miyesmikcih

4 kasım 1939 yılında istanbul'da doğan yağmur atsız meshur türkçü şaman ideolog hüseyin nihal atsız'ın büyük oğludur.
1956 yılında haydarpaşa lisesi'ni, 1967 yılında bonn üniversitesi'ni bitirdi.
ana bilim dalı politoloji, ek dalları ise devletler genel hukuku ve şarkiyat idi.
1960'dan beri radyoculuğu, 1971'den beri gazeteciliği, 1973'den beri de televizyonculuğu öğrenmeye uğraşıyor. kitabın baskı yılı olan 1990'da wdr'ın televizyon bölümü'nde program sorumlusu redaktör, realisatör ve stüdyo rejisörü olarak çalışmış.
şimdilerde yaşıyorsa 80 yaşında olması gereken yağmur atsız emin olun engin ardıç'ın biraz daha fazlaca entelektüeli.
sağcıyı da solcuyu da zıvanadan çıkarır.

yağmur atsız'ın bende bulunan tek kitabının adı bloknot.
giriştçe roland barthes'ten bir alıntı yapmış.
" le fascisme, ce n'est ı'interdiection de dire, c'est ı'obligation de dire"
( faşizm söyleme memnuniyeti değil, söyleme mecburiyetidir.)

ilerde hüseyin nihal atsız'ın bu entelektüel büyük oğlu hakkında ve bloknottaki değerli yazılarını paylaşmak ve tartışmak dileğiyle.

nasıl bir televizyonculuk, nasıl bir magazincilik anlayışı bu? ben televizyoncuların kötücül olduğuna inanıyırum.
seda akgül denen full botoks ve full rezil. gittiği her programdan kovulan ve erkek budalası sapık kadın ile müge ve gülşen nam yılışık programcılar aldatıldığını söyleyen ve kendini asla ifade edemeyen ve ifade ettirilemeyen survivor kadın yarışmacısı ecem karaağaç'ın üstüne öyle saldırıyorlar ki adeta birileri kadını suçla erkeği akla vermiş gibi görğntü oluşturuyorlar.

olayın altındaki yaş değildir, olsa islam peygamberine dil uzatmış olurlardı, 26-40 çok dillendiriliedi. kaldı ki hz. muhammed hatice'nin ilk eşi de değildi.
asıl çekememe meselesi kadının taş gibi olması. gerisi faso fiso.

bursa'dan örnekle; yıllarca sağcı belediyelerle yönetilen bursa 1960 ihtilalinde vali ve belediye başkanı olarak atanan asker danyal yurdatapan (lale mansur ve şanar yurdatapan'ın babaları) zamanında dürüst bir yönetim sergilemiş, sonrasında sürekli sağcı belediyelerin idaresine girmiş bursa'ya tek çivi çakılmamıştır.
1974 senesinde chp'den mustafa eroğlu belediye başkanı seçilmiş, şimdi çoğunlukla akp seçmeninin müdavimi olduğu besaş ekmek fabrikasını kurmuştur. hani deveye diken insana şeyeden derler ya! aynen doğru. sonra yıllarca 12 eylül faşist darbesi de dahil bursa'ya yine çivi çakılmamıştır.
dsp'nin belediye başkanı erdoğan bilenser dyp ve anap belediye başkanlarının plan tokuşturmak birinin yaptığını diğerinin bozduğu dönemden sonra bursa metrosuna el atmış ve kendi döneminde metroyu fomara'dan küçük sanayiye kadar olan bölümünü faaliyete sokmuştur. her iki sol belediyenin birer dönemde yaptığı işler.
emin olun sağ belediyeler isterseniz isim vereyim tretuar yapma ve bozup yapma ile zaman geçirmiş akp döneminde ise şehir gerçekten ucube bir hal almıştır.
osmangazi'nin göbeğine toki ucubelerinden başka iş yapmamış, iktidar olmalarına rağmen yaprak kıpırdamamıştır. yıldırım'ı ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
sol belediye olarak nilüfer'in şehirciliğini artık türkiye öğrendi. sağın elinde yıkıma uğramadan modern şehir varlığını sürdürüyor.
şimdilik.

sigara zehirdir. onkoloji servislerini bir ziyaret ederseniz olayın vehametini anlarsınız. akciğer kanserinde ayağı kesilen insan gördünüz mü?
amerikan emperyalizmi asyalı geri bıraktırılnış ülkelerde hollywood aktörlerini kullanarak boy boy kowboy fotoğraflarını bulduğu her duvara asmak suretiyle (bilhassa clint eastwood) içimi körüklemiş ve bir taşla iki kuş vurmuştur sigara tekeli ve ilaç sanayini canlandırmıştır.
sigara öldürür hatta öncesinde süründürür.

biri ordu gençlik elele yapılan ihtilaldir, diğeri faşist darbedir.
1960 ihtilali özgürlüklerin genişletilmesi her türlü yayınların serbest bırakılması bu ihtilalde gerçekleşmiştir. marksist yayınlar dahil. yine de abd tezgahı olduğu islami yanı ağır basan ihtilaldir.

enteresan haberler okuyoruz. hadi göz6'nın sapıklığını hemşehrimiz 31 ci semih'ten aşinayız ama survivorda birinci olmak için enerji depolayacağını söyleyen kurnazla defelarca yatan diğer hemşehrimiz ecem karaağaç hanımefendi kızımız erken elenince adının afişe olacağına aldırmadan suistimal edildiğini açıklamış.
ah be dangalak hemşehrim, enerji kapsül veya şırınga, ağızdan veya kolundan verilir. oradan enerji alınmaz verilir.
şimdi survivora bugüne kadar katılan kızlarımızın insanlar nezdindeki durumu hiç hoş olmayacak.
yahu insan bu kadar saf olabilir mi?
bence enerji bahane asıl sorun acun'dan torpil.

milliyetçiliğini faşizmin döl yatağı sayıldığı ustalar literatüründe aşırı nazizmdir.
fundamentalist ırkçı söyleme tekabül eder aşırı sağ.

hakkında 10 yıl hapis istenen fetullah gülen'in kardeşi firari salih gülen saklandığı evde ölü bulunmuş.
sputnik'in haberine göre salih gülen uzun zamandır firariymiş.
aklımda deli sorular.

merakımı mazur görün bu erkek olduğu rivayet edilen modacıların hepsi cemil ipekçi taklidi olmak zorunda mı? yayvan yumuşak.
benimki sadece merak.

ikinci sayfadaki yılışık kadınlara konu olan ayşe dinçer nam ünlü kadın en büyük hayalinin "eşekle boğazdan geçmek" olduğunu yılışarak söylüyor. ününü de kendisini de tanımam etmem, beni türkçesi rahatsız etti. "eşekle boğazdan geçmek" aklıma rahmetli şişko nuri geldi. "oh ya binicem ya, basıcam kırbacı basıcam kırbacı" repliği geldi.
sayın ünsüz ünlü: boğazdan eşekle geçmek ne yahu? batarsın eşekte sende o zavallı eşeğin cennetinde bulursunuz kendinizi. bugüne kadar otomobille geçiyormuş evliya mısın a aşufte?
bir tane vardı 2 tane daha yapıldı sonuncusunu çok sevdiğiniz reisiniz boş yere mi yaptı?
zaten köprülerden geçiş az olduğu için köprülerin zararını devlet bize ödetiyor.
boğazdan değil, köprüsünden geç lan hanımefendi.

tuvalet var lavabo var, burnunu karıştırmak için insanları rahatsız etmemek için köşe bucak yerler var. kafede restoranda otobüste metrobüste bu çirkin iş yapılmaz. git lavaboya temizle tğm solunum boşaltın kanallarını.
yine de boşa konuşup yazıyoruz bu ülkede recep ivedilikler kutsanıyor, özendiriyorlar.
iğrençliği özendiriyorlsr.

akit tv muhabiri mehmet özmen ulucanlar cezaevinden gerçekleştirdiği yayında cezaevi bahçesindeki darağacını göstererek "türk kamuoyunun asılmasını istediği kişiler var" abdullah öcalan, fetullah gülen ve kemal kılıçtaroğlu'nun ismini zikretmiş.
devamında ama maalesef 2004'de idam cezası kaldırıldı.
adamdaki fikre bakın. tövbe tövbe.
acaba idamı kimler ve ne için kaldırmış olabilir. reise sorarsanız chp'nin işi der çıkar işin içinden.

ikinci giri de benden gelsin.
sosyetenin kadıköy cenahında falcılık cincilik almış yürümüş. kahve falından astrolojiye kadar babil astrolojisinden mısır'a. çare arayan insanlar bu insan ve kuruluşlara bel bağlıyor, hatta açılan astroloji okullarına kaydolup mezun olduktan sonra geleceği kurtarma sevdasına kapılıyorlar. bol karlı akçeli iş kolu. cahil kadın televizyonlarda kanal kanal geziyor, yazdığı yorumları genç bir astrologtan çalıyor, hala yargıda.
çok istersen olur dediler ya. nah! olur. emek harcamadan veya üçkağıtçılık yapmadan asla isteğini elde edemezsin.
velhasıl kadıköy cenahında meşhur astrologlar bir evde toplanıyor, kabalacı astroloji okulundan ingiltere'den mezun olmuş hatun yuvarlak masa etrafına oturmuş istediklerini elde etme sevdasına konsantre olmuşlar. biri oyuncak otomobil, kimş maket ev kimi de masaya dolar bırakıyor çoğalsın diye. gözler kapalı herkes trans halinde. kızım ve annesi de misafir izleyici. olayın absürtlüğünü şahit olan kızım bana anlatırken koyveriyor makaraları.
ah be kurnazlar avanta parayı kabaladan mı kazanacaksınız? sonra o kabalacı astroloji dalı değil, zohar'ın içindeki kabala'nın büyülerle ilgili dalıdır. simya gibi birşeyler.
vallahi ben tövbekar oldum. dinle, büyüyle, astroloji ile alakam yok.
kafanızı şişirdiysem affola.

bir akp'li cumhurbaşkanı beyanı.
insan başakşehir gibi köksüz sapsız çiçeksiz bir kulübün hangi kaynaklardan finanse edildiğini insan merak ediyor. daha önceki adıyla büyükşehir belediye sk. şimdiki adıyla başakşehir sk nın para kaynağı nereden?
örtülü ödenekten mi, büyükşehir belediye kaynaklarından mı?
yani yetim haklarından mı?
başakşehir'in şampiyon olmasını istiyormuş, fenerbahçe'nin küme düşmemesini de. fenerbahçe'nin sana ihtiyacı yok ama başakşehir'in çok.
araya milli maçlar girdi, lig dondu. ısındığı zaman seçimler bitmiş olacak ve inşallah büyükşehir belediyelerin hesapları da kalem kalem incelenecek. gelirler giderler açığa çıkacak.
adam her konuda taraf. asla tsrafsız cumhurbaşkanı değil.

siyasetin ve siyasi yaratığın düştüğü son durum.
akp içişleri bakanı ss veya süleyman soylu hdp eski eş başkanı figen yüksekdağ'ı hedef alan yerel seçim mitinginde yaptığı konuşmada: "sana dört duvar verdik, ister o duvara daya ister o duvara" demiş.
ülke siyaseti hiç bu kadar rezil duruma düşmemişti, siyasetçisi de.
be hey dangalak! aşağılıkça sözler söylediğin eski hdp eş başkanının da bir ailesi olduğu hiç aklına gelmiyor mu?
neyi dayıyor rezil adam.

öven ekşi yazarını bilmem ancak katliam görüntülerini belediye başkanı ve muhtar seçimi dolayısıyla miting yaptığı alanlarda paylaşan akp'li cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan'ın yeni zelanda dışişleri bakanı tarafından kınandığını biraz evvel okudum.
adamın ülkesinde ibadet ederken müslüman yurttaşlaeı bir başka ülke vatandaşı tarafından katlediliyor, acılarını yaşarken sen yerel seçimlerde oy toplamak için densizce " buraya atalarınız geldi, kiminiz ayakları üzerinde kiminiz tabutlarda döndü" diyerek oy toplamaya çalışıyorsun.
bizim ülke yurttaşı değil, yeni zelandalılar katlediliyor sen kalkıp çanakkale'yi hatırlatıp yeni zelandalıları suçluyorsun. neredeyse yeni zelanda'yı chp kurdu diyeceksin.
bakalım uluslararası tepkilerden nasibimize ne düşecek?
yok ama onlar müslüman diyeceksen adama ırak, libya ve suriye'deki abd ve rusya ile ortak hareketle müslümanları nasıl özgürleştirdiğimizi birileri gözümüze sokuverir.
maksat cami, yeni zelanda değil, muhtarlık seçimlerinde alınacak üç-beş oy ve dolayısıyla saraydaki altın varaklı koltuğun sağlamlaştırılması.

kalburüstü bir aile olmalı yemek odası kullanan. öyle 3 + 1 yetmez hani. mutfak, banyo tuvalet, salon, ebeveyn odası, çocuk(lar) odası, misafir odası yani en az 4 + 1 olmalı.
eskiden kagir evlerimiz olsa mesela 2 katlı en sıradan ailenin dahi yemek odası vardır. hatta kileri dahi.
yeni daireler 2 + 1 mutfak salon ayrılmıyor, yani amerikan mutfak. banyo tuvalet ve bir oda. buna modern daire diyor hırsız müteahitler güzelim iki katlı kagir evinizi kapatıp 2 daire tutuşturuyorlar bunlara 2+1 diyorlar.

fotoğrata görüldüğü üzere bursa ile ilişiği bulaşığı olmayanlar uyuklayarak yönetiyor. bursa bbb alinur aktaş programını anlatıyor. hem de belediyenin kasasından ödeyerek çıkarttığı şehir postası gazetesinden.

zenginsozluk.com/foto
devamı okuyunu tıklayın.

akp'li cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan belediye başkanı ve muhtarlık seçimleri mitinginde yine insanoğlunun kablo bağlantılarını yakmış.
hdp eş başkanı sezai temelli hakkında ; "bunlar cahil, bunlar zazaca ve kurmaçça da bilmiyor bunlar mao'cu okumuyor mao' yu da bilmiyor." enreresandır ki adam öğretim üyelerine akademisyenlere sallıyor. onun için akademisyen nihat hatipoğlu gibi düzenbazlardır.
sezai temelli hoca sabırlıymış bir güzel açıklamış ez mao'nun anlamını. zazaca ez mao" bizim" demekmiş. biz zazaca bilmiyoruz, kurmançca da ama sezai hoca biliyormuş, öğrenmiştir.
bakalım mao ülkesi çin'den ne gibi tepki gelecek. hani el pençe kredi için çin'in kapısına gittipinizde diyorum.

valla bizim zemanımızda fotoğraf makinesi yoktu. biz ahşap kutuya bağlı kara örtüye kafasını sokan amcalara resim çektirirdik. sonra fotoğraf makinelerimiz oldu şimdi telefonlarımız. onlarla da fotığraf çekmiyorlar selfie çekiyorlar.

sadri alışık filmlerinden birinde "sokak köpeklerine selam vemek, adam olmaya çeyrek var demektir" diyordu.
sokak köpekleri bakışlarıyla o kadar çok şey anlatıyor ki.. sanki beni al der gibi. eski sahibinden de nefret etmez emin olun.
en güzel dosttur köpekler. bir arkadaşıma verdiğim köpeğimiz oldukça uzak mesafe olmasına rağmen bir gece kuyruğuyla kapıma vuruyordu.
bakmayacaksan asla sahiplenme.
gelecek olan dostumuz yavru doberman. apartmanda barındıracaklarını sanmıyorum ama oğluma gel de anlat. ah şu hayvan sevgisi.

cin gibi çocuklar, bilişim çağına değil ayak uydurmak bunu bile aştılar. bulurlar bir çaresini.
çocukları asla okumayı sevdirecek uygulama değil.
öğretmenler tabii ki daha iyi bilir.

astımlılardan uzak olsun, krizi öyle bir tetikler ki öksürükten ciğerlerin parçalanır.
bir de hasta ziyaretlerinin vazgeçilmezi olması yok mu?
hastaya ziyaretine asla kolonya ile gitmeyin. hele sorun ciğerindeyse.
zaten hastanın başucunda hijyenij sıvı herdaim mevcuttur.