confessions

sos

1. nesil Yazar - samimi

  1. toplam entry 1400
  2. takipçi 25
  3. puan 26945

yürü hanım gidiyoruz

sos
- ne yani, kızınızı oğlumuza vermek için başlık parası olarak; 112 tam altın, 51 bilezik, 5 beşi bir yerde istiyorsunuz öyle mi? yürü hanım gidiyoruz... kalk ulan sen de...
+ dur baba? bir şekilde bulur buluşturur veririz ya...
- kes ulan hain evlat! ocağımıza incir ağacı mı dikeceksin? ayrıca, kızınız da salak mıdır nedir? tuzlu kahveyi bizim oğlana vereceğine yanlışlıkla bana vermiş. midem yanıyor şu an. deminden beri sesimi çıkarmadım.

sosyal medyada yediğini içtiğini paylaşmak

sos
hepsinin zihniyeti şudur:
"fotoğraf çekip instagram'a atmayacaksak bunun, bu yaşadığımız anın ne anlamı var? bu yediğim köftenin, bu gezdiğim şehrin, bu gittiğim mekanın ne anlamı var yahu?"

bir de bazı fotoğrafların açıklama kısımlarında anlamsız şiirler görüyorum. mesela tekneye binmiş. o sırada teknenin arkasında bıraktığı su köpüklerinin fotoğrafını çekmiş. açıklamaya yazdığı şey şu:
"
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
"

ulan yahya kemal'in kemiklerini sızlattın mel'un!

herkes şair, herkes kültürlü, herkes bilgili, herkes isyankar... alakasız fotoğraflara alakasız info'lar beni çıldırtıyor.

-isyanın kime?
+keke!... ne biçim kek bu?

vanilyalı ergen purosu

sos
vanilyalı, büfelerde, tekellerde satılan purodur.

hala satılıyor mu bilmiyorum. ben lisedeyken birkaç kez aldım bundan. içimi süper olurdu. çok severdim. tanesi 15 liraydı. kakaolu olanlar 5 liraydı fakat ben oldum olası tütün mamüllerinde kakao ve naneyi sevememişimdir. ergen purosu dememdeki sebep; genel olarak, sigaraya yeni başlamış, bıyığı yeni terlemiş, puroya özenen genç neferler tercih ediyor bunu.

espriye ciddi açıklamalar yapan insan

sos
espri açıklayan insandan daha suçsuzdur.

çünkü espri açıklayanla hiçbir şey izlenmez. izlenen şeydeki esprileri yanındakilere açıklamaya çalışır, onları salak, ebleh yerine koyarak. bu detay, o kişinin kendini akıllı sanan bir avanak olduğu hakkında ipucu verir. basite alınmaması, önemsenmesi gereken bir detaydır.

ayağını yorganına göre uzatmak

sos
küçükken ayağımı yorganıma göre uzatırdım. çünkü eğer ayağım açıkta kalırsa bir cin veya hayalet gece ben uyurken falan ayağıma zarar verir diye düşünürdüm. veya yatağın altından sessizce uzanan, elinde bıçak olan bir el ayağımı kesebilir diye düşünürdüm. tabii asla öyle bir şey yoktu. bunu ben de biliyordum. fakat çocukluk işte. yorganı örterek fantastik güvenlik önlemleri alırdım aklımca. yalnız olmadığımı biliyorum bu konuda. evet siz de yorganın altına sığındınız biliyorum. yorgan en büyük koruyucuydu. açık yer kalmayacak şekilde yorganı üstünüze örterseniz, ne cin ne hayalet ne yorgan mafyası ne de başka bir varlık size zarar veremezdi. çünkü yorgan sizi korurdu tüm kötülüklere karşı.

sıra beklemede öne geçen uyanık kişi

sos
görgü bilmez. halka açık alanlarda nasıl davranacağını bilmez. hunharca dalar sanki tek kendisi bekliyormuş gibi o işi, başka bekleyen yokmuş gibi. sosyal devlet düzenindeki hayata ayak uyduramadığı halde şehirde yaşamaya çabalayan bir canlıdır. böylelerini bir otobüse doldurup bir mağaraya yollamak lazım. belli ki sosyal hayata ayak uyduramıyorlar. bari mağarada yaşasınlar. oranın yaşam koşullarına ayak uydurmaları daha kolay olur.

biz izmir'i anadolu'yla kucaklaştıracağız

sos
izmir'e büyükşehir belediye başkan adayı olan nihat zeybekçi'ye ait cümle.

resmen, kasten edilmiş ayrıştırıcı bir laf daha. ayrıca izmir mahallenin en güzel kızı falan demiş. ulan bunlar nasıl ağızlar? bu nasıl bir düşük profilliliktir arkadaş?

muhtar olamayacaklar geliyor başımıza bakan oluyor, milletvekili oluyor, belediye başkanı olmaya çalışıyor...

https://www.yenisafak.com/gundem/ak-partinin-izmir-buyuksehir-adayi-nihat-zeybekci-3411429

zengin itiraf

sos
aşırı derecede titizlik (hastalık boyutunda) var bende sözlük. yıllardır var bu. doktora gittiğimde bu durumuma obsesif k.b demişti. fakat ben bu durumun okb olmadığını, farklı bir şey olduğunu anlattım. beni kovmuştu odasından.

hastanelerde çalışırken başlamıştı bu durum bende. sonrasında azalmak yerine arttı. askerde alışırsın dediler alışamadım. alışamadığım gibi askerdeyken bu hastalığım daha da arttı. şu an zirvelerde. sürekli bir huzursuzluk hissiyle yaşıyorum. yaşadığım durumu anlatmaya kalkarsam çok uzun sürer. o nedenle yaşadığım durumu kabaca şöyle bir örnekle özetle geçeyim; bende bu huzursuzluk hissinin olmaması için, günlük hayatımda sürekli hazırda bekleyen bir sabun ve hazırda bekleyen bir çeşme olmalı. (yolda, sokakta, otobüste, karada, havada, denizde, her zaman ve her yerde) nerede olursam olayım anında bir çeşme ve sabun hemen yanımda bitivermeli. anlık olarak elimi yıkayabilmeliyim. bir de kurutmak için havlu veya peçete. tahminime göre o sabun ve çeşmeyi günde en az 50 kere kullanırım.

not: çok su harcamıyorum. yıkaya yıkaya elim o kadar pratikleşti ki anında köpürtmem ve yıkamam saniyelerimi alıyor. sıvı sabun kullanmam bu arada. sevmem pek.

işte ancak ve ancak böyle çözüm bulabilirim bu durumuma. hastalığım geçmez ama bu durumuma kıyasla %99 oranında daha rahat hissederim.

işin kötü tarafı hastalığımın bir somutluğu yok. yani dün bana temiz gelen yer bugün pis gelebiliyor. temiz alan sayım gün geçtikçe azalıyor.

(bkz:on yüz bin milyon baloncuk mikrop yuttum)
2 /