confessions

thuradin

2. nesil Yazar - Hevesli

  1. toplam entry 40
  2. takipçi 0
  3. puan 2432

boyoz

thuradin
endülus'ü insan çığlıkları eşliğiyle terk etmiştim...

müslümanlar ve yahudiler terk eyliyordu vatan saydıkları topraklarını.
Bir kısmı geri döneriz umuduyla mağrip diyarında kalmayı tercih etti. Ama ben bir tarafı karada biri tarafı denizde olan kadim şehre gitmeye karar verdim. Benimle aynı fikirde olanlar da vardı. Bir tanesi sarraf bir dedeydi. beni oğlu gibi görüyordu. Ben de 'senden yaşlıyım.' diyordum. Şaka yaptığımı zannediyordu.
Neyse kadim şehre vardığımızda bir ev buldu. Sağolsunlar bişeyler ikram etmek istediler. gelen şeyi bilmiyordum. Tadı güzeldi. 'Nedir bu?' diye sordum. 'bollos' dediler. iki tane 'l' harfı 'y' gibi okunuyormuş. o zaman 'boyoz' olduğunu öğrenmiştim.
Ne zaman yesem aklıma endülüs dönemleri gelir.

minotaur

thuradin
Kral minos'un sembolüydü. hatta tüm Girit'in sembolüydü. Çünkü Minos'un doğuşu Zeus'a bağlanır. Bir de zamanında ricada bulundu. Ben de şu malum hikayeyi yazdım. Olan Daedalus ve İkarus'a oldu.

solon

thuradin
...onunla Sais'te karşılaştım.

gençti ve akıllıydı. Nerede susup nerede konuşacak kadar...

'antik bilgeliği aramaktan vazgeçmedin mi?' diye sordum. 'aramaktan değil bulmaktan vazgeçtim.' diyerek yanıtladı. Ne diyeyim? , şairliği tuttu yine arkadaşın.
'İnsanlara yasa lazım.'diyordu.

bulacaksın diyordum ona
Bulacaksın....

akropolis

thuradin
...gençlik dönemlerimden bir zaman...

atina sokaklarında yine yolumu kaybetmişim. insanların kavgalarına ve kahkahalarına şahidim her zaman ki gibi. kalabalığın önündeki kişiyi gördüm. bu o'ydu. gülümseyerek bana yaklaştı ve ' seni tanıyorum.' dedi. Ben ise ' kendimi iyi saklayamadım mı ?' dedim. 'kaybolmuş numaran bir işe yaramamışa benziyor.' dedi. haklıydı. Aslında yüce perikles'in ne yaptığını merak ediyordum. o ise beni tanımıştı.

'büyük bir uygarlık kuracağım. adım sonsuza kadar yaşayacak. ve bu akropolisi yapmamda yardımcı olanda' dedi. 'şüphesiz' dedim. İlk taşı kaldırıp koydum.

Dediğim gibi adı yaşadı kendisi değil...

cicero

thuradin
yetişkinlik dönemi...(sanırım)

o zamanlar roma'ya çıkan yollar çoktu ama tüm yolların çıkmasına biraz zaman vardı.
agoranın bir köşesinde genç bir adamın söylevini dinliyorum. açıkçası etkilendiğimi söyleyebilirim.
tanıdık bir retoriği vardı. yanına gittim ve sordum kim olduğunu. Marcus ile arkadaş olduk o gün.
yunan kültürünü ve felsefesini benimsemişti. Retorik ve kanıt sunma yeteneği iyiydi.
yanlış tarafı seçme konusunda ise bayağı başarılıydı.
Belagat var ama dilini tutma becerisi oldukça zayıf.
Ona çok söylemiştim 'hukuk bilgin iyi avukat kal.' diye.
Ama o dünyayı istiyordu da roma'nın cumhuriyet yönetiminde kalmasını savunuyordu. ona ' Sulla cumhuriyeti çoktan bitirdi.' dedim.
sadece son demler söz konusuydu. belagatıyla kudret sahibi oldu ve beni tanımamazlığa geldi.
onun için sonun başlangıcıydı. pek fazla bişey yaptırtmadı bana.
ben de uzun bir uykuya daldım.

ladino

thuradin
genç yaşlılıktan orta yaşlılığa geçiş....

endülüs sokakları... ne güzeldi o günler...

o sokakların hala beni çağırdığını bilirim. müslüman gençlerden biri bu kızlardan birine gönlünü kaptırmış, kızın evinin orada eve tırmanacak. ben köşeden izliyorum acaba ne olacak. arkadaş 'izle kesin dayak yiyecek bu! deyip sırıtıyor. kız hemen çıktı şunu söyledi:
(bkz:avrix mi galanica que ya va'manecer.)

biz dinledik. Ladino diliyleydi bu. biraz güldük devamında bunu tavernada sesi güzel birine okuturuz dedik. güzel bir ezgi ve şarkı olmuştu.

sonra Reconquistadaki çığlıklar kulağımda. öyle terk ettim orayı.

hasan sabbah

thuradin
genç yetişkinlik dönemlerim....

marco bana Kazvinden yolu anlatmıştı. açıkçası ben merak etmemiştim. çünkü ihtiyarı tanıyordum. pek insan canlısı değildi. onu çok uyarmama rağmen saçma işlere girişmişti.

kim mi bu ihtiyar? Hasan bin ali sabah işte.
aslen kum şehri doğumluydu. pek güzel yer değildi o zamanlar. düşün nısf-ı cihan yok daha cay ve yahudiyye şehirleri var.iyi bir din eğitimi aldı arkadaş. sonra bu işler daldı. kaleyi alış falan neyse. pek sevmem bu elemanı. bir pişmanlık işte.

druidizm

thuradin
bir zamanlar briton ülkesi....

o zamanlar yeni yeni dünyayı öğreniyorum. gündüzdü. druidler toplanmış. bir fikir temeline oturtmayı düşünüyorlardı fikirlerini. benim ağzımdan dökülüverdi şu kelime:
'y gwir yn erbyn y byd'

hepsi hayatlarının anlamlarını bulmuş gibiydiler.

o gun bugündür kullanılır bu kelime.

sisifos

thuradin
yine ben gençken....

korinth güzel bir şehir o zaman. En az Atina kadar...
güzel şehir ama su yok şehirde. söz verdi kral sisyphus(Sisifos)
su gelecek yiyecek meselesi çözülecek.

sonuç ne su geldi ne de başka bir olay oldu. halk ayaklandı linç(o zaman bu kelime yok.)
ettiler kralı.

bizim gezgin ozan ile konuşmuştum o zamanlar. bir hikaye olsun bu durum diye. kurgulamaya başladık. sonunu ben yazdım. (şu ötealemde verilen taşı kaldırıp yerine koyacağı zaman ki şu ceza).

sonra aradan yıllar geçti.

albert ile oturmuşuz kahve içiyoruz. depresyonda adam. meşgale lazımmış ona.
'sen de sisifos gibisin. sanki cezan varmış gibi kaldırıyorsun kayayı aynı kendi varoluşunu da kaldırıcasına.' dedim. 'iyi fikir.' dedi.

birkaç ay sonra yazmış kitabı 'sisyphus söyleni' diye. benim verdiğim fikirden bayağı bayağı bağımsız olmuş.

halikarnas balıkçısı

thuradin
...bodrumdaydım o zamanlar..
Cevat, mavi yolculuk bitti ve arkadaşlar gitti deyip üzülüyordu.
'üzülme geldikleri düşünce ile gitmez onlar.' dedim. o da üzgün ve teselli ararcasına yazdı:
"Yokuş başına geldiğinde Bodrum'u göreceksin, sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler, akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler"

einstein and eddington

thuradin
yaşlılık dönemlerim....

dünya yine karışmış. inglizler mi almanlar mı diye bahis oynanıyor. bilimleri karşılaştırılıyor o dönemler. bu iki insan bilimin birilerin tekelinde olmayacağını, bilimin evrensel olduğunu gösterdiler.

epikür

thuradin
bir gün bizim epikür ile konuşuyoruz. yemekler ve içecekler gırla gidiyor. adamın birisi sarhoş olmuş sağa sola küfür kıyamet. Üstüne yemeklerden biri iyi çıkmayınca'buna katlanmak zorunda mıyız?' dedim. O zaman bana 'Bir şey yiyip içmeden önce, ne yiyip içeceğini değil, kiminle yiyip içeceğini düşünün;çünkü yanında arkadaşı olmaksızın yemek yemek ancak bir aslana ya da kurda mahsustur.'dedi. hiç unutmam...

hirodes

thuradin
gençlik dönemlerinden bir gündü. Willy ile ben oturmuşuz bir eski londonium sokaklarında. gerçi bu adı sadece ikimiz kullanıyoruz. üç beş bir şey yazıyor o da ben de tavsiye veriyorum. 'bana bir trajik bir hikaye lazım ne yapayım?' dedi. ben de aklıma Hirodes antipa geldi. 'ondan esinlen.'
dedim. birkaç gün sonra yazıyı bitirdi. Metne 'hamlet' ismini koydu.

kazvin

thuradin
genç yetişkinlik dönemindeydim. O zamanlar 'ex oriente lux' olmuş. Mezopotamya,iran,kuzey afrika ve anadolu çok hareketli dönemleri. bir arkadaş hikaye anlatıyor. işte;' taşları yakarak ısınıyorlar bunlar' diye. 'geç bunları Marco' dedim. 'işin gücün hikaye zaten.'

Sonra bana;'bir dağ var orada cennet varmış, burayı koruyan ihtiyar ve müritler varmış.' en son ' yeter Marco' dedim.'bir sus' dedim. 'Oraya kazvinden çıkılır.' dedi. hiç gitmek istemedim ve açıkçası merakta etmedim.

kanonik inciller

thuradin
Olay Iznik konsilinde oldu. o zamanlar gencim. byzantine sokaklarını arşınlıyorum. Bir baktım kardinaller toplanmış masanın üstüne incilleri koymuşlar, hangisi gerçek diye tartışıyorlar.Ben de 'bırakın bu işleri, Tanrı karar verir bu olaylara' dedim. Maksat bu tartışma bitsin. Sen git masayı salla, 'alta düşenler gerçek değil üstündekiler kanun gibi olsun' de. Hangi çılgın o bilmiyorum ama. o gün bugündür kanun gibi olanlar kanonik oldu. Sonra patladı gitti.
0 /