confessions

sikko

1. nesil Yazar - Gayretli

  1. toplam entry 370
  2. takipçi 13
  3. puan 6916

sansür

keskin nisanci
çeşitli kavramların çeşitli yollarla kontrol altına alınmasıdır.

zengin sözlük'te tck'ya ve sözlük kurallarına aykırı olmadığı sürece herkesin düşüncelerini özgürce yazmasından yanayız ve sansüre karşıyız. kişiler otokontrollerini yapabildikleri ve kendilerini doğru şekilde ifade edebildikleri sürece de hiçbir problem olmaz.

zengin sözlük ile ilgili istekler

icgqhs
buraya yazılan bütün mantıklı ya da yapılabilir şeyler için elimizden geleni yaptık. uğraştık vesaire.
bir sözlük nasıl yönetilmez bilirim, ama nasıl yönetilir bilmiyorum.
"yazara verilen değer" ve "bilgi en büyük zenginliktir" bu iki hedefimizden şaşmadık.

birileri kankacılık var diyor, birileri sözlüğe kimse gelmiyor neden diyor. birileri ise yönetim nerede diyor.
söz konusu şu, yönetim dediğin organ hatalı entry, başlık vesaire gibi işler için burada olması gerekiyor ama bazen göze batan ya da giderilmeyen bir hata görmedim ve bu yüzden moderatör illa da olsun derdinde değilim.
ama yok ben istiyorum, çok çalışacağım, şöyle planlarım var diyenler varsa mesaj yolu ile bana ulaşabilir.
kankacılık var konusunda ise bu kankalar kim ve nasıl bir bağları var bilmiyorum, görmüyorum ama hep kankacılık var deniliyor.

yönetim olarak ya da ben ilk günden bugüne kadar hep kalite dedim, istikrar dedim.
zaten çoğu yazarımız farkında, giriş yapıp bildiklerini yazıp, bilmediklerini okuyup oylayıp gidiyorlar ama herkesi mutlu edemiyoruz.
herkes olduğu yerin kalabalık olmasını ister ama kimse kaliteye bakmaz.
bir süre sonra kalabalıktan şikayet eder yönetim "kajfhalksh" şunu neden uçurmuyor başlıkları açılır.
söz konusu bilgi edinip aktarmak ise burası gerçekten tam yeri, her yazarın hakları saklı her zaman ve her yazar bizim için ekstra değerli.

tekrar söylemekte fayda görüyorum; her türlü isteklerinizin, önerileriniz için buradayım.

ferhan şensoy

emekli yoda
bugün doğum günüymüş üstadın! nice mutlu senelere.

bu arada ustanın kitapları, oyunları, senaryo ve yönetmenlikleri dışında küçük bir bilgi verelim. kendisi olmasaydı bugün m.f.ö. de bulutsuzluk özlemi de olmazdı. iki grubun da elemanları zamanında kendisi için iş yapıyorlardı. tanışmaları ve bir araya gelmelerinde, bu grupların oluşumlarında büyük rolü vardır.

tıp ve mühendislik okuyanların zeki sanılması

hamlet
Hiçbir eğilim zeka ile ilgili değildir.

Misal marilyn monroe, albert einstein'dan daha yüksek iq ile aktrislik ve modellik yapmayı tercih etmiştir. Ya da örneğin sevgili ludwig'ciğim müzik bestelemeyi seçmiş.

Kendim bizzat mühendislik mesleğiyle uğraşıyorum, etrafım da mühendislerle dolu, eğer zeki insanlar mühendis veya tıp okuyor olsalardı, bunca gerizekalı mühendisle karşılaşmazdım. Karşımdakini aşağılama huyum yok, insanlar kendilerini aşağılıyorlar. Buna şahit olmadan anlaması güç.

Zeka seviyesine göre meslek tercihi olsaydı, aynı mesleği icra eden kişiler aynı iq bandında olurlardı. Kendimden çok daha zekilerini de tanımamış olurdum.

Siz siz olun, bir insanın zekasına mesleği dolayısıyla güvenmeyin. Gece gündüz köpek gibi çalışıp, uzun da olsa bir süre sonra mühendis olamayacak moron bile yoktur.

man on the silver mountain

kozmos
tam böyle, ka-fa 1500 iken sesi kökleyip, hoparlörün önünde triplerden triplere savrulan jesse pinkman pozisyonunda oturmalık parça.
Im a wheel,
Im a wheel,
I can roll, I can feeeel!!!
And you cant stop me turning
cause Im the sun, Im the sun
I can move, I can run!!


zengin sözlük

sipraleks
içindeki insanların neden bu kadar kendini önemsediğini anlamadığım sözlük. herkes bir veda mesajı, aileydik tripleri. sözlük oğlum bu, bu kadar mı kötü hayatlar yaşıyorsunuz da burada aile ortamı buluyorsunuz. yaz tanımını geç.

star wars episode viii the last jedi

hunyadi
Beklentilerimi hem karşılamış hem de karşılayamamış olan star wars serisinin son filmi. Daha müsait bir zamanda burayı düzenleyeceğim ve izlenimlerimi tatkaçıran altında açıklayacağım.

ekleme ve uyarı: aşağıdaki yazı tatkaçıran içerir.

film çıktıktan sonraki hafta ilk güne sabah bileti aldım. star wars duygusunu çocukluğumdan beri yaptığım şekilde, yalnız bir şekilde tatmak istedim. aradığım tadı bulamadım ama bu evren üzerinde film izlemek beni mutlu etmeye yetti. şimdi kazara buraya kadar okuduysanız diye hikaye yazmak istedim bundan sonrası acıtıcı olacak.

force dediğimiz şey, taşları havaya kaldırmaktan daha fazlasıdır. bunu usta yoda, luke'a öğretirken neler çekti, kenobi usta bunları anakin'e öğretmek için nelerden vazgeçti bunları hepimiz biliyoruz. hatta anakin'in üzerindeki güç yoğunluğundan hepimiz haberdarız ama genç halinde muazzam ötesi işler yaparak bir sith lordunu tek başına yenmedi veya koca bir düzene karşı koymadı. daima yanında birileri vardı ve ona force'u öğretiyordu. fakat görüyoruz ki, rehberi olmadan ilerleyen rey'de ne kadar iş varmış şu işe bakın.

snoke efendinin hikayesine dair hiçbir şey bilmiyoruz. öyle bir düzen kurmuş ki, istediği destroyer'i üretiyor istediğini ölüme gönderiyor istediğinin zihnine giriyor ve akıl oyunları yapıyor. ama sen gel yeni yetme sith bile olmayan bir insanın ışın kılıcını iki oynatmasına öl. hem de onun zihnini okurken. bu kadar kolay mıydı? bu kadar kolaysa usta yoda gelsin düzeni yıksın boşuna prodüksiyon harcaması yapmayın boşa da bize umut vermeyin.

finn denen çakma trooper'ın filmde işi ne hala çözemedim. jar jar binks vardı bir zamanlar onun bile akıllıca davrandığı zamanlar oluyordu - tabikide burada jar jar reyize laf etmiyorum - fakat finn ne yapıyor allah aşkına? öldürseydiniz bu filmde. artık daha fazla bu evrende ona ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. ve basit aşk mevzularına da ihtiyacımız yok. sırf international bir seri olsun diye siyah adam ile çekik gözlü kadını öpüştürmek ve bunu bir savaşın ortasında, ilk düzenin ayağının dibinde yaptırmak gerçekten saçma.

han solo tipi karakterin yerini dolduracak acemi kod çözücümüz de hazır. belliki yeni ekip bildiğiniz eski senaryoları kopyalayıp biraz değiştirip önümüze sunacak. yedinci ve sekizinci film - a new hope - tadındaydı resmen. aha imparatorluk bir şey yaptı hadi onu yok edelim ve sonrasında azıcık isyancı kalsın. olay bu mu yani?

first order'ın çıkışına dair bir film serisi izlemediğimiz için her şey havada. bu seriden sonra first order'ın çıkışına dair bir seri gelecek mi çok merak ediyorum. gelirse o zaman hikaye konusunda işler değişebilir fakat bu filmin yarattığı hayal kırıklığını hiçbir şey örtemez.

özet olarak: star wars serisi de kapitalist sisteme ve onun beklentilerine yenik düşmüştür. fanların ahını aldınız. iki yakanız biraraya gelmez inşallah.

bedelli askerlik seçimlerden sonra

kaptonur
Bedelli askerlik AKP nin tekelinde olmadığı gibi hiçbir partinin de tekelinde değildir. Gerekliyse çıkar. Bize oy vermezseniz bedelli olmaz vari beyanlarla ucuz siyaset yapmak tam da AKP nin kulvarında. Ben CHP ye veriyorum askere de gitmiyorum amk varsa kralı götürsün beni askere. Elimde kapı gibi konsolos onaylı tecil belgem var. Bedelli çıkana kadar beklerim AKP ye de oy verirsem bütün sözlük beni siksin! Eyyorlamam bu kadar.

bedelli askerlik seçimlerden sonra

hubel
bedelli askerlikten ziyade zorunlu askerliğin doğru olup olmaması veya süresinin ne kadar olması gerektiği konusu tartışılmalı.

hükümet ağzından kaç defa prof orduya geçildiği beyan edildi. geçenlerde binali yıldırımın da açıkladığı üzere yılda belli sayıdaki eri askere alabiliyorlar. daha fazlası almıyorlar. erleri de operasyonlara göndermediklerini söylemişti binali yıldırım.

o halde neden bu kadar uzun süreli askerlik yaptırılıyor ? 12 ay, 6 ay.. nedir bu sürelerin bu kadar olmasının sebebi ? üst düzey bir eğitim mi veriliyor ? kimse disiplin öğreniyor, hayatın zorluğunu öğreniyor gibi ucuz laflar etmesin. disiplini okulda öğretirsin. 20 yaşına kadar öğrenemeyen insan 20 yaşından sonra ancak ve ancak göstermelik bir disiplin öğrenmiş olur. hayatın zorluğunu öğrenme meselesine gelince. iş hayatı zaten bireye hayatın zorluğunu gayet güzel öğretiyor. ekstra bir öğretmene ihtiyaç yok.

2 veya 3 aylık temel askerlik eğitimi verilip bireyler terhis edilse, bu ülke yıkılır mı ? düşman üstümüze mi çöker ? zaten boluda, ıspartada, kırkağaçta da 2 ay acemilik yaptırılıp doğuya gönderilmedi mi şimdiye kadar komandolar ? demek ki 2-3 ay gayet de yetebiliyormuş temel askerlik için.

herkes bu ülkede askerlik konusunun sorun olduğunu biliyor ama kimse şu meseleyi halledelim demiyor. bedelliyle falan konu çözülmüş sayılıyor.



kaygısızlar

zirtlan
barış manço'nun yurda döndükten sonra çalışmaya başladığı ilk grup, yamulmuyorsam. grubun kadrosu mazhar ve fuat'tan da oluşan mükemmel müzisyenlerle dolu sonradan aralarına özkan da giriyor. bunu biliyor muydunuz tabii ki hayır.

iki dakikada bilim

keskin nisanci
Alman ARD kanalında 2008'den beri yayınlanan kısa formatlı 2 Dakikada Bilim, izleyiciyi eğlendirerek bilgilendirmeyi amaçlıyor. Hafta içi her gün ekrana gelecek program, 145 saniye gibi kısa bir süre bilimsel deneyler eşiliğinde merak edilen sorulara yanıt veriyor.

yayınlar birkaç senedir ntv ile türkiye'De seyirciyle buluşuyor.

çıplak vatandaş

cisi gelen sanat tarihcisi
şener şen'in başrolde olduğu 1985 yapımı bu harika filmin, öyle müthiş bir müziği bulunur ki, bunu anlatmaya gerçekten kelimeler yeter mi bilmiyorum.

abarttığımı düşüneceksiniz lakin ne hans zimmer, ne de vince dicola dinlerken bu kadar ürperiyorum ben, youtube yorumlarından birinde yazıldığı gibi, yemin ediyorum intihar müziği bu!



ellerine sağlık melih kibar.

ayrıca, bu da olmuş sanki

unutulmaz film replikleri

aragorn
(bkz:Masumiyet)

- çocuk neden sakat abi?
...
+ ''bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı'da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan... bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne bok varsa hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı... sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder.... dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu orospu çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlıyacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma... dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagora kesikmiş. zagorda kaftiden içerde o sıra. bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar'a benim içimde bi sıkıntı... işi anladım tabii: zagoru ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, piçi de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunlar. altı ay mı bi sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi orospu. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler zagor'a, sonra komalık. ankara'da oluyor bunlar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornavida yemiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat... ama bu sefer başka güzel orospu. orhanın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor'a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya biz de, "nasıl?" diye sormuş bulunduk. orospuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bişey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bi inandım orospuyla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor'a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki piç! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. orospu da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu tınmıyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına.gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor'a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. ne yaptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul'a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi.bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, oh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bişey demiyo. sinop'ta oluyo bunlar. ben de döndüm istanbul'a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene; o halinle kalk git sen diyarbakır'a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyo tabii. dönünce bi dayak buna: eşşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden.sonra çocuğu doğuruyo. durum hemen anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır'a, zagor'un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara istanbul'da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor'un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıralar. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyo. bi daa açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, diyarbakır'a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır'dayım. bi soruşturma... kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bişey demedik.

o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını,usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte. ''

sözlükte yazmayı sağlayan motivasyon

hamlet
maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre kimileri için genlerini sağlıklı genlerle buluşturup bir sonraki nesle aktarmak olabilir.
Yani kültürel ihtiyaçların piramidin daha tepelerinde yer almasından dolayı. Çiftleşme ihtiyacının daha öncelikli olduğu sonucuna varabiliyoruz
Fakat bilinç bizi gerçekten farklı davranmaya itiyor olabilir. "Bana lükslerimi verin, gereksinimlerim olmadan da yaşayabilirim." Diyen oscar wilde tam da bu noktaya parmak basmak istemiş olabilir. Çünkü ihtiyaç sıralamamız çok değişken olabiliyor. Yani herkesi kendiniz gibi sanmadan önce kişilerin ne gibi ihtiyaçlarını sözlükten giderdiğine bakmak lazım. Sağlam araştırma istiyor. Eminim o kadar işsiz değilsinizdir. Kendi sebebimi bile araştıracak kadar düşünmedim bu konu hakkında.

entelektüel terör

aragorn
Kişilerin kendi birikimlerini sürekli ispatlamak güdüsüyle hareket etmesi dolayısıyla etrafina uyguladığı terör.


Sabah sabah başım çatlıyor. Dün gece buna öylesine maruz kaldım ki ; 21. Yüzyılda Mustafa Kemal in Türkiye solu için iki kelamda açıklanabilecek önemini uzun uzadıya adam Cebren ve hile ile bana anlattı ve dinletti. Aklima150 lik şarap içtiğim gün geldi ama sabahinda başım bu kadar agrimamişti.

Entelektüelitenin bir parçası olan politik sohbetler bu durumu en net şekilde yansıtmakta. fikir değil de sloganlar konuşmaya başladı mi terör de başlıyor.


arif v 216

icgqhs
Korkulan bir şey var, aşıri derecede reklam söz konusu. Bu kadar iyi adamların oynadığı film bu kadar reklama ihtiyaç duymaz bence. Haberlerde fragmanı yayınlanması bir yana, konuk olacağını duydum ahmet hakan'a habere konuk olmak cidden garip.
O ses türkiye yılbaşı programı, bütün haber kanalları fragman yayınlaması şimdi konuk garip. Izleyici sayılarını takip edeceğim. Umarım dediğim çıkmaz zira bu ülke insanı kaliteyi seviyor, kaliteli işleri seviyor.
Sadece Recep ivedik izleyicisi ya da recep ivedik'e gülen insanlar olmadığı kanıtlanır.
Ayrıca ismini anmak istemediğim youtuberler bile komedi adı altında kalitesiz filmler yapıyor onlar bile ciddi izleniyor maalesef.

yalnızlık

zirtlan
Şarkılara filmlere ve hayata dair her detaya tema olmuş duygu durumu. Şimdi yazsam onlarca şarkı aforizma çıkar ama ben pek bilinmeyen bir şiir yazacağım. Merhum sanatkar yaşar Kemal'in ezbere bildiğim şiiri, yalnızlık;

YALNIZLIK

Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin
Yol olsan kimse geçmez,
Su olsan kimse içmez
El adamı ne anlar senden…
Çıkarsın bir dağ başına
Bir ağaç bulursun
Tellersin pullarsin
Gelin gelin eylersin
Bir de köpürmüş gelen o bulutları görürsün
Başka ne gelir elden…