confessions

adreanna

1. nesil Yazar - arkadaş canlısı

  1. toplam entry 451
  2. takipçi 39
  3. puan 11706

le petit marseillais

adreanna
duş jellerini sevdiğim marka. son bir yıldır başka markaya gitmedi elim.

neden bilmiyorum ama turuncu şişedeki duş jeli(nektarin) bana hep almanya'dan gelen halaların teyzelerin kokusunu hatırlatıyor. avrupai ama temiz.

vurgunum hasretine

adreanna
akrep gömecine
bal işleyensin
ayva gibi ağlayıp
nar gibi gülensin

gece seyrimdesin
gündüz gönlümde
unutamam vurgunum
vurgunum hasretine

öyle melül durma
öyle mahzun durma
uğruna yangın olup
sevdasına yeldiğim

gelir günler gelir
doğurur uç verir
uç verir bilincin
başı dik kızgın pençeli
şahin olur güvercin


mem ararat'tan dinlemeyi sevsem de ferhat tunç şarkısı. güzel anıları hatırlatmıyor, çok can yakıyor ama olsun.

jilet ahmet

adreanna
jilet ahmet sevdiğimiz bir abimizdi. janti adamdı, adabı giyinmeyi çok iyi bilirdi. mesela ben bilmem.
çok gülerdi, ben gülmem.
bu kapıdaki arkadaş abi köye para dediğinde sırtını dönerdi. ben dönmem.
agop, abi beni kapıdan al dediğinde dalga geçerdi. ben geçmem
jilet ahmet sevdiğimiz bir abimizdi ama parayı da bi tuhaf dağıtırdı.
ne varsa elinde gene döner dolaşır onun elinde kalırdı. benim kalmaz.
bizde para masaya konur. herkes ihtiyacı kadarını alır.
jilet abim silahını adamına taşıtırdı. ben silahımı saklamam.
abim bu masaya şöyle fiyakalı, ama biraz da yamuk otururdu. ben arkamı arkadaşlara verince, şöyle yaslanırım bi geriye.
koltuk sende kalsın kardeş, arkamda durma yeter.

yoğurt

adreanna
bizim oralarda hazır yoğurt yiyeni dövüyorlar. onca köy, onca koçer varken sütü, yoğurdu, peyniri hazır almak aptallıktır. bu imkanlara erişemeyen şehirlilere bu yüzden üzülüyorum. her ailenin bir sütçüsü, kasabı, manavı olmalı ya. avm'leri yıkıp yerine pazar yerleri kursunlar.

yoğurttan buralara nasıl geldim bilmiyorum ama son 3 yıl hariç ben hazır yoğurt ve peynirin tadını bilmezdim. lanet olsun bağzı şeyler :(

bir delinin günlüğü

adreanna
merhaba…adımı unuttum, bana tanya deyiniz… kendimden bahsetmek istiyorum size. küçük bir hikayem var benim, en çok da reçel kavanozlarının arasında geçen.

reçel yapmak mutlu ediyor beni. çilek, vişne, portakal, incir… her mevsim başka reçeller yapıyorum ve reçel yaparken ya radyo dinliyorum, ya da kendim şarkılar mırıldanıyorum.

sabahları erkenden uyanırım. kahvaltıda ekmek,peynir ve zeytin olur yalnızca; bir de pazar günleri bunlara ek olarak yumurta. hazırladığım reçellerin tadına bakmak yetiyor bana. allı morlu bir sepetim var, onu da kendim yaptım. kahvaltım bittikten sonra, sepetime ekmek dilimleri ve küçücük bir kaç kavanoz reçel koyup, sanırım evime yüz iki metre kırk üç santimetre uzaklıktaki parka gidiyorum. ben dört haneli sayıları bir kaç saniye içinde çarpabiliyorum ama reçel yapmak daha zevkli bir şey benim için.

parktaki banklara bir kez olsun oturmadım hiç. parkta çok sevdiğim bir ıhlamur ağacı var, onun yanı başına oturuyorum. sözcüklere pek gereksinim duymuyoruz; suskunluğumuzu dinlemek ona da iyi geliyor, bana da. birbirimizi dinlerken, bir yandan ekmek dilimlerine reçel sürüyorum usul usul. sonra, ıhlamur ağacından izin isteyip kalkıyorum ve parkta kim varsa, çocuklara, yetişkinlere, dilencilere ve zabıtalara reçelli ekmek ikram ediyorum. çocuklar ve dilenciler çok seviyor reçellerimi. demek isterdim ama yalnızca dilenciler kabul ediyor ikramımı…bir çok kez azar işittim, horlandım, kovuldum o parkta. oysa ben çok özeniyorum reçel yaparken…evime, sanırım, dört yüz üç metre seksen iki santimetre ileride bir market var; ev yapımı reçeller de satıyor ve o marketteki tüm reçeller bana ait… hiç bir ücret kabul etmiyorum, “mümkünse parasız verin” diyorum market sahibine; ama parasız verirse kimsenin almayacağını söylüyor. kaç kez şahit oldum; parkta reçel ikram ettiğimde beni tersleyip, birbirlerini, “bu kadın delidir, reçel almayın bundan, az ilerde market var, hem diğer yerlerden daha ucuz sattığı reçeller, hem de daha leziz!” diye uyardıklarını…

bir gün, bir çocuk gelmişti parkta yanıma. ihlamur ağacıyla susuyorduk karşılıklı; ben reçel sürüyordum ekmek dilimlerine yine. hiç bir şey demedi çocuk; reçelli ekmek ikram ettim, gülümsedi, kabul etti ve yedi bir güzel…bir dilim daha ikram ettim, onu da yedi canım benim… başladı bana yardım etmeye; o da reçeller sürdü ekmek dilimlerine. “sence benim boyum kaç abla?” dedi. “kalk da tahmin edeyim” dedim. “ama gördün beni ayaktayken; karşıdan yanına geliyordum, gördün beni” dedi. “görmedim, baktım yalnızca” dedim. “bugün zorla boyumu ölçtürdüm bir eczanede, üstüm başım pis diye boyumu ölçmek istemedi kalfa” dedi. “ama öğrendim boyumu, hadi tahmin et” dedi.şöyle bir süzdüm körpecik bedenini, “bir metre yirmi altı santimetre, ama eğer ayakkabısız ölçüldüysen bir metre yirmi dört santimetre” dedim. “ayakkabımla ölçüldüm ve tahminin doğru!” dedi. kalkmama izin vermedi; sepetimi aldı ve parktakilere kendisi ikram etti reçelli ekmekleri. o gün ikimiz bir kovulduk parktan! beraber markete doğru yürümeye başladık. “üzülme, emeğimiz boşa gitmeyecek” dedim. sepetteki reçel kavanozlarını markete bıraktık ve çocuğa, “canın ne istiyorsa alabilirsin ” dedim. market sahibi yüzüme baktı, onayladı beni gözleriyle. çocuk, marketin içinde dolandı, en çok çikolataların önünde durdu ve yalnızca bir çikolata aldı, o da en ucuzundan…”tamam abla, yeter bu kadar” dedi…ayrıldık marketten; sanırım yedi yüz doksan metre kadar yürüdük ve “abla, kaç pantolon var sence üzerimde?” diye sordu. “üç” dedim…”niye böyle biliyor musun?” dedi. “evet…” dedim. “benim en büyük hayalim ne,bunu da biliyor musun?” dedi… sustum… “abla, beni kimse becermesin artık!” dedi…sarıldım ona, sımsıkı sarıldım. bir daha görmedim o çocuğu; o da beni görmemiştir diye düşünüyorum.

bebek yağı

adreanna
mevsim değişikliği esnasında pul pul olan cilde, kuruyan saç uçlarına, efendime söyleyeyim oje ve asetondan anasını ağlattığımız tırnaklara, epilasyon sonrası, duş sonrası, göz makyajı temizliğinde... kullanın kullandırın.

hızımı alamayıp içimi yumuşatsın diye içmekten korkuyorum öyle seviyorum namussuzu. bi bebeğim olsa da kullansak beraber ^^

dalin'in e vitaminli olanı güzel bir de chicco bebek yağı var sevdiğim ama biraz pahalı...

instela

adreanna
Kötü sözlüğün en berbat dönemlerinde zombi olma kararı aldığım vakit gördüğüm en güzel mavi gözlere sahip bir kadının daveti üzerine kayıt oldum. Seviye başta çok aşağı gelmişti sonra zamanla takip ettiğim yazar profillerinin ortamı kaliteli hale getirdiğini anladım. Sonuç mu? Uçuruldum. Sebep mi? Kime sorsanız anlatır!
15 /