geceye bir şiir bırak

quares
olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!
düşüncemizin katlanması mı güzel,
zalim kaderin yumruklarına, oklarına
yoksa diretip bela denizlerine karşı
dur, yeter! demesi mi?
ölmek, uyumak sadece! düşünün ki uyumakla yalnız
bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü!
çünkü ölüm uykularında,
sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.
kim dayanabilir zamanın kırbacına?
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
sevgisinin kepaze edilmesine
kanunların bu kadar yavaş
yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
kim ister bütün bunlara katlanmak
ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,
o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
ürkütmese yüreğini?
bilmediğimiz belalara atılmaktansa
çektiklerine razı etmese insanı?
bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
yürekten gelenin doğal rengini.
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
yollarını değiştirip bu yüzden.
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.

shakespeare
singur
Bütün pencerelerde bekleyen benim,
Ve
O çalmayan bütün telefonlarda
Aylardır konuşan da.
Kabul.
Bir kez yolda karşılaşalım
Onunla da avunacağım.
Adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
Sesini duysam, susacağım.
Yel esiyor ama
Değirmen dönmüyor.
Kuraklık bu.
Adın ekmeğe dönüşmüyor..
T.uyar
khemri
küçük bir odada birlikteydik
birileri kirilov'du
birileri nastasya filipovna
birileri ormanda keman çaldı tek başına
herkes kendi marienbad'ını yaşadı
hortlak yaşamların gölgesine doğru
ölmedi onlar
başka bir biçimde aynı şeyi yaşıyorlar

küçük bir odada birlikteydik
odalar büyüdükçe birlikte olunamıyor...
cisi gelen sanat tarihcisi
Yapmazsın artık,
Yapmazsın. Bir hapşırık
Ya da soluk alış benim için cesaret işi.
Ey yoksul ve beyaz, bir ayak gibi
İçinde otuz yıl yaşadığım siyah papuç.

Babişko, seni öldürmek zorundaydım.
Sen kendin öldün, ben zaman bulamadım -
Mermer misali ağır, bir çanta dolusu Tanrı,
Tiksinç anıt, tek bir boz tırnaklı,
Bir Frisco foku kadar endamlı.

Ve hilkat garibesi Atlas'ta bir kafa
Akıtır yeşil fasulyeleri maviliklere,
Güzelim Nauset açıklarındaki sulara.
Dua ederdim kendine gelesin diye.
Ach, du.

Alman dilinde, o Lehistan şehrini
Ezerek yamyassı etti
Savaşlar, savaşlar, savaşların merdanesi.
Fakat o şehrin adı sıradandır.
Leh dostum diyor ki

Bir ya da iki düzine vardır.
Yani asla söyleyemem nereye
Koyduğunu papucunu, tohumunu,
Seninle hiç konuşamadım.
Çeneme saplandı dilim.

Dikenli tellerin tuzağına saplandı.
Ich, ich, ich, ich,
Handiyse konuşamıyordum.
Her Alman'ı sen sanıyordum.
Ve o tiksindirici lisan

Bir lokomotif misali, bir lokomotif gibi
Çufçuflayarak Dachau'ya, Auschwitz'e,
Götürüyordu beni Belsen'e, bir Yahudi misali.
Konuşmaya başladım bir Yahudi gibi.
Sanırım pekala olabilirim bir Yahudi.

Tirol'un karları, Viyana'nın berrak birası
Ne o denli saftır ne de gerçeğin aslı.
Çingene atalarımla ve tuhaf talihimle
Ve Taroc iskambil destemle ve Taroc destemle
Biraz Yahudi olabilirim.

Hep korktum senden,
Luftwaffe oluşundan, karmaşık belâgatından.
Ve o düzgün bıyığından
Ve o parlak mavi Aryan gözlerinden.
Panzer-adam, panzer-adam, Hey Sen –

Tanrı değilsin fakat bir gamalı haçsın
Öyle karasın ki bütün gökleri boğarsın.
Bir Faşist'e tapar her kadın,
İner yüze çizmesi o hayvanın,
Senin gibi hayvandır yüreği o hayvanın.

Babişko, durursun karatahtanın önünde,
Bende bulunan o resminde,
Ayağın yerine, çenen ikiye ayrıktır
Ne ki daha az şeytan sayılmazsın, hayır
Benim kıpkırmızı yüreğimi ısırıp ikiye bölen

O karanlık adamsın tastamam.
Seni gömdüklerinde on yaşındaydım.
Yirmisindeyken ölmeye çalıştım
Ve geri dönmeye, geriye, sana dönmeye.
Yapabilir diye düşündüm kemikler bile.

Ama çıkardılar beni çuvaldan,
Ve zamkladılar parçalarımı tekrardan.
Ve anladım ne yapılması gerektiğini.
Yaptım senin bir modelini.
Ve raflarla vidalara duyduğu sevgisini

Kara giysilerde taşıyan Meinkampf bakışlı bir adam.
Ve dedim ki, yapabilirim, evet.
Yani babişko, nihayete erdim nihayet.
Kara telefon kesildi kökünden.
Kıvrıla kıvrıla geçemez artık sesler.

Birini öldürmüş olsaydım, öldürürdüm iki kişi–
Ve bir zaman boyunca kanımı içti,
Öldürürdüm sen olduğunu söyleyen vampiri.
Yedi yıl boyunca, eğer bilmek istersen.
Babişko, artık sırt üstü uzanabilirsin.

Bir kazık o şişko kara kalbine,
Ve köylüler hiç sevmedi seni.
Dans edip tepiniyorlar üzerinde.
Hep biliyorlardı sen olduğunu.
Babişko, babişko, bok herif, işim bitti seninle.
moviebird
Ağlayamıyorum, duyamıyorum sesini şarkılarda ,

Göremiyorum gözlerini;

Düşünemiyorum bir ömür boyu sensizliği,

Şu hayatta.

Seviyorum seni bütün kalbimle,

Sesleniyorum ruhumun derinliğinden ;

Akıyorum su misali,

Sana doğru.

Yaşıyorum solan bir çiçek gibi,

Kırıldığında üzülen, filizlenmeyen.

Suladıkça güzelleşen

Her baharda açan leylak misali…

Neredesin be nur yüzlüm,

Terk-i diyar eyledin;

Kayboldun rüyalara,

Sevmek haram bana.
quares
Seni Düşünüyorum


T. K. P.'m benim,
seni düşünüyorum.
Sen dünümüz, bugünümüz, yarınımızsın,
en büyük ustalığımız,
en ince hünerimizsin.
Sen aklımız, yüreğimiz ve yumruğumuzsun.
Dünyada bir anılır şanlı soyun var:
sen küçük kardeşisin V.K.P.(B) 'nin.
Sen bana bugün
Mübarek alnındaki yara yerinle
ve işçi bileklerinde zincir izleriyle göründün.
yürüyorsun dimdik, pırıl pırıl.
Ömrümde yalnız seninle
ve senin safında olmakla övündüm.
Bacımınkiler gibi gök gözlü şehrim,
İstanbul`um
seni düşünüyorum.
Oturmuşum deniz kıyısına,
bakıyorsun limana giren Amerikan zırhlısına.
Hastasın, açsın, öfkelisin.
O da bakıyor sana,
hem de nasıl,
efendinmiş,
patronunmuş,
sahibinmiş gibi itoğlu it.
Bozkırdaki tarlalar sizi düşünüyorum.
Belki karasapanla sürülürdünüz,
kavruk olurdu ekininiz,
kavruktu mavruktu, buğday idi ya,
Amerikan şimdi beton dökmüş oraya,
ölüme uçak alanı yapmış sizi.
Uzun uzun şoseler sizi düşünüyorum.
Üstünüzden kervan geçmez, kuş uçmaz,
ölmeğe, öldürmeğe gidilir yalnız.

Seni düşünüyorum tornacı Rahmi.
Belki bu sabah basıldı evin,
belki şimdi Birinci Şubedesin,
kolların kelepçeli arkadan,

Kan içinde yüzün gözün.
Biliyorum söyletemezler:
“Barış Yolu” dergisini kimden alıp dağıttığını.
Seni düşünüyorum Hasan oğlu Hüseyin.
Mangalardan birinin bilmem kaçıncı eri. Selam vermedin diye,
çipil teğmen, basıyor tokadı sana. Sen sımsıkı duruyorsun,
yüzünde beş parmağın yeri. Biliyorum Hasan oğlu Hüseyin
kaçacaksın, katletmiye gitmeyeceksin Korede kardeşlerini
Seni düşünüyorum Hatçe kadın.
İnsandan çok arık toprağa benziyorsun,
hayır topraksızlığa.

Beş çocuk doğurdun, üçü öldü.
Fakir köy halkını peşine taktın.
gidiyorsun zaptetmeğe
süngülerin ardındaki bey toprağını.
Üniversiteli kız seni düşünüyorum.
İçerdesin bir yıldır,
en az üç yıl verecekler.
Bana bir şiirimi okumuştun,
sesin kulağımda hala.
Seni düşünüyorum sayacı İsmail Usta,
Marşal emretti, açıldı gümrük kapıları,
sen dükkanın kapısını kapattın,
zarf, kaat sattın

Galatasaray da, postanenin orda.
Dilendin sonra,
sonra öldün veremden
ev halkıyla beraber.
Seni düşünüyorum anne.
Büsbütün perde indi mi gözlerine?
Karanlıkta mısın?
Karıcığım, seni düşünüyorum.
Sütün kesildi mi büsbütün,

emziremiyor musun artık tosunumu

Memed'imi?
Ev kirasını bu ay verebildin mi?
Ben aklında mıyım?
Mavi bulutlar geçiyor altın kubbelerin üzerinden,
kırmızı bacaların,
beyaz kulelerin üzerinden mavi bulutlar geçiyor.
Bakıyorum Moskova'nın pencerelerinden birinden

seni düşünüyorum memleketim
memleketim, Türkiye'm seni düşünüyorum
zaten bir dakka çıktığın yok aklımdan,
hasretin dayanılır gibi değil
Moskova'da yaşamanın saadeti olmasa,
burda herkes sormasa seni benden,
Sovyet insanlarından her gün mektup gelmese,
sevmese seni onlar
benim onları sevdiğim kadar.

Nazım Hikmet
aragorn

Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin
Çünkü aşk şiirden önce gelir sende
Oysa şiir önünde gitmelidir herşeyinSen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin
Çünkü aşk
Kavganın içindedir
Çünkü sen
İçindesin kavganınElmayı kokusundan
Güvercini biçiminden soyutlamaktır
Yaşamak denilen kavagyı aşksız düşünmekSen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin
Çünkü sen
Gagasından tutup kuşu
Öt kuşum öt kuşum demiyorsun
Çünkü sen
Yedirip çiçekleri ineğe
Koklayıp gerisini ineğin
Kok çiçeğim kok çiçeğim demiyorsunÖpüşmek başka şeydir yiğidim
Öpüşmeyi düşünmek başka
Sevişmek başka şeydir güzelim
Sevişmeyi düşünmek başkaSende yaprak -iki gözüm-
Sende yıldız -yürek sızım-
Sende su
Sende bu dört boyutlu kaçma tutkusu
atlıkarıncadan geceleyin
Bakmaktır lunaparkaSen aşk şiiri yazamazın Hasan Hüseyin
Çünkü sen ilkyaz yağmurlarında çırılçıplak
Dolaşır gibi sıcak morlarda
İçer gibi morları
Düşer gibi morlara
Yaşarsın aşkı iliklerindeÇünkü sen iki düşman ucun bileşkesisin
Acısısın kavuşmanın
Ayrılmanın sevincisin
Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan HüseyinÇünkü aşkın kendisidir şiirin
Oysa sen
Oysa aşk
Oysa sen
Sen
Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin

Hasan Hüseyin Korkmazgil
quares
Ben sana kürk alamam doğrusu
Güzel bileklerine bilezik alamam
Bir kap yemek, bir elbise
Öyle bir tad var ki fakirliğimizde
Başka hiçbir şeyde bulamam..

Sokağımız arnavut kaldırımı,
Evimiz ahşap iki oda.
Daha iyisi de olabiridi ya,
Şükür buna da.

– Ama Hamdi beylerin..
– Hamdi beylere bakma sen,
Tencere maltızda, fasulye tencerede
Çocuklar kapının önünde oynuyor mu?
Ona bak sen..

– Perdemiz kadife olmalıydı..
– Basma da güzel olur, sevince.
Biliyorsun ancak boğazımıza,
Olmuyor ha deyince.

– Kimbilir bir gün belki..
Adam sen de, aldırma,
Bunlar düşünmeye değmez
Hem hayat dediğin ne ki?..

Turgut Uyar
quares
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde
Şarkılarımda, sözlerimde.

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.

Sen göreceksin duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.

Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.

Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.

Bir gün, tam anlatmaya...
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım...
Anlayacaksın.

Özdemir asaf
siz hepiniz ben tek
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdımı, hatta boğarım! ...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?

Mehmet Akif Ersoy
quares
gül kokuyorsun bir de
amansız, acımasız kokuyorsun
gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
dayanılmaz birşey oluyorsun, biliyorsun
hırçın hırçın, pembe pembe
öfkeli öfkeli gül
gül kokuyorsun nefes nefese.

gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
ve acı ve yiğit ve nasıl gerekiyorsa öyle
sen koktukca düşümde görüyorum onu
düşümde, yani her yerde
yüzü sararmış, titriyor dudakları
şakakları ter içinde
tam alnının altında masmavi iki ateş
iki su
iki deniz bazan
bazan iki damla yaz yağmuru
mermerini emerek dağlarının
şiirler söylüyor gene
ölümünden bu yana yazdığı şiirler
kızaraktan birtakım şiirlere
büyük sular büyük gemileri sever çünkü
ve odur ki büyüklük
şiir insanın içinden dopdolu bir hayat gibi geçerse
o zaman ölünce de şiirler yazar insan
ölünce de yazdıklarını okutur elbet
ve senin böyle amansız gül koktuğun gibi
yaşamanın herbir yerinde.

gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
bu koku dunyayı tutacak nerdeyse
gül, gül! diye bağıracak çocuklar bütün
herkes, hep bir ağızdan: gül!
ve herşeyin üstüne bir gül işlenecek
saçların, alınların,göğüslerin üstüne
yüreklerin üstüne
bembeyaz kemiklerin
mezarsız ölülerin üstüne
kurumuş gözyaşlarının
titreyen kirpiklerin üstüne
kenetlenmiş çenelerin
ağarmış dudakların
unutulmus çığlıkların üstüne
kederlerin, yasların, sevinçlerin
ve herşeyin üstüne bir gül işlenecek.

bir rüzgar, bir fırtına gibi esecek gül
yıllarca esecek belki
ve ansızın dünyamızı göreceğiz bir sabah
göreceğiz ki
biz dunyamızı gerçekten görmemişiz daha
geceyi, gündüzü, yıldızları
görmemişiz hiç
tanışmaya komamışlar bizi güzelim dünyamızla.

öyleyse dostlar bırakın bu yalnızlıkları
bu umutsuzluklari bırakın kardeşler
göreceksiniz nasıl
güller güller güller dolusu
nasıl gül kokacağız birlikte
amansız, acımasiz kokacağız
dayanılmaz kokacağız nefes nefese.

Edip cansever
ontolojik sancilarimin merhemi
Meleklerin dilini konuştuğumda
eğer aşık değilsem
çınlayan bir çandan farkım kalmaz
geleceği görme yeteneğine
bütün gizemlerin sırrına
ve bilgeliğe ulaştığımda
koca dağları kıpırdatacağıma
yürekten inansam bile
eğer aşık değilsem
ben bir hiçim demektir
aşk sabırlıdır
iyilikle doludur
her şeye katlanır
her şeyi umar
aşk asla ölmez
kehanetler son bulur
diller susar.

Kieslowski - Üç renk: Mavi
kozmos
bir Kalır uzun resimlerde anısı sakallarımızın
Urban içinde Üşüyüp Üşüyüp kaldığımızın

Bir Kalır yanık yağlar yataklarda o oteller
Meydanlar, heykeller, sizin olmadığınız o her yer...

O çok yalınç gerçekli gelip gitmeler...

Bir Kalır uzun duvarlar ve onların dipleri,
Bir Kalır Yılgın Adamların hep "Evet" dedikleri...

Çok üşürdük, hep üşürdük, üşümekti bütün yaşadığımız.
Üşürdü ellerimiz, aşkımız, sonsuz uzun sakallarımız.

Tükenir dağınık diriliği kaşıntımızın bir gün,
Bir Kalır uzun kitaplarda anısı çok Üşüdüğümüzün...
quares
66. SONE

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.

William SHAKESPEARE
night watchman


Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ölümüm birden olacak seziyorum.
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Aysel git başımdan istemiyorum.

Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
Dağıtır gecelerim sarışınlığını
Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Benim için kirletme aydınlığını,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Islığımı denesen hemen düşürürsün,
gözlerim hızlandırır tenhalığını
Yanlış şehirlere götürür trenlerim.
Ya ölmek ustalığını kazanırsın,
ya korku biriktirmek yetisini.
Acılarım iyice bol gelir sana,
sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.

Sevindiğim anda sen üzülürsün.
Sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
uzak yalnızlık limanlarına.
Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
Sakın başka bir şey getirme aklına.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum,
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.
Aysel git başımdan seni seviyorum...

~Atilla İlhan - Aysel git başımdan
hamlet
Şuraya bir şiir bırakmak istedim. Seçemedim lan resmen. Hangisini bıraksam, diğerlerinin hatrı kalacak gibi hissediyorum.

Fakat ayıp olmasın diye ilk aklıma geleni bırakayım.

"Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için Afrika dahil

Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında Afrika dahil

Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında Afrika hariç değil"

Cemal SÜREYA

Tam da böyle bir şiir yakışırdı geceye. güzel oldu.
quares
Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun
meyve çağında ağacın,
serip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına :
- çürüyen diş, dökülen et-,
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet.
Bursa da havlucu Recebe,
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman,
fakir köylü Hatçe kadına,
ırgat Süleymana düşman,
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman...

Nazım Hikmet RAN
sikko
en güzel deniz,
henüz gidilmemiş olandır.
en güzel çocuk,
henüz büyümedi.
en güzel günlerimiz,
henüz yaşamadıklarımız...
ve sana söylemek istediğim en güzel söz,
henüz söylememiş olduğum sözdür...

nazım hikmet - 24 eylül 945
quares
evlere ve şehirlere
kapısından girenlere…

ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
muaviyeleşiyorsunuz
birlik
putunuz olmuş
merhametten çok cezayı konuşuyorsunuz
daha kendi fethiniz tamamlanmadan
atlara bindirilmiş gövdeleriniz
biz kendi kalbimizi etmişiz işgal
toprakla son demde haşrediliriz
insan korktuğunu sevemez zaten
sevdiğinden korkar kaybetmemeye…
ali kim deyince 'dördüncü halife'
'hazreti' dersiniz muaviyeye
ilmin kapısına savaş açmış kişiye
ashab olanı sakın benzetme efendime

muaviye hazretse oğlu imamınızdır
hüseynin kesik başı bizim imanımızdır
evlere şehirlere kapılardan gireriz
alinin yolu beyt-i resulullahımızdır!

ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
emevileşiyorsunuz
elinizde olsa
herkesi cehenneme doldurursunuz
çünkü cennetiniz kalbiniz kadar küçük
aklınıza bir kalp uydurmuşsunuz
oysa vardır her kalbin içinde aklı
imanın tapusu avucunuzda
ey yolları kalplere rapteden haklı
sevaplar da güzel suçlarımız da…

dünya kendi etrafında dönen kerbeladır
yezid her “ben!” diyene hem vekil vükeladır
muaviye şamda, hasan el-valide vali
hüseynin gözleri bal, murtezanın eladır

ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
zaptiyeleşiyorsunuz
allahı kaydınıza geçirmek için ne de çok uğraşıyorsunuz
peygamber
işportanız olmuş
hadisler alıp hadisler satıyorsunuz
kitap
yardakçınız olmuş
ayetleri yorumlarken yeniden yazıyorsunuz
meyhanelerin de vardır bir allahı ey
cemlerin sazı secdelerin alnıdır
ne sakinin sunduğu bade harama
ne zemzemin dolduğu bardak helale
ağzımız diyorum sayın müslüman
kalbimize açılmazsa gider hebaya

çölden sonra zahiri aldılar elimizden
hak hala bizimledir sürer garibimizden
krallar ve devletler anlamaz sözümüzden
çün zalime dönmeyiz ehl-i sünnetimizden

ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
mülklüleşiyorşunuz!
şol dünya suları bütün tahtınız olsun
sularınız çekilir akıttığınız kandan
allah korusun bir yıkılırsa kabeniz
merak ediyorum hangi tarafa döneceksiniz
kabesi kalp olmayan her daim secdesizdir
kalbe duran secdesiz varır durur allaha
siz insanı atlayıp ona islam dediniz
bizim islam kalbimiz secde durur insana

sıddık üryan kalmıştı oysa bütün allaha
ali yoksul gelmişti yoksul gitti ervaha
resul mülksüz kavuştu tek varlığı mevlaya
kenz ahrete doğrudur infak sonlu dünyaya

ey çoğunluk,
azalın!
azalın siz çoğaldıkça
gurbetsizleşiyorsunuz
daha bin yıl burada kalacak gibi yiyorsunuz
garip olun garip kalın garip ölün garip
garip geldi bu ve de gidecek hep garip
o ispata yeltenen muhafız kimliğiniz
görmediği allaha nasıl eder biadı
siz allahın ismiyle kuranı çiğnediniz
yıldızlara ulaştı fatma anne feryadı

alper şiir söyledi, ezelin yaşıyladır
acısı resulüne atılan taşıyladır
alisinin sırtında hançerin başıyladır
hasanına sunulan ağulu aşıyladır
gözleri hüseynine bitmeyen yaşıyladır
evlad-ı kerbelayız biz susmayız zalime
başımız feda olsun alemlerin rabbine

Alper Gencer
3 /