, Bodyguard, Collateral, Black Mirror dizileri ile The Dictator, Brid Box, The Promise filmlerinde kutsal değerlerimize hakaret içeren sahnelere yer verildiği saptandı. Şehvetperest eşcinsellerin hamiliğine soyunan yeni nesil TV ekranı Netflix, yeryüzünde 2 milyara yakın inananı bulunan mukaddes dinimiz İslam'a en ağır ithamlarla saldırmaktan geri durmuyor. Sahne geçişleri başta olmak üzere alakalı alakasız birçok yerde İslamofobiyi körükleyen doneler kullanan Netflix'in birçok dizi ve filmi ise aleni şekilde İslam düşmanlığı içeriyor. Geçtiğimiz aylarda Netflix bünyesinde gösterime giren Elite dizisi anti İslam sahneleriyle dikkat çekiyor. İspanya'daki bir lisede geçen dizide başörtülü bir karaktere önce örtüsü çıkarttırılıyor ve Müslüman kimliğiyle dalga geçiliyor. Gayri ahlaki sahnelerin sıklıkla gösterildiği dizide Müslümanlar ikinci sınıf vatandaşlar olarak lanse ediliyor. Black Mirror dizisinin birçok bölümünde de Müslümanları kötü gösteren sahnelere yer veriliyor. Netflix'te yayınlanan Homeland dizisi de baştan sona İslamofobik öğeler içeriyor. Dizinin tanıtım afişinde bile tesettürlü kadınlar arasında kalan bir kadının yüzündeki dehşet ifadesi seçilebiliyor. ABD'nin işgal ettiği ülkelerde akıttığı kanı görmeyen Netflix, toprakları emperyalistlerin eline geçmiş Müslümanları vahşi ve kan dökücü insanlar olarak tasvir ediyor. ABD'nin katliamlarını adeta meşrulaştıran dizi sanat adı altına aleni ırkçılık yapıyor. Yine bir Netflix yapımı olan Bodyguard isimli dizide de Amerikan kumpasları legalize edilirken, Müslümanlar vahşi olarak ekrana yansıtılıyor. Netflix'in mini dizisi Collateral'de de cennet vatanımız üzerinden İslamofobi düşmanlığı körükleniyor. Dizi karakterlerinden biri çocukluğunun Kırıkkale'de geçtiğini söyleyerek, “dünyanın en berbat şehri' olduğu iddiasına bulunuyor. Netflix'te yayınlanan filmlerde de durum pek farklı değil. The Dictator isimli komedi filminde, baskıcı bir Arap yönetici karakteri üzerinden İslam'a saldıran Netflix, Müslüman ahaliyle de dalga geçiyor. Brid Box filminin sahne geçişlerinden birinde ise ülkemizde gerçekleşen bir kaza görüntüsü ekrana aktarılarak subliminal mesaj veriliyor. The Promise isimli rezil filmde ise sözde Ermeni soykırımı işlenerek ülkemiz hedef alınıyor.”
Yazının silinmesine karşı: Wayback Machine
Yazının tam hâli şu şekildedir: LGBTİ'li ahlaksızların gönüllü propagandasını yapan Netflix'in, İslam'ı ve Müslümanları kötüleyen bir yayın politikası benimsediği ortaya çıktı. İnternet üzerinden yayın yapan ve hiçbir sansüre uğramayan Netflix'in Müslümanları aşağılayan ve kötü gösteren dizi ve filmleri milyonlarca kullanıcısına ulaştırarak İslamofobinin körüklenmesinde büyük pay sahibi olduğu belirlendi. Hiçbir denetime tabi tutulmamanın verdiği rahatlıkla Müslümanlara saldıran Netflix'in, Homeland, Elite, Bodyguard, Collateral, Black Mirror dizileri ile The Dictator, Brid Box, The Promise filmlerinde kutsal değerlerimize hakaret içeren sahnelere yer verildiği saptandı. Şehvetperest eşcinsellerin hamiliğine soyunan yeni nesil TV ekranı Netflix, yeryüzünde 2 milyara yakın inananı bulunan mukaddes dinimiz İslam'a en ağır ithamlarla saldırmaktan geri durmuyor. Sahne geçişleri başta olmak üzere alakalı alakasız birçok yerde İslamofobiyi körükleyen doneler kullanan Netflix'in birçok dizi ve filmi ise aleni şekilde İslam düşmanlığı içeriyor. Geçtiğimiz aylarda Netflix bünyesinde gösterime giren Elite dizisi anti İslam sahneleriyle dikkat çekiyor. İspanya'daki bir lisede geçen dizide başörtülü bir karaktere önce örtüsü çıkarttırılıyor ve Müslüman kimliğiyle dalga geçiliyor. Gayri ahlaki sahnelerin sıklıkla gösterildiği dizide Müslümanlar ikinci sınıf vatandaşlar olarak lanse ediliyor. Black Mirror dizisinin birçok bölümünde de Müslümanları kötü gösteren sahnelere yer veriliyor. Netflix'te yayınlanan Homeland dizisi de baştan sona İslamofobik öğeler içeriyor. Dizinin tanıtım afişinde bile tesettürlü kadınlar arasında kalan bir kadının yüzündeki dehşet ifadesi seçilebiliyor. ABD'nin işgal ettiği ülkelerde akıttığı kanı görmeyen Netflix, toprakları emperyalistlerin eline geçmiş Müslümanları vahşi ve kan dökücü insanlar olarak tasvir ediyor. ABD'nin katliamlarını adeta meşrulaştıran dizi sanat adı altına aleni ırkçılık yapıyor. Yine bir Netflix yapımı olan Bodyguard isimli dizide de Amerikan kumpasları legalize edilirken, Müslümanlar vahşi olarak ekrana yansıtılıyor. Netflix'in mini dizisi Collateral'de de cennet vatanımız üzerinden İslamofobi düşmanlığı körükleniyor. Dizi karakterlerinden biri çocukluğunun Kırıkkale'de geçtiğini söyleyerek, “dünyanın en berbat şehri' olduğu iddiasına bulunuyor. Netflix'te yayınlanan filmlerde de durum pek farklı değil. The Dictator isimli komedi filminde, baskıcı bir Arap yönetici karakteri üzerinden İslam'a saldıran Netflix, Müslüman ahaliyle de dalga geçiyor. Brid Box filminin sahne geçişlerinden birinde ise ülkemizde gerçekleşen bir kaza görüntüsü ekrana aktarılarak subliminal mesaj veriliyor. The Promise isimli rezil filmde ise sözde Ermeni soykırımı işlenerek ülkemiz hedef alınıyor.”
Yazının silinmesine karşı: Wayback Machine
23 Temmuz 2019 Yeni Akit Gazetesi'nin Köşe Yazısında geçen ifadedir.
zenginsozluk.com/foto
Bir Twitter kullanıcısının bir tweet'inde zillere basıp kaçan bir çocuğa birisinin “niye zillere basıp kaçıyorsun” sorusuna verdiği cevap. Tweet'in tam hâli şu şekildedir: Karşı binanın ziline basıp kaçan çocuğu balkondan bir adam görüp 'Niye zillere basıp kaçıyorsun, terbiyesiz?' diye bağırdı. Çocuk koşarken bir an durup dedi ki: 'Çocuğum ben napıcam başka?' Ben ikna oldum. Bizim zile de bekleriz, geçmişten gelen çocuk.”
zenginsozluk.com/foto
Mülga Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı İbrahim Şenel'in Twitter hesabı üzerinden 16 Temmuz 2019 tarihinde attığı tweet'te geçen ifade.
zenginsozluk.com/foto
zenginsozluk.com/foto
Bahsi geçen ifadeyi atan hesapla ilgili Ticaret Bakanlığı resmi Twitter hesabı üzerinden 16 Temmuz 2019 tarihinde attığı tweet'lerde bahsi geçen ifadeyi atan hesabın sahte hesap olduğu, bu hesapla ilgili hukuki sürecin başlatılacağı söylenmiş.
21 Ekim 2012 tarihinde İstanbul'un Beşiktaş ilçesindeki Nisbetiye Mahallesi'de bulunan Aytar Caddesi üzerinde iki grup arasında çıkan ve bir kişinin ölümüne sebebiyet veren ifade. [K]
Sencer Eser adlı bir YouTube kanalının 24 Ekim 2015 tarihli videosunda görülen olaydır.