confessions

sikko

1. nesil Yazar - Gayretli

  1. toplam entry 370
  2. takipçi 13
  3. puan 6917

geceye bir şiir bırak

sikko
Maviye
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık...

İtten aç,
Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık...

Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık...

ahmed ARİF

cem karaca'nın yorumu da efsanedir. buyrunuz efenim...

boris vian

sikko
1920 doğumlu, fransız yazar, müzisyen ve metalurji mühendisi. rivayetlere göre vian, 10 yaşına kadar bütün fransız edebiyatını yalayıp yutmuştur. mezarlarınıza tüküreceğim isimli eserini vernan sullivan takma adıyla yayınlamıştır. 1959'da mezarlarınıza tüküreceğim eserinin sinema uyarlamasının prömiyerinde kalp krizi sebebiyle hakkın rahmetine kavuşmuştur.

olacak o kadar

sikko
jenerik şarkısının sözü ve müziği ilhan şeşen'e aittir. düzenleme işini grup gündoğarken üstlenmiştir. dillere pelesenk olmuştur. sözleri şöyledir;

aç gözünü seyret tekrarı yok bunun
işimiz muhabbet efkarı yok bunun
arada bir dilimiz sürçer ise affola
susmasını biliriz de kemiği yok bunun

olacak, olacak, olacak o kadar
olacak, olacak, olacak o kadar

niyetimiz kimseyi kırmak değildir
şuradakini buraya koymak değildir
arada bir zülfü yare dokunduk
tam yerine rast geldi manzara koyduk

olacak, olacak, olacak o kadar
olacak, olacak, olacak o kadar

afro samurai

sikko
2007 yılında yayınlanmış 5 bölümlük anime. afromuza sesini Samuel L. Jackson vermiştir. animenin konusuna gelecek olursak;
en büyük iki dövüşçünün birbiriyle kapışma hikayesi. yalnız şöyle bir durum var. 1 numaraya sadece 2 numara meydan okuyabilir. fakat 2 numaraya herkes meydan okuyabilir. kazandığın 2 numaralı bandanayla, 1 numaraya "erkeksen çık ortaya!" diyebilirsin. zamanının 1 numarası olan afro'nun babası, 2 numara tarafından katledilmiş ve bu olanlar da bütün çıplaklığıyla afro'nun gözü önünde gerçekleşmiştir. intikam ateşiyle yanıp tutuşan afro, 2 numaralı bandanayla 1 numaranın peşine düşer ve olaylar gelişir...

kan bağışı

sikko
insanlık görevi. kızılay kan toplama merkezlerinde veya şehir merkezlerinin çeşitli yerlerine kurulan çadırlarda bu işlem gerçekleştirilebilir. hastanelerin kan merkezlerine isminizi yazdırıp gönüllü kan bağışçısı olabilirsiniz. ben kızılay'a vermek yerine hastaneye isim yazdırmayı tercih ettim. acil durumlarda sizi arıyorlar.

kalpsiz

sikko
Kalp organından yoksun veya kalbin ürettiği bilimum his, duygudan bihaber yaşayan insanlar için kullanılan bir tabir. Taş kalpli de denebiliyor genelde ama artık kim uydurduysa "onun taştan da olsa bir kalbi var hede hedö..." Cevabı yüzünden pek kullanılmıyor artık.
Ayrıca badem grubu ve özlem tekin işbirliği ile ortaya çıkan harika bir şarkıdır.

my name is earl

sikko
2005 -2009 arası yayınlanmış, yapımcılığı 20th century fox tarafından üstlenilmiş dizi.
başına gelen bir olaydan sonra hastanelik olan earl'ün, hastanede istirahat ederken izlediği bir tv programıyla hayatı değişir. karma felsefesini yaşam biçimi haline getiren earl, hayatı boyunca yaptığı tüm kötülüklerin listesini çıkarır ve hatalarını telafi etmeye çalışır. ve bu zor günlerinde yanında olan tek insan kardeşi randy'den başkası değildir. eski karısı ve eski karısının yeni kocası ile yaşadıkları da hikayenin tuzu biberi. ayrıca dizinin müzikleri de efsane! günlük hayatta kıvırcık bir vatandaş görünce "hey crabman!" demeden de geçemiyorum. dizinin bana kazandırdığı özelliklerden biri oldu.

ülkemizde "hakkını helal et" isminde uyarlaması yapılmıştır swh.

zenginsozluk.com/foto

aganigi naganigi

sikko
fındık tanıtım grubu tarafından düzenlenen, başrolünde özkan uğur'un oynadığı fındık övücü reklam filminde, fındığın cinsel gücü arttırıcı yönüne vurgu yaptığı söylem.

zirtlan

sikko
Davetime icabet eden yazar. Hoşgeldin arım, balım, zırtlanım... Sözlüğe böylesine muazzam bir yazar kazandırdığım için bana bol bol teşekkür edebilirsiniz.

şahları da vururlar

sikko
ferhan şensoy'un 8. oynanan oyunu. kimselere vermeye kıyamadığı için kurduğu ortaoyuncular tarafından 1980'de sahnelenmiştir. iran yakın tarihini güzelce irdeleyen bir oyun.
oyun, ömer hayyam ismindeki bir garip kunduracının isim benzerliği yüzünden hakiki ömer hayyam zannedilip içeri atılmasıyla başlıyor. ömer hayyam içerdeyken gülistan sarayının gülü muhammed rıza pehlevi'nin yaşantısını gözler önüne seriLİyor. rıza pehlevi keyif çatarken halkın durumu gözler önüne seriliyor.
bu oyun sayesinde iki harika müzik grubu da kuruluyor. oyunun ilk kadrosunda müzisyenler, özkan uğur ve fuat güner'den kuruluymuş. oyunu izleyen mazhar alanson bu ikiliyle iletişime geçiyor ve mfö'nün ilk temelleri atılıyor. mfö'nün ele güne karşı isimli şarkısı da bu oyundan çıkmadır. şarkının ismi döndü pervaneler şarkısıdır. sözleri şöyledir;

döndü pervaneler
yel üfürdüler
boyun büktü güller
çalıştı motor
dingildedi uçak
şah rıza gitti gider
alanın çöpçüleri
duygular süpürdüler
fırladı uçak öne
bulutlar küme küme
zaman olaya gebe
rıza yükseldi girdi buluta
ekselans güle güle

ey gidi tahran bu kaçıncı terkediliş
ey gidi rıza acep ne yana bu gidiş
bu ne yüksekten uçuş civanım
şah olmak da zor bir iş

bir pervane bozuldu
bir pervane yoruldu
nil nehrini gördü rıza
iniş izni sordu rıza
fevziye'nin ahı tuttu
şah sığındı mısır'a
mısır bakmaz kusura
horoz öter çöplüğünde
şahlık kaldı kursağında
dünya kazan uçak kepçe
pat bahama vın meksika
rıza artık turist rıza

fuat ve özkan'dan boşalan koltuğun birine bulutsuzluk özlemi'nden nejat yavaşoğulları geçmiştir. tabii o zamanda ne bulut var ne de özlemi, sonrasından da kuruluyor ki bulutsuzluk özlemi!

yaa, işte böyle bir oyun şahları da vururlar. kıymetini bilelim.
BONUS

zenginsozluk.com/foto
zenginsozluk.com/foto

toplu mülakat

sikko
Kavun karpuz seçermişcesine yapılan işe alım süreci. Bu konuda Şöyle de bir anım var.

kısmi zamanlı çalışmak için kütüphaneye başvuru yapmıştım. ön eleme olarak yazılı bir sınav yapacaklardı. güzel bir çarşamba sabahı uyandım ve okula doğru yola çıktım. sınav falan umrumda değil, sorsalar sorsalar ne soracaklar rahatlığıyla akşam oynanacak olan şampiyonlar ligi maçlarını düşünüyorum. kütüphaneye doğru yürürken bankamatikten nesine hesabıma 20 tl yapıştırdım.

basit bir sınavdan sonra ertesi gün sınav sonuçlarını öğrenmeye gittim. kazanmıştım, mutluydum... birden öğrenci numaramın kısalığı dikkatimi çekti. lan diyorum, yeni gelenlerin numarası amma uzunmuş benimki ne güzel kısacık diye küçük bir sevinç yaşadım. sonra tam liste başından ayrılıyordum ki bir hışımla geri döndüm. iyice dikkat kesildiğimde öğrenci numaram yerine nesine hesap numaramı yazmış olduğumu gördüm. ikisi de 12 ile başlıyor ikisi de 1'le bitiyordu. birden bastım kahkahayı kütüphanenin önünde. millet bana bakıyordu bense umursamadan kahkaha atıyordum. sonra yavaş yavaş bir ciddiyet sardı beni. olacak işi oldurmayacak duruma gelmiştim. daha öğrenci numarasını yazamayan adama iş miş vermezler diye üzülmeye başladım. neyse olan olmuş dedim ve ertesi günkü mülakatı beklemeye başladım. çarşamba gecesi oynadığım maçlardan hayır görememiştim. perşembe gecesi oynanacak uefa maçlarına odaklanmaya başladım. dünden ayırdığım 3 lirayı da akşam sürpriz bir kupon yaparak çar çur ettim.

mülakat günü yine güzel bir sabahtı. uyandım, biraz ciddiyet namına kareli gömleğimi giydim ve okul yoluna düştüm. kütüphaneye vardığımda yandaki fakültenin kantinine kadar uzanan bir kuyrukla karşılaştım. kantinden çayımı aldım, sigaramı yaktım ve kuyruktaki kızları kesmeye başladım. yaklaşık 90 dakika sonunda kuyruğun başı ben olmuştum. mülakatı beşerli gruplar halinde yaptıklarını öğrendim. arkamdaki dörtlüye baktığımda ölüm grubuna düştüğümü anladım. hem tipsizim hem de okul numarasını yazamayacak kadar salak! hiç şansım yoktu. olsundu, yine de gururlu bir anadolu takımı gibi bütün hünerlerimi sergileyecektim.

o an geldi, sıradaki beşli içeri davet edildi. isim, soyisim sordular, sikko dedim. "hangi bölüm ve kaçıncı sınıf?" dediler "4. sınıfım ve makina mühendisliği" cevabını aldılar. başlarını önündeki kağıtlardan kaldırmayan jüri üyelerinden biri başını kaldırıp bana baktı. sonunda biri numarada bir sikkoluk olduğunu farketti diye düşündüm. ortalamamı sordu, "1.81, handikapsız!" cevabını verince diğer adaya geçtiler. o yüksek yapıyordu, lisans hayatında da kütüphanecilik yapmışlığı varmış. bir diğeri 8 kardeşlermiş. diğerlerini maalesef hatırlamıyorum. sonrasında biz sizi ararız dediler ve dehlediler.

vize zamanı geldiğinde, kütüphaneye akış çalışmaya gittim. yüksek lisans öğrencisi fıstık gibi kızlarla raflara kitap diziyordu. benimse gözyaşlarım akış kitabına akıyordu...

mülakatla ilgili pek bir şey yaşamadığım için "toplu mülakata gidiş 101" nolu hikayeyi anlattım sizlere. iş konusunda moral bozmayın sevgili yazarlar, ben şuna inanıyorum ki "her şey çok güzel olacak!"
bu da bonus olsun.

zenginsozluk.com/foto
11 /