2015 yılından beri syfy kanalında yayınlanmakta olan amerikan bilim kurgu dizisidir. şimdilik 3 sezonu bulunmakla birlikte 2018 yılında çıkacak 4. sezonuyla final yapacaktır.
twelve monkeys adlı filmden esinlenilen bir dizi olsa da 2. sezon itibariyle filmden tamamen kopmuş böylece dizi-film karşılaştırmalarının önüne geçmiştir.
dizi, 2017 yılında patlak vererek 7 milyar insanın ölmesine sebep olacak bir virüsün ortaya çıkması üzerine 2043 yılından virüsü durdurmak için geçmişe gönderilen james cole'u konu almaktadır. daha sonra işin o kadar basit olmadığı ve bu virüsün arkasında gizli bir örgüt olan the army of the 12 monkeys'in olduğu öğrenilir.
diziyi dün bitirmemle, böyle bir dizinin nasıl bu kadar az bilindiğini merak ettim doğrusu. 4. sezonun final sezonu olması da dizinin tadında bırakılacak olmasına işaret. iyi kurgulanmış ve oyuncuların karakterlerini gerkekten iyi yansıtmış olduğu böyle bir bilim kurgu dizisi her zaman bulunmaz.
öldürmeyip süründüren şeylerden biri. bir çeşit insanın kendisine yaptığı zulümdür. korneşe takılan o küçük zılgıt bitmez bir türlü. uzay boşluğunda gibi hissedersiniz, yolun sonu yoktur. adeta afrika'nın engin çöllerinde çıkan bir hortumun içindesinizdir. çıkmaya çalışırsınız ama çıkamazsınız, kapılmışsınızdır o rüzgara bir kere. boynunuz kilitlenir; sağa, sola bakarsınız. bir kolunuz yorulunca diğer kola geçersiniz. üçer ton çimento taşımış gibisinizdir. kendimce bu işkenceyi en az hasarla atlatmak için bulduğum yöntem, aklımı bir şeylerle meşgul etmek. güzel şeyler düşünerek o anda bir sevgi pıtırcığına dönüşüp yaptığım eylemden haz duymaya çalışmak.
bir süredir ince ince hissettiren ağrılarına katlandığım çürük diş, son iki üç günde dayanılmaz ağrılara sebebiyet verince "doktora bi görünmenin zamanı geldi" dedim kendime. geldi ama "kendimi tanıyorsam eğer sittin sene sabahın köründe o güzel uykumu bölüp gitmem, biliyorum." diye düşünürken ben, şiddetli sızı elimden tuttu ve üç gün aralıksız uyumuşum da uykumu almışım gibi beni kulağımdan tutarak diş doktoruna götürdü. şahidim.
muayene eder, bi antibiyotik verir, gönderir diye geçirirken aklımdan, "mümkünü yok geri döndürülemez bu diş" dedi mr dentist. "çekelim mi?" diye sordu. "ağam sizin lafınızın üstüne laf söylenmez, nası uygun görürseniz" dedim ama üç buçuk atıyorum bir taraftan. hayatımdaki ilk diş çekimim olacak. ilk defa dişle ilgili görüneyim dedim, onda da yaman bi doktora denk geldik. "otur" dedi. "şöyle mi?" dedim yüksek sesle. kime kızıyorsam...
oturdum dediği yere, uzattım ayaklarımı. anlamış olacak ki "biraz korku var herhalde" dedi. "korku değil de çekince diyelim" dedim. derken ağzımda bi batma hissettim. metal bi zamazingoları var ya ağza soktukları, ondan zannederken bizimki iğneyi yarıladı bile. ikinci dünya savaşında, savaş esirine işkence yapıyor sanki herifçioğlu. "uyuşsun biraz sonra gel" dedi. 15-20 dk sonra çağırdılar içeriden, oturdum tekrar şezlonguma. morfinin etkisiyle yüzümün yarısı bende değil. batman filmindeki yüzü yanan savcı harvey dent gibi hissediyorum kendimi. "hissediyor musun şurayı?" dedi. "biraz" dememe kalmadan bir iğne daha sapladı ve koşu başladı.
dişi kavradı elindeki şeyle. var gücüyle yüklendi üstüme. yıl olmuş üç bin beş yüz, bu ilkel yöntemle diş çekmek nedir yahu! robotlar konuşmaya başladı, kerpetenle diş çekmek nedir? gözüme vuran ışığın içindeki ampulleri sayarken ben, küçük bir manevra yaptı doktor ve dişi çekti. dünyaya yeniden gelmiş gibiydim. bir ağlamam eksikti bebek gibi. tamponu tutuşturdu dişime. sonra doğruldum şezlongumdan, teşekkür ettim ve çıktım.
tanım: korkulmaması gereken hadise.
muayene eder, bi antibiyotik verir, gönderir diye geçirirken aklımdan, "mümkünü yok geri döndürülemez bu diş" dedi mr dentist. "çekelim mi?" diye sordu. "ağam sizin lafınızın üstüne laf söylenmez, nası uygun görürseniz" dedim ama üç buçuk atıyorum bir taraftan. hayatımdaki ilk diş çekimim olacak. ilk defa dişle ilgili görüneyim dedim, onda da yaman bi doktora denk geldik. "otur" dedi. "şöyle mi?" dedim yüksek sesle. kime kızıyorsam...
oturdum dediği yere, uzattım ayaklarımı. anlamış olacak ki "biraz korku var herhalde" dedi. "korku değil de çekince diyelim" dedim. derken ağzımda bi batma hissettim. metal bi zamazingoları var ya ağza soktukları, ondan zannederken bizimki iğneyi yarıladı bile. ikinci dünya savaşında, savaş esirine işkence yapıyor sanki herifçioğlu. "uyuşsun biraz sonra gel" dedi. 15-20 dk sonra çağırdılar içeriden, oturdum tekrar şezlonguma. morfinin etkisiyle yüzümün yarısı bende değil. batman filmindeki yüzü yanan savcı harvey dent gibi hissediyorum kendimi. "hissediyor musun şurayı?" dedi. "biraz" dememe kalmadan bir iğne daha sapladı ve koşu başladı.
dişi kavradı elindeki şeyle. var gücüyle yüklendi üstüme. yıl olmuş üç bin beş yüz, bu ilkel yöntemle diş çekmek nedir yahu! robotlar konuşmaya başladı, kerpetenle diş çekmek nedir? gözüme vuran ışığın içindeki ampulleri sayarken ben, küçük bir manevra yaptı doktor ve dişi çekti. dünyaya yeniden gelmiş gibiydim. bir ağlamam eksikti bebek gibi. tamponu tutuşturdu dişime. sonra doğruldum şezlongumdan, teşekkür ettim ve çıktım.
tanım: korkulmaması gereken hadise.
kayseri'de bir cadde ismi.
caddeye ismi nerden geldiği konusuna gelince...
türkiye'de futbol holiganizminin en kanlı sayfası olan, 17 Eylül 1967 kayserispor sivasspor maçında çıkan olaylar neticesinde 40 sivaslının hayatını kaybetmesi sonucu birbirine düşman kesilen iki şehir, yıllar yıllar sonra barış için birbirlerinin isimlerini şehirlerinde cadde ismi olarak vermeye karar verirler. bu nedenle kayseri'nin en önemli caddesinin adıdır sivas caddesi.
sivas'ta da bir adet kayseri caddesi bulunur.
caddeye ismi nerden geldiği konusuna gelince...
türkiye'de futbol holiganizminin en kanlı sayfası olan, 17 Eylül 1967 kayserispor sivasspor maçında çıkan olaylar neticesinde 40 sivaslının hayatını kaybetmesi sonucu birbirine düşman kesilen iki şehir, yıllar yıllar sonra barış için birbirlerinin isimlerini şehirlerinde cadde ismi olarak vermeye karar verirler. bu nedenle kayseri'nin en önemli caddesinin adıdır sivas caddesi.
sivas'ta da bir adet kayseri caddesi bulunur.
Kimin düşürdüğünü görmediysem çatır çutur yerim. Affetmem. Başkasının parası kul hakkı falan. Yok arkadaşlar. Siz de düşürmüşünüzdür ya da düşüreceksiniz illa bir gün. Dengelenecek oradan.
Kameradan korksak mobeselerle dost olmazdık.
[email protected]
Kameradan korksak mobeselerle dost olmazdık.
[email protected]
Ege mutfağının temel malzemesi.
Radika der susarım.
Radika der susarım.
Türkiye'de leblebi üretiminin %75 80 lerini karşılayan serinhisar adlı ilçesi olan ; kızı , tozu , horuzu ile meşhur , pamukkale ve karahayıt ile büyüleyen , güney ilçesindeki şelalesi ile serinleten , kaklık mağarası ile hayrete düşürten , laodikeia antik kentiyle tarih kokan , yeşil beyaz renkleriyle tekrardan 1. Ligde görmek istediğimiz denizlispor adlı futbol klubü olan güzel ilimizdir.
erkek kardeşi erkek gibi, kız kardeşi de erkek gibi yetiştirmektir.
erkek kardeşi sokağa salıverirken kız kardeşi de salıp ardından bir şey olursa diye çaktırmadan takip etmektir.
erkek kardeşi sokağa salıverirken kız kardeşi de salıp ardından bir şey olursa diye çaktırmadan takip etmektir.
Tanımayanı olmayan ama tanımamazlıktan geleni çok olan, şehit vatan evladı.
Allah mekanını cennet eylesin.
Allah mekanını cennet eylesin.
Coğrafi bir şeklin özel isminin, bir devlet kurumuna isim olarak seçilmesi sonucu ortaya çıkan sıfat.
Neden dağ isminin üniversiteye verildiği tartışılabilir.
Eminim diğer alternatifler pastırma, mantı ve para'dır.
Neden dağ isminin üniversiteye verildiği tartışılabilir.
Eminim diğer alternatifler pastırma, mantı ve para'dır.
Hadsizdir.
En iyisi kimseyi kendinizden borç istetecek kadar yaklaştırmamak.
Hem "borç" diyorsun hem ödemiyorsun.
Madem öyle karşındakini, ödeyecekmişsin beklentisine sokma.
Hibe de, farklı birşey de...
En iyisi kimseyi kendinizden borç istetecek kadar yaklaştırmamak.
Hem "borç" diyorsun hem ödemiyorsun.
Madem öyle karşındakini, ödeyecekmişsin beklentisine sokma.
Hibe de, farklı birşey de...
dokuma sanayisinde de ileri gitmiş, türkiye'nin 21. kalabalık şehri. bir gün gelip travertenlerini ısırıp kemirmeye çalışmasam da, olum bu ne ki diye inceleyeceğim sanırım.
Ya şımarığın önde gidenisinizdir ya da sevgiliyi kalbine hayran olduğunuz için değil sadece sizi hoş tuttuğu için hayatınıza almışsınızdır. Yani ego. Hoş tutulmak zaman zaman bunaltabilir ama gerçekten sevilen kişinin seveni sıkması mümkün değil.
2007 yılında zakkum grubunun çıkarttığı zehr-i zakkum adlı albümde yer alan şarkılardan birisinin ismi. Şarkının sözleri ektedir.
Ek-1
Her birliktelik, kalbinin emzireceği bir yeni bebektir.
Önce emeklemeyi, sonra yürümeyi öğretmen gerekir.
Kalbindeki sütü tüketmediler mi?
Bazen hiç başlamaması, bir gün bitmesinden iyidir.
Çünkü beraberlik yaşlanırken, bir terkediş gençleşir.
Seni hiç terketmediler mi?
Aslında dostluklar da kardanadam gibidir.
Eriyecekleri bile bile inşa edilir.
Kapım neden hiç çalmıyor artık?
Fotoğraflardaki insanlar hatırlıyor mu beni? İsimleri neydi?
Bunların yüzleri çok tanıdık. yalnız kalmak bir ilaç mıdır yoksa hastalığın ta kendisi mi?
Işığı görünce karanlığa kaçıyorum hemen, böcekler gibi...
Bir şeye çok uzun süre bakarsan onu görmemeye başlıyorsun.
Hayat, keşke bu kadar etobur olmasaydı.
İşte sen... kurbanlarından korkan kanlı zalim bıçak.
Sen... kendi gölgesinden bile korkan bir paranoyak..
Bir hipokondriyak...
Sen.. kırık cam üstünde yalınayak ve çırılçıplak.
...
Kalbi çoktan iflas etmiş kimsesiz bir kardiyak.
Yalınayak ve çırılçıplak...
...
Siz ikiniz... siz ikiniz benim hakkımda ne konuşuyosunuz?
Senin.. senin ismin neydi?