felsefi olarak kökeni insan soyu yerleşik düzene geçmeden önce de var olmakla birlikle yerleşik düzenle anlam kazanmaya başlayan bir kavramdır. idealizm dolayısıyla teizme göre bireyden soyutlanan bu kavram diyalektik felsefede bireyle birlikte ele alınır. diğer bir anlatımla idealist anlayışta birey yani insan toplumla sürekli çatışma halindedir ve ona toplumla uzlaşma yolları önerilmelidir. nitekim idealist temelli felsefelerin tamamı bireyle toplumu uzlaştırmak temeline dayanır. oysa diyalektik anlayışta, toplumsuz birey bireysiz toplum olamayacağı için bireyle toplum ayrı ayrı düşünülemez bile. idealizmde toplumun karşısına konan toplumla zıtlaştırılan birey (insan) diyalektik felsefede birey toplumsal ilişkilerinin bütünüdür öznel (kişisel) yanı nesnel (toplumsal) yanının ayrılmaz parçasıdır. idealizm kişisel bekayı vadederken materyalizm toplumcudur. uzlaşmazlık bireyle toplum arasında değil toplumun bir kısmıyla diğerleri arasındadır. eş ve basit deyişle köle-efendi emekçi-anamalcı, serf-senyör, ırgat-ağa çıkarlarının çatışmasıdır aslolan.
toplum
Toplumlar gerçekle veya doğruyla ilgilenmezler. Toplum çıkarcıdır. Pratik olan onu iyi hissettirir. Çünkü en başta çıkar için bir araya gelmişti ve bunu hafızasının bir yerinde her zaman saklar. Politikacının işi yürütenini sever, kuralın kendi ahlaki değerlerini koruyanını, çünkü toplum ahlakı da etiğe erdeme değil bir tür psikolojinin korunmasına dayanır. Kendi ahlakı içinde özgür sınırları dışından her şeye baskıcı olmak ister.