''Tik tak''
''tik tak''
eski bir saat, odaların birinde koridorlardan yankılanıyor vuruşlar. masada bir sürahi, saat ve bir kafka eseri. böyle hissetmekten nefret ediyorum. çaresiz, umutsuz ve hastalıklı. ayrıca ben, böyle bir adamım. tüketim çağında bir prototip. 'olur öyle' deyip de geçemiyorum, üstünden atlayamadığım gibi. günlerim parasız ve kadınsız olarak mağaza vitrinlerinde geçiyor. söylememe gerek yok, fersahlarca uzaktan fark edilen biriyim. saçlarım kirli ve dağınık. kaba bir burnum, bilye kadar gözlerim var.
çirkinliğim fakında olmakla beraber, kitlelere karşı direnmek de istemiyorum. hem, acılarımla beraber büyümek güzel, eğlenceli de.. bütün 'olamazsın'lara 'yapamazsın' lara ''rağmen'' işte, buradayım ve onlara kendimi gösteriyorum.. bu cümbüşe davet edilmemiş herkesin diyetidir bu.. alaşağı edilmiş ne kadar ego varsa şimdi onlardır beni var eden.
''cehennemde çürü''
kafamdaki böcekler, yarasa ve baykuşlar bu cümleyi kafamın duvarlarına kazıyor.. dışarı çıkmaya çalışır gibi bir havaları var.. tutmakta zorlanıyor, direndikçe terliyorum. aklımın odalarına tıktığım bu koca evren, artık kabına sığmıyor, sonsuzdan küçük mutluluklarımı da elimden almak istiyor.
''zamanın azalıyor..''
''tik tak..''
yeter ve sus! öyle sus ki çığlıklara benzesin sessizliğin.. karanlık odalarda sessizce, sus.. öteden beri en büyük suçu zamana attım, kolayı buydu.. hiç, bir aynaya bu denli farklı bakmamıştım.. kendi kendimin fobisiyim.
''tik tak''
kafamı parçalamam gerekiyor derin ve vakur bir susuş için. parçalayıp, içinden böcekli fikirleri ayıklamam gerekiyor. hayır, bu kadar zor bile değil belki. böcek ilacım bitti. belki de böcekler değildir, asıl sorun. ''ortamın kendisi'' dir. belki aklım, bir böcek mahzenidir. sorunlu olarak gördüğüm şey, normalin ta kendisi, ''normalin kendisi'' sorunun kendisidir, kim bilir.
''son bir adım''
çoktan tükenmiş zamana bir parça anı. yorulmuş ve silik bir anı, birkaç gram suç.
tik, tak.