gelecek

hubel
Terminatör 2 filminin sonunda sarah connor geleceği ; gecenin karanlığında arabayla üzerinden gittiğimiz dümdüz bir yola benzetmişti. Geleceğin daha iyi tasvirini henüz işitmedim.

Farların aydınlattığı kadarına vâkıfız. Sonrası engin bir karanlık denizi.
ontolojik sancilarimin merhemi
1900'lü yılların başlarında 26 yaşındaki bir insanın "olabileceği" şeyler repertuvarı oldukça genişti. gelecek zengindi o zamanlar. bugün gelecek oldukça yoksul, çünkü onu planlıyoruz. kariyer planlaması en belirgini. aile planlaması, sağlık planlaması (ki sağlığa bunun kadar zararlı bir şey daha var mıdır, bilmiyorum), o planlaması, bu planlaması derken ölüme doğru yanaşıyoruz. üniversite öğrencisisiysek aşağı yukarı ne olacağımız bellidir. doktora yapıyorsak daha da belli. yarın ne olacağını kestirmek giderek kolaylaşır. 25 yaşında bitmiş bir partide hissetmemek için hayatındaki her şeyi ters yüz etmek belki partinin devamını sağlayabilir. (:

şöyle de düşünebiliriz: 1900'lerde ailesini "reddedip" yollara düşerek tek başına montmartre'a gelen ve havadaki aylaklığa teslim olan genç bir ressamın (bir erkek figürü canlandı, değil mi?) "olabileceği" kaç türlü şey vardı? bence burada bunu sormaktan ziyade, büyük bir reddedişten bahsediyorum. genellikle hayatı ebeveynlerimize zehir ettiğimiz ölçüde kendimizi gerçekleştiririz. aristokrat bir baba, eğer toplumcu şair bir kızı veya işçi bir oğlu varsa dikkat çeker (ancak bu bir yandan da o iki evladın "olabilecekleri" şeyleri ölümcül şekilde sınırlar, başka bir mesele).
turuncu gemi
ben de sürekli her şeye rağmen herkese her yerde aynı şeyleri söylüyorum. ben de bertolt brecht'de deli değiliz.

gelecek

ormanlar daha gür olacak, daha gür.
tarlalar daha çok şey verecek, daha çok şey.
şehirler daha canlı olacak, daha canlı.
insan ömrü daha uzun olacak, daha uzun.

bertolt brecht