Olaylara müdahale etmeden hayatın etrafımızdan sürüklenip gidişini izlemek, onunla onun bir parçasıymışızcasına hareket etmek, kontrolü kısmen de olsa elden bırakmak.
Arada bir, özellikle bir kaçış yolu bulamadığımızda yapmak gerek bunu. Bir avuç çiğdemle etrafta olan biteni izleyip olayların öncüsü değil sadece bir parçası olmalıyız. Sonra kaldığımız yerden yine devam ederiz, o kolay.
'Yıkıp bozma, harap etme' anlamlarında kullanılan arapça kökenli sözcük.
'Harap'la kökenleri aynıdır.
'Harap'la kökenleri aynıdır.
'Dağınık, karışık, perişan' anlamında kullanılan eski bir söz.
Sözlerinin nereye varacağını düşünmeden konuşan kişi.
Ortamda bu tanıma uygun biri varsa sürekli o kişinin ağzına bakar, ağzından çıkacak en ufak uygunsuz bir sözü havada yakalamaya çalışırsınız. Yorar.
Ortamda bu tanıma uygun biri varsa sürekli o kişinin ağzına bakar, ağzından çıkacak en ufak uygunsuz bir sözü havada yakalamaya çalışırsınız. Yorar.
Uyulması gereken kural, ölçüt anlamlarına gelen fransızca kökenli sözcük.
Fonetik olarak 'format' sözcüğüyle de benzerlik göstermekte. Bilemiyorum yani.
Fonetik olarak 'format' sözcüğüyle de benzerlik göstermekte. Bilemiyorum yani.
Birini bir konuda açıklama yapmak zorunda bırakmak, cevabı o kişiye buyurmak.
Yapılması ultra itici bir hareket. Düşman başına.
Yapılması ultra itici bir hareket. Düşman başına.
Kısa ve özlü anlatımı olan hikaye.
Yazımında kafa karışıklığı sıklıkla yaşanır, doğrusu 'Anektod' ya da 'anektot' değildir.
Yazımında kafa karışıklığı sıklıkla yaşanır, doğrusu 'Anektod' ya da 'anektot' değildir.
Davranışı kaba, sert, gönül kırıcı olan.
Bir reklam filmi sayesinde bilinirliği artmış olsa da bu sözcük hep vardı.
Bir reklam filmi sayesinde bilinirliği artmış olsa da bu sözcük hep vardı.
(bkz: kadınlar ne ister)
(bkz: what women want)
Başrollerini Mel Gibson ve Helen Hunt'ın paylaştığı 2000 yapımı romantik komedi filmi.
Başrollerini Mel Gibson ve Helen Hunt'ın paylaştığı 2000 yapımı romantik komedi filmi.
(bkz: kadın dırdırı)
Kaybedilenin yükselen değer grafiğidir.
Önem sıralamasında Modemsizlik, şarjsızlık, müziksizlik gibi eksiklikler karanlığa gömülmekten ve buzdolabındaki yiyeceklerin bozulması ihtimalinden çok daha önce gelir.
Klimasızlığı saymadım bile dikkat ederseniz. Düşündükçe kalbim acıyor çünkü.
Önem sıralamasında Modemsizlik, şarjsızlık, müziksizlik gibi eksiklikler karanlığa gömülmekten ve buzdolabındaki yiyeceklerin bozulması ihtimalinden çok daha önce gelir.
Klimasızlığı saymadım bile dikkat ederseniz. Düşündükçe kalbim acıyor çünkü.
Kabul, onaylama sözü.
Zaman zaman noktalama işareti olarak kullanıldığı da görülür.
Zaman zaman noktalama işareti olarak kullanıldığı da görülür.
Çok yorucu.
Kimsenin benim canım olmadığı ama aynı zamanda herkesin benim canım olduğu zamanlarda ayak parmaklarıma kadar hissediyorum çözümsüzlüğü. Keşke hiç kimse hümanizmle realizm arasında bu kadar sıkışıp kalmasa.
Kimsenin benim canım olmadığı ama aynı zamanda herkesin benim canım olduğu zamanlarda ayak parmaklarıma kadar hissediyorum çözümsüzlüğü. Keşke hiç kimse hümanizmle realizm arasında bu kadar sıkışıp kalmasa.
Ege mutfağının temel malzemesi.
Radika der susarım.
Radika der susarım.
Söylediklerini önemsediği, üzerinde pozitif hükmü olan kişilerin iki dudaklarının arasından çıkacak her türlü sözdür.
Bazılarının söyledikleri sözler değil onları söylemiş olmaları yetiyor. Ağızlarını açsalar kâfi.
Bazılarının söyledikleri sözler değil onları söylemiş olmaları yetiyor. Ağızlarını açsalar kâfi.
Hiçbir şeyin sabit kalmayacağını, değişimin kaçınılmaz olduğunu anlatan bir söz.
Buralara şöyle bir bakıyorum da... Cidden öyle.
Buralara şöyle bir bakıyorum da... Cidden öyle.
'Ayna hastalığı' olarak da bilinir. Kişide var olan fakat çoğunlukla dışarıdan fark bile edilemeyecek kadar ufak olan bedensel kusurların kişiye çok ciddi bedensel engeller olarak görünmesi şeklinde seyreder. Kişi kendindeki ufacık bir kusurla sürekli uğraşır, onu takıntı hâline getirir, aklını başka herhangi bir yere kanalize edemeyecek duruma gelir. Etrafımızda bolca bulunan "Yha 1 kilo almışııım, şuraya baksanıza hayvan gibi şişkonun teki olduuum." tribindeki kişilerin bu tepkileri de dismorfofobinin bir aşamasıdır.
Var olduklarını düşündükleri kusurlarını düzelttirmek için estetisyenlerin kapısını bolca aşındırırlar. Estetisyenler tarafından psikiyatrlara yönlendirilmeye çalışılsalar da sorunlarının sanal olduklarını asla kabul etmezler. Fiziksel sorunlarının birinden kurtulmaları iyileşmelerine yetmez, bedenlerinde takıntı hâline getirebilecekleri yeni bir sorun bulmaları uzun sürmez.
Bu kişilerin hikayeleri incelendiğinde çocukluk veya ergenlik dönemlerinde içlerine kapanık, kolayca arkadaş edinemeyen ve fiziksel özellikleriyle dalga geçilmiş kişiler oldukları anlaşılır.
Var olduklarını düşündükleri kusurlarını düzelttirmek için estetisyenlerin kapısını bolca aşındırırlar. Estetisyenler tarafından psikiyatrlara yönlendirilmeye çalışılsalar da sorunlarının sanal olduklarını asla kabul etmezler. Fiziksel sorunlarının birinden kurtulmaları iyileşmelerine yetmez, bedenlerinde takıntı hâline getirebilecekleri yeni bir sorun bulmaları uzun sürmez.
Bu kişilerin hikayeleri incelendiğinde çocukluk veya ergenlik dönemlerinde içlerine kapanık, kolayca arkadaş edinemeyen ve fiziksel özellikleriyle dalga geçilmiş kişiler oldukları anlaşılır.
(bkz: dismorfofobi)
(bkz: prosopagnozi)
Türkçeye yüz körlüğü olarak geçmiş nörolojik bir hastalık. Yunanca prosopon (yüz) ve agnosia (kayıtsızlık) sözcüklerinin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. ilk defa 1947'de Alman nörolog Joachim Bodamer tarafından tanımlanmış ve böylelikle araştırmalar başlamıştır.
Yüz körleri, saniyeler önce gördükleri bir yüzü bile ayırt edemezler. Genellikle sabahları uyanıp aynaya baktıklarında gördükleri kendi yüzlerini bile tanıyamadıklarını söylerler. kişileri yüzlerinden değil günlük davranış şekilleri, giyim tarzları, saç stilleri gibi ayırt edici detaylardan tanırlar. Bu problem beraberinde güven problemlerini de getirip ağır paranoyak tepkilere de neden olabilir.
Yüz körleri, saniyeler önce gördükleri bir yüzü bile ayırt edemezler. Genellikle sabahları uyanıp aynaya baktıklarında gördükleri kendi yüzlerini bile tanıyamadıklarını söylerler. kişileri yüzlerinden değil günlük davranış şekilleri, giyim tarzları, saç stilleri gibi ayırt edici detaylardan tanırlar. Bu problem beraberinde güven problemlerini de getirip ağır paranoyak tepkilere de neden olabilir.