uzak,
âdemsiz bir durak, son durak olamaz.
birileri çizebilir boşluğu. o bir şeylerin tutukluluğu, tükürülecekken yutulan kan. acısı şeylerin, salınım. son hecesi aşkın. şifa dilenen dudakların kokusu dağlarda süzülen. öpmedim onu, deniz tabanını gezdim. sarılmadım ona anlamı kuşandım. dudaklarını da koklamadım zaten. temiz, sari parçaların içinde gördüğüm muhtemel bir hülya idi. başını koyduğu yastık bir kod. her nefes bir pasaj.
sokaklar onunla dolu, görmediğim her yerde o var. belli kokular doluyor burnuma, bildik gözyaşları pusuda. tadı dahi dudaklarımda. çelik öğütüyorum sanki, özlem demir leblebi. yol arkadaşı kıskançlık, nefsin bencilliğine direnilemeyen, o mavi ateşten meydana gelen. küçülüyorum, nokta haline gelene kadar bi kenarda veremli gibi ölümümü bekliyorum.
asılıyorum elimin kavrayamadığı her şeye. benliğim, yakasına yapıştığım. renklerim meydana geliyor. kaynıyorum onun kazanında, azalıyorum, kendimden çekiliyorum. canıma bakıyorum, canıma son kez.
olmadı mı hiç, müziğin de yorulup yavaşça yere serildiği anları bilmedim mi? ya o tatsız haller? kan ve boşlukta yüzen bağırışlar neydi? beyaz ellerimiz teşhir.
beyaz.
yersiz ve yeterince sebepsiz yorgunlaşmış acı, acılaşan yorgunluk; 'an'a dik inen cevval, patavatsız bir çizgi. odur, insanın boğazına oturan yumruk, kahkahaları yırtan anı artık soluk. dokunulmayı bekliyor dökülmek için, dokunulmuyor.. dokundurulmuyor, baygın öz, ölü sanki. onunla birlikte yaşamaya devam edecek evde istenmeyen biri gibi. bilinenler ama dile getirilmeyenler, söze gelmez duyguların gücü nasıl korkutmasın.
fotoğraflarda kalmaması adına gülümseme dişlisi kendi kendinin emekçisi. görkemli, rahatsız edebilecek potansiyelde evhamlı çarkın yıkılmaz kalesi. bir öpücük mesafesinde sesler, kokular, aşktan yükselen sıcak, nadide iniltiler.
bir kara deliğe tükürmek, yere değiş sesi beklemek, bitiş, çakılış emaresi bir yitiş özlemi. aramak, bakmak ve görmeyi akledebilecek kudrete nail olmak süreçle, boğazına yapışmak kendinin, uyandırmak kendini. tokatlamak son defa acımadan, son defa acıtarak.
42 milyon yıl öncesi bugün, bir seyahat gemisinde okuduğum tozlu bir kitapta yazıyordu;
''sevmek, sevişmek. güzellik vermek kendinden, güzelleşerek, kendiliğine ve ötekine, ötekinden.''
çiçekleri eziyorlar.
yıldızları titizlikle yontuyorlar.
maket bıçağıyla düzeltilen yerlerde biriken tozlara üflüyorlar..