sos

(bkz:smiley was here)

gözler,
şşşt! butonunun yanmasını ve "mesajlaşma sorunu düzeltildi" yazısını görmeyi bekliyordu, merakla ve sabırsızca...

türkiye'nin sosyal medyada etkin olmuş ilk profesyonel amatör ekibidir kendileri. (gerçi sosyal medya bile yoktu o yıllarda ve de internet epey analog bir haldeydi) kendilerini yaklaşık 10 yıl evvel youtube'da yayınladıkları videolar ile tanımıştım. ilk parodi videoları çeken de kendileri olsa gerek.

internetin hayata senkronize olmasıyla birlikte ayakta kalmaya çalışan sektör. dikkat ettim de son yıllarda tv'deki saçmalıklar daha çok arttı. çünkü reyting kaygısı arttı. türkiye'de reyting gelmesi için de televizyoncuların tutunabilecekleri dallar; kavga, kargaşa, saçmalık, şaklabanlık veya sıradışı her şey... reyting her zaman istenen bir şeydi fakat önceden reyting çok da problem olan bir şey değildi. artık izlenebilmek için her yolu deniyorlar. artık bir youtuber'ın yüklediği videonun birkaç saatte aldığı izlenme sayısını 24 saatlik yayında alamayan popüler tv kanalları var. bir de reklamverenler youtube videosuna ürün yerleştirmeli reklam vermeyi tercih ediyor artık. çünkü ürüne bağlı olarak tv'dekinden daha etkili bir reklam yapma şansı var. tv her geçen gün popülerliğini daha da yitiriyor.

böyle giderse birkaç yıl sonra tv8 hariç tüm kanallar kapanabilir. bir de parasını halk ödediği için trt kanalları kalır o kadar... tv8'deki survivor'dan da millet bir müddet sonra bıkar ve izlemeyi bırakır. böylece televizyon türkiye'de tarihe karışır.

ünlülerin ünlülüğünü azaltan mecralar bütünü. eskiden ünlü "ulaşılmaz" bir şeydi. ancak magazin bültenlerinde görülürlerdi. artık ünlüler sürekli fotoğraf, video paylaşıyor. hepsinden daha önemlisi story paylaşıyorlar. artık neredeyse bir ünlülükleri kalmadı. yüzleri eskidi çoğunun.

ses yarışmasına jüri olarak; şarkıyla, müzikle uzaktan yakından alakası olmayan bir talk show'cu ancak türkiye'de seçilebilirdi. beyaz'ı severim, hatta sırf esprileri için o ses'in kısa videolarını izliyorum youtube'dan. fakat abi sen ne alaka? nasıl bir eğitim vermeyi düşünüyorsun yarışmacılara?

tam da cem yılmaz'ın dediği gibi;
"kimse de demiyo ki aga bu nedir?"

acun ılıcalı-calık mesleği ne güzel bir meslek.

taş-kağıt-makas oynayalım.

zenginsozluk.com/foto

bugün 5 liralık tarttırdım kuruyemişçiden. çeyrek avuç falan geldi. koskoca kese kağıdının içinde kayboldu gitti kajular. kağıt masrafını da işin içine kattığımızda galiba bu alışverişten kuruyemişçinin bir karı olmadı. 5 liralık kajunun az olacağını tahmin ediyordum fakat bu kadar az olacağını ben tahmin etmiyordum. eve gelirken arada bir paketi kontrol ettim acaba kajular kaybolmuşlar mıdır diye... ev zaten yakındı. çok şükür kajuları kaybetmeden sağ salim eve geldim.

sözlükte yazarların birbiriyle mesajlaşmasına yarayan yer.

bir problem var gibi. şöyle ki. tıklıyorum yeni mesaj açılmıyor. bir daha tıklıyorum açılıyor. bir daha tıklıyorum yine açılmıyor. mesaj geçmişi sürekli değişiyor. ekim geriye gidiyor, haziran öne geliyor... böyle bir karambol gördüm az önce.

ben hep esnafın yaptığı indirimleri anlamamışımdır. 80 liralık şeyi 50'ye indiriyor adam. foyası burada ortaya çıkıyor. lan bu nasıl tutarsızca bir indirim miktarı? sen neredeyse yarı fiyatına indirdin çakal?

(bkz:venedik cumhurbaşkanı)

(bkz:serbest çağrışım)

zenginsozluk.com/foto

hep büyük şehirde yaşamak istemişimdir. sosyal imkanlar daha fazla diye. fakat anladığım kadarıyla büyük şehir insanı yoruyor. büyük şehirin eksi yönleri daha fazla. her şeyi geçtim bir yere gitmek için en az 1 veya 2 saatin yolda geçmesi inanılır gibi gelmiyor bana. atm'de sıra beklemek falan... bu olay, m.ö yaşamış biri direkt 2018'e ışınlansa göreceği hayat karşısında geçireceği şok ile aynı seviyede şok geçirtiyor bana.

küçük şehirde ne sırası beklersen bekle önünde maksimum bir veya iki kişi vardır. 24 yıllık hayatımda ramazan pidesi kuyruğu dışında kuyrukta beklediğimi hatırlamıyorum.

"Bu video için yorumlar devre dışı bırakıldı."

o değil de ben bu çocuğu sadece bir adet fotoğraftan ibaret sanıyordum. videosunu görünce şaşırdım.

oldu mu güzel kardeşim? yakıştı mı sana? şurada üç beş insanız. bizim kime ne zararımız olabilir? bize neden güvenilmez? ne kötülüğümüzü gördün ulan?

zenginsozluk.com/foto

anlam veremediğim davranışlardan birine sahip olan insandır.

--- alıntı ---

(arapça'da kelimelerin başına getirilen mu eki)

arapça bilmediğim halde oldukça ilgimi çeken ektir. hoş bu dilbilgisi açısından bir ek midir onu da bilmiyorum. muhtemelen önüne geldiği kelimenin anlamını "onu yapan", "ona sahip olan" vs. şeklinde değiştirmektedir.

iktidar - muktedir
tekrar - mutekerrir
fert - munferit
iman - mumin
ders - muderris
cihad - mucahid
şirk - muşrik
itibar - muteber
nasip - munasip
seref - muserref
israf - musrif
itimat - mutemet
ihbar - muhbir
haber - muhabir
istikbal - mustakbel
ihtişam - muhteşem
cevher - mucevher
refah - mureffeh
iltifat - mültefit
ilham - mülhem
takip - müteakip
istisna - mustesna
nifak - munafik
harp - muharip
istişare - musteşar
iflas - muflis
alim - muallim
ebedi - muebbet
vazife - muvazzaf
hitap - muhattap
inkar - munkir
istifa - mustefi
intihar - muntehir

yukarıdaki örneklerin dışında bu durum insan isimlerinde de oldukça sık görülmektedir.

hamid - muhammed
aziz - muazzez
kader - mukadder
nur - münüre
istifan - mustafa
ra'd - murad
isa - musa (bu biraz zorlama gibi oldu ama üç dinin iki peygamberinin "mu" ile başlaması, diğerinin de benzerliği ilgimi çekti.)
kaddese - mukaddes
islam - müslim - müslime

--- alıntı ---

kaynak

illa alınacaksa modası geçmeyen ve teknolojiye yenilmeyen bir ürün olması tavsiye edilir. tabii bu da bilinmeyeceği için çok muallak bir durum. mesela bir elektronik cihaz almak çok saçma. bundan 10 yıl önce sevgilim olursa hediye ederim diye iphone 3g alan ve hala sevgili bulamayan arkadaşım var. şaka şaka yok ama olsaydı üzülürdü.

hadi hediyeyi aldın... sevgili bulana kadar o hediyeyi ısıdan, nemden ve güneş ışığından koruyabilecek misin? onu daima 25 santigrat derece oda sıcaklığında muhafaza edebilecek misin? bütün bunları yapabilmek pek mümkün değil gibi...

altın al altın... altından bir kolye al. altının da kolyenin de modası bu saatten sonra geçmez. m.ö'ye dayanıyor bu kolye olayı. hediye edemezsen eğer istediğin zaman nakde dönüştürebilirsin.

halk dilinde "süs köpeği"dir adı. tabii bu köpeğe bu ismi veren daha çok halkın avam kesimidir. köpek besleyen avam kesimdeki zihniyet hep şudur; "benim köpeğim; yapılı olsun, gel deyince gelsin, git deyince gitsin, sözümden çıkmasın"

e başka emrin var mı sayın a...koduğum?

o nedenledir ki, ufak yapılı bir köpek olduğundan, bu kesim tarafından "bir işe yaramaz" babında süs köpeği denmiştir bu köpeğe.

daha doğrusu bu kesime göre her cinsten ufak yapılı köpek süs köpeğidir. çünkü kendilerine göre; bir köpekte olması gereken, daha çok kendi köpekleri yapacakları köpekte olması gereken kriterleri karşılamaz bu tip köpekler. hatta kriterlerin dışındakiler köpek bile değildir onlara göre.

bir köpeği karşılıksız beslemezler. "ben bu köpeği besliyorsam benim sözümden çıkmayacak" düşüncesindedirler. karşılık bekledikleri için de karşılık bulamadıkları köpeği anında kapı dışarı edebilirler. karşılık bulamadıkları köpek onlar için artık işe yaramayan, eskimiş, miadı dolmuş bir eşyadan farksızdır.

(süs köpeği kelimesinden yola çıkarak avam kesime dem vurdum. yazımdan "o köpeğe süs köpeği diyen hayvan düşmanıdır" anlamı çıkmasın)

osmanlının kayıp padişahı: cedi osman
(13. baskı)

(bkz:serbest çağrışım)

kabak çekirdeği çitletme eylemindeki mantık hatasıdır.

şimdi efem... hangi kuruyemişi yerseniz yiyin, illaki yediğiniz kuruyemişler arasında tadı acı olan bir tanesine denk gelirsiniz. bu kaçınılmazdır. hepsinin de tadı kötüdür. çekirdek, fıstık, fındık, (evet fındık) ve hatta badem. bademin acısına hayatımda bir kez rastladım. muhtemelen her 10 bin bademden falan biri acı.

neyse... hepsinin acısına az çok katlanmak mümkün. fakat aralarından biri var ki; acısı insanı mahvediyor, ağzınızda, sanki dilinizde 25 farklı element tepkimeye girmişçesine bir tat bırakıyor. kabak çekirdeği...

ee mantık hatası nerede? dediğinizi duyar gibiyim. bu kabak çekirdeğini yerken %99 acısına denk geliyorum. e o zaman ben bunu niye yiyorum? kendi kendime işkence ediyorum resmen.

birkaç lahza olarak hatırladığım dizi.

birkaç lahza veya birkaç anekdot şeklinde hatırladıklarım;
kaygısızlar
bizimkiler
çılgın bediş
çarli iş başında

epey hatırladıklarım (en azından üç aşağı beş yukarı oyuncuları ve rollerini söyleyebileceğim);
yılan hikayesi
beşik kertmesi
bücür cadı
yedi numara
deli yürek

tam olarak hatırladıklarım;
çocuklar duymasın
ekmek teknesi

twitter'da gezerken kalp krizi geçirdiği ve hastaneye kaldırıldığı haberini aldım. hani normalde bu tür haberleri duyunca insanda bir üzüntü hali peydah olur, hani en kötü bir iç kıpırdaması falan olur... fakat bu haberi alınca hiçbir değişiklik olmadı bende. kısa süre bir düşündüm. bir kritik yaptım. bir mehmet ali eksik veya bir mehmet ali fazla olması durumunda değişen bir şeyin olmayacağını farkettim. bu olayın üzerinde bile durmayarak ekranı kaydırmaya devam ettim.