confessions

sos

1. nesil Yazar - samimi

  1. toplam entry 1400
  2. takipçi 25
  3. puan 26949

bitmek bilmeyen 14 şubat geyiği

sos
işin kötüsü bu geyiklerden bahsedince kötü siz oluyorsunuz. hemen -sevgilisi yok ya ondan böyle diyor- yaftasını yüzünüze yapıştırıyorlar. ya kardeş kapitazmin dayatmasını yaşıyorsun anbean.

mesela anneler günü... kapitalizmle alakası yoktur. çünkü anne ile olan bağ doğaldır. kapitalist sistem anneye alınacak olan hediyenin pahalı olacağına garanti getiremez.

ama sevgililer gününde sevgiliyle olan bağ doğal değildir demiyorum ama -olmayabilir-. hele ki sevginin derecesini hediyenin değil de hediyenin parasının belirlediği bu devirde sistem dayatması olarak 14 şubat muhteşem bir gündür. pr çalışması itinayla yapılır.

çayı şekersiz içmek

sos
3-4 senedir gerçekleştirdiğim eylem. kahveyi (her türlüsü) de şekersiz içiyorum. hemen hemen her şeyi hatta her şeyi şekersiz içiyorum. uzun zamandır bir bardağı karıştırdığımı hatırlamıyorum.

ücreti ödenen hizmeti rica minnet yaptırmak

sos
çünkü ülkede çoğunluk yaptığı işi angarya olarak görüyor. kargo kuryesine sorsan "yahu sürünüyoz şu hayatta" der. esnafa sorsan o da sürünüyor. memura sor o da sürünüyordur kesin.

bu sürünmeden yakınmalarını işlerine yansıtıyor herkes (çoğunluk). bu sebeple de işler hep böyle abuk sabuk saçma sapan yürüyor. zorla yaptırılıyor.

edit: bi dakka ya benim arkadaşım 6000 tl maaş alıyor. o da sürünüyordu en son.

lodos

sos
bir rüzgar çeşidi. tam da bulunduğumuz günlerde ortalığı kasıp kavuran şu an hunharca esen rüzgar.

benim böyle havalarda kafam sersemleşiyor resmen. hiç sevmem bu lodosu...

codeboss

sos
(bkz:#67967)
aklı sıra bana bu entry ile gönderme yapıyor. egosu tavan yapmış birisi muhtemelen. çoğu entry'inde bu ağır egosunu görebilirsiniz. gerçek hayatta karşıma çıksalar itinayla kaşırım bu tipleri.

edit: tanım: kodu bozuk ona buna sataşan bir yazar.

hayvansever

sos
hayvanseverlik geniş bir deyim. yani sadece kedi, köpek seveyim, besleyeyim, sahipleneyim demek değil ki... hayvanlar ne zulümler görüyor dünyada... tüyleri yolunup satılan tavşanlar, kazlardan tutun da sirklerde çalıştırmak için işkence gören hayvanlara kadar hayvanlar üzerinden vahşice dönen ticaretler var bu dünyada. bazı hayvansever twitter hesaplara tıklarsanız kısa sürede onlarca acı gerçekle karşılaşacaksınız. o insanlar bu olaylara dur demek için mücadele ediyor. belki başarılı olamıyor belki de olamayacak ama oturmak da istemiyor bir şeyler yapmak istiyor.

hayvanseverleri eleştirmeden önce kendimize "ben ne yapıyorum?" diye sormak lazım önce. sadece hayvanlara değil kendimizden başka birine bir şeye yardımımız dokunmuyorsa, günler geçtikçe sadece kendimize hizmet ediyorsak eğer kendimize bir reset atmalıyız bence.

çok insan tanıdım,
kendisi hiçbir şey yapmıyor ama laf attığı hayvansever hayvanlar için uğraşıyor.
kendisi hiçbir şey yapmıyor ama doğasever ağaç dikiyor.
kendisi hiçbir şey yapmıyor ama onlarca dernek yardıma muhtaç insanlar için çalışıyor...

yani bu hayatta sadece kendi çıkarları için yaşayıp gidiyor. üzücü...

susuzluk

sos
açlıktan daha kötü bir durum.

susuzluğa 3 hafta dayanılabileceğini sanmıyorum. metabolizmanın en temel ihtiyaç duyduğu şey "su"dur. su bitince kanı kullanır. aslında dayanabilme gücü tamamen ortama bağlı. şimdi izlanda soğuğunda yaşayan ve vücudu daha az su kullanan insan ile afrika sıcağında yaşayan insanı bir tutamayız.

ülkücü

sos
falaka diye bir şey var bunlarda. evet bildiğin falaka... zaten buna şahit olduktan sonra nerde ülkücülük varsa ben oraya uzak oldum. bu başlığa bile ısrarla yazmayacaktım ama yazmak istedim bunu.

evet falaka var. şahit olduğum olayı anlatayım. lisede okurken bir sınıf arkadaşım (ve aynı zamanda en yakın arkadaşım olurdu kendisi) ülkücüydü. ülkü ocaklarına giderdi. ara sıra beni de davet ederdi beraber giderdik. tabii ben hatır için giderdim yoksa gitmek istediğimden değil. hatta orda kendisi bi şeyin de reisiydi. zaten orda reisten daha bol şey yok...

toplantıları olurdu oraya giderdik genelde. aradan epey zaman geçmişti ve artık sadece toplantılara değil ara ara gidiyordum onunla ülkü ocağına.

bir gün yine gittik. (son gidişim) ortama girdik... baktım bir tartışma bir curcuna hali var. birine sordum ordan, dediğine göre ocaktan iki kişi kavga etmiş. kavga edenler ocak başkanının odasına geçtiler. (ocak başkanı dediğim o teşkilatın genel sorumlusu) yarım saat falan kaldılar orda. sonra biraz ses yükseldi... bir karambol hali oldu. son olarak arkadaşım bana kavga edenlerden birinin falaka cezası aldığını söyledi. şaka sandım ama bir süre sonra o çocuğa odada falaka atılırken gelen seslerle olayın gerçekliğini ve vehametini anladım. çocuk acıdan bağırıyordu avazı çıktığı kadar. falaka bitti çocuk ayağa kalkamadı kollarına girdiler...

bu olay ben lise 3'teyken (2011) oldu. 7 yıl geçmiş aradan. belki şimdi medenileşmişlerdir kim bilir...
30 /