+ abi ellerim kuruyor .
-vazelin sür geçer .
+abi kolum ağrıyor
-vazelin sür geçer
+abi yüzüm de leke var
-vazelin sür geçer
+abi şuan gayet sağlıklıyım
-olsun yine de vazelin sür sen .
(bkz:vazelin tarikatı)
(bkz:vazeline tapmak)
Ebussuud Efendi, Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan İkinci Selim zamanlarında 27 yıl kadar Şeyhülislamlıkta bulunmuş, devrin en büyük alimlerinden biridir. Babası Şeyh Muhiddin Mustafa İmadiyeli olduğu için ona da İmadi diyenler vardır. İstanbul civarında Müderris köyünde doğdu. Babasından, zamanın alimlerinden, bilhassa büyük İslam alimi Şeyhülislam İbni Kemal'den okuduktan sonra müderris, Bursa ve İstanbul kadısı, Rumeli kazaskeri ve 1548'de şeyhülislam oldu.
Kanuni Sultan Süleyman zamanında 22, Sultan İkinci Selim zamanında ise 6 yıla yakın bu görevde kaldı. 84 yaşında ölen Ebussuud Efendi, Eyüb civarında yaptırdığı mektebin yanına gömüldü. Osmanlı şeyhülislamları içinde en önemlilerinden biridir. İrşad-ül Aklıselim adlı bir Kuran tefsiri ile fetvaları meşhurdur. Şahsiyeti o kadar ün saldı ki ölümünde Mekke ve Medine halkları da cenaze namazı kıldı. Üsküp'te bir cami, İstanbul'da bir hamamı vardır ve İstanbul'un meşhur caddelerinden biri onun adını taşır. Türkçe şiirleri, düzgün ve kuvvetli olduğu gibi Arap edebiyatının en başarılı eserlerinden sayılır.
Kanuni Sultan Süleyman zamanında 22, Sultan İkinci Selim zamanında ise 6 yıla yakın bu görevde kaldı. 84 yaşında ölen Ebussuud Efendi, Eyüb civarında yaptırdığı mektebin yanına gömüldü. Osmanlı şeyhülislamları içinde en önemlilerinden biridir. İrşad-ül Aklıselim adlı bir Kuran tefsiri ile fetvaları meşhurdur. Şahsiyeti o kadar ün saldı ki ölümünde Mekke ve Medine halkları da cenaze namazı kıldı. Üsküp'te bir cami, İstanbul'da bir hamamı vardır ve İstanbul'un meşhur caddelerinden biri onun adını taşır. Türkçe şiirleri, düzgün ve kuvvetli olduğu gibi Arap edebiyatının en başarılı eserlerinden sayılır.
(bkz:buzlu badem)
(bkz:seafight)
#unutmadımaklımda
yakın tarihimizin kara lekesi .
http://listelist.com/1993-sivas-katliami-neler-oldu/
yakın tarihimizin kara lekesi .
http://listelist.com/1993-sivas-katliami-neler-oldu/
CHP, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde 9 Eylül 1923'te önce “Halk Fırkası” adıyla kurulmuştur. 1924 yılında “Cumhuriyet Halk Fırkası”, 1935 yılında ise “Cumhuriyet Halk Partisi” adını almıştır.
1927 yılında “Cumhuriyetçilik”, “Halkçılık”, “Milliyetçilik” ve “Laiklik” CHP'nin dört temel ilkesi olarak benimsenmiştir. 1935 yılında “Devletçilik” ve “Devrimcilik” ilkeleri de eklenerek Partinin ilkeleri altıya çıkarılmıştır. Partinin amblemi olan 6 ok bu ilkeleri simgelemektedir.
CHP, kurucusu ve ilk Genel Başkanı Atatürk'ün önderliğinde ulusal bağımsızlığı kazanan, Cumhuriyeti kuran, saltanatı kaldıran, hilafete son veren ve Ulusal Birliği sağlayan Partidir. Hukuk ve eğitim gibi toplumsal alanlarda gerçekleştirdiği reformlarla çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'ni biçimlendirmiştir. Ulusal sanayinin ve ekonominin gelişmesine öncülük etmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında tek parti konumunun tüm olanaklarına karşın, çok partili rejime geçişi sağlayarak Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde de öncü misyonunu sürdürmüştür.
1950'li yıllarda üstlendiği muhalefet göreviyle demokratik bir rejimde muhalefetin kurumsallaşmasına da öncülük etmiştir. Bu kapsamda parlamenter demokratik rejimin kurumsallaşmasına dönük değişimleri gerçekleştirme ve temel hak ve özgürlükleri geliştirme mücadelesi vermiştir. 1960'lı yıllarda Türkiye'nin yaşadığı modernleşme sürecinin yansımaları olarak ortaya çıkan göç, kentleşme, sanayileşme gibi dinamikler çerçevesinde toplumsal sınıfların olgunlaşmasıyla birlikte CHP sola açılarak kendisini siyaset yelpazesinde “ortanın solu”nda konumlandırmıştır. 1970'li yıllarda ideolojisini “demokratik sol” kavramıyla tanımlayan CHP, önerdiği sosyal reformlarla “düzen değişikliği”ni hedeflemiştir. Bu süreçte CHP, “devlet partisinden” “halkın partisine”, düzen partisinden” “değişimin partisine” dönüşmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti'ni kurma ve ülkemizin en köklü partisi olma gibi sahip olduğu ayrıcalıklı tarihsel miraslarıyla, geleneğini ve temellerini en iyi şekilde temsil eden ilkelerin yanı sıra sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini de benimseyen CHP bu çerçevede Uluslararası ölçekte faaliyetlerini sürdüren Sosyalist Enternasyonal ve Avrupa Sosyalistler Partisine de katılım sağlamıştır. Çağdaş sosyal demokrasinin evrensel değerleri olan “özgürlük, eşitlik, dayanışma, emeğin üstünlüğü, gelişmenin bütünlüğü ve etkinliği ile demokratikleşme” kavramları içinde bulunduğumuz dönemde CHP'nin Türkiye'de kurumsallaştırmaya çalıştığı ve Programlarında önemle vurguladığı başlıca ilkeler arasında yer almaktadır.
1927 yılında “Cumhuriyetçilik”, “Halkçılık”, “Milliyetçilik” ve “Laiklik” CHP'nin dört temel ilkesi olarak benimsenmiştir. 1935 yılında “Devletçilik” ve “Devrimcilik” ilkeleri de eklenerek Partinin ilkeleri altıya çıkarılmıştır. Partinin amblemi olan 6 ok bu ilkeleri simgelemektedir.
CHP, kurucusu ve ilk Genel Başkanı Atatürk'ün önderliğinde ulusal bağımsızlığı kazanan, Cumhuriyeti kuran, saltanatı kaldıran, hilafete son veren ve Ulusal Birliği sağlayan Partidir. Hukuk ve eğitim gibi toplumsal alanlarda gerçekleştirdiği reformlarla çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'ni biçimlendirmiştir. Ulusal sanayinin ve ekonominin gelişmesine öncülük etmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında tek parti konumunun tüm olanaklarına karşın, çok partili rejime geçişi sağlayarak Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde de öncü misyonunu sürdürmüştür.
1950'li yıllarda üstlendiği muhalefet göreviyle demokratik bir rejimde muhalefetin kurumsallaşmasına da öncülük etmiştir. Bu kapsamda parlamenter demokratik rejimin kurumsallaşmasına dönük değişimleri gerçekleştirme ve temel hak ve özgürlükleri geliştirme mücadelesi vermiştir. 1960'lı yıllarda Türkiye'nin yaşadığı modernleşme sürecinin yansımaları olarak ortaya çıkan göç, kentleşme, sanayileşme gibi dinamikler çerçevesinde toplumsal sınıfların olgunlaşmasıyla birlikte CHP sola açılarak kendisini siyaset yelpazesinde “ortanın solu”nda konumlandırmıştır. 1970'li yıllarda ideolojisini “demokratik sol” kavramıyla tanımlayan CHP, önerdiği sosyal reformlarla “düzen değişikliği”ni hedeflemiştir. Bu süreçte CHP, “devlet partisinden” “halkın partisine”, düzen partisinden” “değişimin partisine” dönüşmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti'ni kurma ve ülkemizin en köklü partisi olma gibi sahip olduğu ayrıcalıklı tarihsel miraslarıyla, geleneğini ve temellerini en iyi şekilde temsil eden ilkelerin yanı sıra sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini de benimseyen CHP bu çerçevede Uluslararası ölçekte faaliyetlerini sürdüren Sosyalist Enternasyonal ve Avrupa Sosyalistler Partisine de katılım sağlamıştır. Çağdaş sosyal demokrasinin evrensel değerleri olan “özgürlük, eşitlik, dayanışma, emeğin üstünlüğü, gelişmenin bütünlüğü ve etkinliği ile demokratikleşme” kavramları içinde bulunduğumuz dönemde CHP'nin Türkiye'de kurumsallaştırmaya çalıştığı ve Programlarında önemle vurguladığı başlıca ilkeler arasında yer almaktadır.
Uyuyamamak nedir?
Bir başkasının solunda sabahlamak mı?
Yoksa geceye şahit olmak mı?
Önce martıların sesine,
Deniz'in dinginliğine,o mübarek sese
Ya da gecenin sabaha ermesine mi?
Uyuyamamak nedir,sol boşluğum..
Bir kerecik sarılsam,öpsem nefesinden diye iç geçirme vakitleri midir yoksa?
Ya da bir sevdaya ayrı düşmüş olmanın hezimeti mi? Evet,adı günaydın.
Yine şükürlerle uyandım hayatta oluşuna.
Karşımızdaki kahvehane açıldı,yollar temizlendi,
Martılar sabahı buyur etti güne.
Komşu balkonlar yıkandı,
Deniz en güzel mavisini giyindi,
Kuşlar yeni günü anlatıyor
Simitçiler de meydanlarda
Zifiri karanlık yok,gözler birbirini görebiliyor.
Uyumaya çalıştım,uyurum sandım,
Zifiri karanlık yok,gözlerim de açık,
Hala göremiyorum seni..
Uyuyamamak nedir,sol boşluğum..
Arayıp soramamak nedir?
Lügatta adı çaresizlik midir?
Ya da Yaradan'dan bilip baş üstünde gezdirmek mi? Şimdi gün ortası..
İşçiler paydos etti,fabrikalar dinlenmeye çekildi,
Ezan da okunur birazdan..
Bizim burası bildiğin gibi.
Güneş tam tepede,kızgın bir hayli.
Esnaflar kapı önünde,gün öğlene erdi.
Vakit geçirmeye çalıştım,vakitle geçer sandım.
Yalan dolan yok,kalbim görebiliyor gözlerim göremiyor seni..
Sesine muhtaçlık nedir,sol boşluğum?
Kalpte daim olmak nedir?
Dillerde adı perişanlık mıdır?
Ya da bir aşkın gücünü içinde barındımak mı? Şimdi akşam.
Güneş mahcup artık gülüşünün yanında..
Babalar evine dönüyor,yemekler ocaklarda
Ortalık bir bir sezsizleşiyor
Kapı kolları sıcacık.
Ben bildiğin gibi kimsesiz..
Adı 'sensizlik' buralarda.
Şimdi kalp sensiz yine sensiz..
Zifiri karanlık geliyor,gözler birbirini görmüyor.
Uyumaya çalıştım,artık uyurum sandım..
Yapamadım.
Uyuyamamak nedir,sol boşluğum?
Seni solumda uyutuyor olmak mı?
gülay çelik
Bir başkasının solunda sabahlamak mı?
Yoksa geceye şahit olmak mı?
Önce martıların sesine,
Deniz'in dinginliğine,o mübarek sese
Ya da gecenin sabaha ermesine mi?
Uyuyamamak nedir,sol boşluğum..
Bir kerecik sarılsam,öpsem nefesinden diye iç geçirme vakitleri midir yoksa?
Ya da bir sevdaya ayrı düşmüş olmanın hezimeti mi? Evet,adı günaydın.
Yine şükürlerle uyandım hayatta oluşuna.
Karşımızdaki kahvehane açıldı,yollar temizlendi,
Martılar sabahı buyur etti güne.
Komşu balkonlar yıkandı,
Deniz en güzel mavisini giyindi,
Kuşlar yeni günü anlatıyor
Simitçiler de meydanlarda
Zifiri karanlık yok,gözler birbirini görebiliyor.
Uyumaya çalıştım,uyurum sandım,
Zifiri karanlık yok,gözlerim de açık,
Hala göremiyorum seni..
Uyuyamamak nedir,sol boşluğum..
Arayıp soramamak nedir?
Lügatta adı çaresizlik midir?
Ya da Yaradan'dan bilip baş üstünde gezdirmek mi? Şimdi gün ortası..
İşçiler paydos etti,fabrikalar dinlenmeye çekildi,
Ezan da okunur birazdan..
Bizim burası bildiğin gibi.
Güneş tam tepede,kızgın bir hayli.
Esnaflar kapı önünde,gün öğlene erdi.
Vakit geçirmeye çalıştım,vakitle geçer sandım.
Yalan dolan yok,kalbim görebiliyor gözlerim göremiyor seni..
Sesine muhtaçlık nedir,sol boşluğum?
Kalpte daim olmak nedir?
Dillerde adı perişanlık mıdır?
Ya da bir aşkın gücünü içinde barındımak mı? Şimdi akşam.
Güneş mahcup artık gülüşünün yanında..
Babalar evine dönüyor,yemekler ocaklarda
Ortalık bir bir sezsizleşiyor
Kapı kolları sıcacık.
Ben bildiğin gibi kimsesiz..
Adı 'sensizlik' buralarda.
Şimdi kalp sensiz yine sensiz..
Zifiri karanlık geliyor,gözler birbirini görmüyor.
Uyumaya çalıştım,artık uyurum sandım..
Yapamadım.
Uyuyamamak nedir,sol boşluğum?
Seni solumda uyutuyor olmak mı?
gülay çelik
şimdi düşünüyorum, kaç yıl sonra, alkol, sigaralık, kubar, extacy, eroin, kokain, amfetamin, roj, taş, çakmak gazı ya da edebiyat fark etmez, hayatınızın hangi döneminde olduğunuz da fark etmez, hepsi geçer, hepsi biter, hepsinin kafası siktirip gider, karanlığın kalbiyse her zaman orada kalır, atmaya devam eder, duyması gerekenler için. içimden öyle geldi o gece, falezlerin ucunda, ulur gibi, acıyla havladım birkaç sefer, sonra baktım birileri yaklaşıyor, hemen sustum.
müptezeller
müptezeller
t:milli eğitim bakanlığı'nın kısaltmasıdır .
2015 yılın'da çözüm süreci bahanesiyle, arif nihat asya'nın bayrak şiiri'ni müfredattan kaldırdılar .
15 temmuz darbe girişiminden sonra müfredata bayrak şiirini geri aldılar .
ikili oynuyorlar , edebiyat'ı siyasetinize bulaştırmayın efendiler ...
2015 yılın'da çözüm süreci bahanesiyle, arif nihat asya'nın bayrak şiiri'ni müfredattan kaldırdılar .
15 temmuz darbe girişiminden sonra müfredata bayrak şiirini geri aldılar .
ikili oynuyorlar , edebiyat'ı siyasetinize bulaştırmayın efendiler ...
fm 2017 oynarken yazıyorum bu satırları . girince alışıyorsun .
çok güzel bi kadro kurdum son 30 maçta yenilmedi aslanlar .
çok güzel bi kadro kurdum son 30 maçta yenilmedi aslanlar .
İstanbul Ayazpaşa'da doğmuş olan Tayyareci Fethi bey 1907 yılında Bahriye Mektebi'ni bitirdi. Mesleğinde ilerlemek için 1911 yılında gittiği İngiltere Bristol Uçak Fabrikası'nda aldığı havacılık eğitiminden dönünce yüzbaşılığa yükseldi. Bir süre İstanbul'da çeşitli gösteri uçuşları gerçekleştirdi.
Tayyareci Fethi Bey ve yardımcısı Sadık Bey MUAVENET-İ MİLLİYE isimli BLERIOT XI/B, uçağı ile İstanbul-İskenderiye uçuşunu gerçekleştirmek için 8 ŞUBAT 1914 de uçuşuna başladı. Konya, Ulukışla, Adana, Humus ve Şam üzerinden İskenderiye'ye uzanan bir hava yolculuğunu gerçekleştirmek isterken Şam'ın Taberiye ilçesi şimiriye bucağı yakınlarında düşerek Türk havacılık tarihinin ilk şehidi oldu. Mezarı Şam yakınlarında Selahattin Eyyubi Türbesi'ndedir...
Arslan uçtu diye söylenir methi ,
Bu kutsal toprağın çocuğu Fethi !
Tayyareci Fethi Bey ve yardımcısı Sadık Bey MUAVENET-İ MİLLİYE isimli BLERIOT XI/B, uçağı ile İstanbul-İskenderiye uçuşunu gerçekleştirmek için 8 ŞUBAT 1914 de uçuşuna başladı. Konya, Ulukışla, Adana, Humus ve Şam üzerinden İskenderiye'ye uzanan bir hava yolculuğunu gerçekleştirmek isterken Şam'ın Taberiye ilçesi şimiriye bucağı yakınlarında düşerek Türk havacılık tarihinin ilk şehidi oldu. Mezarı Şam yakınlarında Selahattin Eyyubi Türbesi'ndedir...
Arslan uçtu diye söylenir methi ,
Bu kutsal toprağın çocuğu Fethi !
Bütün insanlık tarihinin en saygın kişilerinden birisi olarak tanınan Sokrates de aslında bir sofist*tir. Atina'da doğmuş (M.Ö. 470) ve iyi bir eğitim görmüştür. Babası, onu kendi mesleğinde, yani bir heykeltıraş olarak yetiştirmek istediği halde, Sokrates felsefeye ilgi duymuştur. Meydanlarda, tiyatrolarda ve yollarda felsefî tartışmaların yapıldığı bir ortam içinde böyle bir istek gayet doğaldı. Sokrates, aritmetik, geometri, astronomi ve politikaya ilişkin yeterli düzeyde bilgiye sahipti. Çok basit bir yaşam sürmüştü. Her ne kadar görüşlerinin çok etkili olduğu kabul edilmişse de, hiçbir yapıt kaleme almamıştır. Onu iki öğrencisi, Platon ve Ksenofanes'in yazdıklarından tanımaktayız.
Sokrates diğer sofistlerden çok farklıydı. Düzenli bir öğretim yapmıyor ve öğrencilerinden ücret almıyordu. "Kendini bil!" ilkesi doğrultusunda, düşünürlerin bakışlarını evrenden insana çevirmişti. Evreni anlamlandırmadan önce kendimizi anlamlandıralım; "Biz kimiz?" bu sorunun yanıtını verelim diyordu. Bu nedenle, yalnızca bir tarlayı ölçebilecek düzeydeki geometri bilgisini yeterli buluyor, daha zor matematik problemleriyle uğraşmanın yararsız olduğuna işaret ediyordu. Ona göre, insanlara, pratik ahlâk kurallarını öğretmek daha isabetli olacaktı. Böylece Sokrates, kuramsal bilim ve uygulamalı bilim tartışmasını da açmış oluyordu.
Sokrates ilk anlambilimcidir; anlamları belirlenmemiş kavramların ve terimlerin kullanılmasının sakıncalarına temas etmiştir. Her çeşit bilgide, kavramların ve terimlerin açık ve seçik bir biçimde tanımlamalarının yapılması gerektiğini savunmuş olması, dolaylı yoldan da olsa, bilimin ilerlemesine küçümsenemeyecek ölçüde katkıda bulunmuştur.
Sokrates diğer sofistlerden çok farklıydı. Düzenli bir öğretim yapmıyor ve öğrencilerinden ücret almıyordu. "Kendini bil!" ilkesi doğrultusunda, düşünürlerin bakışlarını evrenden insana çevirmişti. Evreni anlamlandırmadan önce kendimizi anlamlandıralım; "Biz kimiz?" bu sorunun yanıtını verelim diyordu. Bu nedenle, yalnızca bir tarlayı ölçebilecek düzeydeki geometri bilgisini yeterli buluyor, daha zor matematik problemleriyle uğraşmanın yararsız olduğuna işaret ediyordu. Ona göre, insanlara, pratik ahlâk kurallarını öğretmek daha isabetli olacaktı. Böylece Sokrates, kuramsal bilim ve uygulamalı bilim tartışmasını da açmış oluyordu.
Sokrates ilk anlambilimcidir; anlamları belirlenmemiş kavramların ve terimlerin kullanılmasının sakıncalarına temas etmiştir. Her çeşit bilgide, kavramların ve terimlerin açık ve seçik bir biçimde tanımlamalarının yapılması gerektiğini savunmuş olması, dolaylı yoldan da olsa, bilimin ilerlemesine küçümsenemeyecek ölçüde katkıda bulunmuştur.
Makyajına ve yüzündeki boyalarına güvenme. Yollar da güzeldir ama altından kanalizasyon geçer.
scarface
scarface
-jean baudrillard, gerçeğin yerini sahtenin aldığını söyler ve yeni duruma simulakra (sahte gerçek) adını verir.
ferdi tayfur, "bana gerçekleri söyle" der.
-jean baudrillard, kapitalizmi tüketmek ve ihtiyaçlar uydurup bunları gerçek ihtiyaçlarmış gibi alıgaltmakla suçlar.
ferdi tayfur, "neyleyim sen yoksan eğer dünyanın servetini" der.
-jean baudrillard, artık tarih diye bir şey kalmadığını, tek yapabileceğimizin tarihin nereden itibaren gerçekliğini kaybettiğini bulabilmek olduğunu söyler.
ferdi tayfur, "allahım sen bilirsin" der.
-jean baudrillard, "derinlik, daima kesintinin ardında; anlam ise, daima engelin ardında sapmaya uğrar..." buyurmuştur
ferdi tayfur, "korkma söylemem, adını kimselere duyurmam. sen bile bilmeyeceksin ömrün boyunca" der.
-jean baudrillard, karamsarlık açısından oğuz atay'ın siyaset bilimi simülasyonudur.
ferdi tayfur, oğuz atay'ın yazdığı her satırın fon müziğidir.
ali lidar
ferdi tayfur, "bana gerçekleri söyle" der.
-jean baudrillard, kapitalizmi tüketmek ve ihtiyaçlar uydurup bunları gerçek ihtiyaçlarmış gibi alıgaltmakla suçlar.
ferdi tayfur, "neyleyim sen yoksan eğer dünyanın servetini" der.
-jean baudrillard, artık tarih diye bir şey kalmadığını, tek yapabileceğimizin tarihin nereden itibaren gerçekliğini kaybettiğini bulabilmek olduğunu söyler.
ferdi tayfur, "allahım sen bilirsin" der.
-jean baudrillard, "derinlik, daima kesintinin ardında; anlam ise, daima engelin ardında sapmaya uğrar..." buyurmuştur
ferdi tayfur, "korkma söylemem, adını kimselere duyurmam. sen bile bilmeyeceksin ömrün boyunca" der.
-jean baudrillard, karamsarlık açısından oğuz atay'ın siyaset bilimi simülasyonudur.
ferdi tayfur, oğuz atay'ın yazdığı her satırın fon müziğidir.
ali lidar
(bkz:bayburt)
kuzenim orda okuyor , ev kiraları sterlin üzerinden çok pahalı . her şey pahalı aslında , alkol hariç .
ve kuzenimin yanına her gittiğim de beşparmak dağların da ki tank anıtını ziyaret edip gurur duyuyorum . ve aklıma bülent ecevit'in şu sözü geliyor ; "biz milliyetçiliği başkaları gibi duvarlara, betonlara yazmadık, biz milliyetçiliği akdeniz'e, kıbrıs'a yazdık."
ve kuzenimin yanına her gittiğim de beşparmak dağların da ki tank anıtını ziyaret edip gurur duyuyorum . ve aklıma bülent ecevit'in şu sözü geliyor ; "biz milliyetçiliği başkaları gibi duvarlara, betonlara yazmadık, biz milliyetçiliği akdeniz'e, kıbrıs'a yazdık."
yazarı yılmaz erdoğan olan , efsane replikleri günümüz de hâla kullanılmakta olan bir televizyon dizisi .
mükremin: kızım sözümüz söz, mükremin çıtır bir söz verdiği zaman akan sular durur, yurdumuzda bu şekilde oluşmuş bir sürü göl vardır.
mükremin: kızım sözümüz söz, mükremin çıtır bir söz verdiği zaman akan sular durur, yurdumuzda bu şekilde oluşmuş bir sürü göl vardır.