pink floyd'un 1973 yılında çıkarttığı albüm. sadece "albüm" diyerek geçiştirmek olmaz. mozart'ın yaptığı kadar etki yapmasa da müzik tarihinde bir dönüm noktası olduğu gerçek. 45 milyon adet satmış bir albümden bahsediyoruz! pink floyd'u da bu albüm öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırmakta fayda var.
tamamen konsept bir albüm değildir. fakat, konsept bir albüm gibi ele alınıp, baştan sonra bir çırpıda dinlenmesi gerekir.
kurucusu freddie mercury, sanılanın aksine ingiliz değil tanzanya doğumludur. gerçek adı da farrokh bulsara'dır. ailesi ile birlikte sonradan ingiltere'ye göçmüştür. tanzanya o zamanlar ingiliz sömürgesi olsa da ingiltere topraklarında doğmamıştır.
gitarist brian may'in smile grubunun dağılmasının ardından, freddie mercury ona yeni bir grup kurmayı teklif eder. roger taylor, brian may ve freddie mercury üçlüsü, john deacon'u da dahil ederek queen grubunu kuruyor. yani her şey smile grubunun dağılmasıyla başlıyor.
gitarist brian may'in smile grubunun dağılmasının ardından, freddie mercury ona yeni bir grup kurmayı teklif eder. roger taylor, brian may ve freddie mercury üçlüsü, john deacon'u da dahil ederek queen grubunu kuruyor. yani her şey smile grubunun dağılmasıyla başlıyor.
aslında sadece alışkanlıktan ibaret. çayı şekerli içtiğiniz dönemlerde, şekersiz çayı içemeyeceğinizi düşünüyorsunuz. şekersiz içmeye başladığınız anda da şekerli çay artık oralet gibi gelmeye başlıyor.
çok uzun bir zamandır hiç bir içeceğe ekstra şeker atmıyorum. evet daha sağlıklı ama çok da övünülecek bir şey değil gibi.
çok uzun bir zamandır hiç bir içeceğe ekstra şeker atmıyorum. evet daha sağlıklı ama çok da övünülecek bir şey değil gibi.
bir rivayete göre, asansörde sekizinci kata ulaşınca yaşanır. 7 ve daha aşağıdaki katlarda yaşanması pek mümkün değildir! sekizinci kat alt sınırdır ve sekizin üzerindeki katlarda yaşanmaması mümkün değildir!
not: bu hesaplama, asansörün her bir kata 10 saniye içinde ulaşacağı öngörülerek yapılmıştır. elektrik kesintileri, asansörün eski ve yavaş olması gibi kriterler dahil edilmemiştir. 10 saniyenin altındaki her yolculuk için yeniden hesaplama yapılması gereklidir.
(bkz:ironi)
not: bu hesaplama, asansörün her bir kata 10 saniye içinde ulaşacağı öngörülerek yapılmıştır. elektrik kesintileri, asansörün eski ve yavaş olması gibi kriterler dahil edilmemiştir. 10 saniyenin altındaki her yolculuk için yeniden hesaplama yapılması gereklidir.
(bkz:ironi)
arabesk kültüründe en dikkat çekici isim olan müslüm gürses'in hayatını anlatan film. popüler oldukları dönemde çekilen birbirinin kopyası saçma arabesk filmlerini saymazsak, o dönemi anlatan, biyografik anlamda en dolu film gibi görünüyor.
müslüm gürses, duruşu ve kitlesi itibariyle aynı tarz müzik yapan diğer meslektaşlarından bariz bir şekilde ayrılıyor. güçlü bir sesi olduğunu söyleyemeyiz. ama az bulunur, ilgi çekici bir yorumu ve tarzı var. yaptığı coverlar bile orijinali ile karşılaştırılmayacak kadar farklı bir noktada duruyor. bülent ortaçgil'in sensiz olmaz şarkısını ilk kez müslüm gürses'den duyan büyük bir kitle olduğuna eminim. kitlesi ise kendi tavrından farklı ve apayrı bir yerde duruyor. naif ve duygusal bir insanın hayranlarının bu kadar şiddete meyilli olması oldukça ironik!
kendisi gibi yoksulluk çekmiş, ailesini erken yaşta kaybetmiş muhterem nur ile evliliği, öldüğünü düşündükleri için morga kaldırmaları ve şans eseri hayata geri dönmesi gibi hayatında enteresan kesitler olan bir adam müslüm gürses. bunları beyaz perdeye nasıl aktaracaklar merakla bekliyoruz.
hiç bir zaman hayranı olamasam da uzaktan takip ettiğim biriydi. kimi şarkılarını sever, kimilerine de tahammül bile edemem. ama hep saygı duydum kendisine. hayat hikayesini öğrendikten sonra ise sevmeye başladım. umarım beklentilerimizi karşılayacak güzel bir film ortaya çıkar. müslüm baba bunu fazlasıyla hak ediyor!
müslüm gürses, duruşu ve kitlesi itibariyle aynı tarz müzik yapan diğer meslektaşlarından bariz bir şekilde ayrılıyor. güçlü bir sesi olduğunu söyleyemeyiz. ama az bulunur, ilgi çekici bir yorumu ve tarzı var. yaptığı coverlar bile orijinali ile karşılaştırılmayacak kadar farklı bir noktada duruyor. bülent ortaçgil'in sensiz olmaz şarkısını ilk kez müslüm gürses'den duyan büyük bir kitle olduğuna eminim. kitlesi ise kendi tavrından farklı ve apayrı bir yerde duruyor. naif ve duygusal bir insanın hayranlarının bu kadar şiddete meyilli olması oldukça ironik!
kendisi gibi yoksulluk çekmiş, ailesini erken yaşta kaybetmiş muhterem nur ile evliliği, öldüğünü düşündükleri için morga kaldırmaları ve şans eseri hayata geri dönmesi gibi hayatında enteresan kesitler olan bir adam müslüm gürses. bunları beyaz perdeye nasıl aktaracaklar merakla bekliyoruz.
hiç bir zaman hayranı olamasam da uzaktan takip ettiğim biriydi. kimi şarkılarını sever, kimilerine de tahammül bile edemem. ama hep saygı duydum kendisine. hayat hikayesini öğrendikten sonra ise sevmeye başladım. umarım beklentilerimizi karşılayacak güzel bir film ortaya çıkar. müslüm baba bunu fazlasıyla hak ediyor!
hayatımızdaki insanları ne kadar tanıyoruz ki ekranda gördüklerimizi gerçekten tanıyabilelim!
kendi adıma cevap aradığı dört harfli kelimeler kadar naif buluyorum kendisini. temiz bir bakışı var. borç verdiğim kimi arkadaşlarımdan daha güvenilir olarak görüyorum. halı saha maçında adam eksik olursa, parasını cebimden verip forvete koyabilirim hiç düşünmeden! sarhoşken karşıma çıksa, bu halde araba kullanamazsın gel bu gece bende kal, sabah kahvaltıdan sonra gidersin diyerek salonda kanepede yer açabilirim kendisine. ama bunlar sadece ekranda gördüğüm adama karşı bende oluşan güven belirtileri!
belki de ekranda bize başka bir karakter sunuyordur. kelime oyunu programındaki naif, kardeş payı dizisinde ağzına küfür yakışmayan o adam gerçekte kendisi değildir! bunların hiç birini bilemeyiz. ekranda gördüğümüz bir çok insan gibi dr jekyll and mr hyde sendromu da olabilir! ya da kötü bir iftiraya kurban da gidiyor olabilir!
ama yine kendi adıma böyle bir şey yapacağına hiç ihtimal vermiyorum. eğer bu olay gerçekten yaşandıysa çok şaşıracağım! ben şu an için ali ihsan varol'un kendi açıklamalarına inanmayı tercih ediyorum.
kendi adıma cevap aradığı dört harfli kelimeler kadar naif buluyorum kendisini. temiz bir bakışı var. borç verdiğim kimi arkadaşlarımdan daha güvenilir olarak görüyorum. halı saha maçında adam eksik olursa, parasını cebimden verip forvete koyabilirim hiç düşünmeden! sarhoşken karşıma çıksa, bu halde araba kullanamazsın gel bu gece bende kal, sabah kahvaltıdan sonra gidersin diyerek salonda kanepede yer açabilirim kendisine. ama bunlar sadece ekranda gördüğüm adama karşı bende oluşan güven belirtileri!
belki de ekranda bize başka bir karakter sunuyordur. kelime oyunu programındaki naif, kardeş payı dizisinde ağzına küfür yakışmayan o adam gerçekte kendisi değildir! bunların hiç birini bilemeyiz. ekranda gördüğümüz bir çok insan gibi dr jekyll and mr hyde sendromu da olabilir! ya da kötü bir iftiraya kurban da gidiyor olabilir!
ama yine kendi adıma böyle bir şey yapacağına hiç ihtimal vermiyorum. eğer bu olay gerçekten yaşandıysa çok şaşıracağım! ben şu an için ali ihsan varol'un kendi açıklamalarına inanmayı tercih ediyorum.
Çok fazla absürt karakter barındırıyor. Komik olabilir ama izlerken bu kadar absürt ve abartılı karaktere katlanmak biraz zor.
Türk malı diye saçma sapan bir dizi vardı. Erman kuzu ve aşırı absürt ailesini konu alıyordu. Direkt olarak aklıma onlar geldi. O saçma stüdyo dizisinin Gülse Birsel versiyonu gibi. Tamamen benzetmek doğru değil elbette. Ama bu aileyi oluştururken Erman kuzu'dan ilham alındığı aşikar. En az onun kadar sevimsiz geldi bana.
Bence gülse Birsel avrupa yakası'ndan sonra bu işleri bırakmalıydı. Çok öncü ve özgün bir hikayeydi o. Avrupa yakası'ndan sonraki tüm işler kötü bir kopyaya benziyor.
Türk malı diye saçma sapan bir dizi vardı. Erman kuzu ve aşırı absürt ailesini konu alıyordu. Direkt olarak aklıma onlar geldi. O saçma stüdyo dizisinin Gülse Birsel versiyonu gibi. Tamamen benzetmek doğru değil elbette. Ama bu aileyi oluştururken Erman kuzu'dan ilham alındığı aşikar. En az onun kadar sevimsiz geldi bana.
Bence gülse Birsel avrupa yakası'ndan sonra bu işleri bırakmalıydı. Çok öncü ve özgün bir hikayeydi o. Avrupa yakası'ndan sonraki tüm işler kötü bir kopyaya benziyor.
Sadece tahriş olan boğazlarınızı yumuşatmaya yarar. örneğin bunu Salep de yapabilir. Yani grip mikrobunu vücudunuzdan atmaya çalışmaz. Zaten çalışsa da beceremez.
Evet c vitamini içerir. Vitaminler de genel olarak bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye yarar. Ama hasta olduktan sonra tedavi etme adına bir etkisi olmaz. En fazla vücut direncinizi biraz yükseltir. Vitaminleri hasta olmadan almak gerekir.
Ama yine de ıhlamur güzeldir. İçin, içirin!
Evet c vitamini içerir. Vitaminler de genel olarak bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye yarar. Ama hasta olduktan sonra tedavi etme adına bir etkisi olmaz. En fazla vücut direncinizi biraz yükseltir. Vitaminleri hasta olmadan almak gerekir.
Ama yine de ıhlamur güzeldir. İçin, içirin!
saçma sapan "adam" diye bir tabir oluştu bizim futbol camiasında. tdk'ya göre erkek kişi demek. bizim kültürsüz, vizyonsuz, kalitesiz futbolcularımız ve futbol camiasına göre de "düzgün biri" olarak kullanılıyor. kime göre neye göre bilemiyorum ama sıklıkla "x kişi adamdır" lafını duyuyoruz.
sosyal medyanın da gücü ile bu adam tabiri aldı başını yürüdü. gazeteci döven, instagram'da orada burada kadınlara asılan ama uzun zamandır futbola oldukça uzak olan o göbekli 10 numara için de tüm yaverleri bu sıfatı kullanmıştı. hem de babası yaşındaki adamı küfürler eşliğinde uçakta dövüp, milli takımı bıraktıktan sonra yapmışlardı bu övgüleri. o sakallı 10 numara ve yaverlerinin bugün ne halde olduklarını görüyoruz. insan içine çıkacak yüzleri olmaması gerekirken, a milli takım 3-0 yenilirken sırıtarak oyundan çıkıyor bir tanesi. diğerleri yine destek olacak eminim ama linç yemekten korkuyorlar. eğer sıkça bahsettikleri "adam" tabiri düzgün biri demek ise bence hiçbiri adam değil!
bu kendini adam sananların bu halde olması ülkemiz adına büyük bir nimet. eğer onlar bu halde olmasaydı ampute milli takım kimsenin umurunda olmayacaktı. bu futbolcuların tek amacı sırtlarına milli formayı geçirmek. istiklal marşımızın çalmasını sağlamak ve tek bacak ile bir şeyler başarmaya çalışmak. hem de kimseyi kırmadan, üzmeden, eleştirmeden, prim isteği gütmeden... sadece sporun birleştirici gücünü kullanarak bir şekilde o bayrağa hizmet etmeye çalışıyorlar.
iyi ki milli takımımız izlanda'ya yenildi de dünkü final maçı dolu tribünler önünde oynandı. o oyuncular bu sevgiyi, bu övgüyü çoktan hak etmişlerdi. hem de bugün değil. 2007'de ve 2014'de dünya üçüncüsü olarak hak etmişlerdi. ama hiç birimiz dönüp onlara bakmadık, görmezden geldik. hatta biraz da acıdık. tek bacakları olmadığı için acıdık! belki de hakir gördük, umursamadık. ama onlar bugün yine kendilerini bize hatırlattılar. onları göremediğimiz için utanmak yerine kendini "adam" sananlar ile karşılaştırdık onları. çok ayıp ettik. onların azmine, çalışkanlığına, başarısına çok ayıp ettik. saçma sapan kendini bir halt sanan futbolcularla karşılaştıracağımıza, sadece başarılarını övelim, takdir edelim. başkalarının başarısızlığı üzerinden değil, kendi başarıları yüzünden övelim onları.
sosyal medyanın da gücü ile bu adam tabiri aldı başını yürüdü. gazeteci döven, instagram'da orada burada kadınlara asılan ama uzun zamandır futbola oldukça uzak olan o göbekli 10 numara için de tüm yaverleri bu sıfatı kullanmıştı. hem de babası yaşındaki adamı küfürler eşliğinde uçakta dövüp, milli takımı bıraktıktan sonra yapmışlardı bu övgüleri. o sakallı 10 numara ve yaverlerinin bugün ne halde olduklarını görüyoruz. insan içine çıkacak yüzleri olmaması gerekirken, a milli takım 3-0 yenilirken sırıtarak oyundan çıkıyor bir tanesi. diğerleri yine destek olacak eminim ama linç yemekten korkuyorlar. eğer sıkça bahsettikleri "adam" tabiri düzgün biri demek ise bence hiçbiri adam değil!
bu kendini adam sananların bu halde olması ülkemiz adına büyük bir nimet. eğer onlar bu halde olmasaydı ampute milli takım kimsenin umurunda olmayacaktı. bu futbolcuların tek amacı sırtlarına milli formayı geçirmek. istiklal marşımızın çalmasını sağlamak ve tek bacak ile bir şeyler başarmaya çalışmak. hem de kimseyi kırmadan, üzmeden, eleştirmeden, prim isteği gütmeden... sadece sporun birleştirici gücünü kullanarak bir şekilde o bayrağa hizmet etmeye çalışıyorlar.
iyi ki milli takımımız izlanda'ya yenildi de dünkü final maçı dolu tribünler önünde oynandı. o oyuncular bu sevgiyi, bu övgüyü çoktan hak etmişlerdi. hem de bugün değil. 2007'de ve 2014'de dünya üçüncüsü olarak hak etmişlerdi. ama hiç birimiz dönüp onlara bakmadık, görmezden geldik. hatta biraz da acıdık. tek bacakları olmadığı için acıdık! belki de hakir gördük, umursamadık. ama onlar bugün yine kendilerini bize hatırlattılar. onları göremediğimiz için utanmak yerine kendini "adam" sananlar ile karşılaştırdık onları. çok ayıp ettik. onların azmine, çalışkanlığına, başarısına çok ayıp ettik. saçma sapan kendini bir halt sanan futbolcularla karşılaştıracağımıza, sadece başarılarını övelim, takdir edelim. başkalarının başarısızlığı üzerinden değil, kendi başarıları yüzünden övelim onları.
9 ekim 2017 tarihli türkiye ingiltere maçında galibiyet golümüzü atan, ülkemizin avrupa şampiyonu olmasını sağlayan "adam"! Ampute milli takımımızın kaptanı.
Gerçek bir gazi. Saçma sapan konularda vatan millet sakarya edebiyatı yapanlardan değil. Vatanı canı pahasına korumaya çalışan bir aslan!
Şırnak'da, gecenin köründe, bardaktan boşanırcasına yağmurun yağdığı, termal kameraların çalışmadığı bir anda bastı mayına. Saatlerce o halde helikopter bekledi. Sol bacağını o gece kaybetti. 10 yıl tedavi gördü. Tekrar görev yerine gitmek istedi. Vatan aşkı sadece elde silah pusuda yerine getirilmez dediler.
Uğruna bacağını kaybettiği o bayrağı bugün yine göndere çekti. Yine yalnız değildi. Yanında bu kez silah arkadaşları değil aslan yürekli takım arkadaşları vardı.
Gerçek bir gazi. Saçma sapan konularda vatan millet sakarya edebiyatı yapanlardan değil. Vatanı canı pahasına korumaya çalışan bir aslan!
Şırnak'da, gecenin köründe, bardaktan boşanırcasına yağmurun yağdığı, termal kameraların çalışmadığı bir anda bastı mayına. Saatlerce o halde helikopter bekledi. Sol bacağını o gece kaybetti. 10 yıl tedavi gördü. Tekrar görev yerine gitmek istedi. Vatan aşkı sadece elde silah pusuda yerine getirilmez dediler.
Uğruna bacağını kaybettiği o bayrağı bugün yine göndere çekti. Yine yalnız değildi. Yanında bu kez silah arkadaşları değil aslan yürekli takım arkadaşları vardı.
90'lı yıllarda popüler olan türk rock müzik grubu. beyoğlu gitar bar'da sahne alıp cover çalarlardı. kıç kadar diye tabir edilen sahnede iyi performansları vardı. dönemin önemli canlı müzik gruplarından biridir.
kendi şarkılarını da oluşturmaya başlayınca bir albüm çıkarttılar. sonra sesleri kesildi. sanıyorum 2000'li yıllarda tekrar toparlandılar fakat o eski hava elbette yakalanamadı.
ilk klipleri;
kendi şarkılarını da oluşturmaya başlayınca bir albüm çıkarttılar. sonra sesleri kesildi. sanıyorum 2000'li yıllarda tekrar toparlandılar fakat o eski hava elbette yakalanamadı.
ilk klipleri;
90'ların önemli gruplarından acil servis'in popüler şarkılarından biridir. çocuk işçileri konu alır.
başlangıçta çok eğlenceli görünüyor. hatta nispeten kolay olduğu da söylenilebilir. bu tarz diğer oyunlar gibi seviye ilerledikçe zorlaşıyor. 450 civarı bölüm yaptıktan sonra bıraktım. telefonda halen yüklü. arada elim gidiyor ama cesaret edemiyorum. ufaktan sinirimi bozmaya başladı! ama yine de oynayın. zaman zaman sinir bozuyor olsa da keyifli.
he bir de hediye harf almak için 30 saniyelik videolar izlemek zorunda bırakıyor. onu biraz düşürse tadından yenmeyecek!
he bir de hediye harf almak için 30 saniyelik videolar izlemek zorunda bırakıyor. onu biraz düşürse tadından yenmeyecek!
ilginç bir tatmin şekli. en az seri artı oy vermek kadar saçma bir eylem!
sözlük kullanım amacının çok dışında bir durum. yazılanı değil de yazarı oylayan hırslı birey hareketi!
seri eksi/artı oy veren kimse bence ifşa edilmeli. amacı, sebebi öğrenilmeli. gerekirse tedavisi için yardım edilmeli!
sözlük kullanım amacının çok dışında bir durum. yazılanı değil de yazarı oylayan hırslı birey hareketi!
seri eksi/artı oy veren kimse bence ifşa edilmeli. amacı, sebebi öğrenilmeli. gerekirse tedavisi için yardım edilmeli!
redd grubunun 21 adlı albümünden bir şarkı.
redd enteresan bir grup. burada olmasalardı coldplay, travis gibi grupların çok önünde olurlardı diye düşünüyorum. evet, radiohead ile yarışmak çok zor. ama eminim onların bir tık altında coldplay'in önünde yer alırlardı.
don kişot da çok hoş bir şarkı gerçekten. ruh halinize göre iyi de hissettirebilir, keyfinizi de elinizden alabilir. pink floyd'dan esinlendiğine emin olduğum sondaki solo da şarkıyı daha enfes hale getiriyor.
redd enteresan bir grup. burada olmasalardı coldplay, travis gibi grupların çok önünde olurlardı diye düşünüyorum. evet, radiohead ile yarışmak çok zor. ama eminim onların bir tık altında coldplay'in önünde yer alırlardı.
don kişot da çok hoş bir şarkı gerçekten. ruh halinize göre iyi de hissettirebilir, keyfinizi de elinizden alabilir. pink floyd'dan esinlendiğine emin olduğum sondaki solo da şarkıyı daha enfes hale getiriyor.
büyük usta neşet ertaş'a ait bir vecize!
kadınları yüceltmenin yanında biz erkeklerin acizliğini de anlatır. hepimiz bir kadının karnında başlıyoruz nefes almaya. tüm inisiyatif kadının elinde. isterse bizi güzelce besliyor, doğurup yaşatmaya çalışıyor. istemezse de aldırıyor ya da kötü bir başlangıç yapmamızı sağlıyor. bir insanı dünyayı getirme ve emzirme hakkı sadece kadına verilmiş. bir mucize varsa bu tamamen kadının elindedir. büyük ustanın dediği gibi biz sadece insanın oğluyuz.
kadınları yüceltmenin yanında biz erkeklerin acizliğini de anlatır. hepimiz bir kadının karnında başlıyoruz nefes almaya. tüm inisiyatif kadının elinde. isterse bizi güzelce besliyor, doğurup yaşatmaya çalışıyor. istemezse de aldırıyor ya da kötü bir başlangıç yapmamızı sağlıyor. bir insanı dünyayı getirme ve emzirme hakkı sadece kadına verilmiş. bir mucize varsa bu tamamen kadının elindedir. büyük ustanın dediği gibi biz sadece insanın oğluyuz.
bozkırın tezenesi... ilk kez yaşar kemal kullanmıştır bu tanımı. bilmeyenler için tezene, mızrap demektir. bir diğer şekliyle pena.
halk dilindeki asıl adı ise "garip".
babası ve idolü muharrem ertaş. baba ve oğul birlikte düğünlerde saz çalıp türkü söylemişlerdir. yani bildiği ne varsa gerçek halk ozanı olan babasından öğrenmiştir. boynuzun kulağı geçtiği ender hikayelerden biridir neşet ertaş'ın hikayesi. düğünlerde saz çalıp milleti eğlendirmeyle başlayan kariyeri, memleketin en bilinen bağlama virtüözü ve halk ozanı olmasıyla sonuçlanır. ülkemizdeki genel durumun aksine hayattayken de bizim insanımız için çok kıymetliydi kendisi. istisnalar dışında hak ettiği saygıyı her zaman görmüştür.
ölüm nedeni ise prostat kanseri. vasiyeti üzerine doğduğu yer olan kırşehir'e, babasının yanına gömülmüştür.
halk dilindeki asıl adı ise "garip".
babası ve idolü muharrem ertaş. baba ve oğul birlikte düğünlerde saz çalıp türkü söylemişlerdir. yani bildiği ne varsa gerçek halk ozanı olan babasından öğrenmiştir. boynuzun kulağı geçtiği ender hikayelerden biridir neşet ertaş'ın hikayesi. düğünlerde saz çalıp milleti eğlendirmeyle başlayan kariyeri, memleketin en bilinen bağlama virtüözü ve halk ozanı olmasıyla sonuçlanır. ülkemizdeki genel durumun aksine hayattayken de bizim insanımız için çok kıymetliydi kendisi. istisnalar dışında hak ettiği saygıyı her zaman görmüştür.
ölüm nedeni ise prostat kanseri. vasiyeti üzerine doğduğu yer olan kırşehir'e, babasının yanına gömülmüştür.
Maçtaki kırmızı kartlar ve verilen penaltıların doğru olduğunu düşünüyorum. Hatta quaresma'nın ilk gördüğü kart sarı degil kırmızı olmalıydı. Direkt bir tekme söz konusu.
Fenerbahçe'nin ikinci penaltısı öncesinde tosiç'in yaptığı net sarı kartlık bir çekme var. Orada avantajı oynattı. Nasıl devam ettirdi anlamadım. Tosiç'in sarı kartı vardı ve ikinci sarı karttan atılması gerekiyordu. Oyun kuralları der ki kırmızı kartın avantajı olmaz. Oyunu durdursa muhtemelen penaltı olmayacaktı.
Hasan ali'nin cenk'in ayağına basması da ne bir penaltı ama bunun için hakemi çok eleştiremeyiz gibi. Çünkü pozisyonu görebilmesi biraz zor ve cenk de kendini atma konusunda çok tecrübeli olduğu için hakem inanmamış olabilir.
Negredo'nun attığı ama verilmeyen gol de ofsayt değil. Maçı izlerken de ofsayt olmadığını düşünmüştüm. Bu da aslında yan hakem hatası.
İlk yarıda pepe'nin düştüğü bir pozisyon vardı. Hakem faul verdi ama pepe bile inanamadı. Çünkü toparlanıp koşmaya çalışıyordu. Geride sadece fabri kalmıştı ve muhtemel bir gol pozisyonu kesildi.
Caner maç öncesi ve maç esnasında pislik biri olduğunu ispatladı. Fenerbahçe'de oynarken de kendisi bana hep itici gelirdi. Çok değil 1 yıl önce eşine, ailesine, kendisine ağır küfürler eden taraftarların önünde ortamı germek için diz çöktü. Maç içinde her tartışmada kendisi vardı. Sürekli el kol ve itiraz. Yani hala aynı ve takımına zarar verdiğinin farkında değil.
Son olarak ali palabıyık kötü bir hakem. Bu maç özelinde değil genel olarak kötü bir hakem.
Fenerbahçe'nin ikinci penaltısı öncesinde tosiç'in yaptığı net sarı kartlık bir çekme var. Orada avantajı oynattı. Nasıl devam ettirdi anlamadım. Tosiç'in sarı kartı vardı ve ikinci sarı karttan atılması gerekiyordu. Oyun kuralları der ki kırmızı kartın avantajı olmaz. Oyunu durdursa muhtemelen penaltı olmayacaktı.
Hasan ali'nin cenk'in ayağına basması da ne bir penaltı ama bunun için hakemi çok eleştiremeyiz gibi. Çünkü pozisyonu görebilmesi biraz zor ve cenk de kendini atma konusunda çok tecrübeli olduğu için hakem inanmamış olabilir.
Negredo'nun attığı ama verilmeyen gol de ofsayt değil. Maçı izlerken de ofsayt olmadığını düşünmüştüm. Bu da aslında yan hakem hatası.
İlk yarıda pepe'nin düştüğü bir pozisyon vardı. Hakem faul verdi ama pepe bile inanamadı. Çünkü toparlanıp koşmaya çalışıyordu. Geride sadece fabri kalmıştı ve muhtemel bir gol pozisyonu kesildi.
Caner maç öncesi ve maç esnasında pislik biri olduğunu ispatladı. Fenerbahçe'de oynarken de kendisi bana hep itici gelirdi. Çok değil 1 yıl önce eşine, ailesine, kendisine ağır küfürler eden taraftarların önünde ortamı germek için diz çöktü. Maç içinde her tartışmada kendisi vardı. Sürekli el kol ve itiraz. Yani hala aynı ve takımına zarar verdiğinin farkında değil.
Son olarak ali palabıyık kötü bir hakem. Bu maç özelinde değil genel olarak kötü bir hakem.
kötü olduğunu söyleyemem ama farklı bir uygulama. daha önce hiç bir sözlükte örneği yok, en azından ben görmedim. gerçekten çalışıyor mu? bilemiyorum. ama ben ziyaretçiler sekmesine tıkladığımda birilerini gördüm. bu sonuçla çalıştığını düşünüyorum.
bu tarihten itibaren kullanıcıları ikiye ayırabilir. kimisi orada görüneceğini bildiği için profile bakmaktan çekinecektir. kimisi de umursamadan bu uygulamadan memnun kalıp eskisi gibi devam edebilir. ben ikinci örneğe giriyorum. birileri benim onun profilini incelediğimi görebilir, bence bir sorun yok. profili incelerken hiç bir amaç da gütmüyorum. bazen can sıkıntısından, bazen de yazdıklarını merak ettiğimden baktıklarım oluyor. buna bir amaç yüklememek lazım.
ama bir amaç yükleyenler için "tanışmak için atılan ilk mesaj" olarak da kullanılabilir. bu açıdan biraz riskli!
bu tarihten itibaren kullanıcıları ikiye ayırabilir. kimisi orada görüneceğini bildiği için profile bakmaktan çekinecektir. kimisi de umursamadan bu uygulamadan memnun kalıp eskisi gibi devam edebilir. ben ikinci örneğe giriyorum. birileri benim onun profilini incelediğimi görebilir, bence bir sorun yok. profili incelerken hiç bir amaç da gütmüyorum. bazen can sıkıntısından, bazen de yazdıklarını merak ettiğimden baktıklarım oluyor. buna bir amaç yüklememek lazım.
ama bir amaç yükleyenler için "tanışmak için atılan ilk mesaj" olarak da kullanılabilir. bu açıdan biraz riskli!
öfkenizi kontrol etmeyi becerebiliyorsanız o kadar da kötü bir duygu değildir. ama fevri biriyseniz ve kin tutmayı alışkanlık haline getiriyorsanız çok tehlikeli bir duygudur.
aslında nefret, sevgi gibi insanın doğasında olan duygulardan biri. varlığı inkar edilemeyen kimi durumlarda da kaçınılmaz olan bir duygu. bu sebeple ondan kaçmaya değil onunla yaşamaya alışmanız gerek. nefret duygusunu yenmeye çalışmak yerine öfkenizi kontrol etmeyi becerebilirseniz hayatınız daha kolay hale gelecektir.
hayatınızdaki olan kişileri doğru seçmek doğru kategorize etmek için varlığına ihtiyaç duyulabilir.
aslında nefret, sevgi gibi insanın doğasında olan duygulardan biri. varlığı inkar edilemeyen kimi durumlarda da kaçınılmaz olan bir duygu. bu sebeple ondan kaçmaya değil onunla yaşamaya alışmanız gerek. nefret duygusunu yenmeye çalışmak yerine öfkenizi kontrol etmeyi becerebilirseniz hayatınız daha kolay hale gelecektir.
hayatınızdaki olan kişileri doğru seçmek doğru kategorize etmek için varlığına ihtiyaç duyulabilir.
aslında bu durum amaç ve araç arasındaki ilişkiyi çözerek sonuca ulaştırılabilir.
kullandığınız telefon ve diğer teknolojik cihazları bir amaç için mi kullanıyorsunuz? yoksa onları amaçladığınız şeyi gerçekleştirmek için araç olarak mı görüyorsunuz?
telefon, mesaj, kamera ve biraz uygulama kullanan biriyseniz ve bunların çoğunu iş için kullanıyorsanız bu elinizdeki cihazı bir araç olarak kullandığınızı gösterir. ama sosyal medyada çok zaman geçiren, gereksiz ve uzun konuşma ve sohbetler yapan, çektiğiniz fotoğraflara gerekli gereksiz filtreler uygulayan biriyseniz telefonunuz araç olmaktan çıkmış demektir. bunun adı bağımlılık!
ikinci örnekteki gibi biriyseniz bundan kurtulmak basit. alışkanlıklarınız değiştirmek ve gerçek sosyal hayata adım atmak. ama bu durum sizi rahatsız etmiyorsa korkulacak bir şey yok. zaten toplumun geneline ayak uydurmuşsunuz demektir.
kullandığınız telefon ve diğer teknolojik cihazları bir amaç için mi kullanıyorsunuz? yoksa onları amaçladığınız şeyi gerçekleştirmek için araç olarak mı görüyorsunuz?
telefon, mesaj, kamera ve biraz uygulama kullanan biriyseniz ve bunların çoğunu iş için kullanıyorsanız bu elinizdeki cihazı bir araç olarak kullandığınızı gösterir. ama sosyal medyada çok zaman geçiren, gereksiz ve uzun konuşma ve sohbetler yapan, çektiğiniz fotoğraflara gerekli gereksiz filtreler uygulayan biriyseniz telefonunuz araç olmaktan çıkmış demektir. bunun adı bağımlılık!
ikinci örnekteki gibi biriyseniz bundan kurtulmak basit. alışkanlıklarınız değiştirmek ve gerçek sosyal hayata adım atmak. ama bu durum sizi rahatsız etmiyorsa korkulacak bir şey yok. zaten toplumun geneline ayak uydurmuşsunuz demektir.
sosyal medyada ya da whatsapp gibi mesajlaşma uygulamalarında tepki çeken, ya da sonradan pişman olduğunuz gönderiler için "sıyrılma" eklentisi.
he kimse inanmıyor ama yine de bir anlık ferahlama geliyor insana. "kuzenim atmış" eklentisini kullandıktan sonra 15 - 20 saniye kadar düzenli nefes alabiliyorsunuz.
sonrasında izah etme çabaları, çeşitli bahaneler(yalanlar) falan derken zaman kazanmanıza yardımcı oluyor.
he kimse inanmıyor ama yine de bir anlık ferahlama geliyor insana. "kuzenim atmış" eklentisini kullandıktan sonra 15 - 20 saniye kadar düzenli nefes alabiliyorsunuz.
sonrasında izah etme çabaları, çeşitli bahaneler(yalanlar) falan derken zaman kazanmanıza yardımcı oluyor.
organizasyonla ilgili bir bomba da dereceye giremeyen gözde baddal'dan geldi.
ilk 10'a giremeyince "Allah belanızı versin ilk 10'a giremedim." "kendimi yedirtmem kimseye" gibi tweetler atılmış. daha sonra o tweetleri atan hesap için kendisine ait olmadığını söyleyip, kendi hesabını paylaşmış. ne hikmetse kendi hesabı da bugün açılmış. araştırmacı gazetecilerimiz böyle önemsiz haberlerin peşinden koşmayı çok severler.
(bkz:kuzenim atmış)
ilk 10'a giremeyince "Allah belanızı versin ilk 10'a giremedim." "kendimi yedirtmem kimseye" gibi tweetler atılmış. daha sonra o tweetleri atan hesap için kendisine ait olmadığını söyleyip, kendi hesabını paylaşmış. ne hikmetse kendi hesabı da bugün açılmış. araştırmacı gazetecilerimiz böyle önemsiz haberlerin peşinden koşmayı çok severler.
(bkz:kuzenim atmış)
bundan bir kaç ay önce de yine yoğun bakımdaki bir hasta ile dalga geçilme videosu dolanıyordu ortalıkta. aramaya üşendim ama yine buna benzer insanlık dışı bir durumdu.
bu yoğun bakım görevlileri bunu yaparken ne düşünüyorlar acaba? rutin, sıkıcı geçen mesai saatlerini eğlenceli hale getirmeye mi çalışıyorlar? nasıl bir sapkınlık bu anlaşılır gibi değil.
empati önemli bir insani özelliktir. her durumda işe yarar, ama bunu kullanabilene. çok basit bir örnek ile kendi ailesinden birisine yapılsa ne hissederdi acaba? ve de o videoyu o amcanın ailesi izlediğinde ne hissetmiştir?
peki o videoyu kim internette bir yere yükledi acaba? o da ilginç. tepki çekeceğini adın gibi bildiğin bu videoyu neden internette paylaşırsın ki? evet, paylaşılması iyi olmuş. iyi olmuş ki insanlar görmüş ve bunu yapanlar cezalandırılacak! ama neden paylaşılmış? başkalarının da onlar gibi sapkın olduğunu ve eğleneceğini mi düşündüler acaba?
bu yoğun bakım görevlileri bunu yaparken ne düşünüyorlar acaba? rutin, sıkıcı geçen mesai saatlerini eğlenceli hale getirmeye mi çalışıyorlar? nasıl bir sapkınlık bu anlaşılır gibi değil.
empati önemli bir insani özelliktir. her durumda işe yarar, ama bunu kullanabilene. çok basit bir örnek ile kendi ailesinden birisine yapılsa ne hissederdi acaba? ve de o videoyu o amcanın ailesi izlediğinde ne hissetmiştir?
peki o videoyu kim internette bir yere yükledi acaba? o da ilginç. tepki çekeceğini adın gibi bildiğin bu videoyu neden internette paylaşırsın ki? evet, paylaşılması iyi olmuş. iyi olmuş ki insanlar görmüş ve bunu yapanlar cezalandırılacak! ama neden paylaşılmış? başkalarının da onlar gibi sapkın olduğunu ve eğleneceğini mi düşündüler acaba?