ben pek sosyal biri değilimdir. bundan ötürü şu marka işlerini falan bilmem. bir ara bana 1,5 yıldır muhabbetimize rağmen güvenmeyen arkadaşın yol açtığı kırgınlığı yüzünden ara ara onun bulunduğu ilçedeki civarında olan bir avm'ye 1 saat kadar yol teper, sözde hava aldığımı sanarak popeyes'te sevdiğim bir menüyü söylerdim. şans eseri o avm'de bir de starbucks şubesi varmış. şu aralar devam ediyor mu bilmiyorum. bir ara starbucks akımı vardı. insanlar akın akın buraya gelip pahalı mı pahalı, görsel açıdan süslü mü süslü kahveleri buradan alıp kapitalizmin simgesi olan starbucks figürünün olduğu bardakları ortalayarak insanların ikincil yapısı gösterişi buram buram gösterten instagram gönderileri ve paylaşımları için fotoğraf çekinirlerdi. her neyse. ortalığı öyle bir kahve kokusu kesti ki anlatamam. ilk kez geldiğim ve cebime de yük olmasın diye bu mereti görmüştüm. ilk orta boyunu içmiştim ki tadı güzeldi. sonra büyük boy derken baktım ki buna para yetiştiremiyorum. sonra türk kahvesini keşfetmemle filtre kahvenin bindirdiği maddi yükten kurtuldum. canım çekti mi evde hazır türk kahvesi var. tüketebileceğim kadarın dolduruyorum cezveye. köpüklü mü köpüklü içiyorum. filtre kahveciğime ayıp etsem de.