confessions

monster degree

1. nesil Yazar - şık

  1. toplam entry 2336
  2. takipçi 117
  3. puan 49392

az insan çok huzur

monster degree
Yalnızlık mefhumunu yücelikle taçlandıran motto.

Hayatınıza aileniz ve gerçekten güvendiğiniz 1-2 kişi hariç kimsenin girmesine izin vermediğinizde yalnızca kendi içinize dönebiliyorsunuz. Nazıyla niyazıyla uğraştığınız tek insan siz oluyorsunuz. Kimin ne söylerken aslında ne demek istediğini düşünmek yerine kendi düşündüklerinizi dikkate alıyorsunuz. Yalnızlığın alışkanlığa dönüşmesine izin veriyorsunuz ve dünya bir ömürlüğüne harika bir yer oluyor.

Şimdiye kadar gerek sebebini güzel güzel açıklayarak gerek hiçbir açıklama yapmadan öyle pat diye hayatımdan uzaklaştırdığım insanların tek bir tanesi için bile pişmanlık yaşamıyorum ve bu anlatılamayacak kadar muazzam bir his. Aferin sana kızım, her ne yaptıysan iyi ki yapmışsın.

ben böyleyim

monster degree
Kişinin kesinlikle değişme ihtimalinin olmadığını, insanların kendisini olduğu gibi kabul etmek zorunda olduklarını ifade ettiği cümle.

İnsanlar değiştirilemez, eğer değişmek istiyorsa kendiliğinden değişir. Aklımızda olsun.

peşin hükümlü olmak

monster degree
Olaylara ön yargıyla yaklaşmak, sabitlenmesi muhtemel fikirlere sahip olmak.

Zararlıdır efendim, böcek gibi kemirir insanın içini de kişi farkına bile varmaz. Hiç kimse ya da hiçbir şey nokta atışı ilk izlenimlere sahip olunabilecek kadar tahmin edilebilir değil, esneklik şart.

jigsaw

monster degree
Türkçe karşılığı 'yapboz' olan ingilizce sözcük.

Aynı zamanda 'saw' film serisinin ana karakteri john kramer'ın lakabı. Hem karakterin oyunlarını zekice kurgulanmış yapbozlar gibi oynamasını ifade ediyor hem de içinde geçen 'saw (testere)'un vahşetini. Yerim!

saw legacy

monster degree
Bugün gittim ve bu filmi izledim. Canımsın jigsaw, aşkımsın john kramer!

Tamamen ön yargıyla yapılan eleştirilerde geçen "bir filmin sekizincisi çekildiyse konu uzasın diye kesin saçmalanmıştır yeaaa." maddesini rulo yapıp ön yargıcılara yerleştirmişler resmen.

Elbette spoiler verecek değilim ama testere serisinin sekizinci filmi olmaktan ziyade testere'yle bağlantılı bir başka serinin başlangıç filmi gibi olmuş. Bu da demek oluyor ki dokuzuncu, onuncu, hatta on birinci filmler de dörtnala üzerimize üzerimize koşmaktalar. Biz açtık kollarımızı, bekliyoruz. İzledikçe de muçmuç aşk filmlerinden götün götün uzaklaşıyoruz.

tatlım

monster degree
Bir hitap sözcüğü.

Kesinlikle aşağılama ya da soğuk savaş daveti içerir.

Alt metni "Senin ağzına sıçmak istiyorum ama pozisyonumuz beni sana karşı nazik olmaya zorluyor, ben de sana senin ağzına sıçma isteğimi şifreli yoldan bu şekilde belli etmek zorunda kalıyorum."dur. Duymaya tahammülüm yok fakat birkaç kez kullanmışlığım olmuştu tam da bu alt metinle.

saw legacy

monster degree
Türkiye'de bugün gösterime girmiş, saw film serisinin sekizinci filmi. İlk yedi filmi numaralandırarak sunduktan sonra sekizinciye 'Saw viii' dışında bir isim vermiş olmaları sevindirici.

Filmin konusu şöyle:
"Tüm şehirde vahşice seri cinayetler işleniyordu ve tüm kanıtlar tek bir kişiye işaret ediyordu: John Kramer. Ama bu nasıl olabilirdi? Jigsaw olarak bilinen John Kramer yıllar önce ölmüştü."

İlk yedi filminden en az izlediğini iki kez izlemiş biri olarak sabırsızlıkla beklediğim gün nihayet geldi. Yaşasın psikopatlık, yaşasın sadizm!


zenginsozluk.com/foto

gözden düşmek

monster degree
Birinin gözündeki değerini yitirmek, eski yerini kaybetmek.

Değer verdiklerimin gözlerine sürekli bakıp orada kendimi görmeye çalışırım, kendimi bir tık aşağıda gördüğüm an panik olur eski yerimi almak için bir şeyler yapmaya çabalarım. Tek amacım onları hayal kırıklığına uğratmaktan deli gibi korkuyor olmamdır. Bir çırpınışlar bir çırpınışlar... Diğerleri ise beni nerede görmek istiyorlarsa oraya koyabilirler, bana ne? Varlığım kendimi görmek istediğim yerlerdeyken tüm yokluğumla orada mutlu mesut yaşarım ben.

söz uçar yazı kalır

monster degree
hepimizin bildiği gibi sözlerin gelip geçici, yazının ise daimi olduğu anlamına gelmeyen söz.

bu sözle asıl anlatılmak istenen konuşmaların yayılmasının kolaylığı, fütursuzluğuymuş. Yani sözleri kulaktan kulağa uçurduğumuzda (dedikodu), yazılı bir metnin yayılabileceğinden daha fazla kişiye ulaşabiliyor.

Bu sözün ortaya çıktığı zamanlarda sosyal medya diye bir şeyin var olmadığını, yazı kaynaklarının kısıtlı olduğunu hesaba katarsak mantıksız da sayılmaz. Günümüzde sözle yazının yayılma hızının neredeyse eşit oluşunu devreye sokamayız.
27 /