şaşkınlık belirten bir ünlem.
(bkz:a)
fizikte enerjiyi simgeleleyen harf ya da sembol. fizik dünyasında einstein'ın ünlü "mc kare" formülüyle tanımlanır. bu formül "eğer bir bardak su kayıpsız bir şekilde enerjiye dönüştürülebilirse bir transatlantiğin okyanusu geçmesi sağlanabilir" anlamına gelmektedir. nitekim atom bombası ve çernobil gibi facialar başta olmak üzere günümüzde nükleer enerjinin nelere kadir olduğu malum.
bir toplantıda konuşulan / görüşülen konular haricinde görüş belirtmek amacıyla toplantıyı yönetenden izin almak.
arapça "frş" kökünden döşek, yaygı anlamındaki "mafruş"tan türetilmiş
sözcük.
sözcük.
(bkz:kuyum)
dinen sakıncalı olmayan ve/veya gelenek görenek örf ve adetlere uygun olan.
(bkz:haram)
(bkz:haram)
islami literatürde inanışa göre kutsal kitaplarının ilk ayetinin ilk sözcüğünün türkçe karşılığı.
alak süresi ayet 1 : " ikra' bismi rabbikellezî halak(halaka)"
yaratan rabbinin adıyla oku.
alak süresi ayet 1 : " ikra' bismi rabbikellezî halak(halaka)"
yaratan rabbinin adıyla oku.
islami teolojide ademe secde etmeyen (boyun eğmeyen) düşünsel/ussal varlık.
örneğin;
araf suresi ayet 11-12
11- Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: “Adem'e secde edin” dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı.
12- (Allah) Dedi: “Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?” (İblis) Dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.”
örneğin;
araf suresi ayet 11-12
11- Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: “Adem'e secde edin” dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı.
12- (Allah) Dedi: “Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?” (İblis) Dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.”
islami teolojide cennette vaat edilen dünyevi olgulardan biri. tanımı ile ilgili ayet. nebe suresi 33.
muhtelif çevirilerin yorum yani içtihat farkına göre karar sizin:
Abdulbaki Gölpınarlı: "Ve memeleri yeni sertleşmiş yaşıt kızlar."
Adem Uğur: "Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,"
Ali Bulaç: "Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar."
Ali Fikri Yavuz: "Aynı yaşta tomurcuk sîneliler"
Bekir Sadak, Diyanet İşleri (Eski): "(31-34) Dogrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara kurtuluş, bahçeler, bağlar, yaşıtlar ve dolu kadehler vardır."
Celal Yıldırım: "(31-32-33-34) (Allah'tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır."
Diyanet İşleri: "(31-34) Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır."
Diyanet Vakfı: "(31-34) Şüphesiz takvâ sahipleri için umulanı buldukları yer, bahçeler, üzüm bağları, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, içki dolu kâseler vardır."
Edip Yüksel: "Genç ve yaşıt eşler..."
Elmalılı Hamdi Yazır: "Ve turunç sîneli yaşıtlar var"
Elmalılı (sadeleştirilmiş): "Turunç göğüslü yaşıt (kızlar) var."
Elmalılı (sadeleştirilmiş 2): "Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var."
Fizilal-il Kuran, İbni Kesir, Şaban Piriş: "Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar ve"
Gültekin Onan, Tefhim-ul Kuran: "Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar."
Hasan Basri Çantay: "Memeleri tomurcuklanmış bir yaşıt kızlar"
Mahmud Ustaosmanoğlu: "(Yeni büluğa erme çağında) göğüsleri henüz kabarmaya başlamış (hepsi on altısında) yaşıt eşler!"
Muhammed Esed: "Müthiş uyumlu harika eşler,"
Mustafa İslamoğlu: "Dahası, dengi dengine göz alıcı eşler var..."
Ömer Nasuhi Bilmen: "Ve nar memeli, hep bir yaşta (cariyeler vardır)."
Suat Yıldırım, Süleyman Ateş: "(32-34) Onlara bahçeler, üzüm bağları, turunç göğüslü genç yaşıt dilberler, dolu dolu kadehler var."
Ümit Şimşek: "Turunç göğüslü yaşıt güzeller,"
Yaşar Nuri Öztürk: "Göğüsleri turunç gibi yaşıtlar,"
bana sorarsanız her biri diğerinden saçma. aklın yolu bir.
muhtelif çevirilerin yorum yani içtihat farkına göre karar sizin:
Abdulbaki Gölpınarlı: "Ve memeleri yeni sertleşmiş yaşıt kızlar."
Adem Uğur: "Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,"
Ali Bulaç: "Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar."
Ali Fikri Yavuz: "Aynı yaşta tomurcuk sîneliler"
Bekir Sadak, Diyanet İşleri (Eski): "(31-34) Dogrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara kurtuluş, bahçeler, bağlar, yaşıtlar ve dolu kadehler vardır."
Celal Yıldırım: "(31-32-33-34) (Allah'tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır."
Diyanet İşleri: "(31-34) Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır."
Diyanet Vakfı: "(31-34) Şüphesiz takvâ sahipleri için umulanı buldukları yer, bahçeler, üzüm bağları, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, içki dolu kâseler vardır."
Edip Yüksel: "Genç ve yaşıt eşler..."
Elmalılı Hamdi Yazır: "Ve turunç sîneli yaşıtlar var"
Elmalılı (sadeleştirilmiş): "Turunç göğüslü yaşıt (kızlar) var."
Elmalılı (sadeleştirilmiş 2): "Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var."
Fizilal-il Kuran, İbni Kesir, Şaban Piriş: "Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar ve"
Gültekin Onan, Tefhim-ul Kuran: "Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar."
Hasan Basri Çantay: "Memeleri tomurcuklanmış bir yaşıt kızlar"
Mahmud Ustaosmanoğlu: "(Yeni büluğa erme çağında) göğüsleri henüz kabarmaya başlamış (hepsi on altısında) yaşıt eşler!"
Muhammed Esed: "Müthiş uyumlu harika eşler,"
Mustafa İslamoğlu: "Dahası, dengi dengine göz alıcı eşler var..."
Ömer Nasuhi Bilmen: "Ve nar memeli, hep bir yaşta (cariyeler vardır)."
Suat Yıldırım, Süleyman Ateş: "(32-34) Onlara bahçeler, üzüm bağları, turunç göğüslü genç yaşıt dilberler, dolu dolu kadehler var."
Ümit Şimşek: "Turunç göğüslü yaşıt güzeller,"
Yaşar Nuri Öztürk: "Göğüsleri turunç gibi yaşıtlar,"
bana sorarsanız her biri diğerinden saçma. aklın yolu bir.
islami teolojide cehennem tasvir edilirken kullanılan dünyevi olgulardan biri.
misal:
tevbe Suresi ayet 63: Bilmiyorlar mı, kim Allah'a ve elçisine karşı koymaya çalışırsa, gerçekten onun için, onda ebedi kalmak üzere cehennem ateşi vardır? İşte en büyük aşağılanma budur.
araf suresi ayet 40-41: Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız.
Onlar için cehennem ateşinden yataklar ve üstlerine örtüler vardır. Biz zulme sapanları işte böyle cezalandırırız.
gibi.
misal:
tevbe Suresi ayet 63: Bilmiyorlar mı, kim Allah'a ve elçisine karşı koymaya çalışırsa, gerçekten onun için, onda ebedi kalmak üzere cehennem ateşi vardır? İşte en büyük aşağılanma budur.
araf suresi ayet 40-41: Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız.
Onlar için cehennem ateşinden yataklar ve üstlerine örtüler vardır. Biz zulme sapanları işte böyle cezalandırırız.
gibi.
şimdi aga eğri oturup doğru konuşalım. kısa yoldan zengin olmak isteyen insanların bolca bulunduğu bir ülkede sürekli olur bu tür şeyler. bu yüzden fazla bir şey demeyeceğim. bilvesile aziz nesin'i anacağım. yanılmamış, böyle giderse asla yanılmayacak da. hırsız elbette haksız ama hırsızlar ülke yönetince böylesi durumlar kaçınılmaz.
ayrıca yeri gelmişken bitcoin konusunda da buradan uyarayım. bir şeyin fiyatı ila nihaye yükselmez. iflah olmaz bir kumarbaz değilseniz uzak durun.
ayrıca yeri gelmişken bitcoin konusunda da buradan uyarayım. bir şeyin fiyatı ila nihaye yükselmez. iflah olmaz bir kumarbaz değilseniz uzak durun.
yorum farkı içtihat da diyorlar buna. her açıdan bakabildiği, doyurabildiği sürece dörde kadar kadar serbest bazı mezheplerde. daha doğrusu mezhebi genişlerde. mezhep demişken; hepsi de birbirini kötüler. her birine göre yek diğerinin yolu "tu kaka", en doğru yol kendilerininki.
hıhı içtihat (yorum farkı) değilse dört büyük mezhep ve yüzlerce tarikat niye var ki. halbuse aklın yolu bir. anlayana tabi ki.
sonra vay efendim islamiyet güncellenmeli. gargara yapsınlar bence aynen hristiyanlık gibi.
hıhı içtihat (yorum farkı) değilse dört büyük mezhep ve yüzlerce tarikat niye var ki. halbuse aklın yolu bir. anlayana tabi ki.
sonra vay efendim islamiyet güncellenmeli. gargara yapsınlar bence aynen hristiyanlık gibi.
ihracatının yüzde kırkını yaptığın ülkeler birliğinin umurunda olmayan çıkıştır. nitekim amerika birleşik devletlerinden sonra avrupa birliği ülkeleri de çelik başta olmak üzere bizim gibi ülkelerden aldıkları bazı mallara uyguladıkları gümrük vergisi oranlarını yükseltmeye hazırlanıyorlar. bunu aşmak için ya fiyat kıracaksın ya da onlara ihracattan vaz geçeceksin. her iki durumda da dış ticaret açığın artacak. türk lirası neden değer yitiriyor sanıyorsun. hasılı nereden bakarsan bak; hem kel hem hodul bir çıkıştır. tam bir "hem ayranın yok içmeye, hem gidiyorsun tahtırevanla sıçmaya, hem de şikayet ediyorsun" durumu.
üstelik avrupadan, avrupalıdan korkmamak böyle beylik laflarla olmaz, her şeyin bir adabı var. son 60 yıldaki kıbrısla ilgili tutumlar bunun en güzel örneği.
üstelik avrupadan, avrupalıdan korkmamak böyle beylik laflarla olmaz, her şeyin bir adabı var. son 60 yıldaki kıbrısla ilgili tutumlar bunun en güzel örneği.
fenerbahçenin efsane futbolcuları sıralamasında şahsen ilk beşe koymaya bile imtina ederim bir numara olmasını ise bir can bartu (senyör) iki lefter küçükandoyaidis (Ordinaryus) üç cemil turan (kral), dört rıdvan dilmen (şeytan), beş aykut kocaman (kral) varken asla içime sindiremem. kaldı ki zeki rıza sporel, ogün altıparmak, fikret kırcan, selçuk yula ve daha aklıma gelmeyen niceleri var.
ekonomik, politik, jeopolitik durumumuz içler acısı duruma geldiğinden, diğer bir deyişle hal ve gidişat hiç de içaçıcı değilken malum şahsın gündem saptırma veya yaratma gayretleri. "delinin biri kuyuya taş atar 40 akıllı çıkarmaya uğraşır" misali ya da "hocanın göle maya çalıp ya tutarsa" dediği gibi. bence son çırpınışlar bunlar. kara göründü zira. akıllara zarar seçim kanunu mecliste tartışılırken istiklal marşımızın bestesiyle gündemi saptırmaya çalışmak tam bir şark kurnazlığı. yakışır.
oldu paşam. derhal yeni besteler üretsin değerli bestekarlarınız ali şan falan.
oldu paşam. derhal yeni besteler üretsin değerli bestekarlarınız ali şan falan.
kafalar feodal olunca ekonominiz istediği kadar liberal olsun. bir ülkede yasal faiz haramsa sokak ortasında "öbüşmek" de haramdır. kafa bu...
türkiye cumhuriyeti merkez bankası yasal faizi görünürde yıllık yüzde 8 (sekiz). peki ya realitede. elbette devlet zoruyla ittire kaktıra yüzde 11 (on bir) civarında gösterilen enflasyon oranının üzerinde. peki kim istiyor düşük faizi ve baskı yapıyor. malum. bazılarınız diyeceksiniz ki faizin düşük olmasını istemekte ne kötülük var. ancak realitede işler öyle yürümüyor. risk faktörüne göre belirleniyor o faiz oranı ve dış alımınızı karşılamak yani ekonominizi yürütmek için için sürekli borçlanmak zorunda olduğunuzdan sizin belirlediğiniz oranlarla size borç vermiyorlar ve mecburen ortayı bulmak zorunda kalıyorsunuz. sistem ve düzen gereği bir finans kuruluşundan borçlanma ihtiyacınız varsa finans kuruluşunun şartlarına yakın bir maliyetle borçlanırsınız. bir finans kuruluşu size borç vereyim diye kapınıza geliyorsa pazarlık payınız yükselir. nitekim bazı ülkeler de finans kuruluşları faiz vermez paranı saklıyorum diye üste para alır. borç verirken de borç alabilecek durumda olanların şartlarına uymaya çalışır. bu ülkelerde de sokak ortasında "öbüşme"nin lafı falan olmaz.
bu kadar alakalı.
hıhı ekonomimiz çok iyi olduğundan böylesine sikindirik dertlerimiz var.
türkiye cumhuriyeti merkez bankası yasal faizi görünürde yıllık yüzde 8 (sekiz). peki ya realitede. elbette devlet zoruyla ittire kaktıra yüzde 11 (on bir) civarında gösterilen enflasyon oranının üzerinde. peki kim istiyor düşük faizi ve baskı yapıyor. malum. bazılarınız diyeceksiniz ki faizin düşük olmasını istemekte ne kötülük var. ancak realitede işler öyle yürümüyor. risk faktörüne göre belirleniyor o faiz oranı ve dış alımınızı karşılamak yani ekonominizi yürütmek için için sürekli borçlanmak zorunda olduğunuzdan sizin belirlediğiniz oranlarla size borç vermiyorlar ve mecburen ortayı bulmak zorunda kalıyorsunuz. sistem ve düzen gereği bir finans kuruluşundan borçlanma ihtiyacınız varsa finans kuruluşunun şartlarına yakın bir maliyetle borçlanırsınız. bir finans kuruluşu size borç vereyim diye kapınıza geliyorsa pazarlık payınız yükselir. nitekim bazı ülkeler de finans kuruluşları faiz vermez paranı saklıyorum diye üste para alır. borç verirken de borç alabilecek durumda olanların şartlarına uymaya çalışır. bu ülkelerde de sokak ortasında "öbüşme"nin lafı falan olmaz.
bu kadar alakalı.
hıhı ekonomimiz çok iyi olduğundan böylesine sikindirik dertlerimiz var.
yurdum "eller gider mersine, biz gideriz tersine." tartışmalarından bir örnek. ha pardon ya hu; saçın telinden libidosu coşan, 12-13-14-15-16-17 yaşındaki çocukların evlenmesinde artniyet görmeyen ya da aramayan, hatta evlenebilir diyen, köpeğe, eşşeğe, onu bulamayınca damacanaya bile hallenen insanların bolca bulunduğu bir memlekette olduğumuzu unutmuşum. "iyi" ailelere, vatandaşlara, çocuklara kötü örnek olmayalım evet. öpüşmeyi falan öğrenirler maazallah. herkes toplu taşıt araçlarında öpüşmeye falan kalkarsa nice olur bu memleketin hali...
kanımca; "ateş olsa cirmi kadar yer yakacak" terelelli höykürüşü. özellikle istanbul taksi şoförlerinin boyunun ölçüsünü alması gereken günler çoktan gelip geçmişti. umarım ve dilerim son bu son höykürüşleri olur.
tuzu kurular dese gam yemeyeceğim de taşeron bir şirkette çalışıp iki ayda bir zar zor asgari ücret alan da bunu söylüyor ya ona yanıyorum.
tuzu kurular malum taşak kebabı eşliğinde survivor falan izliyorlar.
tuzu kurular malum taşak kebabı eşliğinde survivor falan izliyorlar.
bugünkü sandal maceramızın yan ürünü. güzel bir akşam yemeği de oldu kafileye. çaparinin misinasını karıştırdım ama değdi. tek seferde beşi bir yerde. çapari karışmayaydı kafileye eve götürmelik yakalayabilirdik. maksat yağmurda ikişer bira içip bir iki turlayıp keyiflenmekti. nereden gördüysem çapariyi. iyi ki de görmüşüm. özlemişim balık tutmayı.
çapari karışmayaydı demişmiydim. uskumru iğneye yakalandıktan sonra yüzeye doğru hareket eder ve misinada ani boşluk oluşur benim gibi bunu fark edemezsiniz misinanın karışması kaçınılmazdır. olta balıkçılığı sevenler aklınızda olsun.
çapari karışmayaydı demişmiydim. uskumru iğneye yakalandıktan sonra yüzeye doğru hareket eder ve misinada ani boşluk oluşur benim gibi bunu fark edemezsiniz misinanın karışması kaçınılmazdır. olta balıkçılığı sevenler aklınızda olsun.
iki gündür hemen hemen tüm para birimleri karşısında değer yitiren para birimimiz. sanırım takkemiz düştü kelimiz görünmeye başladı.
ortadoğu kaynaklı üç dinde de tanrı tarafından helak edildiğine inanılan bir kavim.
hakkındaki söylence kaynağımda şöyle;
Büyük tufandan kurtulan Nuh ve tebaasından bir kısmı yeryüzüne tekrar ayak bastıktan sonra dünyanın başka bir köşesine yerleşmek için yol almışlardı. Kendilerine Ad ismini veren bu kavim kara bitene kadar güneye ilerlediler. Şimdiki Yemen'e ulaşan bu eski insanlar buraya yerleşip kendilerine İrem şehrini kurmuşlardı.
Önceleri tanrı inancıyla sağlam bir şekilde tarım yapmaya ve hayatlarını geçindirmeye çalıştılar. Kendilerine ödül olarak verimli topraklar bahşedilmişti. Bu toprakları işleyip ekin elde etmeye başladılar. Üstelik başka insanların ayinlerinde tütsü olarak kullandığı bir bitki sadece onların topraklarında yetişiyordu. Ticaretle kısa zaman içinde Ad kavmi zenginleşmeye başladı.
Ad kavminin insanlarının bir özelliği de iri yarı olmalarıydı. Oldukça uzun boylu ve yapılı olan bu insanlar kendilerine karşı savaş açan toplulukları bozguna uğratmayı başarıyorlardı. Fakat gözlerini daha fazlasına diktiler. “Biz herkesten üstünüz. Onlardan farklı olmalıyız” dediler ve şehirlerine şimdiye kadar hiç görülmemiş sütunlar ve surlar diktiler. “Bizi kimse yıkamaz” diyerek böbürlendiler. Kendilerine güvenleri artınca da kibirlenmeye ve yabancılara düşman olmaya başladılar. “Bizden daha zayıflar” diye düşünüp şehirlerine gelen yabancılara eziyet ettiler. Kafalarına göre işkence ve dayak uygulaması başlattılar. Kervanlar yollarını şaşırsın diye çölde yol izlerini sildiler ve birçok tüccarın çölde kaybolup ölmesine sebebiyet verdiler.
Söylentiye göre bu kibir tanrıyı çok kızdırdı ve Ad kavmine bir peygamber gönderildi. Hud peygamber Ad kavmine kötü huylarından vazgeçmelerini, aksi takdirde kendisinin gazabıyla karşılaşacaklarını söyledi. Fakat insanlar onu delilikle ve yalancılıkla suçladılar. Hud'un belki de seneler süren çabaları tek bir sonuç bile vermemişti. Peygamber tanrıya dua edip, elinden fazla bir şey gelmediğini ve gazabını göndermesini diledi. Bunun üzerine önce insanlardan su esirgendi. Tek bir damla bile yağmur yağmamaya başladı. Hayvanlar susuzluktan öldü. Topraklar kuruyup çatladı. Büyük bir kıtlık başladı. Hud insanlara tanrıdan af dilemelerini ve bu kıtlıktan kurtulmalarını söyledi. Fakat insanlar yine onu yalancılıkla suçlayıp yüz çevirdiler.
Böyle söylerlerken ufukta kara bulutlar gözükmeye başladı. Herkes yağmur gelecek diye sevinmişti. Fakat bulutlar yağmur yerine çok şiddetli bir kasırga getirdi. Göz gözü görmeyecek şekilde kumlar uçuştu, fırtına koptu. Tam yedi gün boyunca görkemli ‹rem şehri birbirine katıldı. Bu felaketten sadece Hud kurtulabilmişti."
alıntı; evren ve insan
hakkındaki söylence kaynağımda şöyle;
Büyük tufandan kurtulan Nuh ve tebaasından bir kısmı yeryüzüne tekrar ayak bastıktan sonra dünyanın başka bir köşesine yerleşmek için yol almışlardı. Kendilerine Ad ismini veren bu kavim kara bitene kadar güneye ilerlediler. Şimdiki Yemen'e ulaşan bu eski insanlar buraya yerleşip kendilerine İrem şehrini kurmuşlardı.
Önceleri tanrı inancıyla sağlam bir şekilde tarım yapmaya ve hayatlarını geçindirmeye çalıştılar. Kendilerine ödül olarak verimli topraklar bahşedilmişti. Bu toprakları işleyip ekin elde etmeye başladılar. Üstelik başka insanların ayinlerinde tütsü olarak kullandığı bir bitki sadece onların topraklarında yetişiyordu. Ticaretle kısa zaman içinde Ad kavmi zenginleşmeye başladı.
Ad kavminin insanlarının bir özelliği de iri yarı olmalarıydı. Oldukça uzun boylu ve yapılı olan bu insanlar kendilerine karşı savaş açan toplulukları bozguna uğratmayı başarıyorlardı. Fakat gözlerini daha fazlasına diktiler. “Biz herkesten üstünüz. Onlardan farklı olmalıyız” dediler ve şehirlerine şimdiye kadar hiç görülmemiş sütunlar ve surlar diktiler. “Bizi kimse yıkamaz” diyerek böbürlendiler. Kendilerine güvenleri artınca da kibirlenmeye ve yabancılara düşman olmaya başladılar. “Bizden daha zayıflar” diye düşünüp şehirlerine gelen yabancılara eziyet ettiler. Kafalarına göre işkence ve dayak uygulaması başlattılar. Kervanlar yollarını şaşırsın diye çölde yol izlerini sildiler ve birçok tüccarın çölde kaybolup ölmesine sebebiyet verdiler.
Söylentiye göre bu kibir tanrıyı çok kızdırdı ve Ad kavmine bir peygamber gönderildi. Hud peygamber Ad kavmine kötü huylarından vazgeçmelerini, aksi takdirde kendisinin gazabıyla karşılaşacaklarını söyledi. Fakat insanlar onu delilikle ve yalancılıkla suçladılar. Hud'un belki de seneler süren çabaları tek bir sonuç bile vermemişti. Peygamber tanrıya dua edip, elinden fazla bir şey gelmediğini ve gazabını göndermesini diledi. Bunun üzerine önce insanlardan su esirgendi. Tek bir damla bile yağmur yağmamaya başladı. Hayvanlar susuzluktan öldü. Topraklar kuruyup çatladı. Büyük bir kıtlık başladı. Hud insanlara tanrıdan af dilemelerini ve bu kıtlıktan kurtulmalarını söyledi. Fakat insanlar yine onu yalancılıkla suçlayıp yüz çevirdiler.
Böyle söylerlerken ufukta kara bulutlar gözükmeye başladı. Herkes yağmur gelecek diye sevinmişti. Fakat bulutlar yağmur yerine çok şiddetli bir kasırga getirdi. Göz gözü görmeyecek şekilde kumlar uçuştu, fırtına koptu. Tam yedi gün boyunca görkemli ‹rem şehri birbirine katıldı. Bu felaketten sadece Hud kurtulabilmişti."
alıntı; evren ve insan