confessions

avni

1. nesil Yazar - güven verici

  1. toplam entry 2211
  2. takipçi 35
  3. puan 56647

ecrin

avni
ecr, ücr, ücret kelimeleri ile aynı kökten gelen arapça kelime.
son yıllarda kız çocukları için çokça tercih edilmesinin sebebi sanırım bilgisizlik ya da yanlış bilgilendirilme. "yaradanın mükafatı" anlamına geldiğini söyleyenlerin dayanağı yasin süresinin yanlış yorumlamaları olsa gerek.
hamdım oldum
ukdeydim doldum.
ukde sahibi: bir istanbul trajedisi

keşke

avni
şimdiyi boktanlaştıran, böyle sikindirik ötesi bir kelime daha olmasa gerek. hele bir de esrik bir haldeyken eline düşmeye gör; nefes aldığına bile pişman eder insanı. bir de eğerle yoğurursan, dilini kesip atasın gelir, bir daha anmamak adına. ancak o zamanda beynimi çıkarsaydım da düşünmeseydim hiçbir şeyi diye hayıflanır insan.

ikinci bir pırıltı var senin bakışlarında
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

toplumbilim

avni
sosyoloji'nin türkçesi.
batı dillerindeki etimolojik kökeni "birlikte gitmek" anlamındaki "sek" köküne dayanır. sanksritçedeki "arkadaş, yoldaş" anlamındaki "sakha", latincede "ardından gitmek" anlamındaki "secutus" ve "sequi" deyimleri aynı köktendir. felsefi bağlamda da latince "arkadaş" anlamındaki "socius", "topluluk" anlamındaki "socieetas", "toplumsever" anlamındaki "socialis" sözcükleri sosyoloji kavramının temelini oluşturur. sosyoloji kavramını ya da deyimini bugünkü anlamıyla ilk kez kullanan fransız kuramcı auguste comte bu bilimin babası sayılır.
dil devrimiyle birlikte türetilen toplum ve bilim sözcükleri cemiyet ve ilim sözcüklerini unutturup günlük konuşma diline yerleşmiş, çağdaş türkiyenin aydınları ve halk tarafından yadsınmamış, aksine benimsenip yaygınlaşmıştır. sıradan insanlarda bile sosyoloji sözcüğünün çağrıştırdığından çok daha fazlasını çağrıştırmayı başarmıştır.

karma

avni
yapılan herhangi bir kötü hareket düzeltilmedikçe birgün mutlaka karşılık bulacaktır ilkesine dayanır. bir anlamda "ne ekersen onu biçersin" atasözümüzün de kaynağıdır. ne ki kökenimiz şamanlık. yüzyıllar boyu şaman tanrılarına ya da tanrısına inanmışız. aslında tüm dinler üç aşağı beş yukarı kötülüklerin karşılıksız kalmayacağından dem vurur. ancak doğu dinleri insanın yeniden bedenlenerek bu kötülüklerden arınabileceğini savunur. ortadoğu kökenli inançlar ise ölümden sonraki ahiret yaşamında bu kötülüklerin cezalandırılacğını öğütler.
bu bağlamda birey karmasını mükemmelleştirerek mokşa mertebesine erişemediği sürece kötülüklerinin karşılığını görmek için yeniden bedenlenecektir.

plüton

avni
astronomlar tarafından gezegenlikten çıkarılmasının intikamını er ya da geç alacak güneş sisteminde bir cisim. gezegenlikten çıkarılma sebepleri arasında küçüklüğü ve güneş sisteminden çıkma ihtimali olarak en çok bilinenlerdir. 1930'lu gözlemlenerek keşfedilen bu gök cismine 9. gezegen denmesi de ayrıca şaşırtıcı.
yaklaşık 248 yılda güneş etrafındaki döngüsünü tamamlayan bu gök cisminin 5 uyduya sahip olduğu ve diğer gezegenlerin aksine güneş etrafındaki yörüngesinin tersliği kanıtlanmış.

enflasyon

avni
en basit tarifi; tüketimin üretimden fazla olması nedeniyle fiyatlar genel seviyesinin yükselmesi.

bu bağlamda başta gıda olmak üzere kıt kaynakların ağırlığının hissedildiği tüm sektörlerde tüm dünyanın baş belası aslında. örneğin 1970'li yıllarda dünya genelindeki gıda üretimi aynı yılın tamamında yeterliyken günümüzde ağustos ayında tükeniyor. diğer bir deyişle Dünya'da bir senede üretilebilen gıda, 1970'li yıllarda tüm yıl yetebiliyorken, bu yıl Ağustos itibarıyla tükenmiş olacak.

Global Footprint Network adlı sivil toplum kuruluşu yaptığı araştırmalara dayanarak , bu yıl insanların, dünyanın verebileceği doğal kaynakların 1.7 katını tüketeceğini belirterek, bu şekilde devam edildiği takdirde 2050 senesinde kullanılacak yaşam kaynakları için ikinci bir dünyanın gerektiğini ifade ediyor.

ayrıca görüldüğü üzere zengin - fakir arasındaki uçurumun daha da artmasının sebebidir.

kerhaneleri kapatalım da vatandaş bizi mi siksin

avni
bu topraklarda pragmatistliğin bir siyasetçinin olmazsa olmazı olduğunu çoğu siyasetçiye öğreten, çoban lakaplı ve fötr şapkasıyla müsemma bir kişilik olan süleyman demirel serzenişti ki şahsen duymasam da o tarihteki gazetelere günlerce malzeme olduğunu biliyorum.
hasılı akıllara kazınan ve türk siyaset tarihinde çok konuşulan sözlerinden biridir.

yeri gelmişken derlediğim benzer birkaç sözü de şöyle:

"Türkeş Türk, Ecevit halk, Erbakan Müslüman, biz o... çocuğu muyuz?"

"dün dündür bugün bugün; dünkü güneşle bugünkü çamaşırı kurutamazsınız"

"Ege bir Yunan gölü değildir. Ege bir Türk gölü de değildir. Binaenaleyh, Ege bir göl de değildir."

"bana milliyetçiler adam öldürüyor dedirtemezsiniz."

"Memlekette petrol vardı da biz mi içtik?"

"yağmurda yürüyüp ben ıslanmam demek ahmaklıktır."

"yollar yürümekle aşınmaz."



mendilimde kan sesleri

avni
her yere yetişilir
hiç bir şeye geç kalınmaz
çocuğum beni bağışla
ahmet abi sen de bağışla...
boynu bükük duruyorsam eğer
içimden böyle geldiği için değil
ama hiç değil
ah güzel ahmet abim benim
insan yaşadığı yere benzer
o yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
suyunda yüzen balığa
topragını iten çiceğe
dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
konya'nın beyaz
antep'in kırmızı düzlüğüne benzer
göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
denizine benzer ki dalgalıdır bakışları
evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
öylesine benzer ki
ve avlularına
bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi
ve sözlerine
yani bir cep aynası alım-satımına belki
ve bir gün birinin bir adres sormasına benzer
sorarken sorarken üzünçlü bir ev görüntüsüne
camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
öyle bir cigara yakımına, birinin gazoz açmasına
minibüslerine, gecekondularına
hasretine, yalanına benzer
anısı ıssızlıktır
acısı bilincidir
bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
gülemiyorsun ya, gülmek
bir halk gülüyorsa gülmektir
ne kadar benziyoruz türkiye'ye ahmet abi...
bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
dirseğin iskemleye dayalı
-- bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben --
cigara paketinde yazılar resimler
resimler: cezaevleri
resimler: özlem
resimler: eskiden beri
ve bir kaşın yukarı kalkık
sevmen acele
dostluğun cabuk
bakıyorum da şimdi
o kadeh bir küfür gibi duruyor elinde...
ve zaman dediğimiz nedir ki ahmet abi
biz eskiden seninle
istasyonları dolaşırdık bir bir
o zamanlar malatya kokardı istasyonlar
nazilli kokardı
ve yağmurdan ıslandıkça edirne postası
kıl gibi ince istanbul yağmurunun altında
esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
kadının ütülü patiskalardan bir teni
upuzun boynu
kirpikleri
ve sana ahmet abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
sofranı kurardı
elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi
cocuklar doğururdu
ve o çocukların dünyayı düzeletecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
o çocuklar büyüyecek
o çocuklar büyüyecek
o çocuklar...
bilmezlikten gelme ahmet abi
umudu dürt
umutsuzlugu yatıştır
diyeceğim şu ki
yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
hayalsiz yaşıyoruz neredeyse
çocuklar, kadınlar, erkekler
trenler tıklım tıklım
trenler cepheye giden trenler gibi
işçiler
almanya yolcusu işçiler
kadınlar
kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
ellerinde bavullar, fileler
kolonyalar, su şişeleri, paketler
onlar ki, hepsi
bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
ah güzel ahmet abim benim
gördün mü bak
dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
ve dağılmış pazar yerlerine memleket
gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
gelse de
öyle sürekli değil
bir caz müziği gibi gelip geciyor hüzün
o kadar çabuk
o kadar kısa
işte o kadar...

ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar
diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar

edip cansever

bahriye üçok

avni
1990'lı yıllarda derin devlet aracılığı ile planlanan cinayetlere kurban verdiğimiz ankara üniversitesi ilahiyat fakültesi öğretim üyesi aydın insanlardan biri.
6 ekim 1990'da evine gönderilen bir kitabın içine yerleştirilen bir bombanın patlaması sonucu yaşamını yitiren üçok islam dininin bazı çevrelerce bilinçli olarak yanlış yorumlandığını yılmadan, yorulmadan, korkmadan savunmuş ve malum çevrelerce susturulmuştur. cinayeti işleyenler 1990'lı yıllardaki nice benzeri gibi bulunamamış, bulunamaması için dönem iktidarlarınca tüm devlet olanakları kullanılmıştır.
bülent ecevit başbakanlığı döneminde davasının 1999 yılında tekrar açılmasıyla mayıs 2000'de failler yakalanmıştı.
kitap express kargo istanbul çemberlitaş şubesinden ilim araştırma vakfı tarafından adına kargoya verilmiş.

karamsarlık

avni
bir şeylerin sonunda incinmekten kurtulmanın yollarından biri. başarının, başarmanın önündeki en büyük engel olmasına rağmen insanlar başlangıçta bu zırha bürünmeyi yeğleyerek en az incinmişlikle süreci anlatırlar. ne ki ben demiştim silahları daima ellerindedir.
(bkz:yeis)

adem

avni
isevilikteki karşılığı adam.
RAB Tanrı Adam'a,'Karının sözünü dinlediğin ve sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için toprak senin yüzünden lanetlendi' dedi, 'yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın. Toprak sana diken ve çalı verecek, yaban otu yiyeceksin. Toprağa dönünceye dek, ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın ve yine toprağa döneceksin.'” (Yaratılış 3:14-19)

nemlendirici kullanan ebu leheb

avni
tarzını ziyadesiyle hüseyin nihal atsız'a benzettiğim zengin sözlük yazarı.
işte atsız'ın kaleminden süzülenler:
Tanrı insan idraki dışındadır. Kur'an, Muhammed'in talimatıdır. Bunun birçok delilleri vardır. Bir tanesi birçok yerinde aya, güneşe, fecre, atların köpüren ağızlarına yemin ve and verilmesidir. Yemini kim eder? İnsan eder ve kendisinden daha üstün bir varlığın adına eder, Tanrı yemin eder mi? Tanrı'dan daha üstün bir varlık olmadığına göre kendi yarattığı aya, güneşe neden yemin etsin? Görülüyor ki bu yeminler Muhammed'in gönlünden ve beyninden doğmadır ve hatta Araplar arasında İslamiyetten önceki zamanların usul ve adabınca edilmektedir.
Yobazlık Bir Fikir Müstehasesidir - ÖTÜKEN, 1970, Sayı: 11 )

"Kur'an "âlemlerin sahibi olan Tanrı'ya hamdederim" diye başlamaktadır. Belli ki bu söz de Muhammed'indir. Çünkü Tanrı, kendi kendisine hamdetmez. Müfessirler her ne kadar Tanrı "böyle diyin" demek istemiştir yolunda tevillere geçmişlerse de Kur'anın sonundaki küçük sürelerde olduğu gibi, sürenin başına bir "söyle, de ki" hitabını eklemeyi Tanrı düşünmez miydi?"
Yobazlık Bir Fikir Müstehasesidir - ÖTÜKEN, 1970, Sayı: 11
Fakat ey Türk Gençliği, sana soruyorum: Sen Arap Muhammedin mezarını artık bıraktıktan sonra senin Kâbe'n Çanakkale, Sakarya ve Dumlupınar değil midir?
Çanakkale Savaşı - ATSIZ MECMUA, 1932, Sayı: 17)

ırkçılığı ile bilinen atsızı sevip sevmemek ayrı bir konu lakin müslümanlık konusundaki tespitleri benim diyen ateistlere bile şapka çıkarttırır. aynen kendini türkçü sayan tatlısu milliyetçilerinin ağzını açık bıraktığı gibi.

hasılı tespitleri yerinde ve dayanaklıdır üslup konusunda ise karşısındaki neyse ona uyuyor kanısındayım.

seviyorum seni

avni
nazım hikmet ran şiiri.

seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
ağır posta paketini -neyin nesi belirsiz-
telaşlı sevinçli kuşkulu açar gibi
seviyorum seni
denizi uçakla ilk defa geçer gibi
istanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldanan birşeyler gibi
seviyorum seni
"yaşıyoruz çok şükür!" der gibi..

tahayyül

avni
hayalin kanatlanmışı.
kanatlarina ben diyeyim; "mekansızlık" sen de; "imkansızlık" onlar desin; "zamansızlık". gökten üç elma düşsün. biri bize, biri onlara, biri de bu yazıyı okuyanlara. onlar ersin muradına, biz çıkalım kerevetine.

araç gereçlerin asıl işlevi dışında kullanılması

avni
"işlevi dışında kullanılan araç gereçler" olarak düşünüldüğünde anket olacağı aşikar. dolayısıyla öyle düşünülerek de yazılabilir pekala.
şantiyelerde pek çok alet edavatın başına gelendir.
misal teraziyi mastar olarak kullanan usta yeni bir terazi talebinde bulundu bir gün, "yevmiyenden keserim" dedim. çakmak bira açmak için kullanılabilir ama falçatayı kullanırsan bir daha onu falçata olarak kullanmak pek mümkün değil.
bu arada aklıma gelmişken "damacana" diyeceğim bi de.

abdullah çatlı

avni
deniz gezmiş ile bir tutanlara şu basit soruları soruyorum?
uluslararası sömürünün görünen yüzü nato ve amerika politikalarına karşı mısınız?
bu soruya cevabınız hayır ya da muallaksa gerisini okumayın siktir edin basın eksiyi geçin.
eğer ilk soruya cevabınız evetse nato askeri kamplarında eğitilen bu şahsın miliyetçiliğini geçtim sağcılığı uluslararası sermayenin paralı askerliği değise nedir?
deniz gezmiş kaç insan öldürmüş bu insan fiilen öldürdüklerini bi kalem geçiyorum uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile kaç masumun kanına girmiştir?

puro

avni
sözcük anlamını öğrendiğinizde ufkunuz beşe katlanmaz, başınız arşa değmez belki ama sözcüklerin anlamını bilerek kullanmak farkındalığı artırır. ayrıca bilinci zinde tuttuğu da yadsınamaz. latince katışıksız anlamındaki "purus"tan ispanyolcaya "puro" olarak evrilmiş ama "katışıksız saf tütün" anlamında kullanılarak. dilimize fransızcadan geçen pür (pure) sözcüğü de aynı kökenden.

çöpe bebek bırakmak

avni
evrimin en üst basamağına kendini koyup kendine insan diyenin yaptığı.
ya da teist açıdan yaratıcının yarattıklarının en üstününün eylemi. ben başka bir canlının ya da teist deyimiyle yaratılmışın benzer bir eylemi yaptığını sanmıyorum. yapıyorsa da kusur mu kusursuzluk mu bilemiyorum.
önce can sonra canan demiş eskiler niye demişse artık. ha bir de her ne kadar teist kafalı olsanız da gen bencildir bunu kafanıza kazıyın. duygusallık elbette lakin aptallar erken ölür bunu da unutmayın.

kızılbaş

avni
kimine göre onur, paye, kimine göre aşağılama sıfatı. mesela sünni literatürde halk arasında bilinçsizçe insanları aşağılamak için hala kullanılmakta -ki biliyorsunuz kılıçdaroğlu alevi" cümlesini kuran bu ülkenin sözüm ona padişahı.
diğer taraftan aleviliği hakkıyla yaşayan insanlar için bu sıfatla anılmak onur kaynağıdır.

zengin itiraf

avni
geçen yıl (2017) hayatımı yeni baştan düzene sokmak için inatla uğraştığım 9 aydan sonra ne kadar istersem isteyeyim olmadığını fark edince her şeyi oluruna bırakmayı seçmiştim. öyle de yaptım. yani sonr üç ay akışına bıraktım hayatımı . hiç karışmadım karışmıyorum artık. öyle ki yavaştan kendi kendine düzene giridiğini bile fark etmemilş gibi yapıyorum. ne olur ne olmaz tılsım bozulur. karışmıyorum "şu şöyle olsun, bu böyle olsun" diye. hatta yorum bile yapmıyorum; "şöyle yapsaydım daha mı iyi olurdu falan" diye. kısacası gelişine vuruyorum. vurmaya devam. vurulana kadar.

sülün osman

avni
cumhuriyet tarihinin en büyük dolandırıcısı olarak adını altın harflerle hafızalara kazımış tam adı osman ziya sülün olan cevher. yakın tarihte tahtını zorlayanlar olmuyor değil.
mesela köprüyü, otoyolları ondan esinlenerek sattılar gibime geliyor. gerçekte satış yok tabi ki millet köprüye, otoyola ortak oluyorum zannıyla aldı o kağıt paçavralarını. oysa her ne kadar deli dumrul'a fahiş paralar ödeyerek kullansa da köprü otoyol zaten onun malı "heri".

yalvarmak

avni
acziyeti, muhtaciyeti bir yana yolunda gideni yolundan asla alıkoymayacaksın. gurur meselesi yapılması da, gurur kibir olarak görmek de hem mantıki değil hem de lisani.

"su akar mecrasına devrilir."

şamanizm

avni
orta asya inancalarından. rivayet o ki türklerin müslüman olmadan önceki inançları.
aşağıda paylaşacağım metin minvailinde yaşayan veya benzerine gönülden inanan kaç türk çıkar gerçekten merak ediyorum.

şaman öğretisi der ki;

"doğada hiçbir can sadece kendisi için yaşamaz. nehirler kendi suyunu içemez. ağaçlar kendi meyvesini yiyemez. güneş kendini ısıtmaz. ay kendini parlatmaz. çiçekler kendi için kokmaz. rüzgar kendi için esmez. yağmur kendini ıslatmaz. toprak kendi için yaratmaz. her şey zincirleme olarak birbiri için yaşar ve var olur. bu doğanın, doğallığın kendisidir ve kanunudur.

sigara kağıdına vergi

avni
malum torba yasayla düzenlenen yeni vergi paketinin içinde yer alanlardan. evde alkol üretenler için de şişe vergisini neden düşünemediler acaba diye merak ediyorum. bi dahakine unutmasınlar hatırım kalır.
vatandaşı sigaradan sonra, sigara kağıdının da kaçak olanını almaya sevk etmektir.